HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْبَقَرَةِ  ١٢ 
الجزء ١

وَاِذْ اَخَذْنَا م۪يثَاقَكُمْ لَا تَسْفِكُونَ دِمَٓاءَكُمْ وَلَا تُخْرِجُونَ اَنْفُسَكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ ثُمَّ اَقْرَرْتُمْ وَاَنْتُمْ تَشْهَدُونَ ﴿ ٨٤ ﴾ ثُمَّ اَنْتُمْ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ تَقْتُلُونَ اَنْفُسَكُمْ وَتُخْرِجُونَ فَر۪يقًا مِنْكُمْ مِنْ دِيَارِهِمْۘ تَظَاهَرُونَ عَلَيْهِمْ بِالْاِثْمِ وَالْعُدْوَانِۜ وَاِنْ يَأْتُوكُمْ اُسَارٰى تُفَادُوهُمْ وَهُوَ مُحَرَّمٌ عَلَيْكُمْ اِخْرَاجُهُمْۜ اَفَتُؤْمِنُونَ بِبَعْضِ الْكِتَابِ وَتَكْفُرُونَ بِبَعْضٍۚ فَمَا جَزَٓاءُ مَنْ يَفْعَلُ ذٰلِكَ مِنْكُمْ اِلَّا خِزْيٌ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ يُرَدُّونَ اِلٰٓى اَشَدِّ الْعَذَابِۜ وَمَا اللّٰهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ ﴿ ٨٥ ﴾ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ اشْتَرَوُا الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا بِالْاٰخِرَةِۘ فَلَا يُخَفَّفُ عَنْهُمُ الْعَذَابُ وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ۟ ﴿ ٨٦ ﴾ وَلَقَدْ اٰتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَقَفَّيْنَا مِنْ بَعْدِه۪ بِالرُّسُلِ وَاٰتَيْنَا ع۪يسَى ابْنَ مَرْيَمَ الْبَيِّنَاتِ وَاَيَّدْنَاهُ بِرُوحِ الْقُدُسِۜ اَفَكُلَّمَا جَٓاءَكُمْ رَسُولٌ بِمَا لَا تَهْوٰٓى اَنْفُسُكُمُ اسْتَكْبَرْتُمْۚ فَفَر۪يقًا كَذَّبْتُمْۘ وَفَر۪يقًا تَقْتُلُونَ ﴿ ٨٧ ﴾ وَقَالُوا قُلُوبُنَا غُلْفٌۜ بَلْ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ بِكُفْرِهِمْ فَقَل۪يلًا مَا يُؤْمِنُونَ ﴿ ٨٨ ﴾

سُورَةُالْبَقَرَةِ  ١٢ 
الجزء ١
Bakara Sûresi  12 
Cüz  1

84  (Ey İsrâîloğulları!) Hani kuvvetli sözünüzü almıştık ki; “(Birbirinizi öldürerek, haksız yere) kanlarınızı akıtmayacaksınız ve canlarınız (mesâbesinde olan akrabalarınız)ı yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız!” Sonra (bu sözün gereğini yapacağınızı) ikrar (ve itiraf) etmiştiniz, üstelik siz (buna dair kendi adınıza) şahitlik yapmaktaydınız!

85  Sonra (bu sözleşmeyi kabullenmiş bir ecdadın torunları olan) siz (Kureyza ve Nadîr kabilelerine mensup kişi)ler; işte o (dönek) kimselersiniz ki, canlarınız (mesâbesinde olan akrabanız)ı öldürüyorsunuz ve birbirinizle kendileri aleyhine günâh ve düşmanlıkla (; masiyet ve zulümle ittifaklar kurup,) yardımlaştığınız halde içinizden bir fırkayı yurtlarından çıkarıyorsunuz. Oysa o kendilerinin (vatanlarından) çıkarılması, üzerinize haram kılınmışken, (bu yasağı çiğneyerek onları sürgün ediyorsunuz, ama) size esirler halinde gelecek olurlarsa, fidye verip onları kurtarıyorsunuz. Yoksa siz o kitabın (; fidye vererek kardeşlerinizi kurtarmanızla alâkalı hükmünü ihtiva eden) bir bölümüne inanıyorsunuz da, (adam öldürmeyi, sürgünü ve kötülükte yardımlaşmayı yasaklayan diğer) bir kısmı(nı) inkâr mı ediyorsunuz? Artık işte içinizden bunu yapanın cezası, o en alçak (dünya) hayat(ın)da (yenilgi, esâret, sürgün ve cizye ödemek gibi utanç veren) büyük bir rüsvaylıktan başkası değildir! (Böyle yapanlar) kıyâmet gününde ise azâbın en şiddetlisi (olan cehennem ateşi)ne döndürüleceklerdir. Allâh sizin yapmakta olduklarınızdan asla gâfil (ve habersiz) değildir.
Yahudilerden Kureyza kabilesi Araplardan Evs ile, Nadîr de Hazrec ile antlaşmalı idiler. Evs ve Hazrec arasında uzun yıllar süren savaşlarda herkes antlaşmalısının yanında yer alıyor, böylece mecburen karşı tarafta bulanan kardeşleriyle savaşa giriyor, icabında öldürüyor veya sürgüne gönderiyordu. Yahudilerden biri Arapların eline esir düştüğünde ise, aralarında para toplayarak fidye mukabilinde onu kurtarıyorlardı. Bu çelişkiyi gören Araplar onları ayıplayıp: “Madem kendi adamlarınızı kurtaracaksınız, birbirinizle niye savaşıyorsunuz?” diye sorduklarında: “Antlaşmalı olduğumuz kimselerin yenik duruma düşmelerinden utanç duyuyoruz!” diyorlar; “Peki niye kurtarmak için para harcıyorsunuz?” sorusuna ise: “Ne yapalım? Allâh’ın emri böyle!” diye cevap veriyorlardı. Böylece onlar kendilerinden alınan dört sözün üçünü terk edip, biriyle amel ediyorlardı. İşte bu âyet-i kerîmelerle Allâh-u Te`âlâ onların bu utanç verici tatbikatını açıklayarak kendilerini ayıplamış oldu.

86  İşte onlar, öyle kimselerdir ki; âhirete karşılık o (peşin ve) en alçak (dünya) hayatı( nı) satın almışlardır. Bu sebeple onlardan (dünyada cizye, âhirette ise cehennem) azâb(ı) hafifletilmeyecek ve kendileri (Allâh’a karşı hiçbir şekilde) yardım da olunmayacaklardır.

87  Andolsun ki; elbette Biz Mûsâ’ya o (Tevrât) kitabı(nı toplu bir şekilde) verdik. Ondan sonra da (Mûsâ (Aleyhisselâm)`ın şerî’atıyla görevli nice) rasûlleri birbirine tâbi kıl(arak Îsâ (Aleyhisselâm)ın dönemine kadar peş peşe yolla)dık. Meryem oğlu Îsâ’ya da (ölüleri diriltme, körü ve alacalıyı iyi etme gibi) o pek açık mûcizeleri Biz verdik ve o mukaddes ruh(a sahip olan Cibrîl) ile onu destekledik (, bu yüzden onu öldürme teşebbüsünüz boşa gitti). Şimdi herhangi bir peygamber size, canlarınızın istemediği bir şey getirdikçe (ona ve getirdiklerine inanmaktan) büyüklük tasladınız da, (içlerinden Îsâ ve Muhammed (Aleyhimesselâm) gibi) bir fırkayı yalanladınız, (Zekeriyyâ ve Yahyâ (Aleyhimesselâm) gibi) bir fırkayı da öldürüyorsunuz, öyle mi?

88  O (Yahudi ola)nlar (peygamberlerle alay mâhiyetinde): “Kalplerimiz kılıflı şeylerdir (; kaşarlanmıştır, ne söylersen boşuna, bize nasihat kâr etmez)!” dediler. Doğrusu Allâh onları (yaratırken perdeli ve anlama özürlü bir halde yaratmamış, bilakis İslâm fıtratı üzere halketmiş, ancak hür iradeleriyle) kâfirlik (tarafını seçme)leri sebebiyle (rahmetinden mahrum ederek) lânetlemiş (ve kabiliyetlerini iptal etmiş)tir. Bu nedenle (kitaptan) pek az bir şeye inanabilirler. Artık pek azı inanabilirler. Artık (kitaptaki hükümlerin değil çoğuna,) pek az(ın)a bile inanmazlar.

Bakara Sûresi  12 
Cüz  1
cihanyamaneren