HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالتَّوْبَةِ  ١٨٨ 
الجزء ١٠

قَاتِلُوهُمْ يُعَذِّبْهُمُ اللّٰهُ بِاَيْد۪يكُمْ وَيُخْزِهِمْ وَيَنْصُرْكُمْ عَلَيْهِمْ وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُؤْمِن۪ينَۙ ﴿ ١٤ ﴾ وَيُذْهِبْ غَيْظَ قُلُوبِهِمْۜ وَيَتُوبُ اللّٰهُ عَلٰى مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ ﴿ ١٥ ﴾ اَمْ حَسِبْتُمْ اَنْ تُتْرَكُوا وَلَمَّا يَعْلَمِ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ جَاهَدُوا مِنْكُمْ وَلَمْ يَتَّخِذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلَا رَسُولِه۪ وَلَا الْمُؤْمِن۪ينَ وَل۪يجَةًۜ وَاللّٰهُ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ۟ ﴿ ١٦ ﴾ مَا كَانَ لِلْمُشْرِك۪ينَ اَنْ يَعْمُرُوا مَسَاجِدَ اللّٰهِ شَاهِد۪ينَ عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ بِالْكُفْرِۜ اُو۬لٰٓئِكَ حَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْۚ وَفِي النَّارِ هُمْ خَالِدُونَ ﴿ ١٧ ﴾ اِنَّمَا يَعْمُرُ مَسَاجِدَ اللّٰهِ مَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَاَقَامَ الصَّلٰوةَ وَاٰتَى الزَّكٰوةَ وَلَمْ يَخْشَ اِلَّا اللّٰهَ فَعَسٰٓى اُو۬لٰٓئِكَ اَنْ يَكُونُوا مِنَ الْمُهْتَد۪ينَ ﴿ ١٨ ﴾ اَجَعَلْتُمْ سِقَايَةَ الْحَٓاجِّ وَعِمَارَةَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ كَمَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَجَاهَدَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۜ لَا يَسْتَوُ۫نَ عِنْدَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَۢ ﴿ ١٩ ﴾ اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْۙ اَعْظَمُ دَرَجَةً عِنْدَ اللّٰهِۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَٓائِزُونَ ﴿ ٢٠ ﴾

سُورَةُالتَّوْبَةِ  ١٨٨ 
الجزء ١٠
Tevbe Sûresi  188 
Cüz  10

14  Onlarla savaşın ki; Allâh sizin ellerinizle on lara (ölümü revâ görerek) azap etsin, kendilerini (esir ettirerek) alçak etsin, onlara karşı size yardım etsin ve (onlardan çektikleri eziyetler yüzünden) müminler topluluğunun kalplerine şifa ver(ip kendilerini se vindir)sin!

15  Bir de o (inana)nların kalplerinin (kâfirlere karşı olan intikam duygusundan kaynaklanan) öfkesini gi dersin! Yine de Allâh dilediklerine tevbe (ve iman) nasip edecektir. Allâh (olmuş ve olacak her şeyi hak kıyla bilen bir) Alîm’dir; (her yaptığını yerli yerinde hikmet üzere yapan bir) Hakîm’dir.

16  (Ey müminler!) Yoksa siz, henüz Al lâh içiniz den cihat etmiş olanları ve ne Al lâh’ tan, ne de Rasû lünden ve ne de mümin ler den başka bir sır daş edinmemiş olan o (sâ dık) kişileri( n kimler olacağını ezelde bildiği gibi, bazı imtihanlarla sizi de) bilmedikçe (ci hat emrinden vâreste) bırakılacağınızı mı san dınız (da, kâfirlerle savaşa isteksiz oldunuz)? Allâh sizin yap makta olduklarınızı (ve neleri ne niyetle yaptığınızı çok iyi bilen bir) Habîr’dir. (Dolayısıyla bu imtihanları, bilmediği şeyleri öğrenmek için değil, kimin gizli niye tinin ne olduğunu herkese göstermek için yapmaktadır.)

17  (Açıkça kâfir olduklarını itiraf etmeseler de, tel biyelerinde dahi put ların ortaklığını telaffuz ederek) kendi nefisleri aleyhine kâfirlikle şâhitlerken, müş rikler için Allâh’ın mescitlerini imar etmeleri (ve onarıp bakım yapmaları, inançlarıyla bağdaşan ve ken dilerine yakışan bir şey) olamaz! İşte onlar ki, kendilerinin (kâfirken yaptıkları misafir ağırlama, ha cılara su verme ve darda kalana yetişme gibi iyi) amelleri boşa gitmiştir. (Şirk suçunun büyüklüğünden dola yı) o ateşte de sadece onlar ebedî kalacaklardır

18  Allâh’ın mescitlerini ancak, Al lâh’a ve o son güne inanmış olan, o (farz) namaz(lar) ı dosdoğru kılmış ve zekâtı vermiş olan, (kulların memnuniye tiyle Allâh’ın rızası karşılaştığında) Allâh’tan başkası n(ın kızmasın)dan da korkmayan kimsele r imar eder. (Bakımını üstlenerek ve ibadetle ihyâ ederek, maddî ve manevî anlamda mamur eder.) İşte o (mes citleri her yönüyle mamur kılan Müslüma) nların hidâ yete erenlerden (ve cennete girenlerden ) olmaları kuvvetle umulmuştur. (Onların bile durumu korku ile ümit arasında kalmışken, ya müşriklerin camilere yaptığı bazı maddî bakımlardan faydalanmaları nasıl beklenebilir?)

19  (Ey müşrikler!) Yoksa siz, hacılara su vermeyi ve Mescid-i Haram’ın bakımını (üstlenmeyi), Allâh’a ve o son güne inanmış olan ve Allâh(ın dininin yücelmesi) yolunda (olanca gücünü sarf ederek) cihat etmiş bulunan kimse(nin imanı ve sâlih amelleri) gibi (faydalı bir şey) mi saydınız? Bunlar Allâh katında eşit olamazlar. Zaten Allâh (en büyük zulüm olan şirke bulaşmış) o zâlimler toplumuna (doğru yolu gösterse de, kendileri o yola girmeyi istemedikleri sürece onlara) hidâyet vermez.
Nu’man ibni Beşir (Radıyallâhu anh) şöyle anlatmıştır: Birkere ben Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in minberinin yanında oturuyorken bir adam: “Ben İslâm’a girdikten sonra Mescid-i Harâm’ın bakımı dışında ne amel edersem edeyim önemsemem!” dedi. Bir diğeri: “Allâh yolunda cihat sizin söylediğiniz şeylerden daha faziletlidir!” dedi. Bunun üzerine Ömer (Radıyallâhu anh) onları susturmak için: “Bu cuma gününde Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in minberinin yanında seslerinizi yükseltmeyin velâkin sen cumayı kıldığın zaman Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in huzuruna girersin, ihtilaf ettiğiniz konuda ondan fetva sorarsın!” deyince Allâh-u Te`âlâ bu âyet-i celîleyi indirerek, Allâh’a ve âhirete imandan sonra Allâh yolunda cihattan daha faziletli bir amel bulunmadığını, hacıları sulamanın ve Mescid-i Harâm’ın bakımıyla meşgul olmanın ise iman ve cihada denk olamayacağını beyan etti. Bu âyet-i kerîmenin, Abbâs (Radıyallâhu anh)ın Bedir’de esir düştüğü gün Ali (Radıyallâhu anh)a söylediği sözlere cevap mâhiyetinde indiği de rivayetler arasındadır. Nitekim Ali (Radıyallâhu anh) onu Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ile savaşması ve sıla-i rahmi kesmesi hususunda kınayınca o: “Bizim kötülüklerimizi anıyorsun da iyiliklerimizi neden anlatmıyorsun?” dedi. O da: “Sizin iyiliğiniz de mi var?” deyince Abbâs: “Biz Mescid-i Harâm’ı mamur ediyoruz, hacıları suvarıyoruz ve darda kalmışa yardım ediyoruz!” dedi. Abbas bunlarla iftihar edince Ali (Radıyallâhu anh) da İslâm ve cihatla övündü. Bunun üzerine Ali (Radıyallâhu anh)ı tasdik mâhiyetinde bu âyet-i celîle nâzil olarak; Mescid-i Harâm’ın bakımı ve hacılara su verilmesi gibi amellerin, şirkle birlikte yapılması durumunda kendilerine asla fayda vermeyeceğini iman ve iyi niyetle birlikte yapılan cihadın ise onların hayır namına yaptıklarından daha faziletli olduğunu beyan etti. (Hâzin, Nesefî)

20  O (inanılması gereken meselelere) iman etmiş olanlar, (dinlerini korumak için vatanlarından) hicret etmiş olanlar ve hem mal larıyla hem de canlarıyla Allâh yolunda ci hat etmiş bulunanlar, (bu vasıfları kendilerin de toplamayan kişilere göre,) Allâh katında derece bakımından daha büyüktür. İşte (müş rikler değil,) ancak onlar (Allâh nezdinde ki güzel mü kâfatları elde ederek) kurtuluşa erenlerin ta ken dileridir!

Tevbe Sûresi  188 
Cüz  10
cihanyamaneren