HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْاَعْرَافِ  ١٧٢ 
الجزء ٩

وَاِذْ نَتَقْنَا الْجَبَلَ فَوْقَهُمْ كَاَنَّهُ ظُلَّةٌ وَظَنُّٓوا اَنَّهُ وَاقِعٌ بِهِمْۚ خُذُوا مَٓا اٰتَيْنَاكُمْ بِقُوَّةٍ وَاذْكُرُوا مَا ف۪يهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ۟ ﴿ ١٧١ ﴾ وَاِذْ اَخَذَ رَبُّكَ مِنْ بَن۪ٓي اٰدَمَ مِنْ ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَاَشْهَدَهُمْ عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْۚ اَلَسْتُ بِرَبِّكُمْۜ قَالُوا بَلٰىۚۛ شَهِدْنَاۚۛ اَنْ تَقُولُوا يَوْمَ الْقِيٰمَةِ اِنَّا كُنَّا عَنْ هٰذَا غَافِل۪ينَۙ ﴿ ١٧٢ ﴾ اَوْ تَقُولُٓوا اِنَّمَٓا اَشْرَكَ اٰبَٓاؤُ۬نَا مِنْ قَبْلُ وَكُنَّا ذُرِّيَّةً مِنْ بَعْدِهِمْۚ اَفَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ الْمُبْطِلُونَ ﴿ ١٧٣ ﴾ وَكَذٰلِكَ نُفَصِّلُ الْاٰيَاتِ وَلَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ ﴿ ١٧٤ ﴾ وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَاَ الَّذ۪ٓي اٰتَيْنَاهُ اٰيَاتِنَا فَانْسَلَخَ مِنْهَا فَاَتْبَعَهُ الشَّيْطَانُ فَكَانَ مِنَ الْغَاو۪ينَ ﴿ ١٧٥ ﴾ وَلَوْ شِئْنَا لَرَفَعْنَاهُ بِهَا وَلٰكِنَّهُٓ اَخْلَدَ اِلَى الْاَرْضِ وَاتَّبَعَ هَوٰيهُۚ فَمَثَلُهُ كَمَثَلِ الْكَلْبِۚ اِنْ تَحْمِلْ عَلَيْهِ يَلْهَثْ اَوْ تَتْرُكْهُ يَلْهَثْۜ ذٰلِكَ مَثَلُ الْقَوْمِ الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَاۚ فَاقْصُصِ الْقَصَصَ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ ﴿ ١٧٦ ﴾ سَٓاءَ مَثَلًاۨ الْقَوْمُ الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا وَاَنْفُسَهُمْ كَانُوا يَظْلِمُونَ ﴿ ١٧٧ ﴾ مَنْ يَهْدِ اللّٰهُ فَهُوَ الْمُهْتَد۪يۚ وَمَنْ يُضْلِلْ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ ﴿ ١٧٨ ﴾

سُورَةُالْاَعْرَافِ  ١٧٢ 
الجزء ٩
A`râf Sûresi  172 
Cüz  9

171  Bir zaman ki Biz o (Tûr) dağı(nı) sanki o bir bulutmuşçasınagölgelikmişçesine üzerlerine kal dırmıştık da, onlar gerçekten onun, (itaatsizlikleri halinde) üzerlerine düşeceğini yakînen bilmişlerdi. (O zaman Biz kendilerine:) “Size verdiğimiz (kitabın hükümlerin)i (, bütün güçlüklerine katlanarak, ciddiyet, gayret ve) kuvvetle alı(p kabul edi)n ve onda bulu nanları iyice düşünü(p gereğini yapı)n! Tâ ki siz (kö tü işlerden) sakınabilesiniz!” (buyurmuştuk.)

172  Hani Rabbin Âdem(in sulbünden, bizzat ondan yaratacağı çocuklarını, onun) oğullarından (da), onların sırtlarında (bulunan sulplerinde)n (kıyâmete kadar yaratacağı) zürriyetlerini (asırbeasır doğacakları tertip üzere çıkarıp) almış ve (zerrecikler halinde huzuruna topladığı o nesillere, hayat, anlayış ve konuşma kabiliyeti verip,) onları (birbirlerine değil de bizzat) kendi nefislerine karşı şâhit tut(arak buyur)muştu ki: “Ben sizin (yaratıcınız ve yöneticiniz olan) Rabbiniz değil miyim?” Onlar da (cevâben): “Evet (Rabbimiz ancak Sensin)! Biz(, Senden gayri Rabbimiz olmadığına ve Senin birliğine dâir ikrarda ve) şâhitlikte bulunduk!” demişlerdi. (Evet! Biz bunu böylece yapmıştık,) tâ ki siz kıyâmet gününde (Bize karşı): “Şüphesiz ki biz (Senin) işte bu (husustaki ahdü mîsâkı)ndan habersiz kimselerdik.” demeyesiniz.
Tefsir ve hadis ehlinin, İbni Abbâs (Radıyallâhu anhümâ)dan naklettiklerine göre; Allâh-u Te`âlâ Arafat’ta Âdem (Aleyhisselâm)ın sırtını kudret eliyle sıvazlayarak, bizzat kendinden gelecek olan zürriyetlerini onun sulbünden, kıyâmete kadar yaratacak olduğu diğer tüm zürriyetleri de babalarının sulplerinden zerrecikler halinde çıkartarak Kendi huzuruna serpti. Sonra onlarla şifahen konuşarak: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye sordu, onlar da: “Evet! Biz buna şâhitlikte bulunduk!” dediler. Böylece Allâh-u Te`âlâ onların rızıklarını, ecellerini ve başlarına gelecek musibetlere varıncaya kadar her şeylerini yazdı. Ayrıca onlardan, Kendisine ibadet edip, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayacaklarına dâir söz aldı ve rızıklarına kefil oldu, sonra da onları Âdem (Aleyhisselâm)ın sulbüne iâde etti. O gün Allâh-u Te`âlâ’ya söz vermiş olan zürriyetlerin hepsi doğmadıkça kıyâmet kopmayacaktır. (Ebû Dâvûd, Sünnet: 17, No: 4703, 2639; Taberî, Câmi’u’l-beyân, No: 15349- 15373, 6110-114) İmam-ı Âlûsî, hadis ulemâsının ve sûfiyye hazarâtının bu husustaki kesin itikâdını açıklarken: “Allâh-u Te`âlâ tüm kullarından, dünyada yaratıldıkları özel bünyeleriyle var olmalarından önce sözlü bir mîsak aldı!” demiştir. (Âlûsî, Rûhu’l-me’ânî: 9103)

173  Ya da: “Bundan önce ancak babalarımız şirk koşmuştu, biz ise onlardan sonra olan (ve kendi lerine uyan) bir zürriyettik. (Dolayısıyla biz bunu ken diliğimizden uydurmadık. Bu şirki tesis edip yol ola rak bize bırakanlar onlardı.) Şimdi Sen bâtıl (ve asıl sız olan şirk ve inkâr)ı yerleştiren o kişilerin yapmış olduğu şey yüzünden bizi mi helâk edeceksin?” demeyesiniz.

174  İşte Biz bu âyetleri böyle (be lâğatlı bir beyan üslûbuyla) ayrıntılı bir şekilde açıklıyoruz (ki hakikati anlasınlar)! Bir de ola ki onlar (âyetlerimizde bulunan teşvik ve tehditlere vâkıf olurlar da körü kö rüne taklitçilikten vebâtıla uyarak şirke düşmekten) dönerler!

175  (Habîbim!) O (Yahudilere ve di ğer insa) nlara o (manevi değerleri men faat karşılığı zâyi eden Bel’am ibni Bâ’ûrâ isimli) şahsın önemli haberini sürekli oku ki; Biz ona âyetlerimiz(le alâkalı bazı ilimler)i verdik, fakat o (, âyetlerimiziinkâr ederek, yılanın deri sinden sıyrılması gibi) onlardan sıyrılıp çıktı, bu se beple de (, imanlıyken takibinden âciz kalan) şeytan kendisine kavuştu ve sonunda o, azgınlardan oldu!

176  Biz (ezelde onun hidâyeti tercih edeceğini bil seydik de bu yüzden onu, kendisine verilenâyetlerden istifâdeye muvaffak kılmayı) dileseydik, elbette on la r(a inanıp amel etmesi) sebebiylekendisini (takvâ sahibi âlimlerin derecelerine) yükseltirdik. Lâkin o, o (âdî dünya) toprağ(ın)a meyletti de (kabilesinin hoş nutluğunu kazanma uğruna nefsinin) kötü arzusunun peşinedüştü. Artık onun durumu köpeğin (en âdî) hali gibidir; (onu kovalamak için) üzerine hamle yap san da nefes nefese kalmış vaziyette diliniçıkarır, yahut onu (kendi halinde) bırakacak olursan yine soluk soluğa dilini çıkarır. (İşte dünyayadüşkün ola na vaaz etsen de tesir etmez, hali üzere bıraksan da o huyundan vazgeçmez.Zira hırs, köpeğin soluması gibi onun ayrılmaz bir vasfı olmuştur.) İşte (Rasûlul lâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in vasıflarını Tevrât’ta oku duktan sonra, bile bile) âyetlerimizi yalanlamış olan o (Yahudi) kavmin(in) ibretlik hali budur! Öyleyse bu kıssayı sürekli anlat, tâ ki onlar iyice düşünsün ler (debu kişinin durumuna düşmesinler)!

177  Bizim âyetlerimizi (inadına) yalanlamış olan ve (bu inkârlarıyla) sadece kendilerinezulmetmek te bulunmuş olan o toplum(un durumu), halce ne kötü olmuştur!

178  Allâh (ezelde hidâyeti seçtiğini bildiği için) kimi hidâyete erdirirse, işte hidâyet bulan ancak odur! (İlm-i ezelîsinde, sapıklığı tercih edeceğini bildiği için) kimi de saptırırsa, işte ancak onlar (iki cihanda da zarar ve) hüsrana uğrayanların ta ken dileridir!

A`râf Sûresi  172 
Cüz  9
cihanyamaneren