HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُيُونُسَ  ٢٠٨ 
الجزء ١١

اِنَّ الَّذ۪ينَ لَا يَرْجُونَ لِقَٓاءَنَا وَرَضُوا بِالْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَاطْمَاَنُّوا بِهَا وَالَّذ۪ينَ هُمْ عَنْ اٰيَاتِنَا غَافِلُونَۙ ﴿ ٧ ﴾ اُو۬لٰٓئِكَ مَأْوٰيهُمُ النَّارُ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ ﴿ ٨ ﴾ اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ يَهْد۪يهِمْ رَبُّهُمْ بِا۪يمَانِهِمْۚ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهِمُ الْاَنْهَارُ ف۪ي جَنَّاتِ النَّع۪يمِ ﴿ ٩ ﴾ دَعْوٰيهُمْ ف۪يهَا سُبْحَانَكَ اللّٰهُمَّ وَتَحِيَّتُهُمْ ف۪يهَا سَلَامٌۚ وَاٰخِرُ دَعْوٰيهُمْ اَنِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ۟ ﴿ ١٠ ﴾ وَلَوْ يُعَجِّلُ اللّٰهُ لِلنَّاسِ الشَّرَّ اسْتِعْجَالَهُمْ بِالْخَيْرِ لَقُضِيَ اِلَيْهِمْ اَجَلُهُمْۜ فَنَذَرُ الَّذ۪ينَ لَا يَرْجُونَ لِقَٓاءَنَا ف۪ي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ ﴿ ١١ ﴾ وَاِذَا مَسَّ الْاِنْسَانَ الضُّرُّ دَعَانَا لِجَنْبِه۪ٓ اَوْ قَاعِدًا اَوْ قَٓائِمًاۚ فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُ ضُرَّهُ مَرَّ كَاَنْ لَمْ يَدْعُنَٓا اِلٰى ضُرٍّ مَسَّهُۜ كَذٰلِكَ زُيِّنَ لِلْمُسْرِف۪ينَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ ﴿ ١٢ ﴾ وَلَقَدْ اَهْلَكْنَا الْقُرُونَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَمَّا ظَلَمُواۙ وَجَٓاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ وَمَا كَانُوا لِيُؤْمِنُواۜ كَذٰلِكَ نَجْزِي الْقَوْمَ الْمُجْرِم۪ينَ ﴿ ١٣ ﴾ ثُمَّ جَعَلْنَاكُمْ خَلَٓائِفَ فِي الْاَرْضِ مِنْ بَعْدِهِمْ لِنَنْظُرَ كَيْفَ تَعْمَلُونَ ﴿ ١٤ ﴾

سُورَةُيُونُسَ  ٢٠٨ 
الجزء ١١
Yûnus Sûresi  208 
Cüz  11

7  Muhakkak o kimseler ki; (ölümlerinin ardın dan diriltilip huzurumuza çıkarak) Bize kavuşacak larını ummamaktadırlar, bir de onlar o en alçak (olan âdî ve fânî) yaşantıy(ı, âlî ve bâkî âhiret haya tına tercih ederek on) a râzı olmuşlardır ve onunla tatmin olmuşlar (, bu nedenle de âhirette başlarına gelecek kötü azapları bir kere olsun hatırlarından geçirmemiş ve dünyadan hiç ayrılmayacaklarını sanmış lar)dır, yine o kimseler ki onlar Bizim (kâinat saf halarında ve Kur’ân-ı Kerîm sayfalarında açıkladığı mız) âyetlerimizden gâfil (ve habersiz)lerdir!

8  İşte onlar ki, (bu kötü düşüncelerinin bir neticesi olarak) kazanmakta bulunmuş oldukları (kötü) şeyler yüzünden, onların barınakları ancak o (cehennem) ateş(i)dir.

9  O kimseler ki (kâfirlerin düşünme ye değer bile kabul etmedikleri o âyet lere) iman etmiştirler ve (bu imana yakışır şekilde) sâlih ameller işlemiştirler; muhakkak ki imanları sebebiyle Rableri onları (ar zuladıkları cennete) hidâyet edecektir! O (nimet lerle dolu) Na’îm cennetlerinde(ki köşklerinde otu rurlarken) onların (ağaçlarının) altından sürekli ırmaklar akacaktır.

10  Onların oradaki duaları: “Ey Al lâh! (Bütün kusurlardan ve noksan lardan) tenzih Sana!” (diye rek, Al lâh-u Te`âlâ’ya takdis ve övgü ifade eden tesbih kelimeleri olacak)dır! Oradaki (karşılaşmalar esnasında birbirlerine “Gü zel yaşam dileme” anlamında söyleyecekleri) tahiy yeleri ise (: “İstenmedik tüm şeylerden kurtuluş sizin üzerinize olsun!” manasını ifasde eden): “Selâm!” (laf zı)dır. (Ziyâfetlerin sonunda ve meclislerin bitimindeki) dualarının sonu ise şudur: “Bütün hamdler (, övgüler ve tâzimler), âlemlerin Rabbi olan Allâh’a mahsustur!”

11  Eğer Allâh insanlara hayr (namına yaptıkları ve süratle kabûlünü bekledikleri duaların karşılığın)ı çarçabuk verdiği gibi, (müşriklerin: “Ey Allâh! Bu Kur’ân haksa, başımıza taş yağdır!” şeklinde inkâr ve alay yollu yaptıklarına ya da insanların kafaları kızdı ğında kendileri ve en yakınları aleyhine yaptıkları bed dualarına karşılık) şerri de onlara acele verseydi, elbette (yaşamları için belirlenen) ecelleri onlara bitirilmiş olurdu (da, bu suretle kendileri şimdiye çoktan helâk edilmiş olurlardı. Ama Allâh böyle dile meyip, bilakis kendilerine mühlet vererek, azgınlık larında artış kaydetmeleri neticesinde onların kökünü birden kazımayı murad etmiştir). (Hal böyle olunca da,) artık Bize kavuşacaklarını ummayan o kişileri (, dirilmeyi ve cezayı inkâr gibi) azgınlıkları içerisin de şaşıp kalmış oldukları halde (, farkına varamayacakları bir şekilde yavaşça azâba doğru sürükler ken, bir süreliğine) bırakırız.

12  O (kâfir) insana (hastalık ve fakirlik gibi) bir zarar dokunacak olsa, yanı üzere (yaslanmış halde) bulunurken yahut oturarak veya ayaktayken (, hangi hal üzere olursa olsun) Bize yalvarır. Fakat Biz ondan o sıkıntısını açtığımız anda, kendisine dokunan bir sıkıntıdan dolayı Bize hiç dua etmemiş gibi (önceki kibirli hali üzere) devam edip gider. İşte (Kendilerine verilen duyuları ve güçleri, yaratılış gayesinin tersi yönlerde kullanmak suretiyle sermayelerini boşuna tüketmiş olan) o müsrif kim seler için, yapmakta bulunmuş oldukları o şeyler (; gaflet ve şehvetlere dalarak zikirden ve duadan yüz çevirme gibi kötülükler) böylece (şaşılacak bir süs leme usûlü ile onlara) çok hoş gösterilmiştir.

13  (Ey Mekke müşrikleri!) An dolsun ki; elbette muhakkak Biz sizden önceki (Nûh, Âd ve Semûd kavmi gibi nice) asırlar halkını (peygamberlerini inkâr ederek) zulüm yaptıkları anda helâk etmiş tik. Oysa ra sûlleri onlara (davalarının doğruluğuna delâlet eden) pek açık deliller getirmişti, ama on lar (körü körüne taklide alıştıkları için) asla inanacak (kimseler) değillerdi! İşte Biz (peygamberlerini inkâr ederek en büyük suçu işlemiş olan) o mücrimler toplumunu böylece (toptan helâke ma ruz bırakan feci bir âkıbet ile) cezalandırırız.

14  Sonra Biz (tüm yapacaklarınızı ezelde bildiği miz halde,) nasıl amel edeceğinize (şâ hitlerle birlik te) bakalım diye, o (sizden önce helâk ola)nların ardından yer(yüzün)de sizi (onların yerine geçen) halifeler yaptık!

Yûnus Sûresi  208 
Cüz  11
cihanyamaneren