HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالضُّحٰى  ٥٩٦ 
الجزء ٣٠

وَلَلْاٰخِرَةُ خَيْرٌ لَكَ مِنَ الْاُو۫لٰىۜ ﴿ ٤ ﴾ وَلَسَوْفَ يُعْط۪يكَ رَبُّكَ فَتَرْضٰىۜ ﴿ ٥ ﴾ اَلَمْ يَجِدْكَ يَت۪يمًا فَاٰوٰىۖ ﴿ ٦ ﴾ وَوَجَدَكَ ضَٓالًّا فَهَدٰىۖ ﴿ ٧ ﴾ وَوَجَدَكَ عَٓائِلًا فَاَغْنٰىۜ ﴿ ٨ ﴾ فَاَمَّا الْيَت۪يمَ فَلَا تَقْهَرْۜ ﴿ ٩ ﴾ وَاَمَّا السَّٓائِلَ فَلَا تَنْهَرْۜ ﴿ ١٠ ﴾ وَاَمَّا بِنِعْمَةِ رَبِّكَ فَحَدِّثْ ﴿ ١١ ﴾
سُورَةُالْاِنْشِرَاحِ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
اَلَمْ نَشْرَحْ لَكَ صَدْرَكَۙ ﴿ ١ ﴾ وَوَضَعْنَا عَنْكَ وِزْرَكَۙ ﴿ ٢ ﴾ اَلَّذ۪ٓي اَنْقَضَ ظَهْرَكَۙ ﴿ ٣ ﴾ وَرَفَعْنَا لَكَ ذِكْرَكَۜ ﴿ ٤ ﴾ فَاِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًاۙ ﴿ ٥ ﴾ اِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًاۜ ﴿ ٦ ﴾ فَاِذَا فَرَغْتَ فَانْصَبْۙ ﴿ ٧ ﴾ وَاِلٰى رَبِّكَ فَارْغَبْ ﴿ ٨ ﴾
سُورَةُالتّ۪ينِ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
وَالتّ۪ينِ وَالزَّيْتُونِۙ ﴿ ١ ﴾ وَطُورِ س۪ين۪ينَۙ ﴿ ٢ ﴾ وَهٰذَا الْبَلَدِ الْاَم۪ينِۙ ﴿ ٣ ﴾ لَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ ف۪ٓي اَحْسَنِ تَقْو۪يمٍۘ ﴿ ٤ ﴾ ثُمَّ رَدَدْنَاهُ اَسْفَلَ سَافِل۪ينَۙ ﴿ ٥ ﴾

سُورَةُالضُّحٰى  ٥٩٦ 
الجزء ٣٠
Duhâ Sûresi  596 
Cüz  30

4  Andolsun ki; elbette o sonraki (hayat), senin için evvelkinden daha iyidir! (Böylece senin gücün ve şerefin şu andaki yaşamına nispeten günbegün ar tarak ilerleyecek ve neticede sen iki cihanda da güzel bir sona kavuşacaksın!)

5  Yemin olsun ki; elbette Rabbin sana gerçekten (dünyada da âhirette de hayırlı muratlarının ta mamını) verecek de, artık sen hoşnut olacaksın!

6  O (Rabbin) seni bir yetim olarak bildi de bu sebeple (amcan Ebû Tâlib’in yanında) barındırdı değil mi?

7  O seni (İslâm’ın hükümlerinin tafsîlâtı hakkında) yolunu kaybetmiş biri olarak bildi de neticede (se ni peygamberlik konularına ve dinin hükümlerine) hidâyet etti.

8  Yine seni bir fakir olarak bildi de sonunda (Hadîce’nin malıyla) zengin etti!

9  O halde yetime gelince; artık sen (güçsüzlüğün den dolayı malı hakkında onu) zor duruma düşürme!

10  (El açıp) isteyen kişiye gelince; artık sen (onu) azarlayarak kovma! (Yanında bir şey varsa ver, yoksa da güler yüzle ve yumuşak sözle geri çevir!)

11  Ama Rabbinin (sana Kur’ân’ı ve diğer hükümleri öğretme) nimetini (, bir şükür ifadesi olarak) çok ça anlat!

DOKSANDÖRDÜNCÜ SÛRE-İ CELİLE
el-İnşirâh
SÛRE-İ CELîLESİ

Mekkî (Mekke-i Mükerreme döneminde inmiş)dir. 8 ayettir.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle!

1  (Habîbim!) Biz senin (vahyin zorluğuna dayanabilmen ve ins-ü cinnin daveti gibi ağır bir yüke kolayca göğüs gerebilmen) için göğsünü genişlettik değil mi?

2  Senden o ağır yükünü de indirdik;

3  O ki, sırtına ağır gelip (kemiklerinden) ses çıkartmıştı!

4  Biz senin için nâmını da yükselttik! (Bu yüz den kelime-i şehâdet, ezan, ikamet, hutbe, tahiyyât gibi önemli birçok yerde Benimle birlikte anılmaktasın.)

5  Demek ki; gerçekten o (çektiğin bunca) zorlukla birlikte (, hemen onun peşi sıra gelecek) büyük bir kolaylık vardır!

6  Gerçekten o (katlandığın sayısız) zorlukla bir likte başka büyük bir kolaylık (daha) vardır! (Bir zorluk iki büyük kolaylığı yenemeyeceğine göre, ne kadar sıkıntıya düşsen de Allâh’ın yardımından ümit siz olma!)

7  O halde (tebliğ ve namaz gibi vazifelerinden) boş kaldığın zaman hemen yorul(urca sına şükür ve dua da bulun, hiçbir vaktini iba detten boş tutma, farzları bitirince, nâfilelerle meşgul ol, cihadın ardından iba detle meşgul ol, elçilik görevini tebliğin ardından da hem kendin, hem de müminler için istiğfarla uğraş)!

8  Bir de ancak Rabbine rağbetli ol! (Sadece O’na güven ve sırf O’nun fazlu kereminden istekte bulun. Zira senin tüm sıkıntılarını giderecek olan ancak O’dur!)

DOKSANBEŞİNCİ SÛRE-İ CELİLE
el-Tîn
SÛRE-İ CELîLESİ

Mekkî (Mekke-i Mükerreme döneminde inmiş)dir. 8 ayettir.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle!

1  Andolsun o (sayısız menfaatleri olan) incire ve zeytine;

2  Ve (Mûsâ (Aleyhisselâm)`ın Allâh-u Te`âlâ ile konuş masına mahal olmuş pek mübarek) Sînîn (vâdisin) deki Tûr (dağın)a;

3  Bir de işte şu çok güvenli şehir (olan Mekke-i Mükerremey)e ki;

4  Andolsun; elbette Biz insanı muhakkak en güzel bir kıvam verme içerisinde yarattık (ki, yüz üstü değil de dik olarak yürümesi, suretinin güzelliği, uzuvlarının düzgünlüğü ve eliyle yeyip içmesi bunun bir göstergesidir)!

5  Sonra (bu şekilde güzel yaratılış nimetine şükretmediği için) onu (cehennem ehlinden yaparak, gö rüntü bakımından) alçakların en alçağı olan (bir du rum)a çevirdik/ (cehennem derekeleri içerisinde) aşa ğıların en aşağısı olan (bir tabakay)a döndürdük/(en güzel biçimde yaratılıp bir zaman genç ve güzel olarak yaşamasının) ardından (sırtını kamburlaştırarak, sa çını sakalını beyazlatarak, derisini kırıştırarak, görme-işitme ve anlayış kabiliyetlerini zaafa uğratarak) onu aşağıların en aşağısı (olan ömrün en rezil çağı)na döndürdük/!

Duhâ Sûresi  596 
Cüz  30
cihanyamaneren