HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُاِبْرٰه۪يمَ  ٢٥٨ 
الجزء ١٣

تُؤْت۪ٓي اُكُلَهَا كُلَّ ح۪ينٍ بِاِذْنِ رَبِّهَاۜ وَيَضْرِبُ اللّٰهُ الْاَمْثَالَ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ ﴿ ٢٥ ﴾ وَمَثَلُ كَلِمَةٍ خَب۪يثَةٍ كَشَجَرَةٍ خَب۪يثَةٍۨ اجْتُثَّتْ مِنْ فَوْقِ الْاَرْضِ مَا لَهَا مِنْ قَرَارٍ ﴿ ٢٦ ﴾ يُثَبِّتُ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِالْقَوْلِ الثَّابِتِ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَفِي الْاٰخِرَةِۚ وَيُضِلُّ اللّٰهُ الظَّالِم۪ينَ وَيَفْعَلُ اللّٰهُ مَا يَشَٓاءُ۟ ﴿ ٢٧ ﴾ اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ بَدَّلُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ كُفْرًا وَاَحَلُّوا قَوْمَهُمْ دَارَ الْبَوَارِۙ ﴿ ٢٨ ﴾ جَهَنَّمَۚ يَصْلَوْنَهَاۜ وَبِئْسَ الْقَرَارُ ﴿ ٢٩ ﴾ وَجَعَلُوا لِلّٰهِ اَنْدَادًا لِيُضِلُّوا عَنْ سَب۪يلِه۪ۜ قُلْ تَمَتَّعُوا فَاِنَّ مَص۪يرَكُمْ اِلَى النَّارِ ﴿ ٣٠ ﴾ قُلْ لِعِبَادِيَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا يُق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَيُنْفِقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً مِنْ قَبْلِ اَنْ يَأْتِيَ يَوْمٌ لَا بَيْعٌ ف۪يهِ وَلَا خِلَالٌ ﴿ ٣١ ﴾ اَللّٰهُ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَاَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَخْرَجَ بِه۪ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقًا لَكُمْۚ وَسَخَّرَ لَكُمُ الْفُلْكَ لِتَجْرِيَ فِي الْبَحْرِ بِاَمْرِه۪ۚ وَسَخَّرَ لَكُمُ الْاَنْهَارَۚ ﴿ ٣٢ ﴾ وَسَخَّرَ لَكُمُ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ دَٓائِبَيْنِۚ وَسَخَّرَ لَكُمُ الَّيْلَ وَالنَّهَارَۚ ﴿ ٣٣ ﴾

سُورَةُاِبْرٰه۪يمَ  ٢٥٨ 
الجزء ١٣
İbrâhîm Sûresi  258 
Cüz  13

25  Rabbinin izniyle (o ağaç, meyve vermesi için tayin edilen) her zaman yemişini vermektedir (ki, diğer meyvelerden farklı olarak, gece-gündüz, yaz-kış, ilk çıktığı anda da, kurusu da, yaşı da, hamı da, olgunu da yenmektedir. İşte iman kelimesi de, müminin kalbinde iyice kök salmakta ve müminlerin amellerini, kabul ma halli olan semâya doğru yükseltmektedir. Hurma ağacı her sene meyve verdiği gibi, imanlı bir kimse de dâima sâlih ameller üretmektedir). Böylece Allâh insanlara (görünmeyen manaları, görünen suretlerle tasvir ede rek, üstün anlayış kazandırmakta olan) misaller açık lamaktadır. Tâ ki onlar iyice düşünsünler (de imana gelsinler)!

26  (Allâh-u Te`âlâ’nın râzı olmadığı sözler, özellikle sahibini kâfir edecek laflar ve yalanlar gibi) pek kötü bir kelimenin misali ise; (kökleri derin olmadığı için) toprağın üstünden (bir kere de) tümüyle cüssesi koparılmış olan ve kendisi için (toprakta) hiçbir süreklilik bulunmayan çok kötü bir ağaç gibidir. (İşte böylece; kâfirin kendinde de, itikadında da hiçbir hayır bulunmadığı gibi, kendisinden ne hoş bir söz, ne de salih bir amel asla yükselmez! Zaten onun inan cının hiçbir temeli ve esası bulunmamaktadır.)

27  Allâh iman etmiş olan kimseleri (içinde yaşa dıkları) o en yakın (dünya) hayat(ın) da da âhiret (ko nak larının başlangıcı olan kabirde de, mahşer)de de o (kalplerinde iyice) sabit(leşmiş olan kelime-i tev hîd) söz(üy)le (İslâm dâiresinde) sabit kılar. (Böylece onları o inançtan ayırmak için üzer - lerine hücum edecek tüm düşmanlara uymaktan korur. Bu yüz den onlar kendilerine iti katlarının sorulacağı her noktada, hiç şaşır mak sızın hemen doğru cevabı ver me ye muvaffak kılınırlar.) Ama Allâh (hür iradeleriyle kâfirliği seçen ve yara tılışlarında sahip ol dukları İslâm fıtratını değiştiren) o zâ limleri saptırır. (Bu yüzden onlar hiçbir yerde doğru cevap veremezler. Muvaffak kılmak, mahrum bırakmak, hidâyete erdirmek, saptırmak, sebat vermek ve kaydırmak gibi tüm konularda) Allâh dilediğini yapar! (Hiçbir fiilinde Kendisine asla itiraz edilemez. Zira her şeyi dosdoğru bilir ve üstün hikmetlerine tâbi olan irâdesi gereği yaptığını yerli yerinde yapar!)

28  (Habîbim!) Görmedin mi o (şirk koşan) kimse leri ki, Allâh’ın (şükür ge rektiren bunca) nimet(ler)ini büyük bir nankörlükle değiştirmişler ve toplumla rını (peşlerinde sürükleyerek) o helâk yurduna yer leştirmişlerdir!

29  Bir cehenneme ki oraya gireceklerdir! O(rada ebedî kalmaları) ne kötü bir yerleşim olmuştur! / O(rası) ne kötü bir yerleşim yeri ol muştur!/

30  O (müşrik ola)nlar O’nun yolundan (insanları) saptırsınlar diye (bir olan, eşten ve ortaktan münez zeh olan) Allâh’a birtakım (putları) ortaklar tanı mışlardır. (Habîbim!) De ki: “(Sahip olduğunuz imkânlarınızla) çok ça faydalanın (zevk ü safâ içinde sayılı birkaç gün daha eğlenip durun bakalım)! (Bu hal üzere devam ederseniz) gerçekten de varışınız ancak o ateşedir!”

31  (Rasûlüm!) O iman etmiş olan kullarıma de ki: “O (farz olan) namaz(lar)ı hakkıyla kılsınlar ve kendisinde ne bir alış-veriş, ne de bir dostluk bulun mayan büyük bir gün gelmeden önce, onlara rızık olarak vermiş olduğumuz şeylerden (nâfile bağışlar da) gizlice ve (farzlarda) açıkça infakta bulunsunlar.

32  Ancak Allâh’tır O (sonsuz hayır ve bereket lere sahip olan) Zât ki; gökleri ve yeri yaratmıştır, gökten bir tür su indirmiş ve onun sebebiyle sizin (yaşamı nızı devam ettirmeniz) için bir rızık olarak (türlü tür lü) ürünler çıkarmıştır. Yine O, Kendi emri (ve dile mesi)yle denizde akıp gitsinler diye gemileri (yapma sanatını size ilham ederek, onları sevk eden rüzgârlar icat ederek ve suya onları kaldırma gücü vererek) sizin için emre âmâde kılmış, ırmakları da sizin (hem içe rek, hem de harklarla ekinlerinizi ve bostanlarınızı su layarak istifâde etmeniz) için müsahhar kılmıştır.

33  O (Rabbiniz), (dünyanın ömrü son buluncaya kadar hiç durmadan sürdürdükleri seyr ü hareketle rinde, aydınlatmalarında, toprakla ra, insanlara ve bit kilere yararlı olmalarında) süreklilik vasfına sahip olan güneş ve ayı sizin hizmetinize vermiş, geceyi ve gündüzü de sizin (istirahatiniz ve geçim temininiz) için (birbirini takip eder şekilde ve dâima gelip gider bir halde yaratarak) emre âmâde kılmıştır.

İbrâhîm Sûresi  258 
Cüz  13
cihanyamaneren