HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْاَنْعَامِ  ١٤٣ 
الجزء ٨

فَمَنْ يُرِدِ اللّٰهُ اَنْ يَهْدِيَهُ يَشْرَحْ صَدْرَهُ لِلْاِسْلَامِۚ وَمَنْ يُرِدْ اَنْ يُضِلَّهُ يَجْعَلْ صَدْرَهُ ضَيِّقًا حَرَجًا كَاَنَّمَا يَصَّعَّدُ فِي السَّمَٓاءِۜ كَذٰلِكَ يَجْعَلُ اللّٰهُ الرِّجْسَ عَلَى الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ ﴿ ١٢٥ ﴾ وَهٰذَا صِرَاطُ رَبِّكَ مُسْتَق۪يمًاۜ قَدْ فَصَّلْنَا الْاٰيَاتِ لِقَوْمٍ يَذَّكَّرُونَ ﴿ ١٢٦ ﴾ لَهُمْ دَارُ السَّلَامِ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَهُوَ وَلِيُّهُمْ بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ ﴿ ١٢٧ ﴾ وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ جَم۪يعًاۚ يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ قَدِ اسْتَكْثَرْتُمْ مِنَ الْاِنْسِۚ وَقَالَ اَوْلِيَٓاؤُ۬هُمْ مِنَ الْاِنْسِ رَبَّنَا اسْتَمْتَعَ بَعْضُنَا بِبَعْضٍ وَبَلَغْنَٓا اَجَلَنَا الَّذ۪ٓي اَجَّلْتَ لَنَاۜ قَالَ النَّارُ مَثْوٰيكُمْ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اِلَّا مَا شَٓاءَ اللّٰهُۜ اِنَّ رَبَّكَ حَك۪يمٌ عَل۪يمٌ ﴿ ١٢٨ ﴾ وَكَذٰلِكَ نُوَلّ۪ي بَعْضَ الظَّالِم۪ينَ بَعْضًا بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ۟ ﴿ ١٢٩ ﴾ يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ اَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌ مِنْكُمْ يَقُصُّونَ عَلَيْكُمْ اٰيَات۪ي وَيُنْذِرُونَكُمْ لِقَٓاءَ يَوْمِكُمْ هٰذَاۜ قَالُوا شَهِدْنَا عَلٰٓى اَنْفُسِنَا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا وَشَهِدُوا عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ اَنَّهُمْ كَانُوا كَافِر۪ينَ ﴿ ١٣٠ ﴾ ذٰلِكَ اَنْ لَمْ يَكُنْ رَبُّكَ مُهْلِكَ الْقُرٰى بِظُلْمٍ وَاَهْلُهَا غَافِلُونَ ﴿ ١٣١ ﴾

سُورَةُالْاَنْعَامِ  ١٤٣ 
الجزء ٨
En`âm Sûresi  143 
Cüz  8

125  Her kim ki Allâh onu (dosdoğru yola) hidâyet etmeyi dilemektedir, işte O onun göğsünü İslâm için şerh eder(ek, onu hakkı kolaylıkla kabul eder bir hale getirir ve buna engel olacak huylarını giderir, ayrıca kalbini genişletir ve nura ğarkeder). Ama her kimki, O onu saptırmayı dilemektedir, işte onun göğsünü de sıkıntılı ve (içerisine iman nuru girmeyecek şekilde) dapdar yapar ki, (bu nedenle o, İslâm’a çağrıldığında) sanki kendisi zorla göğe çıkmaktadır. İşte Allâh (bu kişilerin kalbini haktan uzaklaştırdığı gibi,) inanmamakta (ısrarcı) olan kimseler üzerine murdarlığı(; dünyada lâneti, âhirette ise azâbı) böylece yerleştirir.
Ebû Cafer (Radıyallâhu anh)`dan rivayete göre Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): “Şüphesiz ki iman kalbe girdiği zaman kalp ona karşı genişler ve açılır!” buyurduktan sonra bu âyet-i kerîmeyi okumuştur. O zaman: “Yâ Rasûlallâh! Bunun kendisiyle anlaşılacağı bir alâmet var mıdır?” diye sorduklarında: “Evet! Ebedîlik yurdu olan âhirete yöneliş, aldatma yurdu olan dünyadan uzaklaşma ve ölüm gelmeden evvel ölüm için hazırlanmak!” buyurmuştur. (İbni Ebî Şeybe; el-Musannef, No: 34303, 7/98)

126  İşte bu (Kur’ân’ın getirdiği beyan), Rabbinin dosdoğru olan yoludur! Gerçekten de Biz iyice dü şün(üp tesirlenerek, her şeyin Allâh-u Te’âlânın irâdesi, kaza ve kaderiyle olduğunu bil)mekte olan bir toplum için (müjde- tehdit, sevap-azap, helâl-haram, emir ve yasaklarla ilgili hükümleri ihtiva eden) âyetleri ayrın tılı bir şekilde açıklamışızdır.

127  Selâm (olan Allâh-u Te`âlâ’n)ın (değerli kıldığı cennet) yurdu/(istenmedik şeylerden) kurtuluş diya rı/ (dostların birbirini) selâmlama yurdu (olan cen net)/ Rableri katında sadece o (ince düşünüp gereği ni yapa)nlara aittir. Yapmakta bulunmuş oldukları (iyi) şeyler sebebiyle de onların Velî’si (yâr ve yar dımcısı, mükâfatlarını ihsân etme vasfının mütevellîsi) ancak O’dur!

128  (Allâh-u Te`âlâ) onları (diriltip) hep birlikte (huzuruna) haşr(-u cem) edeceği gün: “Ey cin(ler ve şeytanlar) topluluğu! Gerçekten de siz (kötü yolda kendinize arkadaş olarak) çok insanlar edinmişti niz/ insanları saptırma işini çokça yapmıştınız/. (Bu yüzden onlar da sizinle birlikte haşr olundular.)(buyuracak.) Onların (kendilerini dinlemiş) insanlardan olan dostları da (şeytanlara uyup dirilmeyi inkâr ettiklerini itiraf ve karşılaştıkları duruma pişmanlıklarını ifâde etmek üzere): “Ey Rabbimiz! Bir kısmımız diğer bir kısımla iyi ce yararlandı ve böylece bizim (ölüp dirilmemiz) için tayin buyurmuş olduğun o ecelimize ulaştık.” dedi. O (zaman Allâh-u Te`âlâ): “Sizin ikametgâhınız ancak o ateştir! Al lâh’ın dilediği (süreler; o cehen ne me düşmeden evvel yaşadığınız dönemler ve düş tükten sonra soğuk tabakasına nakledileceğiniz dev re le r) dışında, onun içerisinde ebediyyen kalıcılar olarak!” buyurdu. (Habîbim!) Şüphesiz senin Rabbin (azap etme ve mü kâfatlandırma dâhil tüm işlerini yerli yerinde ya pan bir) Hakîm’dir; (ins ü cinnin yaptıklarını ve hak ettiklerini çok iyi bilen bir) Alîm’dir.

129  İşte (Kötü yolda birbirlerinden istifade eden insanlarla cinlere azâbı musallat ettiğimiz gibi) ka zanmakta bulunmuş oldukları (kötü) şeyler sebe biyle, o zâlimlerin bir kısmını diğer bir kısma böylece musallat ederiz/( cehenneme girerlerken) o zâlimlerin bir kısmını diğer bir kısmın ardına takarız/ (dünyada birbirlerine yakın oldukları gibi azapta da) o zâlimlerin bir kısmını diğer bir kısma yakın kılarız/.

130  (Allâh-u Te`âlâ kıyâmet günü kâfirleri azarla mak için şöyle buyuracak:) “Ey cin ve insan topluluğu! Aranızdan size âyetlerimi anlatan ve işte bu gü nünüze kavuşmakla sizi korkutan rasûller gelme di mi size?” Onlar: “Biz (peygamberlerin tebliğine muhatap olduğumuz halde, inkâr ettiğimiz için azâbı hak ettiği mize dair) nefislerimiz aleyhine (itiraf ve) şâhitlik te bulunduk!” dediler. Böylece o en alçak (dünya) ha yat(ı) bu kişileri al datmıştır da, ken dilerinin gerçekten (bile bile) kâfir kimseler oldukların(dan dolayı azâ ba çarpıldıkları n)a dâir nefisleri aleyhine yine kendileri şâhitlik yapmışlardır.

131  İşte (Peygamberlerin gönderiliş hikme ti) budur! Çünkü senin Rabbin, halkı (kitaptan ve peygamberden habersiz birtakım) gâfil kimseler olan memleketleri (işledikleri) bir zulüm nedeniyle he lâk edici olmamıştır.

En`âm Sûresi  143 
Cüz  8
cihanyamaneren