HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُيُوسُفَ  ٢٤٣ 
الجزء ١٣

فَلَمَّا جَهَّزَهُمْ بِجَهَازِهِمْ جَعَلَ السِّقَايَةَ ف۪ي رَحْلِ اَخ۪يهِ ثُمَّ اَذَّنَ مُؤَذِّنٌ اَيَّتُهَا الْع۪يرُ اِنَّكُمْ لَسَارِقُونَ ﴿ ٧٠ ﴾ قَالُٓوا وَاَقْبَلُوا عَلَيْهِمْ مَاذَا تَفْقِدُونَ ﴿ ٧١ ﴾ قَالُوا نَفْقِدُ صُوَاعَ الْمَلِكِ وَلِمَنْ جَٓاءَ بِه۪ حِمْلُ بَع۪يرٍ وَاَنَا۬ بِه۪ زَع۪يمٌ ﴿ ٧٢ ﴾ قَالُوا تَاللّٰهِ لَقَدْ عَلِمْتُمْ مَا جِئْنَا لِنُفْسِدَ فِي الْاَرْضِ وَمَا كُنَّا سَارِق۪ينَ ﴿ ٧٣ ﴾ قَالُوا فَمَا جَزَٓاؤُ۬هُٓ اِنْ كُنْتُمْ كَاذِب۪ينَ ﴿ ٧٤ ﴾ قَالُوا جَزَٓاؤُ۬هُ مَنْ وُجِدَ ف۪ي رَحْلِه۪ فَهُوَ جَزَٓاؤُ۬هُۜ كَذٰلِكَ نَجْزِي الظَّالِم۪ينَ ﴿ ٧٥ ﴾ فَبَدَاَ بِاَوْعِيَتِهِمْ قَبْلَ وِعَٓاءِ اَخ۪يهِ ثُمَّ اسْتَخْرَجَهَا مِنْ وِعَٓاءِ اَخ۪يهِۜ كَذٰلِكَ كِدْنَا لِيُوسُفَۜ مَا كَانَ لِيَأْخُذَ اَخَاهُ ف۪ي د۪ينِ الْمَلِكِ اِلَّٓا اَنْ يَشَٓاءَ اللّٰهُۜ نَرْفَعُ دَرَجَاتٍ مَنْ نَشَٓاءُۜ وَفَوْقَ كُلِّ ذ۪ي عِلْمٍ عَل۪يمٌ ﴿ ٧٦ ﴾ قَالُٓوا اِنْ يَسْرِقْ فَقَدْ سَرَقَ اَخٌ لَهُ مِنْ قَبْلُۚ فَاَسَرَّهَا يُوسُفُ ف۪ي نَفْسِه۪ وَلَمْ يُبْدِهَا لَهُمْ قَالَ اَنْتُمْ شَرٌّ مَكَانًاۚ وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا تَصِفُونَ ﴿ ٧٧ ﴾ قَالُوا يَٓا اَيُّهَا الْعَز۪يزُ اِنَّ لَهُٓ اَبًا شَيْخًا كَب۪يرًا فَخُذْ اَحَدَنَا مَكَانَهُۚ اِنَّا نَرٰيكَ مِنَ الْمُحْسِن۪ينَ ﴿ ٧٨ ﴾

سُورَةُيُوسُفَ  ٢٤٣ 
الجزء ١٣
Yûsuf Sûresi  243 
Cüz  13

70  O (, yüklerini bağlayıp) onları hazırlanacak ih tiyaçlarıyla donatınca, (kardeşi Bünyâmîn’i yanında tutmak için hükümdara âit bir) su kabını kardeşinin yükü içine koy(dur)du. (Kervan yola çıktıktan) sonra bir tellâl: “Ey kafile! Şüphesiz siz elbette hırsız kimselersiniz!” diye seslendi.

71  Onlar o (hükümdarın kabını arayan) kişilere yöneldiler de: “Neyi bulamıyorsunuz?” dediler.

72  Onlar dediler ki: “Biz hükümdarın su (içtiği ve kendisiyle ölçüm yaptığı altın) ölçeğini bulamıyo ruz! Onu getirene bir deve yükü (mükâfat) vardır. (Tel lâl dedi ki: Bu yüzden ben töhmet altında kaldım, ama) bu(la)na (vaad edilen ödülün verileceğine) ben de ke filim!”

73  Onlar: “Allâh’a yemin olsun; elbette muhak kak siz bilmişsinizdir ki biz bu toprakta fesat çıka ralım diye gelmedik ve biz hırsız kimseler olma dık!” dediler.

74  (Yûsuf (Aleyhisselâm)ın memurları:) “Peki eğer siz yalancı kimseler olduysanız, bunun (çalınması nın sizin şerî’atinizdeki) cezası nedir?” dediler.

75  Onlar da: “Bunun cezası; o (ça lınan-- mal) kimin yükünde bulunduysa, işte o kişinin kendisi(nin köle edilmesi) onun cezasıdır! İşte biz (hırsızlık yaparak) zulüm işleyenleri böyle (feci bir ceza ile) cezalandırmaktayız.” dediler.

76  Derken (teftişle görevli kişi, o kabı kendilerinin koyduğu şüphesini uyandırmamak için teftişe, Yûsuf (Aleyhisselâm)ın öz) kardeşinin kabından/yükünden/ evvel onların kaplarıyla/ yükleriyle/ başladı da son ra onu kardeşinin kabından/yükünden/ çıkardı. (Habîbim!) İşte (kardeşini yanında alıkoyabil mesi için) Biz Yûsuf’a böyle (acayip) bir çare öğrettik. Allâh’ın (hükümdara aynı hükmü verdirmeyi) dile mesi hâriç o, melikin (hırsızlara uyguladığı) hükmün de kardeşini (yanında) alıkoyabilecek değildi. Biz (Yûsuf (Aleyhisselâm) hakkında olduğu gibi) di lediğimizi (ilim hususunda) üstün derecelere yük seltiriz. Her ilim sahibinin üzerinde daha iyi bilen biri vardır!/ Her ilim sahibinin fevkınde (her şeyi hak kıyla bilen Allâh-u Te`âlâ gibi bir) Alîm vardır!/

77  Onlar (Bünyâmîn’in hırsızlıkla ithamı karşısın da şaşıp kalınca, öz kardeşi olan Yûsuf (Aleyhisselâm)ın da evvelce böyle bir suça bulaştığını imâ etmek üzere): “Eğer o hırsızlık yaptıysa, gerçekten daha önce onun bir kardeşi de çalmıştı! (Dolayısıyla bunun da hırsızlık yapması yadırganmaz.)” dediler. Yûsufbu (ifadeden duyduğu şiddetli huzursuzluğu) nu içerisinde gizledi de, onu kendilerine (ne sözüyle, ne de davranışıyla) açıklamadı ve (kendi kendine): “(Hırsızlık suçlamasında) konum olarak siz daha kötüsünüz! (Babanızdan kardeşinizi çaldınız, sonra da suçu başka larına attınız!) Sizin (bizim hakkımızda) anlatmakta olduklarınızı(n böyle olmadığını) hakkıyla bilen ancak Allâh’tır!” dedi.
Ulemâ, kardeşlerinin Yûsuf (Aleyhisselâm)`a nispet ettikleri hırsızlığın ne olduğu hakkında ihtilaf etmişlerdir. İmam-ı Mücâhid (Rahimehullâh) şöyle anlatmıştır; bana ulaşan nakle göre Yûsuf (Aleyhisselâm)`ın başına gelen ilk bela halası tarafından olmuştu ki o, İshâk (Aleyhisselâm)`ın en büyük çocuğuydu, bu itibarla babasının kemeri ona intikal etmişti, çünkü nübüvvet hanesi o kemere yaş büyüklüğüne göre vâris oluyorlardı. Yûsuf (Aleyhisselâm)`ı büyüten halası, Yûsuf (Aleyhisselâm)`ı sevdiği kadar hiç kimseyi sevmiyordu. Yûsuf (Aleyhisselâm) büyüyünce babası Ya`kûb (Aleyhisselâm) onu çok özledi ve kardeşine gelerek Yûsuf’u kendisine teslim etmesini istediyse de o, birkaç gün daha yanında kalmasını teklif etti. Ya`kûb (Aleyhisselâm) yanından ayrılır ayrılmaz hemen o kemeri alıp, elbiselerinin içerisinden Yûsuf (Aleyhisselâm)`ın beline bağladı ve: “Babam İshâk’ın kemerini kaybettim!” diyerek herkesin aranmasını istedi. Kemer Yûsuf (Aleyhisselâm)`ın belinde çıkınca, kanun gereği Yûsuf (Aleyhisselâm) onun yanında bırakıldı. Böylece o vefat edinceye kadar Ya’kûb (Aleyhisselâm) çocuğu hakkında hiçbir tasarrufta bulunamadı. Sa`îd ibni Cübeyr ve Katâde (Radıyallâhu anhüma)`dan rivayete göre; annesinin babası puta tapmaktaydı. Yûsuf (Aleyhisselâm) gizlice onu alıp kırdı ve çöplüğe attı. Süfyân ibni Uyeyne (Radıyallâhu anh)`dan gelen bir rivayete göreyse evde bulunan bir tavuğu alıp fakire vermişti. Vehb (Radıyallâhu anh)dan nakledildiğine göre; sofrada bulunan yemeklerin bir kısmını fakirler için saklardı. (Taberî, no: 19607, 19610, 7/265) İbnü’l-Enbârî (Rahimehullâh)`ın beyanı vechile; bu rivayetlerde anlatılanların hiçbirinde hırsızlıkla ithâmı mucip bir durum söz konusu değilse de, görünüş itibarıyla hırsızlığa benzediğinden kızgınlık anında kardeşleri onu böylece ayıpladılar. (Beyzâvî; Nesefî; Hâzin; Âlûsî)

78  (Bunun üzerine) onlar (Yûsuf (Aley hisselâm)ı merhamete sevk etmek üzere): “Ey Azîz! Gerçekten de onun, (kendisinden ayrılığa dayanamayacak dere cede) çok ihtiyar ve pek büyük bir babası var! O hal de sen onun yerine bizim birimizi (esir olarak) al! Gerçekten de biz seni (bize karşı) iyilik eden kim selerden görmekteyiz! (Artık üzerimize iyiliğini tamamla!)” dediler.

Yûsuf Sûresi  243 
Cüz  13
cihanyamaneren