HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْمَائِدَةِ  ١٢٠ 
الجزء ٦

قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لَا تَغْلُوا ف۪ي د۪ينِكُمْ غَيْرَ الْحَقِّ وَلَا تَتَّبِعُٓوا اَهْوَٓاءَ قَوْمٍ قَدْ ضَلُّوا مِنْ قَبْلُ وَاَضَلُّوا كَث۪يرًا وَضَلُّوا عَنْ سَوَٓاءِ السَّب۪يلِ۟ ﴿ ٧٧ ﴾ لُعِنَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ عَلٰى لِسَانِ دَاوُ۫دَ وَع۪يسَى ابْنِ مَرْيَمَۜ ذٰلِكَ بِمَا عَصَوْا وَكَانُوا يَعْتَدُونَ ﴿ ٧٨ ﴾ كَانُوا لَا يَتَنَاهَوْنَ عَنْ مُنْكَرٍ فَعَلُوهُۜ لَبِئْسَ مَا كَانُوا يَفْعَلُونَ ﴿ ٧٩ ﴾ تَرٰى كَث۪يرًا مِنْهُمْ يَتَوَلَّوْنَ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ لَبِئْسَ مَا قَدَّمَتْ لَهُمْ اَنْفُسُهُمْ اَنْ سَخِطَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ وَفِي الْعَذَابِ هُمْ خَالِدُونَ ﴿ ٨٠ ﴾ وَلَوْ كَانُوا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالنَّبِيِّ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْهِ مَا اتَّخَذُوهُمْ اَوْلِيَٓاءَ وَلٰكِنَّ كَث۪يرًا مِنْهُمْ فَاسِقُونَ ﴿ ٨١ ﴾ لَتَجِدَنَّ اَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الْيَهُودَ وَالَّذ۪ينَ اَشْرَكُواۚ وَلَتَجِدَنَّ اَقْرَبَهُمْ مَوَدَّةً لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الَّذ۪ينَ قَالُٓوا اِنَّا نَصَارٰىۜ ذٰلِكَ بِاَنَّ مِنْهُمْ قِسّ۪يس۪ينَ وَرُهْبَانًا وَاَنَّهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ ﴿ ٨٢ ﴾

سُورَةُالْمَائِدَةِ  ١٢٠ 
الجزء ٦
Mâide Sûresi  120 
Cüz  6

77  (Habîbim!) De ki: “Ey Kitap ehli! (Kiminiz Îsâ (Aleyhisselâm)ı ilâhlığa yükselterek, kiminiz de peygam berliğini inkâr ederek) hak olmayan bir aşırılıkla (ha reket edip de) dininiz hususunda haddi aşmayın! Bir topluluğun kötü arzularına da asla uyma yın ki, gerçekten onlar (Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in gönderilişinden) daha önce (kendi şerî`at lerini yaşamaktan) sapmışlar, (ken dilerine uyan) bir çok kimseyi de saptırmışlar ve (Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) gönderilince, onu kıskanıp yalanlayarak) yolun doğrusundan sapıtmışlardır!”

78  İsrâiloğullarından o kâfir olmuş kimseler, hem Dâvûd’un hem de Meryem oğlu Îsâ’nın lisanı üzere (indirilmiş olan Zebûr ve İncîl’de) lânetlenmiştir. İşte bu, şu nedenledir ki; onlar (emirlere) isyan etmişler ve (Allâh tarafından konulan) haddi aşmakta bulunmuşlardır.
İbni Abbâs (Radıyallâhu anhümâ)`nın beyanına göre; İsrâiloğullarının kâfirleri tüm peygamberlerin diliyle lânetlenmişlerdir. Nitekim Mûsâ (Aleyhisselâm)`ın diliyle Tevrât’ta, Dâvûd (Aleyhisselâm)ın devrinde Zebûr’da, Îsâ (Aleyhisselâm) döneminde İncîl’de, Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in lisanıyla da Kur’ân-ı Kerîm’de bu lânet kendilerine ulaşmıştır. Dâvûd (Aleyhisselâm)`ın lâneti, ashâb-ı sebt hakkında olmuştur. Cumartesi günü balık avlayarak haram işleyen bu kişiler, Dâvûd (Aleyhisselâm)`ın kavmi olup, Eyle denen yerde yaşamaktaydılar. A`râf Sûresinin 163-166. âyet-i kerîmelerinde belirtildiği üzere; bu kavim haddi aşınca Dâvûd (Aleyhisselâm) onlara: “Ey Allâh! Onlara lâneti elbise gibi ve eteklikteki bağ yerlerine takılan kemer gibi giydir! Öyle ki onları bir âyet ve yaratıklarına bir ibret yap!” diye bedduada bulunmuş, bunun üzerine o toplum maymunlara ve domuzlara dönüşmüştür. (Beğavî: 2/55; Âlûsî: 6/211) Îsâ (Aleyhisselâm) da, gökten inen sofradan yeyip içtikten sonra hâlâ inanmayan toplum hakkında: “Ey Allâh! Sofradan yedikten sonra kâfir olanlara, âlemlerden hiçbirine yapmadığın bir azap ile azap et ve cumartesi ashâbına lânet ettiğin gibi onlara da lânet et!” diye bedduada bulununca, aralarında hiç bir kadın ve çocuk bulunmayan beşbin kişilik topluluk domuzlar hâline gelmiştir. (Beyzâvî, Nesef î, Âlûsî) Ayrıca Îsâ (Aleyhisselâm): “Ey Allâh! Bana ve anneme iftira edenlere lânet et ve onları alçak kimseler ve maymunlar yap!” diye İsrâiloğullarına genel manada lânette bulunmuştur. (Taberî, No: 12305-306, 4/656)

79  Onlar kendisini işlemiş oldukları bir münker(in benzerini işlemek)den birbirlerini engellemiyorlardı/ kendisini yap(mayı arzula)dıkları bir münkerden vazgeçmezlerdi/. Yapmakta oldukları bu (günahlara karşı nemelâzımcılık)(i), yemin olsun ki; elbette ne kadar kötü olmuştu!
İyiliği emredip kötülükten nehyetme vazifelerini ihmal edenlerin zemmi hakkındaki hadîs-i şerîf ve rivayetler için bakınız: Rûhu’l-Furkan: 7/403-415

80  (Habîbim!) Sen o (Yahudi ve Hristiya) nlardan birçoğunu (sana ve müminlere karşı kızgınlıklarından dolayı), o kâfir olmuş (müşrik ve kitapsız) kimselerle dostluk eder oldukları halde görürsün. Yemin olsun ki; nefislerinin kendileri için önceden hazırlamış olduğu o şey elbette ne kötü ol muştur ki, böylece Allâh kendilerine gazap etmiş tir, bu nedenle de onlar azap içinde ebedî kalıcı kimselerdir!

81  Eğer onlar Allâh’a, o peygam ber (Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem))e ve ona indirilmiş olan (Kur’ân)a (doğru dürüst) inansalardı, o (müşrik ola)n ları dostl ar edinmezlerdi. Velâkin onlardan bir çoğu (kendi dinlerine bağlılıktan bile çıkmış) fâsık kimselerdir.

82  Andolsun ki; elbette Yahudileri ve o şirk koşmuş olan kimseleri, iman etmiş olanlara düşmanlık yönünden mutlaka insanların en şiddetlisi bulacaksın! Ama yemin olsun ki: “Şüphesiz biz Hristiyanlarız!” demiş olan kimseleri de, inanmış olan kimselere sevgi bakımından elbette o (insa)nların en yakını bulacaksın. İşte bu, şu sebepledir ki; şüphesiz onlardan bir kısmı (ilim ve ibadetle meşgul olan) keşişler ve (âhiret korkusuyla dünyayı bırakıp manastıra kapanan) rahiplerdir, bir de gerçekten onlar (Yahudilerden farklı olarak, doğruyu anladıklarında hakkı kabul etmekten ve ona uymaktan) büyüklük taslamazlar.
Ebû Hayyân (Rahimehullâh)ın beyanı vechile; bu âyet-i celîlede Hristiyanların Müslümanlara dost olduğu açıklanmamış, ancak onların Yahudilerden ve müşriklerden daha yakın olduğu bildirilmiştir. Yahudilerin düşmanlıklarının şiddeti izaha muhtaç değildir, zira onların inançlarına göre; din bakımından kendilerinden olmayan kimselere hangi yol ve şartla olursa olsun kötülük yapmak farzdır. Böylece öldürebildiklerini öldürürler, değilse malları gaspetmek, hırsızlık yapmak veyahut çeşitli hile, tuzak ve desîseler kurmak suretiyle insanlara ellerinden gelen zararı yapmaya çalışırlar. Hristiyanların inancı ise böyle değildir; aksine onların dinine göre, başkalarına eziyet yapmak haramdır. Ama şu bilinmeli dir ki; Hristiyanlar inanç konusunda Yahudilerden daha kötü durumdadırlar, zira Yahudilerin inancının bozukluğu peygamberlik konusunda, Hristiyanlarınki ise ilâhlık mevzuundadır. Cessâs ve Beğavî gibi âlimler, âyet-i kerîmenin bütün Hristiyanları kastetmediğini bilakis Necâşî ve arkadaşları gibi İslâm’ı seçen bir tâife hakkında indiğini açıkladıktan sonra: “Müslümanları öldürmek, esir etmek, şehirlerini harap etmek, mescitlerini yıkmak ve mushaflarını yakmak gibi zulümler hususunda Hristiyanlar da Yahudiler gibidir!” demişlerdir. Sebeb-i nüzûlle ilgili rivayetler de bu görüşü doğrular niteliktedir, bakınız: Rûhu’l- Furkan: 7/420-449

Mâide Sûresi  120 
Cüz  6
cihanyamaneren