HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْاَعْرَافِ  ١٥٧ 
الجزء ٨

وَالْبَلَدُ الطَّيِّبُ يَخْرُجُ نَبَاتُهُ بِاِذْنِ رَبِّه۪ۚ وَالَّذ۪ي خَبُثَ لَا يَخْرُجُ اِلَّا نَكِدًاۜ كَذٰلِكَ نُصَرِّفُ الْاٰيَاتِ لِقَوْمٍ يَشْكُرُونَ۟ ﴿ ٥٨ ﴾ لَقَدْ اَرْسَلْنَا نُوحًا اِلٰى قَوْمِه۪ فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ اِنّ۪ٓي اَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظ۪يمٍ ﴿ ٥٩ ﴾ قَالَ الْمَلَاُ مِنْ قَوْمِه۪ٓ اِنَّا لَنَرٰيكَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ ﴿ ٦٠ ﴾ قَالَ يَا قَوْمِ لَيْسَ ب۪ي ضَلَالَةٌ وَلٰكِنّ۪ي رَسُولٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ ﴿ ٦١ ﴾ اُبَلِّغُكُمْ رِسَالَاتِ رَبّ۪ي وَاَنْصَحُ لَكُمْ وَاَعْلَمُ مِنَ اللّٰهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ ﴿ ٦٢ ﴾ اَوَعَجِبْتُمْ اَنْ جَٓاءَكُمْ ذِكْرٌ مِنْ رَبِّكُمْ عَلٰى رَجُلٍ مِنْكُمْ لِيُنْذِرَكُمْ وَلِتَتَّقُوا وَلَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ ﴿ ٦٣ ﴾ فَكَذَّبُوهُ فَاَنْجَيْنَاهُ وَالَّذ۪ينَ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ وَاَغْرَقْنَا الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَاۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا عَم۪ينَ۟ ﴿ ٦٤ ﴾ وَاِلٰى عَادٍ اَخَاهُمْ هُودًاۜ قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ اَفَلَا تَتَّقُونَ ﴿ ٦٥ ﴾ قَالَ الْمَلَاُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ قَوْمِه۪ٓ اِنَّا لَنَرٰيكَ ف۪ي سَفَاهَةٍ وَاِنَّا لَنَظُنُّكَ مِنَ الْكَاذِب۪ينَ ﴿ ٦٦ ﴾ قَالَ يَا قَوْمِ لَيْسَ ب۪ي سَفَاهَةٌ وَلٰكِنّ۪ي رَسُولٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ ﴿ ٦٧ ﴾

سُورَةُالْاَعْرَافِ  ١٥٧ 
الجزء ٨
A`râf Sûresi  157 
Cüz  8

58  (Toprağı verimli ve) tertemiz beldeye gelince; onun bitkisi Rabbinin izni (ve dilemesi) ile (güzel ve bolca) çıkar. Ama o (toprak) ki (çorak ve) pis olmuş tur, (ondan da) pek az ve faydasız olandan başka (mahsul) çıkmaz. İşte (Allâh-u Te`âlâ’nın nimet lerine) şükretmekte olan (mümin) bir toplum için Biz âyetleri böylece (misallerle süsleyip) bir üslup tan diğerine çevirerek açıklıyoruz.

59  Andolsun ki; şüphesiz Biz Nûh’u kavmine (peygamber olarak) gönderdik, o da hemen: “Ey kavmim! (Sadece) Allâh’a ibadet edin! Sizin için O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur! Muhakkak ki ben (O’na ibadet etmemeniz durumunda) sizin üzerinize (gelecek) pek büyük bir günün azâbından korkmaktayım!” dedi.
Beyzâvî, Nesefî ve Âlûsî tefsirlerinde zikredildiğine göre; Nûh (Aleyhisselâm) İdrîs (Aleyhisselâm) dan sonra gönderilen ilk peygamberdir. Zaten İdrîs (Aleyhisselâm) onun büyük dedesidir, nitekim nesebi Lemek oğlu Mettûşelah oğlu Ahnûh olarak geçmektedir ki, Ahnûh; İdrîs (Aleyhisselâm)ın ismidir. İbni Abbâs (Radıyallâhu anhümâ)dan rivayet edildiğine göre; Nûh (Aleyhisselâm) kırk yaşında peygamber olarak gönderilmiştir. Dokuz yüz elli sene kavmi içerisinde tebliğ ve davetle meşgul olduysa da, sekizle seksen arası bir azınlık dışında kendisine iman eden olmamıştır. Hanımı kendisine inanmayanlar arasında bulunmuş ve dâima onu delilikle suçlamıştır. Ken`an isimli oğlu da kâfirlerden olmuştur. Sâm, Hâm ve Yâfes adındaki üç oğlu ise eşleriyle birlikte iman şerefine nâil olanlardan ve gemide kurtuluşa erenlerden olmuşlardır. Kavmi içerisinde o güne kadar iman etmiş olanlar dışında kimsenin kendisine iman etmeyeceğine dâir Allâh-u Te`âlâ’dan almış olduğu vahiy neticesinde Nûh (Aleyhisselâm) Nûh Sûresinde geçen bedduasını yapmış ve böylece tüm dünya tufana gark edilerek yeryüzünde gezip dolaşan bir kâfir dahi sağ bırakılmamıştır. Daha sonra dünya halkı Nûh (Aleyhisselâm)ın üç oğlundan türediği için ona: “Beşerin ikinci babası” lakabı verilmiştir. Kendisi tufândan sonra da iki yüz elli sene yaşamıştır. Bu hususta farklı rivayetler de mevcuttur.

60  Kavminden ileri gelenler (onun bu nasihatle rine karşı): “Şüphesiz ki biz seni elbette (hak yoldan) apaçık bir şaşkınlık içinde görmekteyiz!” dedi(ler).

61  (Nûh (Aleyhisselâm) onların bu sözüne karşılık) dedi ki: “Ey kavmim! Bende en ufak bir şaşkınlık yoktur! Lâkin ben âlemlerin Rabbinden (size gönderilen) bir elçi (olduğum için her bakımdan tam bir hidâyet üzere)yim.

62  Ben size Rabbimin vahiylerini ulaştırıyorum, sizin için sırf iyilik diliyorum ve Allâh(ın üstün kud retine ve şiddetli azâbına delâlet eden sıfatların)dan, sizin bilmemekte olduklarınızı biliyorum!

63  Siz (şirkten ve günahlardan) hakkıyla sakına sınız ve (bu vesileyle Allâh tarafından) acınasınız diye, içinizden bir zâta, sizi uyarması için Rabbinizden size bir öğüt gelmiş olmasına mı şaşırdınız?”

64  Artık (bunca vaazlara rağmen) onlar onu yalan ladılar da, neticede Biz onu ve gemide beraberinde olanları kurtardık, âyetlerimizi yalanlamış olan kimseleri ise suyla boğduk! Gerçekten de onlar (kalp gözleri) körler olan bir toplum idiler.

65  Âd (toplumun)a da (soyca) kardeşleri (olan) Hûd’u (gönderdik). O dedi ki: “Ey kavmim! (Sadece) Allâh’a ibadet edin! Sizin için O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur! (Nûh kavminin helâkını bildiğiniz halde) hâlâ (Allâh’ın azâbından) sakınmayacakmısınız?”
Âd kavmi Nûh (Aleyhisselâm)ın kavmine yakın bir zaman diliminde yaşadıkları için ve henüz izleri silinmemiş olan tufân felaketinde helâk edilenlerin başına gelenleri iyi bildiklerinden, Hûd (Aleyhisselâm) kendilerini Allâh’ın azâbından sakınmaya davet etmiştir.

66  Kavmi içerisinden ileri gelen kâfir olmuş kimseler dedi ki: “(Atalarının dinini bıraktığın için) gerçekten biz seni elbette bir anlayış kıtlığı içinde görmekteyiz ve muhakkak biz seni (peygamberlik iddianda) elbette yalancılardan sanmaktayız.”
Hûd (Aleyhisselâm)ın, kavmiyle olan kardeşliği dinî yönden olmayıp nesep itibarıyladır. Nûh (Aleyhisselâm)ın oğlu Sâm ile arasında iki baba bulunan Hûd (Aleyhisselâm) Yemen’de bulunan Ahkâf adındaki kum tepelerine yerleşmiş olan Âd kavmine gönderilmişti. Onlar eşi benzeri yaratılmamış bir güce ve yapıya sahiptiler. Kavminin eşrâfı içerisinde Mersid ibni Sa`d gibi müminler bulunduğu için Allâh-u Te`âlâ burada bir ayrım gözeterek, kâfir olan toplumun sözünden bahsetmiştir. Nûh (Aleyhisselâm)ın kavminin eşrâfı içerisinde ise hiçbir mümin bulunmadığı için altmışıncı âyet-i kerîmede, kâfir kaydı koymaksızın ulu kişilerin hepsinin inkâr sözünde birleştiklerini ifâde etmiştir.

67  O dedi ki: “Ey kavmim Bende en ufak bir akıl kıtlığı yoktur! Lâkin ben âlemlerin Rabbinden (size gönderilen) bir elçi (olduğum için tam bir hidâyet üzere)yim.

A`râf Sûresi  157 
Cüz  8
cihanyamaneren