v02.01.25 Geliştirme Notları
Nahl Sûresi
280
Cuz 14
119﴿ (Habîbim!) Sonra şüphesiz senin Rabbin, (câhiliyet devrindeki tarafgirlikler gibi, cinâyetlere sevk eden düşüncesizlikler ve Allâh-u Te‘âlâ’nın azâbına dâir) bir cehâlet yüzünden (kâfirlik ve günahlar gibi) kötü şeyleri işlemiş olan kimseler için; işte sana! Sonra da bun(ca suç)un ardından kendileri tevbe etmiş ve (tevbelerinde sebât ederek) sâlih amel işlemiş /düzgün hâle girmiş/ olanlar için, gerçekten de senin Rabbin; onlar(ın yapmış olduğu tevbe-i nasûh)-dan sonra elbette (tevbe edip îmân edenleri çokça bağışlayan bir) Ğafûr’dur, (kullarına son derece acıdığı için, amellerine mükâfat verecek olan bir) Rahîm’dir.
120﴿ Şüphesiz ki İbrâhîm Allâh’a dâimâ itâat eden ve (bâtıllara yanaşmayıp, haktan ayrılmayarak) hanîf olan (ancak kalabalık bir ümmet fertlerinde ayrı ayrı bulunması düşünülebilecek olan birçok üstün vasıflara sâhip olması münâsebetiyle de tek başına) tam bir ümmet /(gidişâtına uyulacak ve faydalanmak için peşine gidilecek) bir imam/ idi. Zâten o, (hiçbir zaman herhangi bir hususta Allâh’a ortak koşan) müşriklerden olmamıştı.
121﴿ (İbrâhîm (Aleyhisselâm)) O (Allâh-u Sübhânehû)-nun nîmetlerine şükredici biri idi! O onu (peygamberlik makāmına) seçmişti ve (Allâh-u Te‘âlâ’ya kavuşturan İslâm dîni gibi) dosdoğru bir yola kendisini eriştirmişti.
122﴿ Ayrıca (“Sonra gelecekler arasında beni iyilikle yâd ettir” şeklindeki duâsına icâbeten) Biz ona dünyâda (peygamberlik, kıymetli zürriyet, hayra harcayacak çok mal, bolluk ve ibâdetle geçirilen uzun ömür gibi nice) güzel şeyler vermiştik. (“Beni sâlihlere kat” duâsının kabûlünün bir eseri olarak da) şüphesiz ki o, âhirette de mutlaka sâlih(lerin en yüksek mertebesinde bulunan peygamber)lerdendir.
123﴿ (Habîbim!) Sonra (İbrâhîm (Aleyhisselâm)a en büyük şerefi bahşetmek üzere) Biz sana: “(Bâtıllara yanaşmayıp, haktan ayrılmayan) bir hanîf olan İbrâhîm’in milletine (ve dînine) hakkıyla tâbi ol(arak yumuşaklık üzere tekrar tekrar deliller açıklayıp herkese anlayacağı dilde konuşma üsûlüne riâyet ederek insanları tevhîd inancına dâvet et)! O (hiçbir zaman) müşriklerden de olmamıştır” diye vahyettik.
124﴿ Cumartesi (günü avlanma yasağına riâyet vesâir çalışmalar bırakılıp sâdece ibâdetle geçirilerek ona tâzim edilmesi), ancak (kendilerine cumâ gününde ibâdeti emreden peygamberlerine karşı gelip, cumartesi gününü tercih ederek) kendisi hakkında ihtilâf etmiş olan o (Yahûdî) kimseler üzerine farz kılınmıştı. Ama muhakkak ki senin Rabbin, özellikle kendisi hakkında sürekli ihtilâf etmekte oldukları şeyler husûsunda elbette kıyâmet günü onlar arasında (adâletli bir şekilde) hüküm verecektir.
125﴿ (Habîbim! Şüpheleri gideren kesin deliller ve insan bünyesinde çok etki yapan dosdoğru sözlerden derlenmiş bir) hikmetle ve (faydalı ibretlerle, iknâ edici hitaplar içeren) güzel öğüt(ler)le (insanları) Rabbinin yoluna dâvet et, bir de onlar(ın inatçılarıy)la (tartışırken) kendisi en güzel olan o (yumuşak konuşma, en kolay yolu seçme, herkesçe meşhur olan bâzı önsözlerle öfkelerini söndürme) sûret(iy)le mücâdele et. Muhakkak senin Rabbin; ancak O, Kendi yolundan sapmış bulunanı hakkıyla bilendir. Yine O, hidâyet sâhiplerini hakkıyla bilendir! (Dolayısıyla senin vazîfen sâdece dâvet ve tebliğdir. Hidâyet ve dalâleti yaratmak ve karşılıklarını vermek ise sana âit değildir.)
126﴿ Ayrıca siz (Hamza (Radıyallâhu Anh)ın parça parça edilerek şehit edilişine son derece üzülüp, onun her bir parçasına karşılık müşriklerden bir kişiye aynı işkenceyi yapmaya niyetlendiniz ama) eğer cezâ verecekseniz, kendisi size yapılmış olan işkencenin misliyle cezâ verin. Ama andolsun ki; (bunu da yapmayıp) sabrederseniz, elbette o (sabırlı davranış), sabredenler için (intikam almaya nispetle) çok hayırlıdır.
127﴿ (Habîbim!) Bir de sen (müşriklerin eziyetlerine karşı) sabırlı ol! Zâten senin sabrın ancak Allâh(ın muvaffak kılması, yardım etmesi ve kolaylaştırması) ile (gerçekleşmekte)dir. Ayrıca onlar(ın inkârların)a karşı tasalanma, hîle olarak kuracakları şeylerden dolayı da hiçbir darlık (ve sıkıntı) içerisinde bulunma!
128﴿ Şüphesiz Allâh(ın yardım ve desteği) o kimselerle berâberdir ki, onlar (kâfirlikten, zâlimlikten vesâir günahlardan hakkıyla sakınarak) takvâ sâhibi olmuşturlar ve o kimselerle (berâber)dir ki onlar (kullara acıyarak, suçluyu afv ederek, amellerinde de Rablerinin rızâsını gözeterek) güzel amel işleyicilerdir.
سُورَةُ النَّحْلِ
الجزء ١٤
٢٨٠
ثُمَّ اِنَّ رَبَّكَ لِلَّذ۪ينَ عَمِلُوا السُّٓوءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ وَاَصْلَحُٓواۙ اِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَح۪يمٌ۟ ﴿١١٩
اِنَّ اِبْرٰه۪يمَ كَانَ اُمَّةً قَانِتًا لِلّٰهِ حَن۪يفًاۜ وَلَمْ يَكُ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۙ ﴿١٢٠
شَاكِرًا لِاَنْعُمِهِۜ اِجْتَبٰيهُ وَهَدٰيهُ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ ﴿١٢١
وَاٰتَيْنَاهُ فِي الدُّنْيَا حَسَنَةًۜ وَاِنَّهُ فِي الْاٰخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِح۪ينَۜ ﴿١٢٢
ثُمَّ اَوْحَيْنَٓا اِلَيْكَ اَنِ اتَّبِعْ مِلَّةَ اِبْرٰه۪يمَ حَن۪يفًاۜ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ ﴿١٢٣
اِنَّمَا جُعِلَ السَّبْتُ عَلَى الَّذ۪ينَ اخْتَلَفُوا ف۪يهِۜ وَاِنَّ رَبَّكَ لَيَحْكُمُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ ف۪يمَا كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ ﴿١٢٤
اُدْعُ اِلٰى سَب۪يلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُمْ بِالَّت۪ي هِيَ اَحْسَنُۜ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ وَهُوَ اَعْلَمُ بِالْمُهْتَد۪ينَ ﴿١٢٥
وَاِنْ عَاقَبْتُمْ فَعَاقِبُوا بِمِثْلِ مَا عُوقِبْتُمْ بِه۪ۜ وَلَئِنْ صَبَرْتُمْ لَهُوَ خَيْرٌ لِلصَّابِر۪ينَ ﴿١٢٦
وَاصْبِرْ وَمَا صَبْرُكَ اِلَّا بِاللّٰهِ وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَلَا تَكُ ف۪ي ضَيْقٍ مِمَّا يَمْكُرُونَ ﴿١٢٧
اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الَّذ۪ينَ اتَّقَوْا وَالَّذ۪ينَ هُمْ مُحْسِنُونَ ﴿١٢٨
Nahl Sûresi
280
Cuz 14
ثُمَّ اِنَّ رَبَّكَ لِلَّذ۪ينَ عَمِلُوا السُّٓوءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ وَاَصْلَحُٓواۙ اِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَح۪يمٌ۟ ﴿١١٩
119﴿ (Habîbim!) Sonra şüphesiz senin Rabbin, (câhiliyet devrindeki tarafgirlikler gibi, cinâyetlere sevk eden düşüncesizlikler ve Allâh-u Te‘âlâ’nın azâbına dâir) bir cehâlet yüzünden (kâfirlik ve günahlar gibi) kötü şeyleri işlemiş olan kimseler için; işte sana! Sonra da bun(ca suç)un ardından kendileri tevbe etmiş ve (tevbelerinde sebât ederek) sâlih amel işlemiş /düzgün hâle girmiş/ olanlar için, gerçekten de senin Rabbin; onlar(ın yapmış olduğu tevbe-i nasûh)-dan sonra elbette (tevbe edip îmân edenleri çokça bağışlayan bir) Ğafûr’dur, (kullarına son derece acıdığı için, amellerine mükâfat verecek olan bir) Rahîm’dir.
اِنَّ اِبْرٰه۪يمَ كَانَ اُمَّةً قَانِتًا لِلّٰهِ حَن۪يفًاۜ وَلَمْ يَكُ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۙ ﴿١٢٠
120﴿ Şüphesiz ki İbrâhîm Allâh’a dâimâ itâat eden ve (bâtıllara yanaşmayıp, haktan ayrılmayarak) hanîf olan (ancak kalabalık bir ümmet fertlerinde ayrı ayrı bulunması düşünülebilecek olan birçok üstün vasıflara sâhip olması münâsebetiyle de tek başına) tam bir ümmet /(gidişâtına uyulacak ve faydalanmak için peşine gidilecek) bir imam/ idi. Zâten o, (hiçbir zaman herhangi bir hususta Allâh’a ortak koşan) müşriklerden olmamıştı.
شَاكِرًا لِاَنْعُمِهِۜ اِجْتَبٰيهُ وَهَدٰيهُ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ ﴿١٢١
121﴿ (İbrâhîm (Aleyhisselâm)) O (Allâh-u Sübhânehû)-nun nîmetlerine şükredici biri idi! O onu (peygamberlik makāmına) seçmişti ve (Allâh-u Te‘âlâ’ya kavuşturan İslâm dîni gibi) dosdoğru bir yola kendisini eriştirmişti.
وَاٰتَيْنَاهُ فِي الدُّنْيَا حَسَنَةًۜ وَاِنَّهُ فِي الْاٰخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِح۪ينَۜ ﴿١٢٢
122﴿ Ayrıca (“Sonra gelecekler arasında beni iyilikle yâd ettir” şeklindeki duâsına icâbeten) Biz ona dünyâda (peygamberlik, kıymetli zürriyet, hayra harcayacak çok mal, bolluk ve ibâdetle geçirilen uzun ömür gibi nice) güzel şeyler vermiştik. (“Beni sâlihlere kat” duâsının kabûlünün bir eseri olarak da) şüphesiz ki o, âhirette de mutlaka sâlih(lerin en yüksek mertebesinde bulunan peygamber)lerdendir.
ثُمَّ اَوْحَيْنَٓا اِلَيْكَ اَنِ اتَّبِعْ مِلَّةَ اِبْرٰه۪يمَ حَن۪يفًاۜ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ ﴿١٢٣
123﴿ (Habîbim!) Sonra (İbrâhîm (Aleyhisselâm)a en büyük şerefi bahşetmek üzere) Biz sana: “(Bâtıllara yanaşmayıp, haktan ayrılmayan) bir hanîf olan İbrâhîm’in milletine (ve dînine) hakkıyla tâbi ol(arak yumuşaklık üzere tekrar tekrar deliller açıklayıp herkese anlayacağı dilde konuşma üsûlüne riâyet ederek insanları tevhîd inancına dâvet et)! O (hiçbir zaman) müşriklerden de olmamıştır” diye vahyettik.
اِنَّمَا جُعِلَ السَّبْتُ عَلَى الَّذ۪ينَ اخْتَلَفُوا ف۪يهِۜ وَاِنَّ رَبَّكَ لَيَحْكُمُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ ف۪يمَا كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ ﴿١٢٤
124﴿ Cumartesi (günü avlanma yasağına riâyet vesâir çalışmalar bırakılıp sâdece ibâdetle geçirilerek ona tâzim edilmesi), ancak (kendilerine cumâ gününde ibâdeti emreden peygamberlerine karşı gelip, cumartesi gününü tercih ederek) kendisi hakkında ihtilâf etmiş olan o (Yahûdî) kimseler üzerine farz kılınmıştı. Ama muhakkak ki senin Rabbin, özellikle kendisi hakkında sürekli ihtilâf etmekte oldukları şeyler husûsunda elbette kıyâmet günü onlar arasında (adâletli bir şekilde) hüküm verecektir.
اُدْعُ اِلٰى سَب۪يلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُمْ بِالَّت۪ي هِيَ اَحْسَنُۜ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ وَهُوَ اَعْلَمُ بِالْمُهْتَد۪ينَ ﴿١٢٥
125﴿ (Habîbim! Şüpheleri gideren kesin deliller ve insan bünyesinde çok etki yapan dosdoğru sözlerden derlenmiş bir) hikmetle ve (faydalı ibretlerle, iknâ edici hitaplar içeren) güzel öğüt(ler)le (insanları) Rabbinin yoluna dâvet et, bir de onlar(ın inatçılarıy)la (tartışırken) kendisi en güzel olan o (yumuşak konuşma, en kolay yolu seçme, herkesçe meşhur olan bâzı önsözlerle öfkelerini söndürme) sûret(iy)le mücâdele et. Muhakkak senin Rabbin; ancak O, Kendi yolundan sapmış bulunanı hakkıyla bilendir. Yine O, hidâyet sâhiplerini hakkıyla bilendir! (Dolayısıyla senin vazîfen sâdece dâvet ve tebliğdir. Hidâyet ve dalâleti yaratmak ve karşılıklarını vermek ise sana âit değildir.)
وَاِنْ عَاقَبْتُمْ فَعَاقِبُوا بِمِثْلِ مَا عُوقِبْتُمْ بِه۪ۜ وَلَئِنْ صَبَرْتُمْ لَهُوَ خَيْرٌ لِلصَّابِر۪ينَ ﴿١٢٦
126﴿ Ayrıca siz (Hamza (Radıyallâhu Anh)ın parça parça edilerek şehit edilişine son derece üzülüp, onun her bir parçasına karşılık müşriklerden bir kişiye aynı işkenceyi yapmaya niyetlendiniz ama) eğer cezâ verecekseniz, kendisi size yapılmış olan işkencenin misliyle cezâ verin. Ama andolsun ki; (bunu da yapmayıp) sabrederseniz, elbette o (sabırlı davranış), sabredenler için (intikam almaya nispetle) çok hayırlıdır.
وَاصْبِرْ وَمَا صَبْرُكَ اِلَّا بِاللّٰهِ وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَلَا تَكُ ف۪ي ضَيْقٍ مِمَّا يَمْكُرُونَ ﴿١٢٧
127﴿ (Habîbim!) Bir de sen (müşriklerin eziyetlerine karşı) sabırlı ol! Zâten senin sabrın ancak Allâh(ın muvaffak kılması, yardım etmesi ve kolaylaştırması) ile (gerçekleşmekte)dir. Ayrıca onlar(ın inkârların)a karşı tasalanma, hîle olarak kuracakları şeylerden dolayı da hiçbir darlık (ve sıkıntı) içerisinde bulunma!
اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الَّذ۪ينَ اتَّقَوْا وَالَّذ۪ينَ هُمْ مُحْسِنُونَ ﴿١٢٨
128﴿ Şüphesiz Allâh(ın yardım ve desteği) o kimselerle berâberdir ki, onlar (kâfirlikten, zâlimlikten vesâir günahlardan hakkıyla sakınarak) takvâ sâhibi olmuşturlar ve o kimselerle (berâber)dir ki onlar (kullara acıyarak, suçluyu afv ederek, amellerinde de Rablerinin rızâsını gözeterek) güzel amel işleyicilerdir.