HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْمَائِدَةِ  ١١٩ 
الجزء ٦

وَحَسِبُٓوا اَلَّا تَكُونَ فِتْنَةٌ فَعَمُوا وَصَمُّوا ثُمَّ تَابَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ ثُمَّ عَمُوا وَصَمُّوا كَث۪يرٌ مِنْهُمْۜ وَاللّٰهُ بَص۪يرٌ بِمَا يَعْمَلُونَ ﴿ ٧١ ﴾ لَقَدْ كَفَرَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الْمَس۪يحُ ابْنُ مَرْيَمَۜ وَقَالَ الْمَس۪يحُ يَا بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ اعْبُدُوا اللّٰهَ رَبّ۪ي وَرَبَّكُمْۜ اِنَّهُ مَنْ يُشْرِكْ بِاللّٰهِ فَقَدْ حَرَّمَ اللّٰهُ عَلَيْهِ الْجَنَّةَ وَمَأْوٰيهُ النَّارُۜ وَمَا لِلظَّالِم۪ينَ مِنْ اَنْصَارٍ ﴿ ٧٢ ﴾ لَقَدْ كَفَرَ الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّ اللّٰهَ ثَالِثُ ثَلٰثَةٍۢ وَمَا مِنْ اِلٰهٍ اِلَّٓا اِلٰهٌ وَاحِدٌۜ وَاِنْ لَمْ يَنْتَهُوا عَمَّا يَقُولُونَ لَيَمَسَّنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ ﴿ ٧٣ ﴾ اَفَلَا يَتُوبُونَ اِلَى اللّٰهِ وَيَسْتَغْفِرُونَهُۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ ﴿ ٧٤ ﴾ مَا الْمَس۪يحُ ابْنُ مَرْيَمَ اِلَّا رَسُولٌۚ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِ الرُّسُلُۜ وَاُمُّهُ صِدّ۪يقَةٌۜ كَانَا يَأْكُلَانِ الطَّعَامَۜ اُنْظُرْ كَيْفَ نُبَيِّنُ لَهُمُ الْاٰيَاتِ ثُمَّ انْظُرْ اَنّٰى يُؤْفَكُونَ ﴿ ٧٥ ﴾ قُلْ اَتَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَمْلِكُ لَكُمْ ضَرًّا وَلَا نَفْعًاۜ وَاللّٰهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ ﴿ ٧٦ ﴾

سُورَةُالْمَائِدَةِ  ١١٩ 
الجزء ٦
Mâide Sûresi  119 
Cüz  6

71  Onlar (peygamberleri inkâr etmeleri ve bir kısmını öldürmeleri gibi büyük günahları yüzünden, haklarında) bir bela meydana gelmeyeceğini san dılar da, böylece (doğruyu görmekten) körleştiler ve (vaaz u nasihat dinlemekten) sağırlaştılar. (Bu za ğıya tapmalarından) sonra Allâh onlara tevbe nasip etti. (Ama) daha sonra (Zekeriyyâ, Yahyâ ve Îsâ (Aleyhimüsselâm) zamanında) içlerinden birçoğu yine kör leştiler ve sağırlaştılar. Allâh onların yapmakta ol duklarını (hakkıyla görüp karşılıklarını verecek olan bir) Basîr’dir.

72  Yemin olsun ki: “Şüphesiz Allâh Meryem oğlu Mesîh’in ta kendisidir!” demiş olan (Hristi yan fırkalarına mensup) kimseler gerçekten kâfir olmuştur! Hâlbuki Mesîh: “Ey İsrâiloğulları! (Bana değil,) benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allâh’a ibadet edin! Gerçekten kim Allâh’a ortak koşarsa muhakkak ki Allâh (tevhîd ehline âit olan) cenneti ona haram kılmıştır. Onun sığınağı ancak (müş rikler için hazırlanmış olan) o ateştir. (Allâh’ın hakkı olan ibadeti O’nun yaratıklarına tah sis ederek en büyük zulmü işlemiş olan) o zâlimler için yardımcılardan hiçbiri de yoktur.” demişti.

73  Andolsun ki: “Gerçekten Allâh üçün üçüncüsüdür(; üç ilâhtan biridir)!” demiş olan (Hristiyan fırkalarına bağlı) kimseler de kâfir olmuştur. Hâlbuki bir tek İlâh’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Söylemekte oldukları şeyden vazgeçmezlerse, kasem olsun ki; kâfir olmuş bu kişilere çok acı verici pek büyük bir azap mutlaka dokunacaktır.
Muhammed ibni Kâ`b (Radıyallâhu anh) şöyle rivayet etmiştir: Allâh-u Te`âlâ Meryem oğlu Îsâ’yı göklere kaldırınca, Benî İsraîlîn âlimlerinden yüz kişi toplanarak aralarında: “Siz kalabalık bir ümmetsiniz, bu durumda görüş ayrılığına düşmenizden korkulur. Öy leyse içinizden on kişi eksiltin!” dediler. Fakat sayılarının yine çok olduğunu ve bu durumda bir görüş üzere birleşemeyeceklerini anlayınca, içle rinden onar onar azalttılar ve neticede on kişi kaldı. En sonunda: “Şu anda bile çoksunuz, altı kişiyi çıkarın!” diyerek dört kişi kaldılar ve Îsâ (Aleyhisselâm) hakkında aralarında tartışmaya başladılar. İçlerinden biri: “Gaybı Allâh’tan başkasının bilemeyeceğini biliyorsunuz! O, gaybları bildiğine göre, demek ki Allâh’tı, istediği kadar yerde kaldı, sonra dileyince göğe yükseldi!” dedi. İkinci şahıs: “Biz Îsâ’yı da, annesini de tanıyoruz, o halde o, olsa olsa Allâh’ın oğ ludur!” dedi. Bir diğeri ise: “Ben sizin dediğiniz gibi demiyorum! Çünkü Îsâ bize kendisinin Allâh’ın kulu, ruhu ve Meryem’e bıraktığı kelimesi olduğunu söy lerdi. Biz de onun kendisi hakkında dediği gibi inanı rız! Ben sizin onun hakkında büyük bir iftira söylemiş olmanızdan endişe duymaktayım!” dedi. Dördüncü kişi de ona tâbi oldu. Sonra bu kişiler insanların karşısına çıkınca, insanlar onlara Îsâ (Aleyhisselâm) hakkındaki görüşlerini sor dular, hepsi de cevaplarını verdiler ve böylece her üç görüşe de tâbi olan fırkalar türedi. İşte bu ve bir önceki âyet-i kerîmede Allâh-u Te`âlâ iki fırkanın kâfir edici sözlerini ve inançlarını beyan ederken, daha önce geçen 66. âyet-i kerîmede ise, doğ ru inanca sahip olan fırkaya işaret buyurdu. (Süyûtî, ed- Dürru’l-mensûr: 3/122) Hristiyanların teslîs akidesinin tahlil ve reddiyesi için bakınız: Nisâ Sûresi: 171

74  Hâlâ (bu bâtıl inançlarından uzaklaşarak) Allâh’a tev be etmeyecekler mi ve O’ndan bağışlanma istemeyecekler mi ? Oysa Allâh (tevbe etmeleri duru munda onları çokça bağışlayan bir) Ğafûr’dur, (iman eden kullarına ziyâdesiyle acıyıp, fazl-u kereminden bağışlarda bulunacak bir) Rahîm’dir.

75  Meryem oğlu Mesîh (Allâh’ın oğlu değildir,) ancak bir peygamberdir ki, ondan önce de nice rasûller muhakkak (gelip) geçmiştir. Annesi de (Allâh’ın eşi değildir, ancak çok doğru kul olan) bir sıddîkadır. İkisi de (birer kul ve beşer oldukla rı için) yemek ye(meye kendilerini mecbur hissede) rlerdi. (Habîbim!) Bak ki Biz (inançlarının yanlışlığını gösteren) delilleri onlara nasıl iyice açıklıyoruz! Sonra yine bak ki onlar hâlâ (hakkı bulmaktan) nasıl döndürülebiliyorlar?

76  (Habîbim!) De ki: “Siz Allâh’ı bırakıp da sizin için ne herhangi bir zarar(ı savuşturmay) a, ne de herhan gi bir fayda (sağlama)ya gücü yetmeyen (Îsâ ve annesi gibi âciz) şeylere mi tapıyorsunuz? Hâlbuki (bütün sözleri hakkıyla duyan bir) Semî` ve (tüm inançları tam manasıyla bilerek, iyiye iyi, kötüye kötü karşılık verecek bir Alîm (olan) yalnızca O Allâh’tır.”

Mâide Sûresi  119 
Cüz  6
cihanyamaneren