سُورَةُهُودٍ | ٢٢١ | الجزء ١٢ |
وَمَا مِنْ دَٓابَّةٍ فِي الْاَرْضِ اِلَّا عَلَى اللّٰهِ رِزْقُهَا وَيَعْلَمُ مُسْتَقَرَّهَا وَمُسْتَوْدَعَهَاۜ كُلٌّ ف۪ي كِتَابٍ مُب۪ينٍ ﴿ ٦ ﴾ وَهُوَ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍ وَكَانَ عَرْشُهُ عَلَى الْمَٓاءِ لِيَبْلُوَكُمْ اَيُّكُمْ اَحْسَنُ عَمَلًاۜ وَلَئِنْ قُلْتَ اِنَّكُمْ مَبْعُوثُونَ مِنْ بَعْدِ الْمَوْتِ لَيَقُولَنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِنْ هٰذَٓا اِلَّا سِحْرٌ مُب۪ينٌ ﴿ ٧ ﴾ وَلَئِنْ اَخَّرْنَا عَنْهُمُ الْعَذَابَ اِلٰٓى اُمَّةٍ مَعْدُودَةٍ لَيَقُولُنَّ مَا يَحْبِسُهُۜ اَلَا يَوْمَ يَأْت۪يهِمْ لَيْسَ مَصْرُوفًا عَنْهُمْ وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ۟ ﴿ ٨ ﴾ وَلَئِنْ اَذَقْنَا الْاِنْسَانَ مِنَّا رَحْمَةً ثُمَّ نَزَعْنَاهَا مِنْهُۚ اِنَّهُ لَيَؤُ۫سٌ كَفُورٌ ﴿ ٩ ﴾ وَلَئِنْ اَذَقْنَاهُ نَعْمَٓاءَ بَعْدَ ضَرَّٓاءَ مَسَّتْهُ لَيَقُولَنَّ ذَهَبَ السَّيِّـَٔاتُ عَنّ۪يۜ اِنَّهُ لَفَرِحٌ فَخُورٌۙ ﴿ ١٠ ﴾ اِلَّا الَّذ۪ينَ صَبَرُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ كَب۪يرٌ ﴿ ١١ ﴾ فَلَعَلَّكَ تَارِكٌ بَعْضَ مَا يُوحٰٓى اِلَيْكَ وَضَٓائِقٌ بِه۪ صَدْرُكَ اَنْ يَقُولُوا لَوْلَٓا اُنْزِلَ عَلَيْهِ كَنْزٌ اَوْ جَٓاءَ مَعَهُ مَلَكٌۜ اِنَّمَٓا اَنْتَ نَذ۪يرٌۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ وَك۪يلٌۜ ﴿ ١٢ ﴾
سُورَةُهُودٍ | ٢٢١ | الجزء ١٢ |
Hûd Sûresi | 221 | Cüz 12 |
6 Yer(yüzün)de hafifçe yürüyen hiçbir canlı (bi le) yoktur ki, rızkı Al lâh’a âit olmasın! O, onların (babalarının sulplerindeki yerlerini de, dünyaya çıkışlarının ar dın dan hayatlarını sürdürecek leri mesken ve) karargâhlarını da, (ana rahimlerinde ve ölümlerinin ardından defnedilip) emanet bırakıl dıkları yer leri de bilmektedir. (Tüm canlıların sayısı, rızıkları, yerleri, kaderleri ve ecelleri, işte bunların) hepsi (, kendisine bakan me leklere) pek açık olan/(içinde bulunanları, kendisine bakanlara) açıklayıcı olan/ (Levh-i Mahfûz nâmın daki) bir kitaptadır.
7 Ancak O’dur O Zât ki; Arş’ı su üzerindeyken, gökleri ve yeri (dünya günlerinden) altı gün(e denk gelen bir müddet içerisin)de yaratmıştır! Tâ ki O, hanginiz amel bakımından daha güzel (gayret edeceksiniz) diye sizi imtihan (edenin muâ melesine tâbi) etsin! Andolsun ki; sen (o müşriklere): “Ger çekten de siz, ölüm(ünüz)den sonra diriltilecek kimselersiniz!” diyecek olsan, yemin olsun ki o kâfir olmuş kimseler elbette: “İşte bu (Kur’ân’ın verdiği asılsız ve aldatıcı haberler), pek açık bir büyüden başka bir şey değildir!” diyecektir.
8 Kasem olsun ki; Biz sayılı bir (vakit) topluluğ( un)a kadar onlardan azâbı geciktirecek olsak, yemin olsun şüp hesiz ki onlar (alay ederek): “Onu durduran şey nedir?” diyeceklerdir. Âgâh olun ki; o (tehdit edildikleri azap Bedir’de) kendilerine geleceği gün, o onlar dan çevrilecek (kadar basit) bir şey olmamıştır. Kendisiyle alay etmekte bulunmuş oldukları o şey, (işte o zaman) kendilerini çepeçevre kuşatmış olacaktır.
9 Yemin olsun ki; Biz insana tara fımızdan bir rahmet(i, lezzetini his sedecek şekilde) tattırsak da, sonra onu ondan çekip alacak olsak, gerçekten de o, (sabrının kıtlığından ve Allâh’a güvensizliğinden dolayı) elbette tamamen ümit kesen ve (ev velce sahip olduğunimetlere nankörlük ederek onları) çokça inkâr eden bir kişidir!
10 Andolsun ki; bir de Biz (hastalık ve fakirlik gi bi) kendisine dokunan bir zarardan sonra ona (sıhhat ve zenginlik gibi) bir nimet tattıracak olsak, hiç şüphesiz ki elbette o: “Kötü şeyler (ve tüm mu sibetler) ben den (kaybolup) gitti!” der. Muhakkak ki o, elbette (nimetlere aldanarak ni met vereni unutan) pek (şımarık ve) sevinçli biridir, (şükürle meşgul olacak yerde insanlara karşı kibirle nip) çokça böbürlenicidir.
11 Ancak o kimseler ki (Allâh-u Te`âlâ’ya ger çekten inanıp, kaza ve kaderine tam manasıyla teslim olarak, başlarına gelen tüm belâ lara) sabretmişler dir ve (geçmiş ge lecek tüm nimetlerine karşı Allâh-u Te`âlâ’ya şükür mâhiyetinde) sâlih ameller işlemiş lerdir! İşte onlar, (beşeriyet gereği işlemiş olduk ları tüm günahlar için) geniş bir mağ firet ve (güzel amellerine mü kâfat olarak) pek büyük bir ecir sa dece onlar içindir!
12 (Habîbim!) Şimdi o (müş rik ola)nlar: “(Krallar gibi pe şi ne insanları sürüklemesi için gökten) onun üzerine (bol ca dağıtacağı) bir hazine indirilseydi ya! Ya da beraberinde (bizim de göreceğimiz şekilde onu doğrulayan) bir melek gelseydi ya!” diyorlar diye belki de sen sana vahyolunmakta olanın bir kısmını (insanlara tebliğ etmeyi) bırakacaksın ve onu (kendilerine okuduğun za man karşılaşacağı)n (haka ret ve in kârlar) la göğsün daralacaktır. (Onlar seni reddetmişler ya da seninle alay etmiş ler diye sana ne oluyor ki bundan darlanıyorsun?) Sen ancak bir kor kutucusun! (On ların tüm sözlerini ve işlerini gözetip, gereken cezayı vermek dâhil) her şeye (hakkıyla kefil ve) Vekîl olan ise, ancak Allâh’tır. (Öyleyse ancak O’na güven, işle rini sadece O’na ıs marla! O müş riklerin câhil liklerine ve alaylarına al dır maksızın, büyüklük taslamalarını da önemsemek sizin, geniş bir kalp ve açık bir göğüsle vahyi tebliğe devam et!)
Hûd Sûresi | 221 | Cüz 12 |