v02.01.25 Geliştirme Notları
Yûnus Sûresi
220
Cuz 11
107﴿ Zâten Allâh sana (hastalık ve fakirlik gibi) bir zarar dokunduracak olursa artık O’ndan başka onu aslâ (giderip) açacak hiçbir kimse yoktur. Ama O sana (sıhhat ve zenginlik gibi) bir hayır (ulaştırmayı) murâd ederse, (dilediği iyilikler dâhil) O’nun fazlını geri çevirebilecek hiçbir kimse de aslâ yoktur. O (Allâh-u Te‘âlâ), kullarından murâd ettiği kimselere o (lütfu)nu ulaştırır. Yine ancak O Ğafûr’dur (belâları günahlara keffâret yaparak bağışlayandır), Rahîm’dir (kullarına ziyâdesiyle acıdığı için âfiyetler verendir).
108﴿ (Habîbim!) De ki: “Ey insanlar! Gerçekten de size Rabbinizden o hak (olan Kur’ân) gelmiştir. Artık her kim (ona inanarak) hidâyet bulursa, o ancak kendisi(nin menfaati) için hidâyet bulur. Kim de (inkâr ederek) sapıtırsa, işte o da sâdece kendi aleyhine sapıtır. Zâten ben sizin üzerinize bir vekîl değilim (ki, sorumluluğunuzu yükleneyim yâhut cezânızı ben verebileyim).”
109﴿ (Habîbim!) Sen (ancak) sana vahyolunmakta olan (Kur’ân)a hakkıyla tâbi ol ve Allâh (düşmanlarını mağlup kılıp sana yardım ederek aranızda) hükmünü verinceye kadar (tebliğin sıkıntılarına ve inkârcıların eziyetlerine) sabret. Zâten ancak O, hüküm verenlerin (en adâletlisi ve) hayırlısıdır. (Zîrâ O, görünen meselelere vâkıf olduğu gibi, tüm gizlilerden de haberdâr olduğu için hükümlerinde yanılma payı yoktur. Kim olursa olsun O’nun dışındakiler ise hatâ yapmaya mahkûmdur.)



ONBİRİNCİ SÛRE-İ CELİLE
el-Hûd
SÛRE-İ CELîLESİ

Mekkî ( Mekke-i Mükerreme döneminde inmiş)dir. 123 ayettir.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle!
1﴿ Elif! Lâm! Râ! Müfessirler bu gibi hurûf-u mukatta‘anın tefsîrinde şöyle demişlerdir: (اَللّٰهُ أَعْلَمُ بِمُرَادِهِ بِذٰلِكَ) “Bu harfler müteşâbih âyetlerden olduğu için bunlardan murâdının ne olduğunu ziyâdesiyle bilen ancak Allâh’tır.” (İşte bu Kur’ân-ı Kerîm) çok büyük bir kitaptır ki; (tüm yaptıklarında hikmet ve isâbet sâhibi bir) Hakîm ve (tüm kullarının bütün hâllerini ve kendilerine yarayan şeyleri pekiyi bilen bir) Habîr tarafından âyetleri(nin nazmına ve mânâsına hiçbir noksan ve halel yol bulamayacağı şekilde sağlam ve) muhkem kılınmıştır, (içerisinde herhangi bir çelişki barındırmaktan, gerçeklere ve hikmetlere ters bir şey bulundurmaktan, fesâhat ve belâğatını ihlâl edecek ifâdelere sâhip olmaktan ve kendisinden sonra gelecek başka bir kitapla nesh olunmaktan korunmuştur) sonra da (inanç, hüküm, öğüt ve kıssaları ihtivâ eden ayrı ayrı sûreler hâlinde) ayrıntılı bir şekilde (âyetleri) açıklanmıştır.
2﴿ (Bu büyük Kitap sizlere) şöyle(ce ferman buyurmaktadır) ki; Allâh’tan başkasına ibâdet etmeyin. Şüphesiz ki ben O(nun tarafı)ndan size tam bir uyarıcı ve büyük bir müjdeleyiciyim.
3﴿ Yine (Kur’ân) şöyle (buyurmaktadır) ki; (günahlarınız için) Rabbinizden mağfiret talep edin, sonra da (her günah işlediğinizde geciktirmeksizin hemen) O’na tevbe edin ki O sizi (ömürlerinizin nihâyeti için) belirlenmiş bir ecele kadar (sıhhat, âfiyet, emniyet ve bitmez tükenmez nîmetler içerisinde) güzel bir faydalandırma ile yaşatsın ve (sâlih amel bakımından) fazlalık sâhibi her bir kimseye (dünyâda da âhirette de) o fazlalığını(n mükâfâtını tastamam) versin. Ama eğer (getirdiğim hidâyetten) yüz çeviri(p de eski kâfirliğinizi sürdürü)rseniz, muhakkak ki ben sizin üzerinize o (dehşeti) çok büyük bir günün azâbın(ın gelip çatmasın)dan endişelenmekteyim.
4﴿ (Öldürülüp diriltilmenizin ardından) dönüşünüz ancak Allâh(ın mânevî huzûrun)a (olacak)dır. Zâten O, her şeye (hakkıyla gücü yeten bir) Kadîr’dir.
5﴿ Haberdâr olun ki; gerçekten onlar (kendi bâtıl ve gülünç inançlarına göre güyâ) O (Allâh-u Azîmü’ş-şâ)ndan (sırlarını) gizlemeyi istedikleri için (ve Allâh onların konuştuklarını ve niyetlerini öğrenip de, peygamberine ve müminlere bildirmesin diye evlerine girip) göğüslerini eğip bükerler (ve elbiselerini üzerlerine çekerler). /Onlar (Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e) görünmemeleri için ondan göğüslerini çeviri(p arkalarını döne)rler./ İyice bilin ki; onlar (Allâh ve Rasûlünden gizlenmek ve Kur’ân’ı duymamak için yataklarına girip, yorganlarına ve) elbiselerine büründükleri zaman (bile) O (Allâh-u Te‘âlâ), gizlemekte oldukları şeyleri de, açıklamakta bulundukları şeyleri de bilmektedir. Zîrâ şüphesiz ki O, sînelerin sâhip olduğu şeyi (de, kalplerin barındırdığı tüm sırları, niyet ve inançları da hakkıyla bilen bir) Alîm’dir.
سُورَةُ يُونُسَ
الجزء ١١
٢٢٠
وَاِنْ يَمْسَسْكَ اللّٰهُ بِضُرٍّ فَلَا كَاشِفَ لَهُٓ اِلَّا هُوَۚ وَاِنْ يُرِدْكَ بِخَيْرٍ فَلَا رَٓادَّ لِفَضْلِه۪ۜ يُص۪يبُ بِه۪ مَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ۜ وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّح۪يمُ ﴿١٠٧
قُلْ يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَٓاءَكُمُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكُمْۚ فَمَنِ اهْتَدٰى فَاِنَّمَا يَهْتَد۪ي لِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ ضَلَّ فَاِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَاۚ وَمَٓا اَنَا۬ عَلَيْكُمْ بِوَك۪يلٍۜ ﴿١٠٨
وَاتَّبِعْ مَا يُوحٰٓى اِلَيْكَ وَاصْبِرْ حَتّٰى يَحْكُمَ اللّٰهُۚ وَهُوَ خَيْرُ الْحَاكِم۪ينَ ﴿١٠٩
سُورَةُهُودٍ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
الٓرٰ۠ كِتَابٌ اُحْكِمَتْ اٰيَاتُهُ ثُمَّ فُصِّلَتْ مِنْ لَدُنْ حَك۪يمٍ خَب۪يرٍۙ ﴿١
اَلَّا تَعْبُدُٓوا اِلَّا اللّٰهَۜ اِنَّن۪ي لَكُمْ مِنْهُ نَذ۪يرٌ وَبَش۪يرٌۙ ﴿٢
وَاَنِ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُٓوا اِلَيْهِ يُمَتِّعْكُمْ مَتَاعًا حَسَنًا اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّى وَيُؤْتِ كُلَّ ذ۪ي فَضْلٍ فَضْلَهُۜ وَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنّ۪ٓي اَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ كَب۪يرٍ ﴿٣
اِلَى اللّٰهِ مَرْجِعُكُمْۚ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ ﴿٤
اَلَٓا اِنَّهُمْ يَثْنُونَ صُدُورَهُمْ لِيَسْتَخْفُوا مِنْهُۜ اَلَا ح۪ينَ يَسْتَغْشُونَ ثِيَابَهُمْۙ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَۚ اِنَّهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ ﴿٥
Yûnus Sûresi
220
Cuz 11
وَاِنْ يَمْسَسْكَ اللّٰهُ بِضُرٍّ فَلَا كَاشِفَ لَهُٓ اِلَّا هُوَۚ وَاِنْ يُرِدْكَ بِخَيْرٍ فَلَا رَٓادَّ لِفَضْلِه۪ۜ يُص۪يبُ بِه۪ مَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ۜ وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّح۪يمُ ﴿١٠٧
107﴿ Zâten Allâh sana (hastalık ve fakirlik gibi) bir zarar dokunduracak olursa artık O’ndan başka onu aslâ (giderip) açacak hiçbir kimse yoktur. Ama O sana (sıhhat ve zenginlik gibi) bir hayır (ulaştırmayı) murâd ederse, (dilediği iyilikler dâhil) O’nun fazlını geri çevirebilecek hiçbir kimse de aslâ yoktur. O (Allâh-u Te‘âlâ), kullarından murâd ettiği kimselere o (lütfu)nu ulaştırır. Yine ancak O Ğafûr’dur (belâları günahlara keffâret yaparak bağışlayandır), Rahîm’dir (kullarına ziyâdesiyle acıdığı için âfiyetler verendir).
قُلْ يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَٓاءَكُمُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكُمْۚ فَمَنِ اهْتَدٰى فَاِنَّمَا يَهْتَد۪ي لِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ ضَلَّ فَاِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَاۚ وَمَٓا اَنَا۬ عَلَيْكُمْ بِوَك۪يلٍۜ ﴿١٠٨
108﴿ (Habîbim!) De ki: “Ey insanlar! Gerçekten de size Rabbinizden o hak (olan Kur’ân) gelmiştir. Artık her kim (ona inanarak) hidâyet bulursa, o ancak kendisi(nin menfaati) için hidâyet bulur. Kim de (inkâr ederek) sapıtırsa, işte o da sâdece kendi aleyhine sapıtır. Zâten ben sizin üzerinize bir vekîl değilim (ki, sorumluluğunuzu yükleneyim yâhut cezânızı ben verebileyim).”
وَاتَّبِعْ مَا يُوحٰٓى اِلَيْكَ وَاصْبِرْ حَتّٰى يَحْكُمَ اللّٰهُۚ وَهُوَ خَيْرُ الْحَاكِم۪ينَ ﴿١٠٩
109﴿ (Habîbim!) Sen (ancak) sana vahyolunmakta olan (Kur’ân)a hakkıyla tâbi ol ve Allâh (düşmanlarını mağlup kılıp sana yardım ederek aranızda) hükmünü verinceye kadar (tebliğin sıkıntılarına ve inkârcıların eziyetlerine) sabret. Zâten ancak O, hüküm verenlerin (en adâletlisi ve) hayırlısıdır. (Zîrâ O, görünen meselelere vâkıf olduğu gibi, tüm gizlilerden de haberdâr olduğu için hükümlerinde yanılma payı yoktur. Kim olursa olsun O’nun dışındakiler ise hatâ yapmaya mahkûmdur.)




ONBİRİNCİ SÛRE-İ CELİLE
el-Hûd
SÛRE-İ CELîLESİ

Mekkî ( Mekke-i Mükerreme döneminde inmiş)dir. 123 ayettir.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle!
الٓرٰ۠ كِتَابٌ اُحْكِمَتْ اٰيَاتُهُ ثُمَّ فُصِّلَتْ مِنْ لَدُنْ حَك۪يمٍ خَب۪يرٍۙ ﴿١
1﴿ Elif! Lâm! Râ! Müfessirler bu gibi hurûf-u mukatta‘anın tefsîrinde şöyle demişlerdir: (اَللّٰهُ أَعْلَمُ بِمُرَادِهِ بِذٰلِكَ) “Bu harfler müteşâbih âyetlerden olduğu için bunlardan murâdının ne olduğunu ziyâdesiyle bilen ancak Allâh’tır.” (İşte bu Kur’ân-ı Kerîm) çok büyük bir kitaptır ki; (tüm yaptıklarında hikmet ve isâbet sâhibi bir) Hakîm ve (tüm kullarının bütün hâllerini ve kendilerine yarayan şeyleri pekiyi bilen bir) Habîr tarafından âyetleri(nin nazmına ve mânâsına hiçbir noksan ve halel yol bulamayacağı şekilde sağlam ve) muhkem kılınmıştır, (içerisinde herhangi bir çelişki barındırmaktan, gerçeklere ve hikmetlere ters bir şey bulundurmaktan, fesâhat ve belâğatını ihlâl edecek ifâdelere sâhip olmaktan ve kendisinden sonra gelecek başka bir kitapla nesh olunmaktan korunmuştur) sonra da (inanç, hüküm, öğüt ve kıssaları ihtivâ eden ayrı ayrı sûreler hâlinde) ayrıntılı bir şekilde (âyetleri) açıklanmıştır.
اَلَّا تَعْبُدُٓوا اِلَّا اللّٰهَۜ اِنَّن۪ي لَكُمْ مِنْهُ نَذ۪يرٌ وَبَش۪يرٌۙ ﴿٢
2﴿ (Bu büyük Kitap sizlere) şöyle(ce ferman buyurmaktadır) ki; Allâh’tan başkasına ibâdet etmeyin. Şüphesiz ki ben O(nun tarafı)ndan size tam bir uyarıcı ve büyük bir müjdeleyiciyim.
وَاَنِ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُٓوا اِلَيْهِ يُمَتِّعْكُمْ مَتَاعًا حَسَنًا اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّى وَيُؤْتِ كُلَّ ذ۪ي فَضْلٍ فَضْلَهُۜ وَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنّ۪ٓي اَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ كَب۪يرٍ ﴿٣
3﴿ Yine (Kur’ân) şöyle (buyurmaktadır) ki; (günahlarınız için) Rabbinizden mağfiret talep edin, sonra da (her günah işlediğinizde geciktirmeksizin hemen) O’na tevbe edin ki O sizi (ömürlerinizin nihâyeti için) belirlenmiş bir ecele kadar (sıhhat, âfiyet, emniyet ve bitmez tükenmez nîmetler içerisinde) güzel bir faydalandırma ile yaşatsın ve (sâlih amel bakımından) fazlalık sâhibi her bir kimseye (dünyâda da âhirette de) o fazlalığını(n mükâfâtını tastamam) versin. Ama eğer (getirdiğim hidâyetten) yüz çeviri(p de eski kâfirliğinizi sürdürü)rseniz, muhakkak ki ben sizin üzerinize o (dehşeti) çok büyük bir günün azâbın(ın gelip çatmasın)dan endişelenmekteyim.
اِلَى اللّٰهِ مَرْجِعُكُمْۚ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ ﴿٤
4﴿ (Öldürülüp diriltilmenizin ardından) dönüşünüz ancak Allâh(ın mânevî huzûrun)a (olacak)dır. Zâten O, her şeye (hakkıyla gücü yeten bir) Kadîr’dir.
اَلَٓا اِنَّهُمْ يَثْنُونَ صُدُورَهُمْ لِيَسْتَخْفُوا مِنْهُۜ اَلَا ح۪ينَ يَسْتَغْشُونَ ثِيَابَهُمْۙ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَۚ اِنَّهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ ﴿٥
5﴿ Haberdâr olun ki; gerçekten onlar (kendi bâtıl ve gülünç inançlarına göre güyâ) O (Allâh-u Azîmü’ş-şâ)ndan (sırlarını) gizlemeyi istedikleri için (ve Allâh onların konuştuklarını ve niyetlerini öğrenip de, peygamberine ve müminlere bildirmesin diye evlerine girip) göğüslerini eğip bükerler (ve elbiselerini üzerlerine çekerler). /Onlar (Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e) görünmemeleri için ondan göğüslerini çeviri(p arkalarını döne)rler./ İyice bilin ki; onlar (Allâh ve Rasûlünden gizlenmek ve Kur’ân’ı duymamak için yataklarına girip, yorganlarına ve) elbiselerine büründükleri zaman (bile) O (Allâh-u Te‘âlâ), gizlemekte oldukları şeyleri de, açıklamakta bulundukları şeyleri de bilmektedir. Zîrâ şüphesiz ki O, sînelerin sâhip olduğu şeyi (de, kalplerin barındırdığı tüm sırları, niyet ve inançları da hakkıyla bilen bir) Alîm’dir.