v02.01.25 Geliştirme Notları
Nahl Sûresi
267
Cuz 14
7﴿ Ayrıca o (hayva)nlar sizin ağır yüklerinizi öyle (uzak) bir beldeye taşırlar ki, canlar zorlanmadıkça siz (bile yüksüz hâlinizle) oraya ulaşıcı kimseler olamazdınız! Muhakkak sizin Rabbiniz elbette (çok esirgeyen bir) Raûf’tur, (çok acıyan bir) Rahîm’dir. (Bu yüzden böyle büyük nîmetleri üzerinize akıtırcasına sizlere lütfetmiş, zor ve zahmetli nice işleri de sizlere kolay etmiştir.)
8﴿ Atları da, katırları da, eşekleri de siz onlara binesiniz ve (yeryüzüne, özellikle de sâhiplerine) bir süs olsun diye (yaratmıştır). Ayrıca O (Allâh-u Te‘âlâ sizin henüz) bilmez olduğunuz nice şeyleri de (yaratmış ve) sürekli yaratmaktadır.
9﴿ (Deliller ortaya koyarak ve peygamberler gönderip kitaplar indirerek) o dosdoğru yol(u göstermek ve kavuşmak isteyenleri ona eriştirmek) sâdece Allâh’a âittir. Ama o (insanları)n (izledikleri yollar)dan, (bâtıla doğru) meyledici de vardır (ki o da Allâh yolunun dışındaki bütün yollardır). Zâten O (Rabbiniz) murâd etseydi, elbette (hep) birlikte olanlar hâlinde sizi(n hepinizi) hidâyet ederdi. (Fakat tercihlerinizi topluca bu yönde kullanmayacağınızı bildiğinden; arzusunu ve gücünü doğru yolu bulma uğrunda harcayacağını bildiği bir kavmin hidâyetini irâde buyurmuş ve bundan râzı olmuştur. Doğru seçim yapmayacağını bildiği diğer bir toplum hakkında ise, râzı olmadığı hâlde imtihan hikmetine binâen sapıtmalarını murâd etmiştir.) Allâh-u Te‘âlâ’nın irâde ve meşîeti hakkında geniş mâlûmât için bkz: el-En‘âm Sûresi:149. Ayrıca bkz: Rûhu’l-Furkān Tefsîri, 12/239-251
10﴿ Ancak O (Allâh-u Te‘âlâ), öyle (kudretli) bir Zâttır ki; gökten bir su indirmiştir de, onun (birçok menfaatleri vardır, özellikle) bir kısmı sizin (ve hayvanlarınızın faydalanması) için bir içecektir. Kendisinde (hayvan) otarmakta olduğunuz bitkiler de onun sebebiyle (yetişmekte)dir.
11﴿ O (Allâh-u Te‘âlâ), o (gökte)n (indirmiş olduğu suy)un sebebiyle sizin için (türlü türlü) ekinler, zeytinler, hurmalar, üzümler ve (tamâmı ancak cennette bulunacak) her türlü ürünlerden bâzısını bitirmektedir. İşte sana! Şüphesiz ki bunda bir toplum için elbette (yaratıcının varlığına, birliğine, sonsuz gücüne ve üstün hikmetine açıkça delâlet eden) çok büyük bir âyet vardır ki onlar tefekkür etmekte (ve ibret alma niyetiyle delilleri düşünmekte)dirler. Müfessirlerin beyânı vechile; toprağa düşen tohum ve çekirdeğin, kendisine ulaşarak içine işleyen bir nem sebebiyle aşağı kısmı yarılıp, ondan çıkan köklerin yerde yayılmasında ve üst kısmından çıkan filizlerden; şekilleri, renkleri, kokuları vesâir birçok özellikleri farklı farklı olan yaprakların, çiçeklerin, meyvelerin ve ürünlerin yetişmesinde, bunları yoktan vâr eden Zâtın, mükemmel bir ilim, kudret ve hikmete sâhip tek bir İlâh olduğuna dâir elbette çok büyük deliller vardır.
12﴿ Yine O (Allâh-u Te‘âlâ), geceyi ve gündüzü, güneşi ve ayı (akıllı varlıklar gibi) sizin için emre âmâde kılmıştır. (Bu yüzden onlar sizin uykunuz ve istirahatiniz için, ayrıca zirâat ve hayvan otarma gibi faydanıza olan işlere çalışabilmeniz için peş peşe gelip giderler. Güneş ve ay da, yörüngelerindeki seyr-ü hareketleri ve aydınlatmalarıyla, bitkileri ve ekinleri büyütmekte, ayrıca ürünlerin yetişmesine ve renklenmesine tesir etmektedirler.) Yıldızlar da O’nun emri (ve irâdesi) ile (hizmete) boyun eğdirilmişlerdir. (Bu nedenle de kendilerinden istenen hiçbir vazîfeyi eksik etmeksizin, hepsi de Allâh-u Te‘âlâ’nın irâde buyurduğu şekilde, yaratıldıkları gâyeye sürekli hizmet etmektedirler.) İşte sana! Muhakkak ki bunda bir kavim için elbette pek çok ve çok büyük âyetler (ve apaçık deliller) vardır ki onlar (aşırı zekâya ve ince düşünmeye ihtiyaç olmaksızın, sâde bir akılla bile hakîkatleri) anlamaktadırlar.
13﴿ Türleri/renkleri/ ihtilâf edici (ve farklı farklı) olarak, yerde sizin için yaratıp yaydığı (hayvanlar, insanlar, bitkiler ve mâdenler gibi) şeyleri de (sizin için hizmete âmâde kıldı). İşte sana! Muhakkak ki bunda bir kavim için elbette çok büyük bir âyet vardır ki onlar iyice düşünmekte (ve bu tezekkür sâyesinde, bu işlere Kādir olan Zâta hiçbir hususta hiçbir şeyin benzeyemeyeceğini kavrayabilmekte)dirler.
14﴿ Yine ancak O (Allâh-u Te‘âlâ), öyle (kudretli) bir Zâttır ki; kendisinden (avlanarak) taptâze bir et yiyesiniz ve (inci ve mercan gibi) kendilerini (takı olarak) giyinebileceğiniz süs eşyâsını ondan çıkarasınız diye denizi (sizin için) hizmete âmâde kılmıştır. (Ey insan!) Sen gemileri onun içerisinde yara yara akıp giderlerken görürsün. Tâ ki böylece siz O (Allâh-u Sübhânehû)nun bol rızkından (nasîbinizi) aray(ıp bul)asınız, bir de siz (İslâm’a girip Allâh’a ibâdet ederek, mazhar olduğunuz nîmetlerin sâhibine) şükredesiniz.
سُورَةُ النَّحْلِ
الجزء ١٤
٢٦٧
وَتَحْمِلُ اَثْقَالَكُمْ اِلٰى بَلَدٍ لَمْ تَكُونُوا بَالِغ۪يهِ اِلَّا بِشِقِّ الْاَنْفُسِۜ اِنَّ رَبَّكُمْ لَرَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌۙ ﴿٧
وَالْخَيْلَ وَالْبِغَالَ وَالْحَم۪يرَ لِتَرْكَبُوهَا وَز۪ينَةًۜ وَيَخْلُقُ مَا لَا تَعْلَمُونَ ﴿٨
وَعَلَى اللّٰهِ قَصْدُ السَّب۪يلِ وَمِنْهَا جَٓائِرٌۜ وَلَوْ شَٓاءَ لَهَدٰيكُمْ اَجْمَع۪ينَ۟ ﴿٩
هُوَ الَّذ۪ٓي اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً لَكُمْ مِنْهُ شَرَابٌ وَمِنْهُ شَجَرٌ ف۪يهِ تُس۪يمُونَ ﴿١٠
يُنْبِتُ لَكُمْ بِهِ الزَّرْعَ وَالزَّيْتُونَ وَالنَّخ۪يلَ وَالْاَعْنَابَ وَمِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ ﴿١١
وَسَخَّرَ لَكُمُ الَّيْلَ وَالنَّهَارَۙ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَۜ وَالنُّجُومُ مُسَخَّرَاتٌ بِاَمْرِه۪ۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَۙ ﴿١٢
وَمَا ذَرَاَ لَكُمْ فِي الْاَرْضِ مُخْتَلِفًا اَلْوَانُهُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَذَّكَّرُونَ ﴿١٣
وَهُوَ الَّذ۪ي سَخَّرَ الْبَحْرَ لِتَأْكُلُوا مِنْهُ لَحْمًا طَرِيًّا وَتَسْتَخْرِجُوا مِنْهُ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَاۚ وَتَرَى الْفُلْكَ مَوَاخِرَ ف۪يهِ وَلِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِه۪ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ ﴿١٤
Nahl Sûresi
267
Cuz 14
وَتَحْمِلُ اَثْقَالَكُمْ اِلٰى بَلَدٍ لَمْ تَكُونُوا بَالِغ۪يهِ اِلَّا بِشِقِّ الْاَنْفُسِۜ اِنَّ رَبَّكُمْ لَرَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌۙ ﴿٧
7﴿ Ayrıca o (hayva)nlar sizin ağır yüklerinizi öyle (uzak) bir beldeye taşırlar ki, canlar zorlanmadıkça siz (bile yüksüz hâlinizle) oraya ulaşıcı kimseler olamazdınız! Muhakkak sizin Rabbiniz elbette (çok esirgeyen bir) Raûf’tur, (çok acıyan bir) Rahîm’dir. (Bu yüzden böyle büyük nîmetleri üzerinize akıtırcasına sizlere lütfetmiş, zor ve zahmetli nice işleri de sizlere kolay etmiştir.)
وَالْخَيْلَ وَالْبِغَالَ وَالْحَم۪يرَ لِتَرْكَبُوهَا وَز۪ينَةًۜ وَيَخْلُقُ مَا لَا تَعْلَمُونَ ﴿٨
8﴿ Atları da, katırları da, eşekleri de siz onlara binesiniz ve (yeryüzüne, özellikle de sâhiplerine) bir süs olsun diye (yaratmıştır). Ayrıca O (Allâh-u Te‘âlâ sizin henüz) bilmez olduğunuz nice şeyleri de (yaratmış ve) sürekli yaratmaktadır.
وَعَلَى اللّٰهِ قَصْدُ السَّب۪يلِ وَمِنْهَا جَٓائِرٌۜ وَلَوْ شَٓاءَ لَهَدٰيكُمْ اَجْمَع۪ينَ۟ ﴿٩
9﴿ (Deliller ortaya koyarak ve peygamberler gönderip kitaplar indirerek) o dosdoğru yol(u göstermek ve kavuşmak isteyenleri ona eriştirmek) sâdece Allâh’a âittir. Ama o (insanları)n (izledikleri yollar)dan, (bâtıla doğru) meyledici de vardır (ki o da Allâh yolunun dışındaki bütün yollardır). Zâten O (Rabbiniz) murâd etseydi, elbette (hep) birlikte olanlar hâlinde sizi(n hepinizi) hidâyet ederdi. (Fakat tercihlerinizi topluca bu yönde kullanmayacağınızı bildiğinden; arzusunu ve gücünü doğru yolu bulma uğrunda harcayacağını bildiği bir kavmin hidâyetini irâde buyurmuş ve bundan râzı olmuştur. Doğru seçim yapmayacağını bildiği diğer bir toplum hakkında ise, râzı olmadığı hâlde imtihan hikmetine binâen sapıtmalarını murâd etmiştir.) Allâh-u Te‘âlâ’nın irâde ve meşîeti hakkında geniş mâlûmât için bkz: el-En‘âm Sûresi:149. Ayrıca bkz: Rûhu’l-Furkān Tefsîri, 12/239-251
هُوَ الَّذ۪ٓي اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً لَكُمْ مِنْهُ شَرَابٌ وَمِنْهُ شَجَرٌ ف۪يهِ تُس۪يمُونَ ﴿١٠
10﴿ Ancak O (Allâh-u Te‘âlâ), öyle (kudretli) bir Zâttır ki; gökten bir su indirmiştir de, onun (birçok menfaatleri vardır, özellikle) bir kısmı sizin (ve hayvanlarınızın faydalanması) için bir içecektir. Kendisinde (hayvan) otarmakta olduğunuz bitkiler de onun sebebiyle (yetişmekte)dir.
يُنْبِتُ لَكُمْ بِهِ الزَّرْعَ وَالزَّيْتُونَ وَالنَّخ۪يلَ وَالْاَعْنَابَ وَمِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ ﴿١١
11﴿ O (Allâh-u Te‘âlâ), o (gökte)n (indirmiş olduğu suy)un sebebiyle sizin için (türlü türlü) ekinler, zeytinler, hurmalar, üzümler ve (tamâmı ancak cennette bulunacak) her türlü ürünlerden bâzısını bitirmektedir. İşte sana! Şüphesiz ki bunda bir toplum için elbette (yaratıcının varlığına, birliğine, sonsuz gücüne ve üstün hikmetine açıkça delâlet eden) çok büyük bir âyet vardır ki onlar tefekkür etmekte (ve ibret alma niyetiyle delilleri düşünmekte)dirler. Müfessirlerin beyânı vechile; toprağa düşen tohum ve çekirdeğin, kendisine ulaşarak içine işleyen bir nem sebebiyle aşağı kısmı yarılıp, ondan çıkan köklerin yerde yayılmasında ve üst kısmından çıkan filizlerden; şekilleri, renkleri, kokuları vesâir birçok özellikleri farklı farklı olan yaprakların, çiçeklerin, meyvelerin ve ürünlerin yetişmesinde, bunları yoktan vâr eden Zâtın, mükemmel bir ilim, kudret ve hikmete sâhip tek bir İlâh olduğuna dâir elbette çok büyük deliller vardır.
وَسَخَّرَ لَكُمُ الَّيْلَ وَالنَّهَارَۙ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَۜ وَالنُّجُومُ مُسَخَّرَاتٌ بِاَمْرِه۪ۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَۙ ﴿١٢
12﴿ Yine O (Allâh-u Te‘âlâ), geceyi ve gündüzü, güneşi ve ayı (akıllı varlıklar gibi) sizin için emre âmâde kılmıştır. (Bu yüzden onlar sizin uykunuz ve istirahatiniz için, ayrıca zirâat ve hayvan otarma gibi faydanıza olan işlere çalışabilmeniz için peş peşe gelip giderler. Güneş ve ay da, yörüngelerindeki seyr-ü hareketleri ve aydınlatmalarıyla, bitkileri ve ekinleri büyütmekte, ayrıca ürünlerin yetişmesine ve renklenmesine tesir etmektedirler.) Yıldızlar da O’nun emri (ve irâdesi) ile (hizmete) boyun eğdirilmişlerdir. (Bu nedenle de kendilerinden istenen hiçbir vazîfeyi eksik etmeksizin, hepsi de Allâh-u Te‘âlâ’nın irâde buyurduğu şekilde, yaratıldıkları gâyeye sürekli hizmet etmektedirler.) İşte sana! Muhakkak ki bunda bir kavim için elbette pek çok ve çok büyük âyetler (ve apaçık deliller) vardır ki onlar (aşırı zekâya ve ince düşünmeye ihtiyaç olmaksızın, sâde bir akılla bile hakîkatleri) anlamaktadırlar.
وَمَا ذَرَاَ لَكُمْ فِي الْاَرْضِ مُخْتَلِفًا اَلْوَانُهُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لِقَوْمٍ يَذَّكَّرُونَ ﴿١٣
13﴿ Türleri/renkleri/ ihtilâf edici (ve farklı farklı) olarak, yerde sizin için yaratıp yaydığı (hayvanlar, insanlar, bitkiler ve mâdenler gibi) şeyleri de (sizin için hizmete âmâde kıldı). İşte sana! Muhakkak ki bunda bir kavim için elbette çok büyük bir âyet vardır ki onlar iyice düşünmekte (ve bu tezekkür sâyesinde, bu işlere Kādir olan Zâta hiçbir hususta hiçbir şeyin benzeyemeyeceğini kavrayabilmekte)dirler.
وَهُوَ الَّذ۪ي سَخَّرَ الْبَحْرَ لِتَأْكُلُوا مِنْهُ لَحْمًا طَرِيًّا وَتَسْتَخْرِجُوا مِنْهُ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَاۚ وَتَرَى الْفُلْكَ مَوَاخِرَ ف۪يهِ وَلِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِه۪ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ ﴿١٤
14﴿ Yine ancak O (Allâh-u Te‘âlâ), öyle (kudretli) bir Zâttır ki; kendisinden (avlanarak) taptâze bir et yiyesiniz ve (inci ve mercan gibi) kendilerini (takı olarak) giyinebileceğiniz süs eşyâsını ondan çıkarasınız diye denizi (sizin için) hizmete âmâde kılmıştır. (Ey insan!) Sen gemileri onun içerisinde yara yara akıp giderlerken görürsün. Tâ ki böylece siz O (Allâh-u Sübhânehû)nun bol rızkından (nasîbinizi) aray(ıp bul)asınız, bir de siz (İslâm’a girip Allâh’a ibâdet ederek, mazhar olduğunuz nîmetlerin sâhibine) şükredesiniz.