HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالتَّوْبَةِ  ١٩٥ 
الجزء ١٠

فَلَا تُعْجِبْكَ اَمْوَالُهُمْ وَلَٓا اَوْلَادُهُمْۜ اِنَّمَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيُعَذِّبَهُمْ بِهَا فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَتَزْهَقَ اَنْفُسُهُمْ وَهُمْ كَافِرُونَ ﴿ ٥٥ ﴾ وَيَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ اِنَّهُمْ لَمِنْكُمْۜ وَمَا هُمْ مِنْكُمْ وَلٰكِنَّهُمْ قَوْمٌ يَفْرَقُونَ ﴿ ٥٦ ﴾ لَوْ يَجِدُونَ مَلْجَـًٔا اَوْ مَغَارَاتٍ اَوْ مُدَّخَلًا لَوَلَّوْا اِلَيْهِ وَهُمْ يَجْمَحُونَ ﴿ ٥٧ ﴾ وَمِنْهُمْ مَنْ يَلْمِزُكَ فِي الصَّدَقَاتِۚ فَاِنْ اُعْطُوا مِنْهَا رَضُوا وَاِنْ لَمْ يُعْطَوْا مِنْهَٓا اِذَا هُمْ يَسْخَطُونَ ﴿ ٥٨ ﴾ وَلَوْ اَنَّهُمْ رَضُوا مَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَقَالُوا حَسْبُنَا اللّٰهُ سَيُؤْت۪ينَا اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ وَرَسُولُهُٓۙ اِنَّٓا اِلَى اللّٰهِ رَاغِبُونَ۟ ﴿ ٥٩ ﴾ اِنَّمَا الصَّدَقَاتُ لِلْفُقَرَٓاءِ وَالْمَسَاك۪ينِ وَالْعَامِل۪ينَ عَلَيْهَا وَالْمُؤَ۬لَّفَةِ قُلُوبُهُمْ وَفِي الرِّقَابِ وَالْغَارِم۪ينَ وَف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَابْنِ السَّب۪يلِۜ فَر۪يضَةً مِنَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ ﴿ ٦٠ ﴾ وَمِنْهُمُ الَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ النَّبِيَّ وَيَقُولُونَ هُوَ اُذُنٌۜ قُلْ اُذُنُ خَيْرٍ لَكُمْ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَيُؤْمِنُ لِلْمُؤْمِن۪ينَ وَرَحْمَةٌ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْۜ وَالَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ رَسُولَ اللّٰهِ لَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ ﴿ ٦١ ﴾

سُورَةُالتَّوْبَةِ  ١٩٥ 
الجزء ١٠
Tevbe Sûresi  195 
Cüz  10

55  (Habîbim!) Onların ne malları ne de çocukları seni şaşırtmasın! Allâh (onlara çok mal ve çocuk vererek, kendilerinin iyiliğini dilememiş,) ancak bunlar sebebiyle onlara o en yakın (dünya) hayat(ın)da azap etmeyi ve kendileri kâfir kimseler olarak canlarının zorla çıkmasını dilemiştir.
Allâh-u Te`âlâ`nın dünyada münafıkları azâba uğratması bir çok yönden îzâh edilebilir; nitekim onların bunca malı toplayıp koruma uğrundaki gayret ve çabaları, onlara karşı aşırı düşkünlük yüzünden ellerinden çıkar korkusuyla taşıdıkları endişeleri, istemeyerek de olsa Müslüman olduklarını göstermek için onlardan hayır yollarına harcama mecburiyetinde kalmaları, onların mal ve evlat yüzünden uğradıkları musibetlerdendir.

56  O (münafık ola)nlar Allâh’a yemin ederler ki gerçekten kendileri elbette (din ko nusunda) sizden dirler. Hâlbuki onlar (kalplerinde iman bulunmadığı için) sizden değildirler. Lâkin onlar öyle (cesaretsiz) bir toplumdurlar ki (sizin, müşriklere yaptığınızı on lara da revâ görmenizden) sürekli korkmaktadırlar(, bu yüzden de takıyye yoluyla Müslüman olduklarını gösterip, yalan yeminlerle sizi buna inandırmaya ça lışmaktadırlar).

57  Eğer (sizden kurtulacakları) bir sığınak, ya da mağaralar veya (tüneller, yuvalar gibi) girilebilecek bir yer bulsalardı, elbette onlar (hiçbir şeyin geri çe viremeyeceği inatçı ve azgın bir atın çabukluğuyla) sü ratlice koşar oldukları halde ona doğru yönelirlerdi.

58  Onlardan öylesi de vardır ki, sadaka (ve zekât)lar(ın dağıtımı) hakkında seni ayıplamaktadır. Artık onlara ondan bir şey verilecek olursa hoşnut olurlar (ve senin bu taksimini beğenirler), ama kendilerine ondan bir şey verilmezse birdenbire onlar kızarlar.
Ebû Sa’îd el-Hudrî (Radıyallâhu anh)dan rivayete göre bu âyet-i kerîme ileride Ali (Radıyallâhu anh)a karşı ayaklanma başlatarak onu şehit edecek olan Hâricîlerin başını çeken Zü’l-Huveysıra hakkında nâzil olmuştur. Şöyle ki, Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Mekke ehlinin gönlünü almak için onlara Huneyn gani metlerinden bol pay verince, o: “Ya Rasûlellâh! Adâletli ol!” dedi. Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) de: “Yazık sana! Ben adâletli değilsem kim adâletli davranacak?” buyurdu. Bunu duyan Ömer ibni Hattâb (Radıyallâhu anh): “Ya Rasûlallâh! Bırak beni de şu münafığı öldüreyim!” deyince Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): “İnsanların benim, ashâbımı öldürttüğümü konuşmasından Allâh’a sığınırım! Gerçekten bu ve arkadaşları Kur’ân okuyorlar ama boğazlarını geçmiyor! Ok avdan çıktığı gibi onlar da dinden çıkacaklar!” buyurdu. (Müslim, Zekât: 47, No: 1063, 2/740) İşte bunun üzerine Allâh-u Te`âlâ bu âyet-i celîleyi indirdi. (Hâzin, Beyzâvî, Âlûsî)

59  Eğer gerçekten onlar Allâh’ın ve Rasûlünün kendilerine vermiş olduğu şeye râzı gelseydiler ve: “Allâh(ın, lütfuyla bizim için ayırdığı kısmet) bize ye ter, yakında bize fazl (u ihsan)ından Allâh da vere cek, Rasûlü de! Şüphesiz ki biz yalnızca Allâh(ın ik ramın)a rağbet edici kimseleriz!” deseydiler (, elbette bu kendileri için çok hayırlı ve kârlı olurdu)!

60  Sadakalar(; zekâtlar) Allâh’tan bir farz olarak ancak (hiçbir malı ve kazanma imkânı bulunmayan) fakirlere, (bir miktar malı yahut kazancı bulunsa da, yeterli gelmeyen) miskinlere, (zengin de olsalar) onlar(ın toplanması) üzerine çalışma yapan (memur)lara, kalpleri (İslâm’a) alıştırılacak olanlara, (yazışmalı kölelerin) boyunlar(ının kurtarılması) uğrunda (harcamaya), borçlulara, Allâh yolunda (gaza, hac ve ilim tahsili gibi vazifelere çıkmış muhtaç kimselere) ve (memleketlerinde zengin de olsalar herhangi bir nedenle) yolda (mağdur) kalmışa mahsustur. Allâh (insanların durumlarını ve neyi hak ettiklerini hakkıyla bilen bir) Alîm’dir; (her işini hikmet üzere yapan, bu yüzden hakları sahiplerine sevk eden bir) Hakîm’dir.
Münafıklar Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)` in ganimet taksimini kınayınca, Mevlâ Te`âlâ Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in icraatını tasvip mâhiyetinde bu âyet-i celîleyi gönderdi. Zeyyâd ibni Hars (Radıyallâhu anh) şöyle anlatıyor: Ben Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e gidip bîat ettim, o sırada bir adam gelerek zekâttan bir hisse isteyince Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): “Allâh-u Te`âlâ zekâtlar(ın dağıtımı) hakkında ne bir peygamberin ne de hiçbir kimsenin hükmüne râzı gelmeyerek bizzat Kendisi onlar hakkındaki hükmünü açıkladı ve onları sekiz parçaya ayırdı. Eğer sen o cüzlerden biriysen sana hakkını veririm!” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Zekât: 24, No: 1630, 1/512)

61  Yine o (münafık ola)nlardan öyleleri vardır ki: “O (peygamber), (her kese inanan saf bir kişi ve her söyleneni dinleyen) bir kulaktır!” derler de o peygambere sürekli eziyet ederler. (Habîbim!) De ki: “(O,) sizin için hayrın ta kendisi olan bir kulaktır ki, Allâh’a da iman eder, (kendisin de samimiyet gördüğü) müminler(in sözlerin)e de inanır. Ayrıca (o,) içinizden iman (ettiğini ilan) edenler(in zâhirî beyanlarını kabulle yetinip sır perdelerini açmadığı) için de büyük bir rahmettir!” Ama o kimseler ki (her ne şekilde olursa olsun) Allâh’ın Rasûlüne eziyet etmektedirler; çok acı verici pek büyük bir azap onlara mahsustur.

Tevbe Sûresi  195 
Cüz  10
cihanyamaneren