HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْاَنْعَامِ  ١٢٩ 
الجزء ٧

قُلْ اَيُّ شَيْءٍ اَكْبَرُ شَهَادَةًۜ قُلِ اللّٰهُ شَه۪يدٌ بَيْن۪ي وَبَيْنَكُمْ وَاُو۫حِيَ اِلَيَّ هٰذَا الْقُرْاٰنُ لِاُنْذِرَكُمْ بِه۪ وَمَنْ بَلَغَۜ اَئِنَّكُمْ لَتَشْهَدُونَ اَنَّ مَعَ اللّٰهِ اٰلِهَةً اُخْرٰىۜ قُلْ لَٓا اَشْهَدُۚ قُلْ اِنَّمَا هُوَ اِلٰهٌ وَاحِدٌ وَاِنَّن۪ي بَر۪ٓيءٌ مِمَّا تُشْرِكُونَۢ ﴿ ١٩ ﴾ اَلَّذ۪ينَ اٰتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَعْرِفُونَهُ كَمَا يَعْرِفُونَ اَبْنَٓاءَهُمْۢ اَلَّذ۪ينَ خَسِرُٓوا اَنْفُسَهُمْ فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ۟ ﴿ ٢٠ ﴾ وَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِبًا اَوْ كَذَّبَ بِاٰيَاتِه۪ۜ اِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الظَّالِمُونَ ﴿ ٢١ ﴾ وَيَوْمَ نَحْشُرُهُمْ جَم۪يعًا ثُمَّ نَقُولُ لِلَّذ۪ينَ اَشْرَكُٓوا اَيْنَ شُرَكَٓاؤُ۬كُمُ الَّذ۪ينَ كُنْتُمْ تَزْعُمُونَ ﴿ ٢٢ ﴾ ثُمَّ لَمْ تَكُنْ فِتْنَتُهُمْ اِلَّٓا اَنْ قَالُوا وَاللّٰهِ رَبِّنَا مَا كُنَّا مُشْرِك۪ينَ ﴿ ٢٣ ﴾ اُنْظُرْ كَيْفَ كَذَبُوا عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ وَضَلَّ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ ﴿ ٢٤ ﴾ وَمِنْهُمْ مَنْ يَسْتَمِعُ اِلَيْكَۚ وَجَعَلْنَا عَلٰى قُلُوبِهِمْ اَكِنَّةً اَنْ يَفْقَهُوهُ وَف۪ٓي اٰذَانِهِمْ وَقْرًاۜ وَاِنْ يَرَوْا كُلَّ اٰيَةٍ لَا يُؤْمِنُوا بِهَاۜ حَتّٰٓى اِذَا جَٓاؤُ۫كَ يُجَادِلُونَكَ يَقُولُ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِنْ هٰذَٓا اِلَّٓا اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَ ﴿ ٢٥ ﴾ وَهُمْ يَنْهَوْنَ عَنْهُ وَيَنْـَٔوْنَ عَنْهُۚ وَاِنْ يُهْلِكُونَ اِلَّٓا اَنْفُسَهُمْ وَمَا يَشْعُرُونَ ﴿ ٢٦ ﴾ وَلَوْ تَرٰٓى اِذْ وُقِفُوا عَلَى النَّارِ فَقَالُوا يَا لَيْتَنَا نُرَدُّ وَلَا نُكَذِّبَ بِاٰيَاتِ رَبِّنَا وَنَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ ﴿ ٢٧ ﴾

سُورَةُالْاَنْعَامِ  ١٢٩ 
الجزء ٧
En`âm Sûresi  129 
Cüz  7

19  (Habîbim! Sana gelip: “Biz Yahudi ve Hristiyan lara seni sorduk, kendi kitaplarında senin adın sanın olmadığını söylediler!” diyen o Kureyş müşriklerine) de ki: “Şâhit olma bakımından en büyük varlık kim dir?” (Sen onların cevap vermesini beklemeden) de ki: “(Hak peygamber olduğuma dâir) benimle sizin ara nızda Allâh (hakkıyla şahit olan) Şehîd’dir. İşte bu Kur’ân bana, sizi ve (kıyâmete kadar) ulaştığı herkesi kendisiyle uyarayım diye vahyedilmiştir. Gerçek ten siz mi kesinkes şâhitlik etmektesiniz ki; elbette Allâh ile birlikte başka ilâhlar varmış?!” (Habîbim!) De ki: “Ben (böyle bir şeye) şâhitlik etmem!” (Habibim! Yine) de ki: “(Benim gerçek İlâh olduğuna şâhitlik yaptığım) O (Allâh-u Te`âlâ) ancak bir tek İlâh`tır! Muhakkak ki ben sizin (O’na) ortak koşmakta ol duğunuz şeylerden tamamıyla uzağım!”

20  (Yahudi ve Hristiyanlar arasından) kendilerine kitap vermiş olduğumuz o (âlim) kimseler, (Rasûlul lâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in açık tarifini Tevrât ve İncîl’de buldukları için) kendi oğullarını tanıdıkları gibi onu tanımaktadırlar. O kimseler ki (imanı ka zanmalarına sebep olacak akl-ı selimlerini zâyi ederek) kendilerini zarara uğratmışlardır; işte onlar bu sebeple iman etmezler.

21  (“Melekler, Allâh’ın kızlarıdır, putlar da Allâh nezdinde şefaatçilerimizdir!” diyerek) Allâh’a karşı bir yalan uydurmuş olandan, ya da (Kur’ân’ı ve diğer mucizeleri büyü kabul ederek) O’nun âyetlerini ya lanlamış bulunandan daha zâlim kim olabilir? Şu bir gerçek ki (yaratıkları ilâh sayarak en büyük haksızlığı yapan) o zâlimler felâh bulmayacak (hiçbir arzularına kavuşamayacak ve korktukları hiçbir şey den de kurtulamayacaklar)dır.

22  O günü (iyice hatırla) ki; onları hep birlikte (huzurumuza) haşrede ceğiz, sonra o şirk koşmuş olan kim seler(i rezil etmek üzer)e: “Nerede o (Allâh’a) ortak (koştuğunuz put)ları nız ki, boş yere davalarını gütmekte bulunmuştu nuz (ve kurtuluş ümidini kendilerine bağlamıştınız)?” diyeceğiz!

23  Sonra onların fitneleri (ve kendilerini azaptan kurtarır düşüncesiyle sundukları mazeretleri): “Rabbimiz olan Allâh’a yemin olsun ki, biz şirk ko şan kimseler değildik!” de(mek suretiyle, Allâh’ın adına bile bile yalan yere yemin et)melerinden başka bir şey olmamıştır.

24  (Habîbim!) Bak (gör ki, onlar şirkten uzak olduk larını savunarak) nasıl da kendi nefislerinin aleyhine yalan söylediler ve (“Bunlar bizim şefaatçilerimizdir!” diye) uydurmakta bulunmuş oldukları şeyler (o putlar vesair bâtıl ilâhlar) böylece kendilerinden kayboldu (gitti).

25  (Habîbim!) O (müşrik ola)nlardan kimi (Kur’ân okurken) sana kulak vermektedir, ama (iyi niyetle değil de, alay ve inkâr kastıyla dinledikleri için) Biz onu iyice anlamasınlar diye kalpleri üzerine birçok perdeler, kulaklarının içine de bir ağırlık (ve sağırlık) koyduk. Artık (istedikleri) her bir âyet (ve mucizey)i görecek olsalar da (aşırı inatçılık ve körü körüne taklit kendilerinde iyice yerleştiği için) ona inanamazlar, hatta (inanmak için değil de), seninle mücâdele eder oldukları halde sana geldikleri zaman, o kâfir olmuş kimseler: “İşte bu (Kur’ân), evvelkilerin yazmış olduğu (hurâfe ve) masallardan başka bir şey değildir!” der(ler).
Rivayete göre; Velîd ibni Muğîre, Ebû Cehil ve Nadr ibni Hâris gibi birtakım müşrikler Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in yanında bulunuyorlarken onun okuduğu Kur’ân’a kulak vermeye başladılar. Bunun üzerine Nadr’a: “Muhammed ne söylüyor?” dediklerinde o: “Ne söylediğini anlayamıyorum ama onun, dudaklarını hareket ettirerek benim size geçmiş nesillerin kıssalarını anlatmam gibi, evvelki ümmetlerin efsanelerini anlattığını sanıyorum!” dedi. Kendisi de gerçekten eski ümmetlerin tarihçelerini çokça nakleden biriydi. O zaman içlerinden biri: “Ben onun bazı sözlerini hak buluyorum!” deyince Ebû Cehil: “Hayır! Onun sözlerinden hiç birini kabul etme! Ölüm bize bundan daha kolay gelir!” dedi. Bunun üzerine Allâh-u Te`âlâ bu âyet-i kerîmeyi indirdi. Allâh-u Te`âlâ’nın, kullarının kalplerini perdeli ve kulaklarını sağır ederek onları inanamayacak bir hale çevirmesiyle alâkalı “Kader sırrı” için bakınız: Rûhu’l-Furkan: 9/60-78

26  O (müşrik ola)nlar hem o (peygamber ve Kur’â)n(a inanmak)dan (insanları) engellerler, hem de kendileri ondan uzak dururlar. Böylece (sapıp sap tırarak) kendi nefislerinden başkasını helâk etmiş olmazlar, ama (ne büyük zarara uğradıklarının) far kında bile olmazlar.

27  (Habîbim!) O ateşin (üzerine kurulan sırat köprüsü) üzerinde durduruldukları zaman: “Ah keşke biz (dünyaya) geri döndürülseydik de, Rabbimizin âyetlerini yalanlamasaydık ve müminlerden olsaydık!” derlerken sen (o müşrikleri) bir görecek olsaydın (elbette çok büyük bir olaya tanıklık etmiş olurdun)!

En`âm Sûresi  129 
Cüz  7
cihanyamaneren