v02.01.25 Geliştirme Notları
En`âm Sûresi
146
Cuz 8
143﴿ (Davarlardan) sekiz eşi; koyundan ikiyi, keçiden de ikiyi (Allâh-u Te‘âlâ yaratmıştır). (Habîbim! O davarların kâh erkeklerini, kâh dişilerini, bâzen de ayrım yapmadan tüm yavrularını, kimi zaman ise karışık şekilde bir kısım yavrularını haram saymayı meşrûlaştırmak için: “Bunları Allâh haram etti” diyen o müşrikleri rezil etmek üzere) de ki: “İki erkeği mi, yoksa iki dişiyi mi, ya da iki dişinin rahimlerinin kendisini kapla(yıp taşı)mış olduğu şeyleri mi (Allâh size) haram kılmıştır?! (Allâh tarafından bunların harâmiyetini ifâde eden bir delil varsa) bana bir bilgi ile (doğruyu) haber verin. Eğer (bu hayvanların haramlığına dâir iddiânızda) doğru söyleyen kimseler olduysanız (bunu bir delîle dayandırmalısınız).”
144﴿ Deveden de ikiyi, sığırdan da ikiyi (Allâh-u Te‘âlâ yaratmıştır). (Rasûlüm!) De ki: “İki erkeği mi, yoksa iki dişiyi mi, ya da iki dişinin rahimlerinin kendisini kapla(yıp taşı)mış olduğu şeyleri mi (Allâh size) haram kılmıştır?! Yoksa Allâh size işte bunu (emir ve) vasiyet etmişti de, o zaman siz (orada hazır bulunan) şâhitler mi olmuştunuz?! (Ama böyle bir vasiyet söz konusu olmadığına göre siz bunları nereden uydurdunuz?!)” Artık (birtakım helâller hakkında: “Allâh bunları haram etti” diyerek) insanları bilgisizce saptırsın diye Allâh’a karşı bir yalan uydurmuş olandan kim daha zâlimdir?! Şüphesiz ki Allâh (hidâyet bulmak istemeyen) o zâlimler toplumunu (doğru yola) hidâyet etmez.
145﴿ (Habîbim!) De ki: “(Kur’ân’da) bana vahyolunanlar arasında (kadın-erkek fark etmeksizin) yiyecek olan herhangi bir kimseye (yemesi) haram kılınmış bir şeyi bulamıyorum; ancak (kendiliğinden ölen) bir leş yâhut (kesim esnâsında fışkırarak) dökülen bir kan veyâ bir domuzun eti –ki o gerçekten bir pisliktir– ya da kendisiyle (ilgili yanlış tasarrufta bulunulmak üzere) Allâh’tan başkası için ses yükseltil(erek kesil)-miş (olduğu için) bir fısk(a ve harama bulaşmış) olan (murdar şeyler) müstesnâ!” Ama (bununla birlikte) her kim (kendisi gibi zorda kalmış birine saldırıp) azgınlık eden biri olmayarak ve (ölmeyecek kadar yemesi gereken) sınırı aşan biri olmadığı hâlde (bahsedilenlerden herhangi bir şeyi yemek) zor(un)da bırakılırsa, şüphesiz ki senin Rabbin (zorda kalanların yaptıklarını çokça bağışlayan bir) Ğafûr’dur, (onlara cezâ vermeyecek derecede merhamet sâhibi olan bir) Rahîm’dir. Bâzılarının bu âyet-i kerîmeye yanlış mânâ vererek: “Burada zikredilenler dışında İslâm’da bir haram yoktur” şeklinde hüküm vermeleri aslâ doğru değildir. Zîrâ diğer bâzı âyet-i kerîmelerde ve birçok hadîs-i şerîfte başka haramlar zikredilmiştir. Görüldüğü üzere bu âyet, yiyeceklerle ilgili haramları; lâşe, dökülen kan, domuz eti ve Allâh’tan başkası adına kesilen olmak üzere dört sınıfla sınırlamıştır. Hâlbuki yiyeceklerle ilgili haramların bunlardan çok daha fazla olduğu herkesin mâlûmudur. Nitekim şarabın içilmesi, yiyecek alışverişinde hâsıl olan fâiz ve idrar-ğayta gibi insan tabîatının nefret duyacağı pis şeylerin haram oluşu diğer âyet-i kerîmelerle sâbittir. (el-Mâide Sûresi:90, el-Bakara Sûresi:275, el-A‘râf Sûresi:157) Ayrıca azı dişi olan yırtıcılarla gagalı kuşlar gibi birçok hayvanın yenmesinin harâmiyeti hadîs-i şerîflerle sâbittir ki, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in haram ettikleri de Allâh-u Te‘âlâ’nın haramları gibidir. Nitekim Mikdâm ibnü Ma‘dî Keribe (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): “Dikkat edin! Bana Kur’ân verildi, onunla birlikte bir misli de (sünnet) verildi. Âgâh olun! Yakındır ki; midesi tok bir hâlde rahat koltuğunda oturan bir kimse: ‘Siz Kur’ân’a bakın, onda helâl bulduğunuzu helâl kabûl edin, haram bulduğunuzu da haram sayın’ diyecektir. Şunu bilin ki; ehlî eşeklerle azı dişi olan yırtıcı hayvanlar size helâl olmaz. (Bu hükümleri Kur’ân’da bulamasanız da, işte ben bunu size açıklıyorum. Helâl ve haram hükümlerini Kur’ân’dan aldığınız gibi benim hadîslerimden de alın!) Şüphesiz Allâh Rasûlünün harâm ettiği şeyler, Allâh’ın harâm ettikleri gibidir” buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, es-Sünne:6, rakam:4604, 2/610; et-Tirmizî, el-‘İlim:10, rakam:2664, 5/38) Bu âyet-i celîle ile diğer âyet-i kerîmeler ve hadîs-i şerîfler arasında bir çelişki bulunmadığını ifâde eden Taberî ve Nesefî gibi birçok müfessir: “Bu âyette geçen kasr ve tahsis, daha önce bahsi geçen davarlara ve ona benzeyen hınzır gibi büyük baş hayvanlara mahsustur. Zîrâ âyet-i kerîme, davarları kendilerine yasak eden müşriklere reddiyede bulunma gâyesiyle nâzil olmuştur. Dolayısıyla bunun mânâsı: ‘Bu âyette anlatılanların dışında bir haram bulamıyorum’ şeklinde değil de, ancak: ‘Ey müşrikler! Sizin davarlar husûsunda yasak saydıklarınızdan hiçbirini bana vahyolunanlar arasında haram olarak bulmuyorum, bu konuda ancak kendi kendine öleni, dökülen kanı ve Allâh’tan başkası adına kesileni, bir de yemeye alışkın olduğunuz domuz etini yasak buluyorum’ şeklinde anlaşılmalıdır” demişlerdir. (et-Taberî, rakam:14082, 5/378; el-Hâzin; en-Nesefî)
146﴿ O Yahûdî olmuş kimselere ise her bir tırnaklıyı /(yarık) parmaklıyı/ (yemeyi) haram kılmıştık. Sığırdan ve koyundan da, sırtlarının yâhut bağırsakların(ın) taşıdığı ya da bir kemikle karışmış olan (yağ)lar dışındaki iç yağlarını onlara haram kılmıştık. İşte sana! (Peygamberleri öldürmek ve fâiz yemek gibi) zulümleri sebebiyle onları bununla cezâlandırdık. Gerçekten de Biz elbette (haberlerimiz, müjde ve tehditlerimiz dâhil tüm buyruklarımızda) doğru olan (ve her yaptığımızı doğru yapan)larız.
سُورَةُ الْاَنْعَامِ
الجزء ٨
١٤٦
ثَمَانِيَةَ اَزْوَاجٍۚ مِنَ الضَّأْنِ اثْنَيْنِ وَمِنَ الْمَعْزِ اثْنَيْنِۜ قُلْ آٰلذَّكَرَيْنِ حَرَّمَ اَمِ الْاُنْثَيَيْنِ اَمَّا اشْتَمَلَتْ عَلَيْهِ اَرْحَامُ الْاُنْثَيَيْنِۜ نَبِّؤُ۫ن۪ي بِعِلْمٍ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَۙ ﴿١٤٣
وَمِنَ الْاِبِلِ اثْنَيْنِ وَمِنَ الْبَقَرِ اثْنَيْنِۜ قُلْ آٰلذَّكَرَيْنِ حَرَّمَ اَمِ الْاُنْثَيَيْنِ اَمَّا اشْتَمَلَتْ عَلَيْهِ اَرْحَامُ الْاُنْثَيَيْنِۜ اَمْ كُنْتُمْ شُهَدَٓاءَ اِذْ وَصّٰيكُمُ اللّٰهُ بِهٰذَاۚ فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِبًا لِيُضِلَّ النَّاسَ بِغَيْرِ عِلْمٍۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ۟ ﴿١٤٤
قُلْ لَٓا اَجِدُ ف۪ي مَٓا اُو۫حِيَ اِلَيَّ مُحَرَّمًا عَلٰى طَاعِمٍ يَطْعَمُهُٓ اِلَّٓا اَنْ يَكُونَ مَيْتَةً اَوْ دَمًا مَسْفُوحًا اَوْ لَحْمَ خِنْز۪يرٍ فَاِنَّهُ رِجْسٌ اَوْ فِسْقًا اُهِلَّ لِغَيْرِ اللّٰهِ بِه۪ۚ فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلَا عَادٍ فَاِنَّ رَبَّكَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ ﴿١٤٥
وَعَلَى الَّذ۪ينَ هَادُوا حَرَّمْنَا كُلَّ ذ۪ي ظُفُرٍۚ وَمِنَ الْبَقَرِ وَالْغَنَمِ حَرَّمْنَا عَلَيْهِمْ شُحُومَهُمَٓا اِلَّا مَا حَمَلَتْ ظُهُورُهُمَٓا اَوِ الْحَوَايَٓا اَوْ مَا اخْتَلَطَ بِعَظْمٍۜ ذٰلِكَ جَزَيْنَاهُمْ بِبَغْيِهِمْۘ وَاِنَّا لَصَادِقُونَ ﴿١٤٦
En`âm Sûresi
146
Cuz 8
ثَمَانِيَةَ اَزْوَاجٍۚ مِنَ الضَّأْنِ اثْنَيْنِ وَمِنَ الْمَعْزِ اثْنَيْنِۜ قُلْ آٰلذَّكَرَيْنِ حَرَّمَ اَمِ الْاُنْثَيَيْنِ اَمَّا اشْتَمَلَتْ عَلَيْهِ اَرْحَامُ الْاُنْثَيَيْنِۜ نَبِّؤُ۫ن۪ي بِعِلْمٍ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَۙ ﴿١٤٣
143﴿ (Davarlardan) sekiz eşi; koyundan ikiyi, keçiden de ikiyi (Allâh-u Te‘âlâ yaratmıştır). (Habîbim! O davarların kâh erkeklerini, kâh dişilerini, bâzen de ayrım yapmadan tüm yavrularını, kimi zaman ise karışık şekilde bir kısım yavrularını haram saymayı meşrûlaştırmak için: “Bunları Allâh haram etti” diyen o müşrikleri rezil etmek üzere) de ki: “İki erkeği mi, yoksa iki dişiyi mi, ya da iki dişinin rahimlerinin kendisini kapla(yıp taşı)mış olduğu şeyleri mi (Allâh size) haram kılmıştır?! (Allâh tarafından bunların harâmiyetini ifâde eden bir delil varsa) bana bir bilgi ile (doğruyu) haber verin. Eğer (bu hayvanların haramlığına dâir iddiânızda) doğru söyleyen kimseler olduysanız (bunu bir delîle dayandırmalısınız).”
وَمِنَ الْاِبِلِ اثْنَيْنِ وَمِنَ الْبَقَرِ اثْنَيْنِۜ قُلْ آٰلذَّكَرَيْنِ حَرَّمَ اَمِ الْاُنْثَيَيْنِ اَمَّا اشْتَمَلَتْ عَلَيْهِ اَرْحَامُ الْاُنْثَيَيْنِۜ اَمْ كُنْتُمْ شُهَدَٓاءَ اِذْ وَصّٰيكُمُ اللّٰهُ بِهٰذَاۚ فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِبًا لِيُضِلَّ النَّاسَ بِغَيْرِ عِلْمٍۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ۟ ﴿١٤٤
144﴿ Deveden de ikiyi, sığırdan da ikiyi (Allâh-u Te‘âlâ yaratmıştır). (Rasûlüm!) De ki: “İki erkeği mi, yoksa iki dişiyi mi, ya da iki dişinin rahimlerinin kendisini kapla(yıp taşı)mış olduğu şeyleri mi (Allâh size) haram kılmıştır?! Yoksa Allâh size işte bunu (emir ve) vasiyet etmişti de, o zaman siz (orada hazır bulunan) şâhitler mi olmuştunuz?! (Ama böyle bir vasiyet söz konusu olmadığına göre siz bunları nereden uydurdunuz?!)” Artık (birtakım helâller hakkında: “Allâh bunları haram etti” diyerek) insanları bilgisizce saptırsın diye Allâh’a karşı bir yalan uydurmuş olandan kim daha zâlimdir?! Şüphesiz ki Allâh (hidâyet bulmak istemeyen) o zâlimler toplumunu (doğru yola) hidâyet etmez.
قُلْ لَٓا اَجِدُ ف۪ي مَٓا اُو۫حِيَ اِلَيَّ مُحَرَّمًا عَلٰى طَاعِمٍ يَطْعَمُهُٓ اِلَّٓا اَنْ يَكُونَ مَيْتَةً اَوْ دَمًا مَسْفُوحًا اَوْ لَحْمَ خِنْز۪يرٍ فَاِنَّهُ رِجْسٌ اَوْ فِسْقًا اُهِلَّ لِغَيْرِ اللّٰهِ بِه۪ۚ فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلَا عَادٍ فَاِنَّ رَبَّكَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ ﴿١٤٥
145﴿ (Habîbim!) De ki: “(Kur’ân’da) bana vahyolunanlar arasında (kadın-erkek fark etmeksizin) yiyecek olan herhangi bir kimseye (yemesi) haram kılınmış bir şeyi bulamıyorum; ancak (kendiliğinden ölen) bir leş yâhut (kesim esnâsında fışkırarak) dökülen bir kan veyâ bir domuzun eti –ki o gerçekten bir pisliktir– ya da kendisiyle (ilgili yanlış tasarrufta bulunulmak üzere) Allâh’tan başkası için ses yükseltil(erek kesil)-miş (olduğu için) bir fısk(a ve harama bulaşmış) olan (murdar şeyler) müstesnâ!” Ama (bununla birlikte) her kim (kendisi gibi zorda kalmış birine saldırıp) azgınlık eden biri olmayarak ve (ölmeyecek kadar yemesi gereken) sınırı aşan biri olmadığı hâlde (bahsedilenlerden herhangi bir şeyi yemek) zor(un)da bırakılırsa, şüphesiz ki senin Rabbin (zorda kalanların yaptıklarını çokça bağışlayan bir) Ğafûr’dur, (onlara cezâ vermeyecek derecede merhamet sâhibi olan bir) Rahîm’dir. Bâzılarının bu âyet-i kerîmeye yanlış mânâ vererek: “Burada zikredilenler dışında İslâm’da bir haram yoktur” şeklinde hüküm vermeleri aslâ doğru değildir. Zîrâ diğer bâzı âyet-i kerîmelerde ve birçok hadîs-i şerîfte başka haramlar zikredilmiştir. Görüldüğü üzere bu âyet, yiyeceklerle ilgili haramları; lâşe, dökülen kan, domuz eti ve Allâh’tan başkası adına kesilen olmak üzere dört sınıfla sınırlamıştır. Hâlbuki yiyeceklerle ilgili haramların bunlardan çok daha fazla olduğu herkesin mâlûmudur. Nitekim şarabın içilmesi, yiyecek alışverişinde hâsıl olan fâiz ve idrar-ğayta gibi insan tabîatının nefret duyacağı pis şeylerin haram oluşu diğer âyet-i kerîmelerle sâbittir. (el-Mâide Sûresi:90, el-Bakara Sûresi:275, el-A‘râf Sûresi:157) Ayrıca azı dişi olan yırtıcılarla gagalı kuşlar gibi birçok hayvanın yenmesinin harâmiyeti hadîs-i şerîflerle sâbittir ki, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in haram ettikleri de Allâh-u Te‘âlâ’nın haramları gibidir. Nitekim Mikdâm ibnü Ma‘dî Keribe (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): “Dikkat edin! Bana Kur’ân verildi, onunla birlikte bir misli de (sünnet) verildi. Âgâh olun! Yakındır ki; midesi tok bir hâlde rahat koltuğunda oturan bir kimse: ‘Siz Kur’ân’a bakın, onda helâl bulduğunuzu helâl kabûl edin, haram bulduğunuzu da haram sayın’ diyecektir. Şunu bilin ki; ehlî eşeklerle azı dişi olan yırtıcı hayvanlar size helâl olmaz. (Bu hükümleri Kur’ân’da bulamasanız da, işte ben bunu size açıklıyorum. Helâl ve haram hükümlerini Kur’ân’dan aldığınız gibi benim hadîslerimden de alın!) Şüphesiz Allâh Rasûlünün harâm ettiği şeyler, Allâh’ın harâm ettikleri gibidir” buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, es-Sünne:6, rakam:4604, 2/610; et-Tirmizî, el-‘İlim:10, rakam:2664, 5/38) Bu âyet-i celîle ile diğer âyet-i kerîmeler ve hadîs-i şerîfler arasında bir çelişki bulunmadığını ifâde eden Taberî ve Nesefî gibi birçok müfessir: “Bu âyette geçen kasr ve tahsis, daha önce bahsi geçen davarlara ve ona benzeyen hınzır gibi büyük baş hayvanlara mahsustur. Zîrâ âyet-i kerîme, davarları kendilerine yasak eden müşriklere reddiyede bulunma gâyesiyle nâzil olmuştur. Dolayısıyla bunun mânâsı: ‘Bu âyette anlatılanların dışında bir haram bulamıyorum’ şeklinde değil de, ancak: ‘Ey müşrikler! Sizin davarlar husûsunda yasak saydıklarınızdan hiçbirini bana vahyolunanlar arasında haram olarak bulmuyorum, bu konuda ancak kendi kendine öleni, dökülen kanı ve Allâh’tan başkası adına kesileni, bir de yemeye alışkın olduğunuz domuz etini yasak buluyorum’ şeklinde anlaşılmalıdır” demişlerdir. (et-Taberî, rakam:14082, 5/378; el-Hâzin; en-Nesefî)
وَعَلَى الَّذ۪ينَ هَادُوا حَرَّمْنَا كُلَّ ذ۪ي ظُفُرٍۚ وَمِنَ الْبَقَرِ وَالْغَنَمِ حَرَّمْنَا عَلَيْهِمْ شُحُومَهُمَٓا اِلَّا مَا حَمَلَتْ ظُهُورُهُمَٓا اَوِ الْحَوَايَٓا اَوْ مَا اخْتَلَطَ بِعَظْمٍۜ ذٰلِكَ جَزَيْنَاهُمْ بِبَغْيِهِمْۘ وَاِنَّا لَصَادِقُونَ ﴿١٤٦
146﴿ O Yahûdî olmuş kimselere ise her bir tırnaklıyı /(yarık) parmaklıyı/ (yemeyi) haram kılmıştık. Sığırdan ve koyundan da, sırtlarının yâhut bağırsakların(ın) taşıdığı ya da bir kemikle karışmış olan (yağ)lar dışındaki iç yağlarını onlara haram kılmıştık. İşte sana! (Peygamberleri öldürmek ve fâiz yemek gibi) zulümleri sebebiyle onları bununla cezâlandırdık. Gerçekten de Biz elbette (haberlerimiz, müjde ve tehditlerimiz dâhil tüm buyruklarımızda) doğru olan (ve her yaptığımızı doğru yapan)larız.