HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْاَنْعَامِ  ١٣٩ 
الجزء ٧

اِنَّ اللّٰهَ فَالِقُ الْحَبِّ وَالنَّوٰىۜ يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَمُخْرِجُ الْمَيِّتِ مِنَ الْحَيِّۜ ذٰلِكُمُ اللّٰهُ فَاَنّٰى تُؤْفَكُونَ ﴿ ٩٥ ﴾ فَالِقُ الْاِصْبَاحِۚ وَجَعَلَ الَّيْلَ سَكَنًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ حُسْبَانًاۜ ذٰلِكَ تَقْد۪يرُ الْعَز۪يزِ الْعَل۪يمِ ﴿ ٩٦ ﴾ وَهُوَ الَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمُ النُّجُومَ لِتَهْتَدُوا بِهَا ف۪ي ظُلُمَاتِ الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ قَدْ فَصَّلْنَا الْاٰيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ ﴿ ٩٧ ﴾ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اَنْشَاَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ فَمُسْتَقَرٌّ وَمُسْتَوْدَعٌۜ قَدْ فَصَّلْنَا الْاٰيَاتِ لِقَوْمٍ يَفْقَهُونَ ﴿ ٩٨ ﴾ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءًۚ فَاَخْرَجْنَا بِه۪ نَبَاتَ كُلِّ شَيْءٍ فَاَخْرَجْنَا مِنْهُ خَضِرًا نُخْرِجُ مِنْهُ حَبًّا مُتَرَاكِبًاۚ وَمِنَ النَّخْلِ مِنْ طَلْعِهَا قِنْوَانٌ دَانِيَةٌ وَجَنَّاتٍ مِنْ اَعْنَابٍ وَالزَّيْتُونَ وَالرُّمَّانَ مُشْتَبِهًا وَغَيْرَ مُتَشَابِهٍۜ اُنْظُرُٓوا اِلٰى ثَمَرِه۪ٓ اِذَٓا اَثْمَرَ وَيَنْعِه۪ۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكُمْ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ ﴿ ٩٩ ﴾ وَجَعَلُوا لِلّٰهِ شُرَكَٓاءَ الْجِنَّ وَخَلَقَهُمْ وَخَرَقُوا لَهُ بَن۪ينَ وَبَنَاتٍ بِغَيْرِ عِلْمٍۜ سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يَصِفُونَ۟ ﴿ ١٠٠ ﴾ بَد۪يعُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ اَنّٰى يَكُونُ لَهُ وَلَدٌ وَلَمْ تَكُنْ لَهُ صَاحِبَةٌۜ وَخَلَقَ كُلَّ شَيْءٍۚ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ ﴿ ١٠١ ﴾

سُورَةُالْاَنْعَامِ  ١٣٩ 
الجزء ٧
En`âm Sûresi  139 
Cüz  7

95  Şüphesiz ki Allâh (bitkileri ve ağaçları yetiştirmek için) tane ve çekirdeği (çatlatıp) yarandır. O (Allâh-u Te`âlâ), (meni ve tohum gibi kendi ba şına üremeyen) ölü (bir şey)den (canlı ve bitki gibi üreyen) diri (bir şe)yi çıkarır, diriden de ölüyü çı karıcıdır. İşte size! Allâh bu (şekilde ölüyü dirilten ve diriyi öldüren Zât’tır, ibadetinize lâyık olan da ancak O’)dur! Hâlâ nasıl (O’na iman ve tâattan) döndürül( üp de şirke yöneltil)ebiliyorsunuz?

96  (O Allâh-u Te`âlâ) sabahı(n direği mesâbesin de olan ve dikine bir halde ufukta ilk beliren aydınlığı, gecenin karanlığından) yar(ıp çıkar) andır. O, geceyi (yaratıkların dinlenmesi için) bir sükû net (zamanı), güneşi ve ayı da bir hesap (üzere de verân eden ve ibadet vakitlerinin hesabı kendileriyle bilinen çok önemli varlıklar) kılmıştır. İşte (bütün) bu(nlar), (tüm varlıkları iste diği şekilde yönetme gücüne sahip olan) Azîz ve (on lardan istifadenin en verimli şeklini hakkıyla bilen) Alîm’in (eşsiz ayarlamasının ve yüce) takdîri(nin birer eseri)dir.

97  Ancak O’dur O Zât ki; yıldızları sizin (menfa atiniz) için yaratmıştır, tâ ki siz karanın ve denizin karanlık (ve karışık yol)larında kendileriyle doğru yolu bulasınız! Gerçekten de Biz (âyetlerden delil çıkarmayı) bilmekte olan bir toplum için (birliğimize ve üstün gücümüze delâlet eden) âyetleri ayrıntılı bir şekil de açıkladık.

98  Ancak O’dur O Zât ki; sizi yaratmaya tek bir nefis (olan Âdem)den başlamıştır. Artık (sizin için önce, ba balarınızın sulplerinde, daha sonra yeryüzün de) bir yerleşim yeri ve (önce annelerinizin rahim lerinde, da ha sonra da toprak altında) bir emanet bırakılma yeri vardır. Muhakkak ki Biz iyice anlamakta olan bir top lum için (tevhîdimize ve kudretimize delâlet eden) âyetleri ayrıntılı bir şekilde açıkladık.

99  Ancak O’dur O Zât ki; gökten suyu indirmiş tir. Sonra Biz onun vasıtasıyla her şeyin (türlü türlü) bitkisini çıkardık, on(un tohumun) dan da öyle taze bir yeşillik çıkardık ki, kendisinden üst üste bin miş taneler çıkarmaktayız. Hurmanın ağacının tomurcuğundan da (yetişip yere doğru sarkan ve istifade etmek isteyenlere) yakın olan (ve yakın olmayan) birtakım salkımlar vardır. (Şekilde) birbirine benzeyen (ağırlıkta, renkte) ve (tatta ise birbirine) benzemeyen üzüm bağlarını, zey tini ve narı da (su sebebiyle topraktan Biz çıkardık)! Onun meyve verdiği dönemdeki (faydalanılama yacak şekilde ham olan) ürününe, bir de olgunlaş masına (ibret nazarıyla bir) bakın! İşte size! Şüphesiz ki iman etmekte olan bir top lum için elbette bu (anlatıla)n(lar)da (varlıkların ya ratıcısının birliğine, kudret ve hikmetine delâlet eden) çok büyük ve pek çok âyetler vardır. (Çünkü farklı farklı türlerin aynı temel maddeden üreyip halden hale geçmesi, bunların ancak, her şeyin tafsilatını bilip, hikmet üzere tercih yapabilen ve yapmak istediği şeye mâni olacak ortağı ve engeli bulunmayan bir yaratıcı tarafından var edildiğini gösterir.)

100  O (şirk koşa)nlar cin (şeytan ve melek gibi görünmeyen güç)leri(n kimine “Allâh’ın kızları” diye rek, kimini “Allâh’a itaat eder gibi dinleyerek” ve putla rın teşvikiyle onlara taparak) Allâh’a ortaklar kıldılar. O (Allâh-u Te`âlâ, hiç kimseden yardım almadan tek başına) onları yaratmışken, onlar (iddialarının gerçek mâhiyeti hakkında) bilgisizce O’na oğullar ve kızlar uydurdular! (Ortak ve evlâttan tenzîh ve) tesbîh O’na! O onların nitelemekte oldukları (ortak ve ço cuk gibi) şeylerden dâima çok yüce olmuştur!

101  (Allâh-u Te`âlâ herhangi bir âlet, madde, za man ve mekân gibi şeylere ihtiyaç duymaksızın) gök lerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır. Kendisi için hiçbir eş mevcut (olması mümkün) değilken, O’nun için bir çocuk nasıl olabilir? Her şeyi O yaratmıştır ve O her şeyi (hakkıyla bilen bir) Alîm’dir! (Her şey O’nun yaratığı olduğuna göre, hiçbir şey O’nun eşi ve evladı olamaz. Her şeyi bilen bir Zât’ın elbette hiçbir şeye ihtiyacı olmaz. Çocuğa ise ancak ihtiyaç sahipleri gerek duyar.)

En`âm Sûresi  139 
Cüz  7
cihanyamaneren