HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالتَّوْبَةِ  ٢٠٢ 
الجزء ١١

وَالسَّابِقُونَ الْاَوَّلُونَ مِنَ الْمُهَاجِر۪ينَ وَالْاَنْصَارِ وَالَّذ۪ينَ اتَّبَعُوهُمْ بِاِحْسَانٍۙ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ وَاَعَدَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي تَحْتَهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَدًاۜ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ ﴿ ١٠٠ ﴾ وَمِمَّنْ حَوْلَكُمْ مِنَ الْاَعْرَابِ مُنَافِقُونَۜ وَمِنْ اَهْلِ الْمَد۪ينَةِ مَرَدُوا عَلَى النِّفَاقِ لَا تَعْلَمُهُمْۜ نَحْنُ نَعْلَمُهُمْۜ سَنُعَذِّبُهُمْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ يُرَدُّونَ اِلٰى عَذَابٍ عَظ۪يمٍۚ ﴿ ١٠١ ﴾ وَاٰخَرُونَ اعْتَرَفُوا بِذُنُوبِهِمْ خَلَطُوا عَمَلًا صَالِحًا وَاٰخَرَ سَيِّئًاۜ عَسَى اللّٰهُ اَنْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ ﴿ ١٠٢ ﴾ خُذْ مِنْ اَمْوَالِهِمْ صَدَقَةً تُطَهِّرُهُمْ وَتُزَكّ۪يهِمْ بِهَا وَصَلِّ عَلَيْهِمْۜ اِنَّ صَلٰوتَكَ سَكَنٌ لَهُمْۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ ﴿ ١٠٣ ﴾ اَلَمْ يَعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ هُوَ يَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِه۪ وَيَأْخُذُ الصَّدَقَاتِ وَاَنَّ اللّٰهَ هُوَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ ﴿ ١٠٤ ﴾ وَقُلِ اعْمَلُوا فَسَيَرَى اللّٰهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ وَالْمُؤْمِنُونَۜ وَسَتُرَدُّونَ اِلٰى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَۚ ﴿ ١٠٥ ﴾ وَاٰخَرُونَ مُرْجَوْنَ لِاَمْرِ اللّٰهِ اِمَّا يُعَذِّبُهُمْ وَاِمَّا يَتُوبُ عَلَيْهِمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ ﴿ ١٠٦ ﴾

سُورَةُالتَّوْبَةِ  ٢٠٢ 
الجزء ١١
Tevbe Sûresi  202 
Cüz  11

100  Muhâcirler ve Ensâr’dan (iki kıbleye doğru namaz kılma faziletine erişme hususunda, Akabe be y’atları, Bedir ve Bey’atü’r-Rıdvân gibi önemli hadi selere iştirakte) öne geçen o ilkler, bir de o kimse ler ki (başlıca iman ve taat olmak üzere, tüm güzel hasletlere sahip olmak gibi bir) ihsan ile onları hak kıyla izlemiştirler; Allâh (o tâbi’în tabakasından ve kıyamete kadar) onlar(ın izini süren kullar)dan râzı olmuş (; amellerini beğenerek iba detlerini kabul buyurmuş) tur, onlar da O’ndan (aldıkları yüce mükâfat lara) râzı olmuşlardır. Ayrıca O onlar için, içeri sinde sonsuza kadar ebediyyen kalacakları pek kıymetli cennetler hazırlamıştır ki, (köşklerinin ve ağaçlarının) altlarında sürekli ırmaklar akmak tadır. İşte ancak bu, pek büyük kurtuluştur.

101  Çevrenizde bulunan bedevîlerden birtakım münafıklar vardır. Medine halkının bir kısmı da münafıklıkta (öylesine) mâhir olmuşlardır/ aşırı gitmişlerdir/nifak üzere (devam ede ede) alışkan lık kazanmışlardır/ ki, (üstün zekâna ve doğru fe râsetine rağmen ) sen bile onları (vahiyle bildirilme dikçe tek tek) bilemezsin! Onları ancak Biz biliriz! Gerçekten de onlara (dünyada rüsvay edilme yahut öldürülme, kabirde ise azâba çarptırılma suretiyle) iki defa azap edeceğiz. Sonra da (âhirette cehennem azâbı gibi) pek büyük bir azâba döndürüleceklerdir.

102  (Çevrenizde bulunanlardan ve Medîne hal kından) diğer birtakımları da vardır ki; onlar (Ra sûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ile birlikte cihada çık mak gibi) salih bir ameli (Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`den geri kalmak gibi) kötü olan diğer biri ile karıştırmışlardır ama (onlar bu suçlarını, yalan yeminlerle destekledikleri sahte özürlerle örtbas et meye kalkışmamış, bilakis Allâh-u Te’âlâ’ya karşı) gü nahlarını itiraf etmişlerdir; Allâh’ın onların tevbe sini kabul etmesi kesindir! Şüphesiz ki Allâh (günahlarını itiraf etmek suretiyle tevbe edenleri çokça bağışlayan bir) Ğafûr’dur; (tevbe eden kullarına çok acıdığından, kendilerine lütufta bulunan bir) Rahîm’dir.

103  (Habîbim! Zekât vermesi gereken Müslüman ların) mallarından öyle bir sadaka al ki; kendisiyle onları (, İlâhî emirlere itaatsizlik sebebiyle bulaştık ları günah kirlerinden) iyice temizleyesin ve onları (bu günaha sebebiyet veren mal sevgisinden) tama men arındırasın! Bir de (sadakalarının kabulü ve kalan mallarının bereketlenmesi için) onlara duada bulun! Şüphesiz ki senin duan, onlar için (rûhen teskin ve kalben tatmin sağlayacak) bir sükûnettir. Allâh (günahkâr kullarının itiraflarını da, senin dua larını da hakkıyla işiten bir) Semî’dir; (yaptıkları hata dan dolayı çektikleri kederleri de, içlerinde taşıdıkları pişmanlık hissini de tam manasıyla bilen bir) Alîm’dir.

104  O (tevbe ve sadakaya davet oluna)nlar bil mediler mi ki, gerçekten Allâh, kullarından tev beyi kabul eden de, sadaka (ve zekât) ları al(ıp ka bul buyur)an da ancak O’dur ve şüphesiz ki Allâh, (tevbeleri çokça kabul eden) Tevvâb da; (kullarına ziyade rahmet sahibi olduğundan, günahları bağış layan) Rahîm de ancak O’dur!

105  (Habîbim!) De ki: “(Dile diğiniz şekilde) amel edin! Muhakkak ki Allâh (hayır ve şer tüm) ameli nizi (, ezelde) bil(diği üzere, açığa çıktıktan sonra da bilerek cezanızı ver)ecektir, Rasûlü ve müminler de (O’nun bildirmesiyle, sizin yaptıklarınız dan ve yapa caklarınızdan haberdâr olacaklardır)! Yakında (ölü münüzün ardından) siz (, hislerle idrâk edilemeyen) tüm gizlileri ve görünenleri (hakkıyla) bilen (Allâh-u Te`âlâ’nın huzûr-u manevîsin)e döndürüleceksiniz,artık O da size (dünyadayken) yapmakta bulunmuş olduğunuz şeyleri(n karşılığını vererek, onların ger çek yüzünü) tam manasıyla haber verecektir.

106  (Cihattan geri kalanlardan Kâ’b ibni Mâlik ve iki arkadaşı gibi, haklarındaki hüküm) Allâh’ın (açık la yacağı karar ve) emrine kadar ge ciktirilen diğer birtakımları(yla alâ kalı iradeyi) ise; (Allâh-u Te`âlâ’ya ısmarlayıp bekleyin; şöyle ki: “Allâh-u Te`âlâ) ya onla ra azap edecek, ya da tevbelerini kabul edecektir (” diye korkuyla ümit arasında bulunun)! Allâh (tüm kullarının, özellikle de bunların bütün hallerini hak kıyla bilen bir) Alîm’dir; (kullarına revâ gördüğü tüm kararları yerli yerinde olan bir) Hakîm’dir.

Tevbe Sûresi  202 
Cüz  11
cihanyamaneren