v02.01.25 Geliştirme Notları
Bakara Sûresi
14
Cuz 1
94﴿ (Habîbim!) De ki: “(Ey Yahûdîler!) Eğer o sonraki yurt (olan cennet) Allâh katında, (diğer) insanlardan başka sırf size âit olduysa hemen ölümü temennî edin. Eğer (bu sözünüzde) doğru söyleyen kimseler olduysanız (böyle yapmanız gerekir, zîrâ cennet ehlinden olduğunu kesinkes bilen kimse, hemen ölüp ona kavuşmayı ister).”
95﴿ Ama (Tevrât’ı değiştirme, Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i ve Kur’ân’ı inkâr etme gibi) ellerinin (bizzât işleyerek) takdim etmiş olduğu (günahlar ve cehenneme girmelerini îcâb ettiren kötü) şeyler yüzünden onlar (yaşadıkları sürece) ebediyyen onu aslâ temennî etmeyecek (hattâ ölümü akıllarından dahî geçirmeyecek)lerdir. Allâh ise o zâlimleri(n tüm hâllerini hakkıyla bilen bir) Alîm’dir.
96﴿ (Habîbim!) Andolsun ki; (ne kadar araştıracak olsan da) elbette o (Yahûdî ola)nları uzun bir hayâta karşı kesinlikle bütün insanların en isteklisi olarak bulursun. (Hattâ onlar) o şirk koşmuş olan (ve dirilmeye inanmadıkları için, peşin yaşantıdan başka bir hayat tanımayan) kimselerden bile (yaşamaya daha çok düşkündürler)! Onların her biri arzular ki; bin sene (kadar uzun) yaşatılsaydı! Hâlbuki o (kişi var ya); çok yaşatılması o (cehennem) azâb(ın)dan onu aslâ uzaklaştırıcı olamaz. Allâh ise onların yapmakta olduklarını (hakkıyla gören bir) Basîr’dir. (Bu yüzden ne kadar yaşasalar da sonunda cezâlarını verecektir.)
97﴿ (Habîbim! Sana Kur’ân’ı indirdiği için Cebrâîl’e düşmanlık eden o Yahûdîlere) de ki: “Her kim Cibrîl’e düşman olmuş ise (şunu iyi bilsin ki; o kişi inandığını iddiâ ettiği kendi kitabını da inkâr etmiş ve hem kendi kitabını hem de onu tasdîk eden Kur’ân’ı indiren meleğe düşmanlık ederek insafsızlık etmiş olur)! Çünkü şüphesiz o (Cebrâîl (Aleyhisselâm)) onu, öncesinde bulunan (geçmiş kitap)ları doğrulayıcı, îmân edenler için de (yol gösterici) büyük bir hidâyet ve müjde olarak (kendiliğinden değil) Allâh’ın izni ile senin kalbinin üzerine peyderpey indirmiştir.”
98﴿ Her kim Allâh’a da, meleklerine de, rasüllerine de, bir de (özellikle meleklerin en büyükleri olan) Cibrîl’e ve Mîkâîl’e düşman olmuş ise artık (şunu iyi bilsin ki) şüphesiz Allâh (da) o kâfirlere büyük bir düşmandır.
99﴿ (Yâ Muhammed!) Andolsun ki; elbette Biz, kesinlikle kendileri(nin, senin peygamberliğinin doğruluğuna delâleti) apaçık olan birçok âyetleri sana indirdik ki, o (kâfirlerin azgın ve inatçıları olan) fâsıklar(ın)dan başkası da onları (bile bile) inkâr etmez.
100﴿ Bir de o (Yahûdî ola)nlar (bu kadar açık âyetler karşısında hâlâ inkârı sürdürüp, âhir zaman peygamberine îmân husûsunda olduğu gibi Allâh-u Te‘âlâ ile) herhangi bir ahitle sözleşmede bulunsalar, içlerinden bir fırka her zaman onu (bozup) atacak mı?! Doğrusu (söz bozan ve kendi kitaplarını bile inkâr eden kimseler onlar içinde azınlık değildir. Nitekim) onların çoğu (Tevrât’a da) îmân etmezler.
101﴿ Allâh katından o (Yahûdî ola)nlara, kendileriyle birlikte olan (Tevrât)ı doğrulayıcı büyük bir Rasûl (olan Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)) geldiği zaman, o kendilerine kitap (ilminden nasip) verilmiş olanlardan bir fırka, sanki onlar (gerçeği) bilmiyorlarmış gibi (onu inkâr etmiş ve) Allâh’ın (âhir zamanda göndereceği peygamberine inanmalarını emreden Tevrât) kitabını (bile bile) sırtlarının ötesine atmıştır.
سُورَةُ الْبَقَرَةِ
الجزء ١
١٤
قُلْ اِنْ كَانَتْ لَكُمُ الدَّارُ الْاٰخِرَةُ عِنْدَ اللّٰهِ خَالِصَةً مِنْ دُونِ النَّاسِ فَتَمَنَّوُا الْمَوْتَ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ ﴿٩٤
وَلَنْ يَتَمَنَّوْهُ اَبَدًا بِمَا قَدَّمَتْ اَيْد۪يهِمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِالظَّالِم۪ينَ ﴿٩٥
وَلَتَجِدَنَّهُمْ اَحْرَصَ النَّاسِ عَلٰى حَيٰوةٍۚ وَمِنَ الَّذ۪ينَ اَشْرَكُوا يَوَدُّ اَحَدُهُمْ لَوْ يُعَمَّرُ اَلْفَ سَنَةٍۚ وَمَا هُوَ بِمُزَحْزِحِه۪ مِنَ الْعَذَابِ اَنْ يُعَمَّرَۜ وَاللّٰهُ بَص۪يرٌ بِمَا يَعْمَلُونَ۟ ﴿٩٦
قُلْ مَنْ كَانَ عَدُوًّا لِجِبْر۪يلَ فَاِنَّهُ نَزَّلَهُ عَلٰى قَلْبِكَ بِاِذْنِ اللّٰهِ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ وَهُدًى وَبُشْرٰى لِلْمُؤْمِن۪ينَ ﴿٩٧
مَنْ كَانَ عَدُوًّا لِلّٰهِ وَمَلٰٓئِكَتِه۪ وَرُسُلِه۪ وَجِبْر۪يلَ وَم۪يكَالَ فَاِنَّ اللّٰهَ عَدُوٌّ لِلْكَافِر۪ينَ ﴿٩٨
وَلَقَدْ اَنْزَلْنَٓا اِلَيْكَ اٰيَاتٍ بَيِّنَاتٍۚ وَمَا يَكْفُرُ بِهَٓا اِلَّا الْفَاسِقُونَ ﴿٩٩
اَوَكُلَّمَا عَاهَدُوا عَهْدًا نَبَذَهُ فَر۪يقٌ مِنْهُمْۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ ﴿١٠٠
وَلَمَّا جَٓاءَهُمْ رَسُولٌ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ مُصَدِّقٌ لِمَا مَعَهُمْ نَبَذَ فَر۪يقٌ مِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَۗ كِتَابَ اللّٰهِ وَرَٓاءَ ظُهُورِهِمْ كَاَنَّهُمْ لَا يَعْلَمُونَ ﴿١٠١
Bakara Sûresi
14
Cuz 1
قُلْ اِنْ كَانَتْ لَكُمُ الدَّارُ الْاٰخِرَةُ عِنْدَ اللّٰهِ خَالِصَةً مِنْ دُونِ النَّاسِ فَتَمَنَّوُا الْمَوْتَ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ ﴿٩٤
94﴿ (Habîbim!) De ki: “(Ey Yahûdîler!) Eğer o sonraki yurt (olan cennet) Allâh katında, (diğer) insanlardan başka sırf size âit olduysa hemen ölümü temennî edin. Eğer (bu sözünüzde) doğru söyleyen kimseler olduysanız (böyle yapmanız gerekir, zîrâ cennet ehlinden olduğunu kesinkes bilen kimse, hemen ölüp ona kavuşmayı ister).”
وَلَنْ يَتَمَنَّوْهُ اَبَدًا بِمَا قَدَّمَتْ اَيْد۪يهِمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِالظَّالِم۪ينَ ﴿٩٥
95﴿ Ama (Tevrât’ı değiştirme, Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i ve Kur’ân’ı inkâr etme gibi) ellerinin (bizzât işleyerek) takdim etmiş olduğu (günahlar ve cehenneme girmelerini îcâb ettiren kötü) şeyler yüzünden onlar (yaşadıkları sürece) ebediyyen onu aslâ temennî etmeyecek (hattâ ölümü akıllarından dahî geçirmeyecek)lerdir. Allâh ise o zâlimleri(n tüm hâllerini hakkıyla bilen bir) Alîm’dir.
وَلَتَجِدَنَّهُمْ اَحْرَصَ النَّاسِ عَلٰى حَيٰوةٍۚ وَمِنَ الَّذ۪ينَ اَشْرَكُوا يَوَدُّ اَحَدُهُمْ لَوْ يُعَمَّرُ اَلْفَ سَنَةٍۚ وَمَا هُوَ بِمُزَحْزِحِه۪ مِنَ الْعَذَابِ اَنْ يُعَمَّرَۜ وَاللّٰهُ بَص۪يرٌ بِمَا يَعْمَلُونَ۟ ﴿٩٦
96﴿ (Habîbim!) Andolsun ki; (ne kadar araştıracak olsan da) elbette o (Yahûdî ola)nları uzun bir hayâta karşı kesinlikle bütün insanların en isteklisi olarak bulursun. (Hattâ onlar) o şirk koşmuş olan (ve dirilmeye inanmadıkları için, peşin yaşantıdan başka bir hayat tanımayan) kimselerden bile (yaşamaya daha çok düşkündürler)! Onların her biri arzular ki; bin sene (kadar uzun) yaşatılsaydı! Hâlbuki o (kişi var ya); çok yaşatılması o (cehennem) azâb(ın)dan onu aslâ uzaklaştırıcı olamaz. Allâh ise onların yapmakta olduklarını (hakkıyla gören bir) Basîr’dir. (Bu yüzden ne kadar yaşasalar da sonunda cezâlarını verecektir.)
قُلْ مَنْ كَانَ عَدُوًّا لِجِبْر۪يلَ فَاِنَّهُ نَزَّلَهُ عَلٰى قَلْبِكَ بِاِذْنِ اللّٰهِ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ وَهُدًى وَبُشْرٰى لِلْمُؤْمِن۪ينَ ﴿٩٧
97﴿ (Habîbim! Sana Kur’ân’ı indirdiği için Cebrâîl’e düşmanlık eden o Yahûdîlere) de ki: “Her kim Cibrîl’e düşman olmuş ise (şunu iyi bilsin ki; o kişi inandığını iddiâ ettiği kendi kitabını da inkâr etmiş ve hem kendi kitabını hem de onu tasdîk eden Kur’ân’ı indiren meleğe düşmanlık ederek insafsızlık etmiş olur)! Çünkü şüphesiz o (Cebrâîl (Aleyhisselâm)) onu, öncesinde bulunan (geçmiş kitap)ları doğrulayıcı, îmân edenler için de (yol gösterici) büyük bir hidâyet ve müjde olarak (kendiliğinden değil) Allâh’ın izni ile senin kalbinin üzerine peyderpey indirmiştir.”
مَنْ كَانَ عَدُوًّا لِلّٰهِ وَمَلٰٓئِكَتِه۪ وَرُسُلِه۪ وَجِبْر۪يلَ وَم۪يكَالَ فَاِنَّ اللّٰهَ عَدُوٌّ لِلْكَافِر۪ينَ ﴿٩٨
98﴿ Her kim Allâh’a da, meleklerine de, rasüllerine de, bir de (özellikle meleklerin en büyükleri olan) Cibrîl’e ve Mîkâîl’e düşman olmuş ise artık (şunu iyi bilsin ki) şüphesiz Allâh (da) o kâfirlere büyük bir düşmandır.
وَلَقَدْ اَنْزَلْنَٓا اِلَيْكَ اٰيَاتٍ بَيِّنَاتٍۚ وَمَا يَكْفُرُ بِهَٓا اِلَّا الْفَاسِقُونَ ﴿٩٩
99﴿ (Yâ Muhammed!) Andolsun ki; elbette Biz, kesinlikle kendileri(nin, senin peygamberliğinin doğruluğuna delâleti) apaçık olan birçok âyetleri sana indirdik ki, o (kâfirlerin azgın ve inatçıları olan) fâsıklar(ın)dan başkası da onları (bile bile) inkâr etmez.
اَوَكُلَّمَا عَاهَدُوا عَهْدًا نَبَذَهُ فَر۪يقٌ مِنْهُمْۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ ﴿١٠٠
100﴿ Bir de o (Yahûdî ola)nlar (bu kadar açık âyetler karşısında hâlâ inkârı sürdürüp, âhir zaman peygamberine îmân husûsunda olduğu gibi Allâh-u Te‘âlâ ile) herhangi bir ahitle sözleşmede bulunsalar, içlerinden bir fırka her zaman onu (bozup) atacak mı?! Doğrusu (söz bozan ve kendi kitaplarını bile inkâr eden kimseler onlar içinde azınlık değildir. Nitekim) onların çoğu (Tevrât’a da) îmân etmezler.
وَلَمَّا جَٓاءَهُمْ رَسُولٌ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ مُصَدِّقٌ لِمَا مَعَهُمْ نَبَذَ فَر۪يقٌ مِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَۗ كِتَابَ اللّٰهِ وَرَٓاءَ ظُهُورِهِمْ كَاَنَّهُمْ لَا يَعْلَمُونَ ﴿١٠١
101﴿ Allâh katından o (Yahûdî ola)nlara, kendileriyle birlikte olan (Tevrât)ı doğrulayıcı büyük bir Rasûl (olan Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)) geldiği zaman, o kendilerine kitap (ilminden nasip) verilmiş olanlardan bir fırka, sanki onlar (gerçeği) bilmiyorlarmış gibi (onu inkâr etmiş ve) Allâh’ın (âhir zamanda göndereceği peygamberine inanmalarını emreden Tevrât) kitabını (bile bile) sırtlarının ötesine atmıştır.