HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُيُونُسَ  ٢٠٩ 
الجزء ١١

وَاِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِمْ اٰيَاتُنَا بَيِّنَاتٍۙ قَالَ الَّذ۪ينَ لَا يَرْجُونَ لِقَٓاءَنَا ائْتِ بِقُرْاٰنٍ غَيْرِ هٰذَٓا اَوْ بَدِّلْهُۜ قُلْ مَا يَكُونُ ل۪ٓي اَنْ اُبَدِّلَهُ مِنْ تِلْقَٓائِ۬ نَفْس۪يۚ اِنْ اَتَّبِعُ اِلَّا مَا يُوحٰٓى اِلَيَّۚ اِنّ۪ٓي اَخَافُ اِنْ عَصَيْتُ رَبّ۪ي عَذَابَ يَوْمٍ عَظ۪يمٍ ﴿ ١٥ ﴾ قُلْ لَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ مَا تَلَوْتُهُ عَلَيْكُمْ وَلَٓا اَدْرٰيكُمْ بِه۪ۘ فَقَدْ لَبِثْتُ ف۪يكُمْ عُمُرًا مِنْ قَبْلِه۪ۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ ﴿ ١٦ ﴾ فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِبًا اَوْ كَذَّبَ بِاٰيَاتِه۪ۜ اِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْمُجْرِمُونَ ﴿ ١٧ ﴾ وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَضُرُّهُمْ وَلَا يَنْفَعُهُمْ وَيَقُولُونَ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ شُفَعَٓاؤُ۬نَا عِنْدَ اللّٰهِۜ قُلْ اَتُنَبِّؤُ۫نَ اللّٰهَ بِمَا لَا يَعْلَمُ فِي السَّمٰوَاتِ وَلَا فِي الْاَرْضِۜ سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ ﴿ ١٨ ﴾ وَمَا كَانَ النَّاسُ اِلَّٓا اُمَّةً وَاحِدَةً فَاخْتَلَفُواۜ وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْ ف۪يمَا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ ﴿ ١٩ ﴾ وَيَقُولُونَ لَوْلَٓا اُنْزِلَ عَلَيْهِ اٰيَةٌ مِنْ رَبِّه۪ۚ فَقُلْ اِنَّمَا الْغَيْبُ لِلّٰهِ فَانْتَظِرُواۚ اِنّ۪ي مَعَكُمْ مِنَ الْمُنْتَظِر۪ينَ۟ ﴿ ٢٠ ﴾

سُورَةُيُونُسَ  ٢٠٩ 
الجزء ١١
Yûnus Sûresi  209 
Cüz  11

15  Âyetlerimiz onlara açık seçik bir halde de vamlı okunduğu zaman, o Bize kavuşacaklarını ummayan (müşrik) kimseler: “İşte (içerisinde put larımıza hakaret bulunmayan ve dirilme gibi aklımı zın almayacağı konular ihtiva etmeyen,) bundan başka bir Kur’ân getir! Ya da (ilâhlarımızı kınayan kı sımları kaldırarak ve azap âyeti yerine rahmet âyeti koyarak) onu değiştir!” dedi(ler). (Habîbim!) De ki: “(Allâh’ın bir hükmü neshetmesi söz konusu olmaksızın) onu kendi tarafımdan de ğiştirmem benim için olacak bir şey değildir! Ben (hiçbir artırma, eksiltme ve değiştirme yapmak sızın) ancak bana vahyolunmakta olan şeye hak kıyla uyarım! Çünkü ben (kendi kafamdan Kur’ân’ı değiştirerek) Rabbime isyan edersem, gerçekten pek büyük bir gün (olan kıyâmet günün)ün azâbı n(a dûçâr kılınacağım)dan korkarım!”

16  (Ey Nebiyy-i zîşânım! Sana bu uygunsuz teklifleri yapan müşriklere) de ki: “Eğer Allâh (Kur’ân-ı Kerîm’i size bu haliyle okumamamı) dilemiş olsay dı (, onu bana indirmeyeceği için) ben onu size oku yamazdım, O da size bunu (benim vasıtamla) bil dirmezdi. Gerçekten ben ondan önce de (kırk senelik) bir ömür (boyu) içinizde (kimseden bir ilim öğrenme den ve size böyle bir şeyler okumadan) durmuştum! Hâlâ (bu gerçekleri düşünüp de, Kur’ân’ın, benim gibi bir beşer tarafından derlenmiş bir şey olmadığını, bi lakis Allâh-u Te`âlâ tarafından indirilmiş bulunduğunu) anlamayacak mısınız?”

17  Artık (ortak ve çocuk isnat ederek) Allâh’a karşı iftirada bulunmuş olandan ya da O’nun âyet lerini yalanlamış olandan daha zâlim kim olabilir? Şu bir gerçek ki; (en büyük suç olan şirki irtikâb etmiş) o mücrimler felâh bulmayacaktır (ve onlar sakındıkları hiçbir tehlikeden korunamayacak, hiçbir arzularına da kavuşamayacaktırlar).

18  O (müşrik ola)nlar (, yoktan yaratan, fayda ve zarar ulaştırma gücüne sahip olan) Allâh’ı bırakarak, kendilerine hiçbir zarar veremeyecek, onlara hiç bir fayda da temin edemeyecek (cansız) şeylere taparlar, bir de: “İşte bunlar (dünyadaki mühim iş lerimizde de, diriltilecek olursak kıyâmet günü) Allâh katında (da) bizim şefaatçilerimizdir!” derler. (Rasûlüm!) De ki: “Siz ne göklerde ne de yerde (ortağı olarak) bilmemekte olduğu şeyleri(n size şefaat edeceğini) mi Allâh’a haber veriyorsunuz?” (Herhangi bir kimseyi Kendisine ortak etmekten arılık ve) tenzih O’na! Zaten O, onların ortak koşmakta oldukları şeylerden dâima pek yüce olmuştur.

19  İnsanlar (Âdem (Aleyhis-selâm)`ın ardından) an cak (hak olan tevhid dîni üzere ittifak etmiş) tek bir ümmetti, fakat sonra (Kabil Hâbil’i öldürünce ) ayrı lığa düştüler. Ama (aralarındaki hükmün kıyâmet gününe tehir edilmesine dâir, ezel de) Rabbin tara fından geç miş olan (o kararı ifade eden) bir kelime bulunmasay dı, ken disi hakkında ihtilaf etmekte oldukları şeyler hususunda elbette (herkesi toplu ca hakka uymaya mecbur bırakacak birtakım azaplar in dirilerek, ya da yanlış yoldakiler helâk edilip, haklı lar yaşatılarak) aralarında (şimdiden) hüküm veril miş (bitmiş) olurdu.

20  (Mekke kâfirleri, Mûsâ ve Îsâ (Aleyhi messelâm)` a indirilen mûcizeler cinsinden bazı âyetleri inadına Rasûlûllah (Sallâl lâhu Aleyhi ve Sellem)`den talep etmek ve alay yoluyla kendilerine bir azap gelmesini iste mek için:) “Rabbinden ona (bizim de görebileceğimiz açık) bir (mûcize ve) âyet indirilseydi ya?” derler. (Habîbim! Onlara cevaben) de ki: “(Bu ka dar mûcizeler varken, onlarla yetinmeyip baş kalarını istemeniz, niyetinizin iyi olmadığını ortaya koymuştur. İnan mak için değil de, inadına mûcize isteyen sizin gibi kimseler Allâh’ın belasının başlarına gelmesini çok tan hak etmişlerdir. Dolayısıyla size de mutlaka bu azap ulaşacaktır. Fa kat ben bunun ne zaman olacağını bilemem, çünkü) gayb(ı bilmek ve gelecekte olacaklara âit ilim) ancak Allâh’a âittir. Öyleyse (istediğiniz azabın gelmesini) bekleyin! Şüphesiz ki ben de sizinle birlikte (inadına inkârı nız yüzünden, Allâh-u Te`âlâ’nın size yapacaklarını) bekleyicilerdenim!”

Yûnus Sûresi  209 
Cüz  11
cihanyamaneren