HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْمَائِدَةِ  ١١٦ 
الجزء ٦

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارٰٓى اَوْلِيَٓاءَۢ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۜ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَاِنَّهُ مِنْهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ ﴿ ٥١ ﴾ فَتَرَى الَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ يُسَارِعُونَ ف۪يهِمْ يَقُولُونَ نَخْشٰٓى اَنْ تُص۪يبَنَا دَٓائِرَةٌۜ فَعَسَى اللّٰهُ اَنْ يَأْتِيَ بِالْفَتْحِ اَوْ اَمْرٍ مِنْ عِنْدِه۪ فَيُصْبِحُوا عَلٰى مَٓا اَسَرُّوا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ نَادِم۪ينَۜ ﴿ ٥٢ ﴾ وَيَقُولُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَهٰٓؤُ۬لَٓاءِ الَّذ۪ينَ اَقْسَمُوا بِاللّٰهِ جَهْدَ اَيْمَانِهِمْۙ اِنَّهُمْ لَمَعَكُمْۜ حَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْ فَاَصْبَحُوا خَاسِر۪ينَ ﴿ ٥٣ ﴾ يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَنْ يَرْتَدَّ مِنْكُمْ عَنْ د۪ينِه۪ فَسَوْفَ يَأْتِي اللّٰهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُٓ اَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ اَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِر۪ينَۘ يُجَاهِدُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَلَا يَخَافُونَ لَوْمَةَ لَٓائِمٍۜ ذٰلِكَ فَضْلُ اللّٰهِ يُؤْت۪يهِ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَل۪يمٌ ﴿ ٥٤ ﴾ اِنَّمَا وَلِيُّكُمُ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الَّذ۪ينَ يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَهُمْ رَاكِعُونَ ﴿ ٥٥ ﴾ وَمَنْ يَتَوَلَّ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا فَاِنَّ حِزْبَ اللّٰهِ هُمُ الْغَالِبُونَ۟ ﴿ ٥٦ ﴾ يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا د۪ينَكُمْ هُزُوًا وَلَعِبًا مِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَالْكُفَّارَ اَوْلِيَٓاءَۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ ﴿ ٥٧ ﴾

سُورَةُالْمَائِدَةِ  ١١٦ 
الجزء ٦
Mâide Sûresi  116 
Cüz  6

51  Ey iman etmiş olan kimseler! Yahudileri ve Hristiyanları (kendiniz için güvenecek, yardım edip yardım isteyecek ve ahbap gibi geçinecek) dostlar edin meyin! Çünkü onların bir kısmı (size karşı) diğer bir kısmın dostlarıdır. İçinizden kim onları dost edinir se, şüphesiz ki o da onlardandır. Gerçekten Allâh (kâfirlerle dostluk kurarak hem kendilerine hem de müminlere haksızlık yapmış olan) o zâlimler toplu munu (doğruyu bulmaya) hidâyet etmez!

52  İşte, sen kalplerinde (münafıklık gibi) bir tür hastalık bulunan o (Abdullah ibni Übeyy gibi) kimse lerin o (kâfir ola)nlar(a dostluk ve destek faaliyetleri) hakkında koşuştuklarını görürsün. (Bir yandan da) onlar (özür beyan etmek üzere): “(Kâfirlerin kazanması hâlinde, bugünkü durumu tersine çevirecek) dönüp dolaşan bir felaket bize isabet eder diye korkuyo ruz!” derler. Ar tık, Allâh kesinlikle (Müslümanların lehine) bir fetih ya da (münafıkların iç yüzünü ortaya çıkarmakla alâkalı) Kendi katından bir emir getire cek de böylece onlar içlerinde gizlemiş oldukları (bu şüphecilik ve kâfirlik gibi kötü) şeylere karşı piş manlık duyan kimseler olacaklardır.

53  İman etmiş olan kimseler de (o zaman birbir lerine münafıkları göstererek, onların hallerinden şaşkın lıklarını ifade etmek üzere): “İşte bunlar mıydı, si zinle mutlaka beraber olduklarına dâir yeminleri nin en kuvvetlisiyle gerçekten Allâh’a and etmiş olanlar?!” diyecek (ve böylece Allâh’ın kendilerine bahşetmiş olduğu ihlâs nimetine hamdedecekler). (İşte) bunların (inanarak değil de, gösteriş için yap tıkları bütün iyi) amelleri boşa gitmiştir, bu sebeple de onlar (iki cihanı da) kaybeden kimseler olmuşlardır.

54  Ey iman etmiş olan kimseler! İçinizden her kim (İslâm) dininden (ayrılıp, eski kâfirliğine) geri dönerse, (şunu iyi bilsin ki Allâh’a hiçbir zarar veremez. Çünkü Allâh’ın ona ihtiyacı yoktur. Nitekim) yakında muhakkak Allâh (onları helâk ettikten sonra yerlerine) öyle bir toplum getirecektir ki; O onları sevmektedir, onlar da O’nu sevmektedirler, müminlere karşı çok tevâzuludurlar, kâfirlere karşı çok serttirler, Allâh yolunda cihat ederler ve hiçbir tenkitçinin en ufak bir kınamasından korkmazlar! İşte bu, Allâh’ın fazl(u ihsan)ıdır ki onu dilediği kimse ye verir. Allâh (her türlü genişliğe mâlik olan ve sahip olduğu imkânların bitmesinden korkmayan bir) Vâsi`dir; (lütfuna kimin lâyık olduğu hususu dâhil, ilmi her şeye son derece tealluk eden bir) Alîm’dir.
Kurtubî ve Hâzin gibi muteber tefsirlerde zikredildiği üzere Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) vefat edin ce Medîne ve Mekke ehliyle, Abd-i Kays oğullarından olan Bahreyn ehlinin dışındaki bütün Araplar irtidâd ettiler. Ancak bunların dinden dönmeleri iki kısım üzere oldu. Bir kısmı; şerî`at hükümlerinin tümünü terk ederek dinden çıktılar, Ebû Bekir (Radıyallâhu anh) da Halid ibni Velîd (Radıyallâhu anh)ı ordularıyla birlikte onların üzerine gönderdi. Diğer birtakımları ise; “Namaz kılarız, oruç tutarız ama zekât vermeyiz! Allâh bizim mallarımızı gasp edemez!” diyerek zekâtın farziyetini inkâr ettikleri için mürtet oldular. Bunun üzerine Ebû Bekir (Radıyallâhu anh) onlarla harp etmek isteyince sahâbe, kıble ehliyle savaşı hoş karşılamadılar. Fakat Ebû Bekir (Radıyallâhu anh): “Vallâhi namazla zekâtın arasını ayı ranlarla harb edeceğim! Yemin olsun ki; Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e ödedikleri bir keçi yavrusunu bile bana vermeyecek olurlarsa onlarla harbederim ve kimse gelmese tek başıma giderim!” buyurarak birta kım orduları bu kabilelerin üzerine yolladı. Böylece hep si zekâtı kabul ettiler. Bundan dolayı Ebû Hasîn (Radıyallâhu anh): “Peygamberlerden sonra Ebû Bekir (Radıyallâhu anh)dan daha üstün kimse doğmadı! Muhakkak ki o, mürtetlerle savaşma konusunda bir peygamber vazifesi yaptı!” demiştir. Allâh’ın, mürtetlerin yerine getireceğini vaad ettiği ve kendilerini sevdiğini beyan ettiği kavmin; Ensâr, Yemen ehli, Farslılar ve Türkler olduğuna dair malumat için bakınız: Rûhu’l-Furkan: 7/200-207

55  (Ey Müslümanlar!) Sizin (asıl) dostunuz ancak Allâh’tır, O’nun (dostluğuna tâbi olarak, dostlarınız da) peygamberidir ve iman etmiş olan o kimselerdir ki; onlar namazı dosdoğru kılarlar ve zekâtı verirler, üstelik kendileri (Allâh-u Te`âlâ’nın emirlerine karşı) eğilicidirler/rükû’ edicidirler/.

56  Her kim Allâh’ı, O’nun Rasûlünü ve iman etmiş olan o kimseleri dost edinirse, şüphesiz ki (onlar Allâh’ın taraftarlarıdırlar,) Allâh’ın hızbi (ise) gâlip olanların ta kendileridir.

57  Ey iman etmiş olan kimseler! O sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanlardan dininiz(le il gili meseleler)i bir eğlence ve bir oyun (malzemesi) edinmiş bulunanları da, (diğer) kâfirleri de dostlar edinmeyin ve (kâfirlerle dostluk hususunda) Allâh’tan hakkıyla sakının! Eğer (gerçek manada) mümin kimseler olduysanız (kâfirlerle dostluktan el etek çekmeniz gerekir. Zira hakikî iman, din düşmanlarını dost edinmekle bağdaşmaz)!

Mâide Sûresi  116 
Cüz  6
cihanyamaneren