v02.01.25 Geliştirme Notları
Nahl Sûresi
269
Cuz 14
27﴿ (Allâh-u Te‘âlâ İslâm aleyhine gizli faaliyetler içerisine giren kimseleri dünyâda peşînen cezâlandırdıktan) sonra özellikle kıyâmet günü onları (mahşerde toplayıp) rezîl(-ü rüsvâ) edecek ve: “Kendileri(nin ilâhlıkları) hakkında (peygamberler ve etbâ‘ıyla) sürekli çekişmekte olduğunuz o Benim ortaklarım (zannederek taptığınız putlar) nerede(ler, niçin bugün size yardıma gelemiyorlar)?!” buyuracaktır. (İşte o zaman mahşerde bulunan peygamberler ve tevhîd delillerine dâir) kendilerine ilim verilmiş olan o kimseler dedi ki: “Bugündeki tüm rezillikler ve (azap cinsinden) bütün kötü şeyler hiç şüphesiz ki (Allâh’ı, O’nun âyetlerini ve peygamberlerini inkâr eden) o kâfirler üzerinde (yerleşmiş)dir.”
28﴿ (Kıyâmet günü bütün rezillikler ve kötü azaplar) o kimselerin üzerinde (yerleşecek)dir ki (şirk koşarak) nefislerine zulmedici şahıslar hâlindeyken melekler onları vefât ettirmektedir, işte (o vakit) onlar: “Biz (hayâtımız boyunca) hiçbir kötülük yapmamaktaydık” diye tam bir teslimiyet (hâli) ortaya koydular. (O zaman canlarını alan melekler tarafından kendilerine şöyle denilecektir:) “Hayır! (Siz dediğiniz gibi, kötülük yapmayan insanlar değildiniz.) Şüphesiz ki Allâh sizin sürekli yapmakta olduğunuz şeyleri (hakkıyla bilen ve gereken cezâyı verecek olan bir) Alîm’dir.
29﴿ Siz içerisinde ebedî kalıcı kimseler olarak cehennemin kapılarından (kendinize ayrılan derekeye) hemen girin. Artık (tevhîd inancını kabullenmekten) çokça kibirlenen o kimselerin ikāmetgâhı (olan cehennem) gerçekten ne kötü olmuştur!”
30﴿ (Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in peygamberliğini haber alarak tâ uzaklardan onu araştırmak için gelen yolcular tarafından, Mekke’de bulunup da şirkten ve isyandan hakkıyla sakınarak) takvâ sâhibi olmuş o kimselere: “Rabbiniz (Muhammed’e) hangi şeyleri indirdi?” denildi(ğin)de ise onlar: “Büyük bir hayrı (indirdi)” dediler. (Îmân kelimesi olan kelime-i şehâdet ve kelime-i tevhîd gibi zikirleri tekrâr etme ve insanlara İslâm’ı tanıtıp sevdirme gibi) güzel ameller işlemiş bulunan o kimseler için, işte bu dünyâda (mükâfât olarak yardımlar, fetihler ve Allâh-u Te‘âlâ’nın medh-ü senâları gibi) çok güzel şeyler vardır. Hele (bir de) âhiret yurdu(nda karşılaşacakları sonsuz mükâfatlar) elbette (dünyâda elde ettiklerine nispetle) çok hayırlıdır. Gerçekten de o takvâ sâhiplerinin yurdu (olan cennet) ne güzel olmuştur! Rivâyete göre; Arap kabîleleri hac mevsimi günlerinde Mekke’ye birtakım elçiler göndererek Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)-in durumunu araştırıyorlardı. Gelen elçi Hıcr Sûresi’nin 90. âyet-i kerîmesinde geçen kâfirlere rastlarsa, bu sûrenin 24. âyet-i kerîmesinde zikredildiği şekliyle “Kur’ân’ın öncekilerin uydurması olduğu” gibi kötü cevaplarla karşılaşıyordu. Müminlere rastladığında ise bu âyet-i kerîmede beyân edilen cevapla aydınlanıyordu. (el-Beyzâvî)
31﴿ (Köşklerinin ve ağaçlarının) altlarından sürekli nehirler akmakta olan o Adn cennetleri ki; o (takvâ sâhibi ola)nlar oraya (hiç çıkmamak üzere) gireceklerdir. Dilemekte oldukları şeyler onlar için sâdece orada mevcuttur. (Zîrâ insan isteklerinin tamâmını cennetten başka hiçbir yerde temin edemez! Ey mümin!) İşte sana! Allâh takvâ sâhibi kimseleri böyle (sonsuz nîmetlerle) mükâfatlandıracaktır.
32﴿ (Allâh-u Te‘âlâ) o kimseleri (mükâfatlandıracaktır) ki (şirkten ve günahlardan sakınarak) tertemiz olmuş kimseler hâlinde melekler onları vefât ettirmektedir, işte o (zaman ölüm meleği ve ona yardımcı ola)nlar: “(Ey Allâh’ın dostları!) Selâm sizin üzerinize olsun! (Artık bu andan sonra istenmedik hiçbir şey sizlere ulaşmayacaktır.) Sürekli yapmakta bulunmuş olduğunuz (zikirler ve ibâdetler gibi güzel) şeyler vesîlesiyle (buyurun) girin o (vaad olunduğunuz Adn) cennet(lerin)e” diyeceklerdir. Rivâyete göre; mümin bir kul öleceği zaman melek kendisine gelerek: “Ey Allâh’ın velîsi! Selâm olsun sana. Allâh sana selâm ediyor” der ve onu cennetle müjdeler. Cennete girerken de kendilerine âyet-i kerîmenin sonunda geçen sözler söylenecektir. (en-Nesefî)
33﴿ O (kâfir ola)nlar (inkârda ısrâr ettiklerine göre, canlarını alacak) o meleklerin ya da senin Rabbinin (kıyâmetin kopmasıyla ilgili) emrinin kendilerine gelmesinden başka bir şey beklemiyorlar. (Habîbim!) İşte sana! Onlardan öncekiler de böyle (şirk ve inkâr gibi günahlar) yapmıştı. Ama Allâh onlara (hak ettikleri cezâyı isâbet ettirmekle) zulmetmedi, lâkin onlar (inkâr ve isyanlar işleyerek) sâdece kendilerine zulmetmekte oldular.
34﴿ Nihâyet yapmış oldukları o kötü işler(in fecî cezâları) onlara ulaştı da, kendisi(nin ne zaman geleceği)yle sürekli alay etmekte oldukları o (azap dolu) şeyler kendilerini kuşattı.
سُورَةُ النَّحْلِ
الجزء ١٤
٢٦٩
ثُمَّ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ يُخْز۪يهِمْ وَيَقُولُ اَيْنَ شُرَكَٓاءِيَ الَّذ۪ينَ كُنْتُمْ تُشَٓاقُّونَ ف۪يهِمْۜ قَالَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَ اِنَّ الْخِزْيَ الْيَوْمَ وَالسُّٓوءَ عَلَى الْكَافِر۪ينَۙ ﴿٢٧
اَلَّذ۪ينَ تَتَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ ظَالِم۪ٓي اَنْفُسِهِمْۖ فَاَلْقَوُا السَّلَمَ مَا كُنَّا نَعْمَلُ مِنْ سُٓوءٍۜ بَلٰٓى اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿٢٨
فَادْخُلُٓوا اَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ فَلَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّر۪ينَ ﴿٢٩
وَق۪يلَ لِلَّذ۪ينَ اتَّقَوْا مَاذَٓا اَنْزَلَ رَبُّكُمْۜ قَالُوا خَيْرًاۜ لِلَّذ۪ينَ اَحْسَنُوا ف۪ي هٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌۜ وَلَدَارُ الْاٰخِرَةِ خَيْرٌۜ وَلَنِعْمَ دَارُ الْمُتَّق۪ينَۙ ﴿٣٠
جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ لَهُمْ ف۪يهَا مَا يَشَٓاؤُ۫نَۜ كَذٰلِكَ يَجْزِي اللّٰهُ الْمُتَّق۪ينَۙ ﴿٣١
اَلَّذ۪ينَ تَتَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ طَيِّب۪ينَۙ يَقُولُونَ سَلَامٌ عَلَيْكُمُۙ ادْخُلُوا الْجَنَّةَ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿٣٢
هَلْ يَنْظُرُونَ اِلَّٓا اَنْ تَأْتِيَهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ اَوْ يَأْتِيَ اَمْرُ رَبِّكَۜ كَذٰلِكَ فَعَلَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ وَمَا ظَلَمَهُمُ اللّٰهُ وَلٰكِنْ كَانُٓوا اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ ﴿٣٣
فَاَصَابَهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا عَمِلُوا وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ۟ ﴿٣٤
Nahl Sûresi
269
Cuz 14
ثُمَّ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ يُخْز۪يهِمْ وَيَقُولُ اَيْنَ شُرَكَٓاءِيَ الَّذ۪ينَ كُنْتُمْ تُشَٓاقُّونَ ف۪يهِمْۜ قَالَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَ اِنَّ الْخِزْيَ الْيَوْمَ وَالسُّٓوءَ عَلَى الْكَافِر۪ينَۙ ﴿٢٧
27﴿ (Allâh-u Te‘âlâ İslâm aleyhine gizli faaliyetler içerisine giren kimseleri dünyâda peşînen cezâlandırdıktan) sonra özellikle kıyâmet günü onları (mahşerde toplayıp) rezîl(-ü rüsvâ) edecek ve: “Kendileri(nin ilâhlıkları) hakkında (peygamberler ve etbâ‘ıyla) sürekli çekişmekte olduğunuz o Benim ortaklarım (zannederek taptığınız putlar) nerede(ler, niçin bugün size yardıma gelemiyorlar)?!” buyuracaktır. (İşte o zaman mahşerde bulunan peygamberler ve tevhîd delillerine dâir) kendilerine ilim verilmiş olan o kimseler dedi ki: “Bugündeki tüm rezillikler ve (azap cinsinden) bütün kötü şeyler hiç şüphesiz ki (Allâh’ı, O’nun âyetlerini ve peygamberlerini inkâr eden) o kâfirler üzerinde (yerleşmiş)dir.”
اَلَّذ۪ينَ تَتَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ ظَالِم۪ٓي اَنْفُسِهِمْۖ فَاَلْقَوُا السَّلَمَ مَا كُنَّا نَعْمَلُ مِنْ سُٓوءٍۜ بَلٰٓى اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿٢٨
28﴿ (Kıyâmet günü bütün rezillikler ve kötü azaplar) o kimselerin üzerinde (yerleşecek)dir ki (şirk koşarak) nefislerine zulmedici şahıslar hâlindeyken melekler onları vefât ettirmektedir, işte (o vakit) onlar: “Biz (hayâtımız boyunca) hiçbir kötülük yapmamaktaydık” diye tam bir teslimiyet (hâli) ortaya koydular. (O zaman canlarını alan melekler tarafından kendilerine şöyle denilecektir:) “Hayır! (Siz dediğiniz gibi, kötülük yapmayan insanlar değildiniz.) Şüphesiz ki Allâh sizin sürekli yapmakta olduğunuz şeyleri (hakkıyla bilen ve gereken cezâyı verecek olan bir) Alîm’dir.
فَادْخُلُٓوا اَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ فَلَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّر۪ينَ ﴿٢٩
29﴿ Siz içerisinde ebedî kalıcı kimseler olarak cehennemin kapılarından (kendinize ayrılan derekeye) hemen girin. Artık (tevhîd inancını kabullenmekten) çokça kibirlenen o kimselerin ikāmetgâhı (olan cehennem) gerçekten ne kötü olmuştur!”
وَق۪يلَ لِلَّذ۪ينَ اتَّقَوْا مَاذَٓا اَنْزَلَ رَبُّكُمْۜ قَالُوا خَيْرًاۜ لِلَّذ۪ينَ اَحْسَنُوا ف۪ي هٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌۜ وَلَدَارُ الْاٰخِرَةِ خَيْرٌۜ وَلَنِعْمَ دَارُ الْمُتَّق۪ينَۙ ﴿٣٠
30﴿ (Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in peygamberliğini haber alarak tâ uzaklardan onu araştırmak için gelen yolcular tarafından, Mekke’de bulunup da şirkten ve isyandan hakkıyla sakınarak) takvâ sâhibi olmuş o kimselere: “Rabbiniz (Muhammed’e) hangi şeyleri indirdi?” denildi(ğin)de ise onlar: “Büyük bir hayrı (indirdi)” dediler. (Îmân kelimesi olan kelime-i şehâdet ve kelime-i tevhîd gibi zikirleri tekrâr etme ve insanlara İslâm’ı tanıtıp sevdirme gibi) güzel ameller işlemiş bulunan o kimseler için, işte bu dünyâda (mükâfât olarak yardımlar, fetihler ve Allâh-u Te‘âlâ’nın medh-ü senâları gibi) çok güzel şeyler vardır. Hele (bir de) âhiret yurdu(nda karşılaşacakları sonsuz mükâfatlar) elbette (dünyâda elde ettiklerine nispetle) çok hayırlıdır. Gerçekten de o takvâ sâhiplerinin yurdu (olan cennet) ne güzel olmuştur! Rivâyete göre; Arap kabîleleri hac mevsimi günlerinde Mekke’ye birtakım elçiler göndererek Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)-in durumunu araştırıyorlardı. Gelen elçi Hıcr Sûresi’nin 90. âyet-i kerîmesinde geçen kâfirlere rastlarsa, bu sûrenin 24. âyet-i kerîmesinde zikredildiği şekliyle “Kur’ân’ın öncekilerin uydurması olduğu” gibi kötü cevaplarla karşılaşıyordu. Müminlere rastladığında ise bu âyet-i kerîmede beyân edilen cevapla aydınlanıyordu. (el-Beyzâvî)
جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ لَهُمْ ف۪يهَا مَا يَشَٓاؤُ۫نَۜ كَذٰلِكَ يَجْزِي اللّٰهُ الْمُتَّق۪ينَۙ ﴿٣١
31﴿ (Köşklerinin ve ağaçlarının) altlarından sürekli nehirler akmakta olan o Adn cennetleri ki; o (takvâ sâhibi ola)nlar oraya (hiç çıkmamak üzere) gireceklerdir. Dilemekte oldukları şeyler onlar için sâdece orada mevcuttur. (Zîrâ insan isteklerinin tamâmını cennetten başka hiçbir yerde temin edemez! Ey mümin!) İşte sana! Allâh takvâ sâhibi kimseleri böyle (sonsuz nîmetlerle) mükâfatlandıracaktır.
اَلَّذ۪ينَ تَتَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ طَيِّب۪ينَۙ يَقُولُونَ سَلَامٌ عَلَيْكُمُۙ ادْخُلُوا الْجَنَّةَ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿٣٢
32﴿ (Allâh-u Te‘âlâ) o kimseleri (mükâfatlandıracaktır) ki (şirkten ve günahlardan sakınarak) tertemiz olmuş kimseler hâlinde melekler onları vefât ettirmektedir, işte o (zaman ölüm meleği ve ona yardımcı ola)nlar: “(Ey Allâh’ın dostları!) Selâm sizin üzerinize olsun! (Artık bu andan sonra istenmedik hiçbir şey sizlere ulaşmayacaktır.) Sürekli yapmakta bulunmuş olduğunuz (zikirler ve ibâdetler gibi güzel) şeyler vesîlesiyle (buyurun) girin o (vaad olunduğunuz Adn) cennet(lerin)e” diyeceklerdir. Rivâyete göre; mümin bir kul öleceği zaman melek kendisine gelerek: “Ey Allâh’ın velîsi! Selâm olsun sana. Allâh sana selâm ediyor” der ve onu cennetle müjdeler. Cennete girerken de kendilerine âyet-i kerîmenin sonunda geçen sözler söylenecektir. (en-Nesefî)
هَلْ يَنْظُرُونَ اِلَّٓا اَنْ تَأْتِيَهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ اَوْ يَأْتِيَ اَمْرُ رَبِّكَۜ كَذٰلِكَ فَعَلَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ وَمَا ظَلَمَهُمُ اللّٰهُ وَلٰكِنْ كَانُٓوا اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ ﴿٣٣
33﴿ O (kâfir ola)nlar (inkârda ısrâr ettiklerine göre, canlarını alacak) o meleklerin ya da senin Rabbinin (kıyâmetin kopmasıyla ilgili) emrinin kendilerine gelmesinden başka bir şey beklemiyorlar. (Habîbim!) İşte sana! Onlardan öncekiler de böyle (şirk ve inkâr gibi günahlar) yapmıştı. Ama Allâh onlara (hak ettikleri cezâyı isâbet ettirmekle) zulmetmedi, lâkin onlar (inkâr ve isyanlar işleyerek) sâdece kendilerine zulmetmekte oldular.
فَاَصَابَهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا عَمِلُوا وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ۟ ﴿٣٤
34﴿ Nihâyet yapmış oldukları o kötü işler(in fecî cezâları) onlara ulaştı da, kendisi(nin ne zaman geleceği)yle sürekli alay etmekte oldukları o (azap dolu) şeyler kendilerini kuşattı.