HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْاِسْرَاۤءِ  ٢٨٣ 
الجزء ١٥

مَنْ كَانَ يُر۪يدُ الْعَاجِلَةَ عَجَّلْنَا لَهُ ف۪يهَا مَا نَشَٓاءُ لِمَنْ نُر۪يدُ ثُمَّ جَعَلْنَا لَهُ جَهَنَّمَۚ يَصْلٰيهَا مَذْمُومًا مَدْحُورًا ﴿ ١٨ ﴾ وَمَنْ اَرَادَ الْاٰخِرَةَ وَسَعٰى لَهَا سَعْيَهَا وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَاُو۬لٰٓئِكَ كَانَ سَعْيُهُمْ مَشْكُورًا ﴿ ١٩ ﴾ كُلًّا نُمِدُّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ وَهٰٓؤُ۬لَٓاءِ مِنْ عَطَٓاءِ رَبِّكَۜ وَمَا كَانَ عَطَٓاءُ رَبِّكَ مَحْظُورًا ﴿ ٢٠ ﴾ اُنْظُرْ كَيْفَ فَضَّلْنَا بَعْضَهُمْ عَلٰى بَعْضٍۜ وَلَلْاٰخِرَةُ اَكْبَرُ دَرَجَاتٍ وَاَكْبَرُ تَفْض۪يلًا ﴿ ٢١ ﴾ لَا تَجْعَلْ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهًا اٰخَرَ فَتَقْعُدَ مَذْمُومًا مَخْذُولًا۟ ﴿ ٢٢ ﴾ وَقَضٰى رَبُّكَ اَلَّا تَعْبُدُٓوا اِلَّٓا اِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًاۜ اِمَّا يَبْلُغَنَّ عِنْدَكَ الْكِبَرَ اَحَدُهُمَٓا اَوْ كِلَاهُمَا فَلَا تَقُلْ لَهُمَٓا اُفٍّ وَلَا تَنْهَرْهُمَا وَقُلْ لَهُمَا قَوْلًا كَر۪يمًا ﴿ ٢٣ ﴾ وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُلْ رَبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَان۪ي صَغ۪يرًاۜ ﴿ ٢٤ ﴾ رَبُّكُمْ اَعْلَمُ بِمَا ف۪ي نُفُوسِكُمْۜ اِنْ تَكُونُوا صَالِح۪ينَ فَاِنَّهُ كَانَ لِلْاَوَّاب۪ينَ غَفُورًا ﴿ ٢٥ ﴾ وَاٰتِ ذَا الْقُرْبٰى حَقَّهُ وَالْمِسْك۪ينَ وَابْنَ السَّب۪يلِ وَلَا تُبَذِّرْ تَبْذ۪يرًا ﴿ ٢٦ ﴾ اِنَّ الْمُبَذِّر۪ينَ كَانُٓوا اِخْوَانَ الشَّيَاط۪ينِۜ وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِرَبِّه۪ كَفُورًا ﴿ ٢٧ ﴾

سُورَةُالْاِسْرَاۤءِ  ٢٨٣ 
الجزء ١٥
İsrâ Sûresi  283 
Cüz  15

18  Her kim(in tüm hedefi dünyaya kilitlenip sadece) o (kazanılması da yitirilmesi de) çarçabuk olan (dünyay)ı istemekte bulunmuşsa, Biz orada ona, (herkese de değil) o dilediğimiz kimseye (peşinen vermeyi) dilediğimiz kadarını çabucak veririz, son ra da cehennemi ona tahsis ederiz ki, o oraya kı nanmış ve kovulmuş bir halde girer.

19  Her kim de âhiret (derecelerini elde etmey)i arzular ve kendisi (şirk bulaşmamış muteber bir imanla) mümin olarak onun (kazanılması) için ona yakışan gayretle çalışırsa, işte onlar ki, amel leri (Allâh nezdinde) kabûle elverişli olmuştur.

20  İşte şu (dü)n(yacı)lara da, işte bu (âhiret için çalışa)nlara da, Rabbinin (kesintisiz) bahşişinden (dünyada) her birine sürekli vermekteyiz. Zaten Rabbinin hediyesi (dünyada kâfirler dâhil hiçbir kulundan hiçbir zaman) engelli bir şey olmamıştır.

21  (Habîbim!) Bak ki Biz (makam, mevki ve mal, mülk gibi konularda) onların bir kısmını diğer bir kısma karşı nasıl üstün kılmışızdır! Âhiret ise elbette dereceler yönünden daha büyüktür, üstün kılma yönünden de daha büyüktür.
Rivayete göre; eşrâftan bir topluluk ile bazı fakir kimseler Ömer (Radıyallâhu anh)ın kapısında toplanarak görüşme izni beklerlerken, fakir olan Bilâl ve Suheyb (Radıyallâhu anhümâ)ya izin çıkınca, bu Ebû Süfyan (Radıyallâhu anh)a çok ağır geldi. O zaman Süheyl ibni Amr (Radıyallâhu anh): “Bu bize kendi nefsimiz yüzünden geldi, zira onlar ve biz topluca İslâm’a çağrıldığımızda onlar çabuk davrandılar, bizse geç kaldık. Şimdi bu Ömer’in kapısı böyle olursa, ya âhiretteki farklılık nasıl olacak? Bugün siz onları Ömer’in kapısında kıskanıyorsanız, bilin ki Allâh’ın cennette onlar için hazırladıkları daha fazladır!” dedi. (Nesefî)

22  (Ey insan!) Allâh ile birlikte başka bir ilâh tanıma! Sonra (tüm melekler ve müminler nezdin de) tenkide uğramış ve yardımsız bırakılmış bir halde kalırsın/âciz olursun/.

23  Rabbin kesinkes emir buyurdu ki; Kendisinden başkasına tapmayacaksınız, anababaya da tam bir iyilikle (davranacaksınız)! (Ey insan!) Ya gerçekten o ikisinden biri yahut her ikisi senin yanında ihtiyarlığa ulaşırsa, sakın onlara (rahatsızlık ifade eden): “Öf!” (sözünü) bile deme! Onları(n talepleri hiç hoşuna gitmese de, meş rû isteklerini engelleme(ye kalkışma)! Üstelik kendilerine (“Anacığım!”, “Babacığım!” şeklinde edebe yakışır) pek hoş bir söz söyle!

24  (Kendileri hakkında sahip olduğun aşırı) merhametten dolayı onlara karşı alçalma kanadını ger ve (kâfir bile olsalar, hidâyete muvaffak kılınma larını Benden isteyerek): “Ey Rabbim! (Benim fânî acımam ne ifade eder?) O ikisi, küçükken beni (büyük bir şefkatle) yetiş tirmiş oldukları gibi, Sen de onlara (bâki rahme tinle) merhamet buyur!” de!

25  Rabbiniz içinizde bulunanları pek iyi bilen dir. (Dolayısıyla ana-babanıza karşı iyi niyet taşıyan, onlara gereken tazimi göstermenin farziyetine inanan ve) iyilik arayan kimseler olursanız, şüphesiz ki O (Allâh-u Te`âlâ, herhangi bir kızgınlık ânında iste meyerek de olsa anne-babasını üzen ya da gereken ilgide noksanlık yapan, sonra da pişman olup), çokça tevbe edenleri dâima (bolca bağışlayan bir) Ğafûr olmuştur.

26  Yakınlık sahibine, (sıla-i rahim, güzel geçim ve fakirse nafaka temini gibi) hakk(lar)ını ver! Yok sula ve (vatanında zengin bile olsa) yolda (mağdur) kalmışa da (zekât ve sadaka gibi haklarını ver)! Bir de (gereksiz yerlere harcamalarda bulunarak ve bir kuruş da hi olsa haram yolda sarf edip, malını) israf ederek saçıp savurma!

27  O (mallarını masiyet uğruna harcayarak ve za ruret dışı yerlerde telef ederek) saçıp savuran kim seler, gerçekten de şeytanların kardeşleri (gibi kötü bir durumda) olmuşlardır. Şeytan ise, Rabbine karşı çok büyük bir inkâr cı/çok büyük bir nankör/ olmuştur. (Demek ki insanları sadece kendi yoluna ve yap tıklarının bir benzerine çağırıp duran şeytan itaati hak etmemektedir.)

İsrâ Sûresi  283 
Cüz  15
cihanyamaneren