HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْمُؤْمِنِ  ٤٧٥ 
الجزء ٢٤

وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا رُسُلًا مِنْ قَبْلِكَ مِنْهُمْ مَنْ قَصَصْنَا عَلَيْكَ وَمِنْهُمْ مَنْ لَمْ نَقْصُصْ عَلَيْكَۜ وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ اَنْ يَأْتِيَ بِاٰيَةٍ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِۚ فَاِذَا جَٓاءَ اَمْرُ اللّٰهِ قُضِيَ بِالْحَقِّ وَخَسِرَ هُنَالِكَ الْمُبْطِلُونَ۟ ﴿ ٧٨ ﴾ اَللّٰهُ الَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمُ الْاَنْعَامَ لِتَرْكَبُوا مِنْهَا وَمِنْهَا تَأْكُلُونَۘ ﴿ ٧٩ ﴾ وَلَكُمْ ف۪يهَا مَنَافِعُ وَلِتَبْلُغُوا عَلَيْهَا حَاجَةً ف۪ي صُدُورِكُمْ وَعَلَيْهَا وَعَلَى الْفُلْكِ تُحْمَلُونَۜ ﴿ ٨٠ ﴾ وَيُر۪يكُمْ اٰيَاتِه۪ۗ فَاَيَّ اٰيَاتِ اللّٰهِ تُنْكِرُونَ ﴿ ٨١ ﴾ اَفَلَمْ يَس۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ كَانُٓوا اَكْثَرَ مِنْهُمْ وَاَشَدَّ قُوَّةً وَاٰثَارًا فِي الْاَرْضِ فَمَٓا اَغْنٰى عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَ ﴿ ٨٢ ﴾ فَلَمَّا جَٓاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَرِحُوا بِمَا عِنْدَهُمْ مِنَ الْعِلْمِ وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ ﴿ ٨٣ ﴾ فَلَمَّا رَاَوْا بَأْسَنَا قَالُٓوا اٰمَنَّا بِاللّٰهِ وَحْدَهُ وَكَفَرْنَا بِمَا كُنَّا بِه۪ مُشْرِك۪ينَ ﴿ ٨٤ ﴾ فَلَمْ يَكُ يَنْفَعُهُمْ ا۪يمَانُهُمْ لَمَّا رَاَوْا بَأْسَنَاۜ سُنَّتَ اللّٰهِ الَّت۪ي قَدْ خَلَتْ ف۪ي عِبَادِه۪ۚ وَخَسِرَ هُنَالِكَ الْكَافِرُونَ ﴿ ٨٥ ﴾

سُورَةُالْمُؤْمِنِ  ٤٧٥ 
الجزء ٢٤
Mü`min Sûresi  475 
Cüz  24

78  Andolsun ki; elbette Biz gerçekten senden önce de nice kıymetli rasûller gönderdik ki; onlar içerisinden, (kıssalarını) sana anlatmış oldukları mız da vardır, yine onlardan, (tarihçelerini) sana anlatmadıklarımız da vardır. Allâh’ın izni olma dıkça hiçbir rasûl için herhangi bir âyet (ve mûcize) getirmek (diye bir şey söz konusu) olmamıştır. (Dolayısıyla farklı hususlardaki mûcizelerin hepsi de Allâh-u Te’âlâ’nın bir takım lütuflarıdır ki, diğer taksi mâtı gibi onları da üstün hikmetlere dayalı irâdesi îca bı peygamberler arasında bölüştürmüştür. O halde Allâh-u Te’âlâ’nın müsaadesi dışında hiçbir peygam berin herhangi bir mûcizeyi özellikle tercih etme hakkı olmadığı gibi, ümmetinin de canları istediği şekilde mûcize talep etme salâhiyetleri yoktur. Bu yüzden onlar Allâh-u Te`â lâ’nın kendilerine göndermiş olduğu peygamberin elinde açıkladığı mûci zeye inanmak zo rundadırlar.) Artık (gördükleri mû cizelere rağmen inanmamaları yüzünden) Allâh’ın (dünyada ve âhiret te azap) emri geldiği zaman, (aralarında) hak ile hüküm veril(erek, doğru yolda olanlar kurtarılıp, yanlış yoldakiler helâk edil)miştir de, işte bâtıla tutunanlar o zaman hüsrâna uğra(dıklarını anla)mıştır.

79  Ancak Allâh’tır O Zât ki; davarları sizin (men faatiniz) için; siz onlardan kimine binesiniz, kimi n(in etin)den de yiyesiniz için yaratmıştır.

80  Ayrıca sizin için onlarda (sırtlarına binme ve etlerinden istifade dışında, sütlerinden, kıllarından ve derilerinden sağlayacağınız) birçok faydalar bu lunmaktadır. Bir de (ağır yüklerinizi uzak diyârlara taşıtmak gibi) gönüllerinizde bulunan önemli bir arzuya onlar üzerinde ulaşasınız diye (karanın gemileri sayılan develeri sizin istifadenize sunmuştur)! Böylece siz (yüklerinizle birlikte) onlar üzerinde de, gemiler üzerinde de taşınmaktasınız.

81  O size (varlığının, birliğinin, yüce kudretinin ve engin rahmetinin açık delilleri olan bunca) âyetle rini dâima göstermektedir. Artık siz Allâh’ın âyet lerinden hangisini inkâr etmektesiniz?

82  Onlar yer(yüzün)de hiç gezmediler mi ki, (Âd ve Semûd gibi) kendilerinden önce (helâke ma ruz kalmış) bulunan o (kâfir) kimselerin (feci) âkı betinin nice olduğuna baksınlar? Onlar bunlardan (sayıca) daha çok, kuvvet bakı mından ve yer (yü zün)deki (sağlam kaleler ve yük sek kuleler gibi bırakmış oldukları) eserler yönün den de daha güçlüydüler. Ama kazanmakta bulunmuş oldukları şeyler onlara (hiçbir şekilde) yaramadı!/onların neyine yaradı?/onlardan neyi giderebildi?/

83  Rasûlleri onlara açık delillerle geldiği zaman, (vahye dayalı olan hatadan uzak bilgilere tâbi olacak ları yerde) yanlarında bulunan (felsefe ve safsata dan ibaret yalan yanlış) ilimle (ve dünyevî konular daki uyanıklıklarıyla) sevinip şımardılar. Fa kat kendisiyle alay etmekte bulunmuş oldukları o (peygam berlerin getirdiği) şey(i hafife aldıkları ve eğlence mal zemesi yaptıkları için azabımız) onları çepeçevre kuşatıverdi.

84  İşte onlar Bizim zorlu azâ bımızı gör dükle rinde: “Biz Allâh’a tek olduğu halde iman ettik ve ken disi sebebiyle şirk koşan kimseler olduğumuz o (putları da, ilâh edindiğimiz sâir bâtıl) şeyleri (de) inkâr ettik!” dediler.

85  Fakat şiddetli azâbımızı gördükleri zaman, (ister istemez sahip oldukları bu zoraki) imanları kendilerine fayda verir olmadı. Allâh’ın Kendi kulları hakkında mu hak kak (ge lip) geçmiş olan o (de ğişmez kanunu ve sürekli uygu ladığı geçerli) sünneti olarak (bunlar da ölüm ânında ve âhirette elde ettikleri imandan fayda göremediler)!/(Ey Mekke müşrikleri!) Allâh’ın, Kendi (peygamberlerine düşman olan) kulları hakkında muhakkak geçmiş olan o (değişmez azap kanunundan ve) sünnetinden (sakının)!/İşte o (azâbı gördükleri) zaman kâfirler hüsrâna uğra(dıklarını anla)mıştır.

Mü`min Sûresi  475 
Cüz  24
cihanyamaneren