سُورَةُالْاَنْفَالِ | ١٨٥ | الجزء ١٠ |
يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِمَنْ ف۪ٓي اَيْد۪يكُمْ مِنَ الْاَسْرٰٓىۙ اِنْ يَعْلَمِ اللّٰهُ ف۪ي قُلُوبِكُمْ خَيْرًا يُؤْتِكُمْ خَيْرًا مِمَّٓا اُخِذَ مِنْكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ ﴿ ٧٠ ﴾ وَاِنْ يُر۪يدُوا خِيَانَتَكَ فَقَدْ خَانُوا اللّٰهَ مِنْ قَبْلُ فَاَمْكَنَ مِنْهُمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ ﴿ ٧١ ﴾ اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَالَّذ۪ينَ اٰوَوْا وَنَصَرُٓوا اُو۬لٰٓئِكَ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۜ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَلَمْ يُهَاجِرُوا مَا لَكُمْ مِنْ وَلَايَتِهِمْ مِنْ شَيْءٍ حَتّٰى يُهَاجِرُواۚ وَاِنِ اسْتَنْصَرُوكُمْ فِي الدّ۪ينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ اِلَّا عَلٰى قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ م۪يثَاقٌۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ ﴿ ٧٢ ﴾ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۜ اِلَّا تَفْعَلُوهُ تَكُنْ فِتْنَةٌ فِي الْاَرْضِ وَفَسَادٌ كَب۪يرٌۜ ﴿ ٧٣ ﴾ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَالَّذ۪ينَ اٰوَوْا وَنَصَرُٓوا اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقًّاۜ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَر۪يمٌ ﴿ ٧٤ ﴾ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْ بَعْدُ وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا مَعَكُمْ فَاُو۬لٰٓئِكَ مِنْكُمْۜ وَاُو۬لُوا الْاَرْحَامِ بَعْضُهُمْ اَوْلٰى بِبَعْضٍ ف۪ي كِتَابِ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ ﴿ ٧٥ ﴾
سُورَةُالْاَنْفَالِ | ١٨٥ | الجزء ١٠ |
Enfâl Sûresi | 185 | Cüz 10 |
70 Ey Nebiyy(-i zîşân)! Ellerinizde bulunan esir lere de ki: “Eğer (samimi bir inanca sahip olursanız ve) Allâh kalplerinizde (iman ve ihlasa dâîr) bir ha yır (bulunduğunu) bilirse, sizden alınmış olan şey lerden daha iyisini size verir ve sizin için (günahla rınızı) mağfiret buyurur. Zaten Allâh (kâfirlikten ve günahlardan tevbe edip, iman edenleri tamamen bağışlayan bir) Ğafûr’dur; (Kendisine itaatte bulunanları ziyadesiyle esirgeyen bir) Rahîm’dir.”
71 Eğer o (esir ola)nlar (fidye ver me sözünü bozarak ya da seninle savaşa dönerek veya Müslüman olduk tan sonra atalarının dinini özleyip irtidâd ederek) sana hâinlik yapmak isterlerse, gerçekten onlar bundan önce (kâfir olarak, Kalûbelâ’da her kuldan alınan iman sözünü bozmakla) Allâh’a da hâinlikte bulunmuşlar dı, fakat O onlara karşı (zafer kazanman için sana güç ve) imkân vermişti. (Demek ki sana karşı da bir hâin lik düşünürlerse, seni de onlara gâlip edecektir.) Allâh (gelecekte neler olacağını ve onların içlerinde taşıdık ları ahde vefa yahut söz bozma ve hıyânet niyetlerini ziyadesiyle bilen bir) Alîm’dir; (şu anda kendileri hak kında verdiği kararlarında tam bir hikmet ve isâbet sahibi olan bir) Hakîm’dir.
72 O kimseler ki (Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e ve Kur’ân’a) iman etmiştirler, (Allâh ve Rasûlü uğruna vatanlarını terk ederek) hicret etmiştirler, (kâfirlerle savaş için malzeme alarak ve bizzat harbe katılarak) Allâh(ın dinini yüceltme) yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad etmiştirler, bir de o kimseler ki (Mekke’den muhâcir gelen garipleri kendi yurtlarında) barındırmıştırlar ve (düşmanlarına karşı onlara) yardım etmiştirler; işte onlar; gerçekten onların bazısı (miras hususunda) diğer bir kısmın velî (ve vâris)leridirler. Ama o kimseler ki iman etmiştirler fakat hicret etmemiştirler, onlar (en yakın akrabanız da olsalar) hicret edinceye kadar, kendilerinin (vâris kılınmalarıyla ilgili) velâyetlerinden sizin için hiçbir şey yoktur. Şayet onlar(la kâfirler arasında bir savaş çıkar da) din hususunda sizden yardım isterlerse, o (hicret vazifesini terk etmiş kişilere) yardım sizin üzerinize gereklidir. Ancak bir topluma karşı değil ki, sizinle onlar arasında (birbiriniz aleyhine yardımlaşmayacağınıza dâir) bir sözleşme vardır. Allâh yapmakta olduğunuz (vefalılık ve hıyânet, barış ve savaş gibi) şeyleri (hakkıyla gören bir) Basîr’dir.
Âyet-i celîlede geçen: “Onlar (miras hususunda) bir birlerinin velî (ve vâris)leridirler.” cümle-i celîlesi, aralarında akrabalık bağı olmasa da, hicretten sonra muhâcirlerle ensârın birbirlerine vâris olacaklarını beyan etmektedir. Daha sonra gelen yine bu sûrenin 75. âyet-i kerîmesindeki: “Rahim sahipleri ise, Allâh’ın kitabında biri birine (vâris olmaya) daha yakındır(lar).” cümle-i celîlesiyle, sadece aralarında soy bağı bulunanların yek diğerlerine vâris olabilecekleri açıklanmış ve böylece ‘Din bağıyla birbirine vâris olma’ hükmü neshedilmiştir. (Beyzâvî, Nesefî, Hâzin, Celâleyn)
73 Ama o kimseler ki kâfir olmuşturlar, (yar dımlaşmada ve verâset intikâlinde) onların bazısı diğer bir kısmın dostlarıdırlar. Eğer siz (kâfirlerle aranızdaki yakınlık bağlarını hiçe saymazsanız ve İs lâm nispetini her şeyden üstün tutarak Müslümanların kay naşmasıyla ilgili Allâh-u Te’â lâ’nın) o (buyruğu)nu yap - mazsanız, yer(yüzün)de (İs lâm’ın zafiyeti ve kâfirliğin yükselmesi gibi) büyük bir fitne ve (Müslüman kanlarının oluk gibi akmasıyla sonuçlanacak) pek büyük bir (bozgun ve) fesat meydana gelecektir.
74 O kimseler ki iman etmiştirler, (din uğrunda vatanlarını terk etmiş, özellikle de Mekke’den Medi ne’ye) hicret etmiştirler ve Allâh(ın davasını aziz kıl ma) yolunda (olanca güçlerini sarf ederek) cihad et miştirler, bir de o kimseler ki (fakir muhacirleri ev-bark sahibi edip) barındırmıştırlar ve (düştükleri zor durumda kendilerine) yardım etmiştirler; işte gerçek bir şekilde iman (ettiklerini ispat) edenlerin ta kendileri ancak onlardır! (Beşeriyet gereği kaçına madıkları günahlarından ötürü) kendileri için (ölçü lüp biçilemeyecek derecede) pek büyük bir bağışlan ma ve (mesuliyet gerektirmeyen, aynı zamanda başa kakılarak bulandırılmayan) çok hoş bir rızık vardır.
75 Bir de o kimseler ki, bu (Medî ne’ye ilk hic retin vukuu)ndan sonra iman etmiştirler, hicret etmiştir ler ve sizinle birlikte cihad etmiştirler; (ey muhâcir ve ensâr fertleri!) işte onlar da sizdendirler! Rahim sahipleri ise, Allâh’ın (hüküm ve taksimini yazmış olduğu) ki tab(ı olan Levh-i Mahfuz’da ve Kur’ ân’ı)ında on ların bazısı diğer bir kısma (vâris olma ya) da ha yakındır(lar). Şüphesiz ki Allâh (evvelce ve râset için İslâm’ı şart koşup, sonradan akrabalığa itibâr etmesinde bulunan hikmetler dâhil) her şeyi (hakkıyla bilen bir) Alîm’dir.
Enfâl Sûresi | 185 | Cüz 10 |