HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْبَقَرَةِ  ١٦ 
الجزء ١

مَا نَنْسَخْ مِنْ اٰيَةٍ اَوْ نُنْسِهَا نَأْتِ بِخَيْرٍ مِنْهَٓا اَوْ مِثْلِهَاۜ اَلَمْ تَعْلَمْ اَنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ ﴿ ١٠٦ ﴾ اَلَمْ تَعْلَمْ اَنَّ اللّٰهَ لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَص۪يرٍ ﴿ ١٠٧ ﴾ اَمْ تُر۪يدُونَ اَنْ تَسْأَلُوا رَسُولَكُمْ كَمَا سُئِلَ مُوسٰى مِنْ قَبْلُۜ وَمَنْ يَتَبَدَّلِ الْكُفْرَ بِالْا۪يمَانِ فَقَدْ ضَلَّ سَوَٓاءَ السَّب۪يلِ ﴿ ١٠٨ ﴾ وَدَّ كَث۪يرٌ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ لَوْ يَرُدُّونَكُمْ مِنْ بَعْدِ ا۪يمَانِكُمْ كُفَّارًاۚ حَسَدًا مِنْ عِنْدِ اَنْفُسِهِمْ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْحَقُّۚ فَاعْفُوا وَاصْفَحُوا حَتّٰى يَأْتِيَ اللّٰهُ بِاَمْرِه۪ۜ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ ﴿ ١٠٩ ﴾ وَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَۜ وَمَا تُقَدِّمُوا لِاَنْفُسِكُمْ مِنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِنْدَ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ ﴿ ١١٠ ﴾ وَقَالُوا لَنْ يَدْخُلَ الْجَنَّةَ اِلَّا مَنْ كَانَ هُودًا اَوْ نَصَارٰىۜ تِلْكَ اَمَانِيُّهُمْۜ قُلْ هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ ﴿ ١١١ ﴾ بَلٰى مَنْ اَسْلَمَ وَجْهَهُ لِلّٰهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَلَهُٓ اَجْرُهُ عِنْدَ رَبِّه۪ۖ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ۟ ﴿ ١١٢ ﴾

سُورَةُالْبَقَرَةِ  ١٦ 
الجزء ١
Bakara Sûresi  16 
Cüz  1

106  Biz herhangi bir âyeti(n lafzını yahut hükmünü veya her ikisinin geçerliliğini kaldırarak onu) nesheder veya (hafızalardan silerek) onu unutturursak, (onun yerine, hem kullara fayda ve kolaylık açısından, hem de sevap bakımından) ondan daha iyisini veya (yükümlülük ve sevap kazandırma yönünden) onun (bir) benzerini getiririz. (Habîbim!) Bilmez misin ki; gerçekten Allâh(, emretme, yasaklama, değiştirme ve hükümsüz kılma dâhil) her şeye (hakkıyla gücü yeten bir) Kadîr’dir?
Kitap ve Sünnet’te geçerli olan: “Nesh” konusu: “Şer’î bir hükmün, Allâh-u Te`âlâ tarafından tümüyle kaldırılması veya misliyle yahut daha iyisiyle değiştirilmesi” anlamına gelmektedir. Mesela; Bakara Sûre-i celîlesinin 180. âyet-i kerîmesinde: “Ardından mal bırakacak kişinin, o maldan ne kadar pay alacakları hususunda ana-babasına ve akrabasına vasiyette bulunmasının farz olduğu” açıkça bildirilmiştir. Ama daha sonra “Miras âyetleri” olarak anılan; Nisa Sûresi’nin 11 ve 12. âyet-i kerîmelerinin indirilişiyle, herkesin ne alacağı taksim edilmiş ve böylece ölecek kişinin kafasına göre vasiyet yapmasının farziyeti kaldırılmıştır. Yine böylece kıblenin Mescid-i Aksâ’dan Mescid-i Haram’a döndürülüşü de neshin örneklerindendir. Bu konuda misalleri çoğaltabiliriz. Konunun ehemmiyetinden dolayı âlimler: “Nâsih ve mensûhu bilmeyen kimselerin âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfler okuyarak vaaz etmeleri câiz değildir!” demişlerdir. Allâh-u Te`âlâ neyi ne zamana dek ne sebeple geçerli kılacağını, ne zamanda neyi hangi hikmetle hükümsüz kılacağını ezelî ilmiyle bildiği için nesh, Allâh-u Te`âlâ’nın ilminde ve takdirinde vuku bulan bir değişiklik olarak görülemez, bilakis bu hükümler, ferdin ve toplumun menfaatleri gözetilerek zaman ve zemine göre değişebilecek şekilde takdir edilmiştir.
Ancak şu bilinmelidir ki, nesh sadece emir ve yasaklarda geçerlidir, ama haber ve kıssa niteliğindeki konularda geçerliliği düşünülemez. Neshin şekilleri, örnekleri ve hikmetleri hususunda geniş malûmât için bakınız: Rûhu’l-Furkan, ilgili âyet-i kerîme: 1/502-507

107  Bilmez misin ki gerçekten Allâh; göklerin ve yerin mülkü (; saltanatı ve yönetim yetkisi) sadece O’na aittir. (Dolayısıyla O, bir hükmü kaldırıp diğerini getirme gibi konularda istediğini yapma imkânına sahiptir. O’na itiraz etmeniz durumunda) sizler içinse, Allâh’tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı bulunmamaktadır!

108  (Ey müşrikler!) Yoksa bundan önce Mûsâ’dan (Allâh’ı açıkça göstermesi gibi uygunsuz şeyler) istendiği gibi, sizde (: “Safâ dağını altın yap, Mekke arazisini genişlet!” diyerek) Rasûlünüzden (inadına) istekte bulunmayı mı arzuluyorsunuz? Her kim (kendisine gösterilen mûcizeleri yalanlayıp, başka şeyler istemeye kalkışarak,) imanı inkârla değiştirirse, muhakkak ki o, (hak peygamberi bulup mûcizeler gördüğü için iman etmesi gerekirken, kâfirliği seçtiğinden) düz yolda sapıtmış olur/doğru yoldan sapıtmış olur.

109  Ehl-i Kitap’tan birçoğu o (Tevrât’ta zikredilen sıfatlarıyla ve gösterdiği mûcizelerle, Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in) hak (peygamber olduğu) kendilerine açıkça belirdikten sonra(, iman edecekleri yerde) nefisleri tarafından (kaynaklanan) büyük bir kıskançlık nedeniyle istedi(ler) ki, imanınızın ardından sizi (de mürtet) kâfirler (halin)e döndürseler! (Şimdilik kâfirlerle uğraşmaya gücünüz yoktur,) öyleyse Allâh, (cihat) emrini getirinceye kadar (onların yaptıkları cehâlet ve düşmanlığı bir zaman için) affedin ve (onları tahrik edecek şeylerden) yüz çevirin! Şüphesiz ki Allâh (onlardan intikam almak dâhil) her şeye (hakkıyla gücü yeten bir) Kadîr’dir.

110  (Ey müminler! Kâfirlerle cihat etme kuvvetini kazanana kadar, gücünüzü aşan cihatlara kalkışmayıp, elinizden geleni yapmaya bakın da,) o (farz) namaz(lar)ı dosdoğru kılın, zekâtı da verin! Kendileriniz için hayır(lı olan ibadet ve taatlar) dan ne takdim ederseniz, onu(n ecir ve sevabını) Allâh katında (kat kat fazlasıyla) bulacaksınız. Şüphesiz ki Allâh sizin yapmakta olduklarınızı (hakkıyla gören bir) Basîr’dir. (Bu yüzden hiçbir kim senin ameli O’nun nezdinde zayi olmaz.)

111  O (Yahudi ve Hristiya)nlar(dan her bir fırka, kendi dinlerine mensup olmayanların cennete giremeyeceği iddiasıyla): “Yahudiler yahut Hristiyanlar olmuş olan kimselerden başkası asla cennete giremeyecektir!” dediler. (Böylece onlar birbirlerinin de cennete giremeyeceğini savundular.) İşte bu (tür iddialar), onların asılsız temennileridir. (Habîbim yâ Muhammed!) De ki: “Haydi delilinizi getirin! Eğer siz (davanızda) sadık kimseler olduysanız (, bunu ispatlamanız gerekir)!”

112  Doğrusu (siz cennetin özel sahipleri olmak bir yana, Müslüman olmadıkça asla ona giremeyeceksiniz. Zira) her kim (Kur’an’ı tasdik eden ve salih ameller işleyen) bir muhsin olarak kendisini Allâh’a teslim ederse, Rabbi katında ecri O’na aittir. (Böylece o, Rabbinin cennetine girecek ve cemâlini görecektir. Âhirette) onlar üzerine hiçbir korku yoktur ve ancak onlar (kaybettikleri dünya nimetine) mahzun olmayacaklardır.

Bakara Sûresi  16 
Cüz  1
cihanyamaneren