HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُيُوسُفَ  ٢٣٦ 
الجزء ١٢

فَلَمَّا ذَهَبُوا بِه۪ وَاَجْمَعُٓوا اَنْ يَجْعَلُوهُ ف۪ي غَيَابَتِ الْجُبِّۚ وَاَوْحَيْنَٓا اِلَيْهِ لَتُنَبِّئَنَّهُمْ بِاَمْرِهِمْ هٰذَا وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ ﴿ ١٥ ﴾ وَجَٓاؤُٓ۫ اَبَاهُمْ عِشَٓاءً يَبْكُونَۜ ﴿ ١٦ ﴾ قَالُوا يَٓا اَبَانَٓا اِنَّا ذَهَبْنَا نَسْتَبِقُ وَتَرَكْنَا يُوسُفَ عِنْدَ مَتَاعِنَا فَاَكَلَهُ الذِّئْبُۚ وَمَٓا اَنْتَ بِمُؤْمِنٍ لَنَا وَلَوْ كُنَّا صَادِق۪ينَ ﴿ ١٧ ﴾ وَجَٓاؤُ۫ عَلٰى قَم۪يصِه۪ بِدَمٍ كَذِبٍۜ قَالَ بَلْ سَوَّلَتْ لَكُمْ اَنْفُسُكُمْ اَمْرًاۜ فَصَبْرٌ جَم۪يلٌۜ وَاللّٰهُ الْمُسْتَعَانُ عَلٰى مَا تَصِفُونَ ﴿ ١٨ ﴾ وَجَٓاءَتْ سَيَّارَةٌ فَاَرْسَلُوا وَارِدَهُمْ فَاَدْلٰى دَلْوَهُۜ قَالَ يَا بُشْرٰى هٰذَا غُلَامٌۜ وَاَسَرُّوهُ بِضَاعَةًۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِمَا يَعْمَلُونَ ﴿ ١٩ ﴾ وَشَرَوْهُ بِثَمَنٍ بَخْسٍ دَرَاهِمَ مَعْدُودَةٍۚ وَكَانُوا ف۪يهِ مِنَ الزَّاهِد۪ينَ۟ ﴿ ٢٠ ﴾ وَقَالَ الَّذِي اشْتَرٰيهُ مِنْ مِصْرَ لِامْرَاَتِه۪ٓ اَكْرِم۪ي مَثْوٰيهُ عَسٰٓى اَنْ يَنْفَعَنَٓا اَوْ نَتَّخِذَهُ وَلَدًاۜ وَكَذٰلِكَ مَكَّنَّا لِيُوسُفَ فِي الْاَرْضِۘ وَلِنُعَلِّمَهُ مِنْ تَأْو۪يلِ الْاَحَاد۪يثِۜ وَاللّٰهُ غَالِبٌ عَلٰٓى اَمْرِه۪ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ ﴿ ٢١ ﴾ وَلَمَّا بَلَغَ اَشُدَّهُٓ اٰتَيْنَاهُ حُكْمًا وَعِلْمًاۜ وَكَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِن۪ينَ ﴿ ٢٢ ﴾

سُورَةُيُوسُفَ  ٢٣٦ 
الجزء ١٢
Yûsuf Sûresi  236 
Cüz  12

15  Ne zaman ki onlar (babalarını zorla râzı ede rek) onu götürdüler ve kendisini bir kuyunun de rin yerine atmaya hep birlikte kesin karar verdi ler (, işte o zaman ona büyük bir zulüm yaptılar)! Biz de (kuyunun dibinde yalnızlık hissini gidermek ve rahmetimizi ulaştırarak) ona (teselli ve müjde ver mek üzere Cibrîl’i gönderip) vahyettik ki: “Andolsun; elbette (bir gün gelecek) sen (bu sıkıntılardan kurtu larak yüce bir makam sahibi olacak ve) onlara işte bu işlerini haber vereceksin! Oysa onlar (senin kim olduğunun) farkında bile olmayacaklar! ’’

16  Derken onlar (Yûsuf (Aleyhisselâm)`ı kuyuya at tıktan sonra) akşamleyin ağlamakta (gibi yapar) oldukları halde babalarına geldiler.

17  Dediler ki: “Ey Babamız! Gerçekten biz (kıra) gittik, (koşarak ve ok atışarak) yarışıyorduk. Yû suf’u da eşyamızın yanında bırakmıştık ki, âniden kurt onu yeyiverdi. Gerçi biz (senin nezdinde gü ven kazanmış) doğru sözlü kimseler olsak bile, (Yû suf’a karşı aşırı sevginden dolayı) sen asla bize ina nacak değilsin! (Hal böyleyken; bize güvenmediğin bir durumda bu haberimizle ikna olman senden nasıl beklenebilir?)

18  Böylece onlar (bir kuzu kesip) onun (kanını Yûsuf’un) gömleğinin üzerine (sürerek) bütünüyle yalan bir kan getirdiler. (Bu durumu gören Ya’kûb (Aleyhisselâm)) dedi ki: “Doğrusu nefisleriniz size (kötü işler arasında misli) görülmemiş bir işi hoş göstermiş/kolaylaştırmış/. Artık (bana düşen, ka dere itiraz içermeyen ve rıza ifade eden) pek güzel bir sabır(dır)! (Olayın nasıl gerçekleştiğini canlan dırırcasına) vas feder şekilde anlat makta olduğunuz bu hâdise ye kar şı Kendisinden yardım istenecek Zât ancak Allâh’tır!”

19  Derken (birkaç gün sonra Medyen’den Mısır istikâmetine gitmekte olan) bir kafile (kuyunun ya nına) geldi de, (su temini için) sucularınıgönder diler. O, kovasını sarkıtmıştı ki (; kovaya bir çocuğun tutunduğunu görünce): “Ey (millet!) müjde( mi duyun)! İşte bu, muhteşem bir erkek çocuk!” dedi. (Kafilede bulunan diğer insanlar onu görüp de, köle olarak satıp kâr etme hevesine düşmesinler diye) böylece onlar onu bir sermaye olarak gizlediler. (Sonradan gören lere de: “Bunu bize o suyun yanında bulunan insanlar kendileri namına Mısır’da satalım diye verdi!” dediler.) Allâh ise onların yapmakta olduklarını (pek iyi bilen bir) Alîm idi.

20  Böylece onlar onu kıymeti düşük bir paha ya; sayılı dirhemlere sattılar ve (sahibi çıkar da el lerinden alır korkusuyla, üçe beşe bakmayıp) onun (satışı) hakkında (yüksek fiyat istemeye karşı) istek siz (görünen)lerden oldular.

21  (Birkaç kere köle olarak satıldıktan sonra) Mı sır (halkın)dan onu satın almış olan o (mâlî vezir konumundaki) kişi hanımına: “Onun kalacağı yer(e varıncaya kadar her şeyin)i güzel yap! Ola ki (yanı mızda yetişip tecrübe kazanarak ileride) bize faydalı olur ya da (çocuğumuz olmadığı için) onu bir çocuk ediniriz!” dedi. (Habîbim!) İşte Biz (onu kuyunun dibinden çıkartarak) böy lece (kurtardıktan sonra) Yûsuf’a o toprakta (değerli bir) yer verdik/imkân verdik/. Böylece Biz ona (insanların yönetimiyle ve rüya ların tabiriyle ilgili) o (önemli) hâdiselerin (ne şekil de sonuçlanacağına dâir bilgi ve) te’vîlinden (büyük) bir kısmını öğretelim (de o, insanları adâletle yönet sin ve gelecekle ilgili tedbirler aldırarak herkese fay dalı olsun) diye (ona bu imkânları verdik)! Allâh, (kararlarını bildiren tüm) em(i)r(ler)in(i icra ve in faz etmey)e (hakkıyla gücü yeten ve bu hususta hiçbir engel tanımayan bir) Ğâlib’dir! Lâkin insanların çoğu (kendilerinin de bazı şeylere güçlü olduklarını sandıklarından, bu hakikati) bilmezler.

22  O (Yûsuf (Aleyhisselâm)), (aklının ve gücünün kemâle erdiği) kuvvetlenme çağının sonuna ulaş tığında, Biz ona (amelle desteklenen faydalı ilim gi bi) büyük bir hikmet/ (insanlar arasında adâletli) bir hüküm (verme yeteneği)/ ve (insanlara yararlı olan şeyler hakkında, özellikle de rüya tabiriyle ilgili) önemli bir ilim verdik! İşte Biz (ilim ve amel bakımından güzel davranan, özellikle de gençken ibadetlerine dikkat eden) o muhsinleri (yaşlılıklarında) böyle mükâfatlandırırız!

Yûsuf Sûresi  236 
Cüz  12
cihanyamaneren