HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْحِجْرِ  ٢٦٦ 
الجزء ١٤

اَلَّذ۪ينَ جَعَلُوا الْقُرْاٰنَ عِض۪ينَ ﴿ ٩١ ﴾ فَوَرَبِّكَ لَنَسْـَٔلَنَّهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ ﴿ ٩٢ ﴾ عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ ﴿ ٩٣ ﴾ فَاصْدَعْ بِمَا تُؤْمَرُ وَاَعْرِضْ عَنِ الْمُشْرِك۪ينَ ﴿ ٩٤ ﴾ اِنَّا كَفَيْنَاكَ الْمُسْتَهْزِء۪ينَۙ ﴿ ٩٥ ﴾ اَلَّذ۪ينَ يَجْعَلُونَ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهًا اٰخَرَۚ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ ﴿ ٩٦ ﴾ وَلَقَدْ نَعْلَمُ اَنَّكَ يَض۪يقُ صَدْرُكَ بِمَا يَقُولُونَۙ ﴿ ٩٧ ﴾ فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَكُنْ مِنَ السَّاجِد۪ينَۙ ﴿ ٩٨ ﴾ وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتّٰى يَأْتِيَكَ الْيَق۪ينُ ﴿ ٩٩ ﴾
سُورَةُالنَّحْلِ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
اَتٰٓى اَمْرُ اللّٰهِ فَلَا تَسْتَعْجِلُوهُۜ سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ ﴿ ١ ﴾ يُنَزِّلُ الْمَلٰٓئِكَةَ بِالرُّوحِ مِنْ اَمْرِه۪ عَلٰى مَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ٓ اَنْ اَنْذِرُٓوا اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنَا۬ فَاتَّقُونِ ﴿ ٢ ﴾ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ بِالْحَقِّۜ تَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ ﴿ ٣ ﴾ خَلَقَ الْاِنْسَانَ مِنْ نُطْفَةٍ فَاِذَا هُوَ خَص۪يمٌ مُب۪ينٌ ﴿ ٤ ﴾ وَالْاَنْعَامَ خَلَقَهَاۚ لَكُمْ ف۪يهَا دِفْءٌ وَمَنَافِعُ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَۖ ﴿ ٥ ﴾ وَلَكُمْ ف۪يهَا جَمَالٌ ح۪ينَ تُر۪يحُونَ وَح۪ينَ تَسْرَحُونَۖ ﴿ ٦ ﴾

سُورَةُالْحِجْرِ  ٢٦٦ 
الجزء ١٤
Hicr Sûresi  266 
Cüz  14

91  O kimseler ki (bir kısmına inanıp bazısını inkâr ederek, kimi âyetlerine “Sihir”, kimine “Uydurma”, ki mine de “Kehânet” vasfı yakıştırarak) Kur’ân’ı parça lara ayırmışlardır!/Kur’ân’ı birtakım yalan ve uy durmaların ta kendisi olarak kabul etmişlerdir!/ Kur’ân’ı birkısım büyülerden ibaret saymışlardır!

92  Rabbine andolsun ki; elbette mutlaka onlara topluca soracağız;

93  (Dünyada) yapmakta bulunmuş oldukları şeylerden!

94  (Habîbim! Tebliğiyle) emrolunmakta bulun duğun (vahiyleri ifade eden) şeyi açıkça dile getir!/(Şe rî’at olarak îzâhına) memur kılındığınşey(i haykır man) sebebiyle (bir cam sürahiyi) çatlatı(p parçalarını ayırı)rcasına (hakla bâtıl arasında) tam bir ayırım yap!/ O müşriklerden de yüz çevir! (Ne sözlerine de ğer ver, ne de yaptıklarına aldır!)

95  (Habîbim!) Muhakkak ki Biz o (seninle) alay edenlere karşı sana kâfî geldik (ve sana eziyet eden beş müşriği aynı günde farklı nedenlerle helâk ettik)!

96  O kimseler ki Allâh ile birlikte başka bir ilâh edinmektedirler. İşte onlar (yaptıkları şirkin kötü âkıbetini) pek yakında bilecekler!

97  Andolsun; elbette Biz bilmekteyiz ki, onların söylemekte oldukları (şirk ve alay dolu) şeylerle gerçekten senin göğsün daralmaktadır!

98  (Bu tür göğüs darlıklarından kurtulmak için) hemen Rabbinin (hakka hidâyet nimetine şükür için, O’nun) hamdiyle birlikte tesbîhte bulun (da, O’nu noksan sıfatlardan uzak tut) ve (namaz kılarak) secde edenlerden ol!

99  Bir de gerçekleşmesi kesin olan o (ölüm denen) şey sana gelinceye kadar (bir an bile gevşeklik etmeksizin) Rabbine ibadet et(meye devam et)!

ONALTINCI SÛRE-İ CELİLE
el-Nahl
SÛRE-İ CELîLESİ

Mekkî (Mekke-i Mükerreme d neminde inmiş)dir. İbni Abbâs (Radıyallâhu anhümâ)`dan rivayet edildiğine göre; sonundaki üç âyet-i kerîme, Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in Uhud’dan dönüşü sırasında Medîne’de inmiştir. 128 ayettir.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle!

1  (Ey kâfirler! Siz kıyâmetin kopmasını ve sizi helâk edecek azapların acele gelmesini talep etmektesiniz ama Benim hükmüm kesinlikle gerçekleşeceği için şimdiden bilin ki;) Allâh’ın emri gelmiştir. Artık onu acele istemeyin! Onların ortak koş makta oldukları şeylerden tesbîh (tenzîh ve arılık) O’na! Zaten O (eş ve ortaktan) dâima pek yüce olmuştur.

2  O, Kendi emri (yerini bulsun) için kullarından (peygamber seçme yi) dilediği kimselere melekleri (öl müş kalpleri dirilten) ruh (mesâbesindeki bir vahiy) ile birlikte indirmektedir ki: “(Ey Benim peygamberlerim!) Gerçek şudur; şüp hesiz Benden başka (ibadete lâyık) hiçbir ilâh yok tur! Öyleyse (şirk koşma hususunda) Benden hakkıy la sakının!” diye (ümmetlerinize) uyarıda bulunun!

3  O, gökleri ve yeri (mükelleflere imtihan mahalli olma gibi üstün bir hikmet ve) hak(lı bir neden) ile yaratmıştır. (Zaten) O, onların ortak koşmakta oldukları şeyler(le herhangi bir hususta iştiraki kabul etmek)den dâima pek yüce olmuştur.

4  O, insanı sâfî azıcık bir sudan (his ve hareketi olmayan bir sıvıdan) yaratmıştır. Sonra (yaratıldığı maddede hiçbir konuşma ve mücadele kabiliyeti bu lunmayan) o (insan) birdenbire; (davasını ispat hususunda) açıklama yapabilen, hasımlarına karşı ken dini çokça müdafaa edebilen biridir./ (Kendisini bir damla sudan yaratan Allâh’ın onu tekrar dirilteceğini inkâr ederek, Rabbine karşı düşmanlıkta) pek açık ve çok büyük bir mücadelecidir./

5  (Koyun, keçi, deve ve sığır gibi) davarlara gelin ce; O onları da yaratmıştır ki, onlarda(n imal edilen yünlü şeylerde) sizin için birçok ısıtıcı (madde) ve (sağılma, binilme, ekin ve sulama işlerinde kullanımları gibi) pek çok faydalar vardır. Onların (etlerinden ve yağlarından yenilmeye elverişli olan) bir bölümünü de yemektesiniz.

6  (Onları) akşamleyin (yaylımdan ahırlarına) geri döndürürken de, sabahleyin (otlaklarına) salıverir ken de sizin için onlarda (sayılan zarûrî ihtiyaçları nız dışında) birçok güzellik bulunmaktadır.

Hicr Sûresi  266 
Cüz  14
cihanyamaneren