HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْاِسْرَاۤءِ  ٢٨٦ 
الجزء ١٥

قُلْ كُونُوا حِجَارَةً اَوْ حَد۪يدًاۙ ﴿ ٥٠ ﴾ اَوْ خَلْقًا مِمَّا يَكْبُرُ ف۪ي صُدُورِكُمْۚ فَسَيَقُولُونَ مَنْ يُع۪يدُنَاۜ قُلِ الَّذ۪ي فَطَرَكُمْ اَوَّلَ مَرَّةٍۚ فَسَيُنْغِضُونَ اِلَيْكَ رُؤُ۫سَهُمْ وَيَقُولُونَ مَتٰى هُوَۜ قُلْ عَسٰٓى اَنْ يَكُونَ قَر۪يبًا ﴿ ٥١ ﴾ يَوْمَ يَدْعُوكُمْ فَتَسْتَج۪يبُونَ بِحَمْدِه۪ وَتَظُنُّونَ اِنْ لَبِثْتُمْ اِلَّا قَل۪يلًا۟ ﴿ ٥٢ ﴾ وَقُلْ لِعِبَاد۪ي يَقُولُوا الَّت۪ي هِيَ اَحْسَنُۜ اِنَّ الشَّيْطَانَ يَنْزَغُ بَيْنَهُمْۜ اِنَّ الشَّيْطَانَ كَانَ لِلْاِنْسَانِ عَدُوًّا مُب۪ينًا ﴿ ٥٣ ﴾ رَبُّكُمْ اَعْلَمُ بِكُمْۜ اِنْ يَشَأْ يَرْحَمْكُمْ اَوْ اِنْ يَشَأْ يُعَذِّبْكُمْۜ وَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ وَك۪يلًا ﴿ ٥٤ ﴾ وَرَبُّكَ اَعْلَمُ بِمَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَلَقَدْ فَضَّلْنَا بَعْضَ النَّبِيّ۪نَ عَلٰى بَعْضٍ وَاٰتَيْنَا دَاوُ۫دَ زَبُورًا ﴿ ٥٥ ﴾ قُلِ ادْعُوا الَّذ۪ينَ زَعَمْتُمْ مِنْ دُونِه۪ فَلَا يَمْلِكُونَ كَشْفَ الضُّرِّ عَنْكُمْ وَلَا تَحْو۪يلًا ﴿ ٥٦ ﴾ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ يَدْعُونَ يَبْتَغُونَ اِلٰى رَبِّهِمُ الْوَس۪يلَةَ اَيُّهُمْ اَقْرَبُ وَيَرْجُونَ رَحْمَتَهُ وَيَخَافُونَ عَذَابَهُۜ اِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ كَانَ مَحْذُورًا ﴿ ٥٧ ﴾ وَاِنْ مِنْ قَرْيَةٍ اِلَّا نَحْنُ مُهْلِكُوهَا قَبْلَ يَوْمِ الْقِيٰمَةِ اَوْ مُعَذِّبُوهَا عَذَابًا شَد۪يدًاۜ كَانَ ذٰلِكَ فِي الْكِتَابِ مَسْطُورًا ﴿ ٥٨ ﴾

سُورَةُالْاِسْرَاۤءِ  ٢٨٦ 
الجزء ١٥
İsrâ Sûresi  286 
Cüz  15

50  (Habîbim! Onlara cevaben) de ki: “Siz (kaskatı) birtakım taşlar, ya da (güçlü) bir demir olun!

51  Veya (gökler, yerler ve dağlar gibi,) kalpleriniz de (canlanmasını düşünmeniz) büyük (zor ve uzak) olan şeylerden herhangi bir yaratık olun! (Yine de Allâh-u Te’âlâ’nın kudreti sizi diriltmekten âciz kalmaz. Zira hepiniz yaratılmış birtakım cisimler olmanız hase biyle, ölüm ve hayat gibi arazları kabul etmekte müşte reksiniz. Hele bir de kısa bir zaman önce hayatta olan kimselerken, çürüdükten sonra diriltilmeniz hiç de uzak görülecek bir şey değildir.)” Bu sefer muhakkak on lar: “Bizi kim (hayata) geri çevirecek?” diyecekler. Sen: “Sizi ilk defa (cansız bir toprakken) yoktan ya ratmış olan O Zât (diriltecek)!” de! Bunun üzerine gerçekten onlar (kapılacakları dehşet ve hayret içeri sinde) başlarını sana doğru sallayacaklar da: “O da ne zaman(mış)?” diyecekler. Sen de de ki: “(Her gelecek yakın olduğu gibi,) onun da pek yakın olması kesindir!”

52  O’nun sizi (diriltip, mahşere toplanmanız için) davet edeceği, sizin de (başlarınızdan toprakları sil kerken: “Sübhânekellâhümme ve bihamdike” diyerek) hamdiyle (Kendisine) tamamen icabet edeceğiniz ve (kar şılaştığınız dehşetli manzaralara nispetle, dün yada ve kabirde geçirdiğiniz zamanları azımsayarak, oralarda) ancak pek az bir süre kaldığınızı sanaca ğınız günü (unutmayın)!

53  (Habîbim! Müşriklerden çektikleri eziyeti sana şikayet eden) Benim (mümin) kullarıma de ki; o (kâ firlerle sürtüşmeye girmeyip, ancak: “Allâh sizi hidâyet etsin!” gibi) kendisi en güzel olan şeyi söylesinler. Gerçekten de şeytan aralarında kışkırtma yapar (ve şerri körükler de, bu daha büyük zararlara sebebiyet verebilir). Muhakkak ki şeytan insan için apa çık bir düşman olmuştur.

54  (Kâfirlerin sonlarının ne olacağını bilemeyeceğinizden, belki de Allâh-u Te`âlâ gelecekte kendilerini imana hidâyet buyuracağından dolayı onlara: “Siz ke sinlikle cehennemliksiniz!” gibi kışkırtıcı sözler söyleyip de işi zora sokmayın. Bilakis durumlarını Allâh-u Te`âlâ’nın dilemesine havâle ederek kendilerine şöyle hitap edin:) “Rabbiniz sizi çok iyi bilendir! Dilerse size (iman nasip ederek) rahmet buyurur, isterse de (hidâyetten mahrum bırakarak) size azap eder.” (Habîbim!) Biz seni onlar üzerine bir vekil olarak göndermedik (ki onları zorla iman ettiresin ve inkârlarından sorumlu olasın. Biz seni ancak bir duyurucu olarak gönderdik. O halde onların eziyetlerine sabret, ashâbına da idâreli gitmelerini emret)!
Bu iki âyet-i kerime; bir müşriğin Hazreti Ömer’e sövmesi neticesinde, büyük bir kargaşa yaşanmasın diye Ömer (Radıyallâhu anh)`ın onu affetmesini teşvik eder mâhiyette inmiştir. Müslümanların çok zayıf durumda bulunduğu Mekke döneminin ağır şartları göz önünde bulundurulacak olursa, onların laflarına ve alaylarına karşı sert çıkışların Müslümanlara zarar vereceği ortadadır. Bu nedenle kâfirlerle cihat âyeti ininceye kadar sahâbe-i kiram müşriklerin eziyetlerine tahammül etmek ve fesat çıkaracak çekişmelerden uzak durmakla emrolunmuşlardır. Seyf âyeti indikten sonraysa, müşriklere müsâmahalı davranmayı emreden bu gibi âyetler hükümsüz bırakılmıştır. Ancak aynı şartları yaşayan Müslümanların bu gibi âyetlerin hükümlerini göz ardı etmemeleri gerekir. (Beyzâvî, Hâzin)

55  Senin Rabbin (sadece sizi değil) göklerde ve yerde bulunanları(n tüm hallerini ve hak ettiklerini) hakkıyla bilendir. (Bu yüzden peygamberlik ve veli lik makamlarına dilediğini seçer. Artık onlar Ebû Tâlib’in yetiminin peygamber olmasını ve karnı aç, sırtı çıplak kimselerin onun ashâbı bulunmasını niçin yadırgı yorlar?) Andolsun ki; muhakkak Biz peygamberlerin ba zısını diğer bir kısma karşı (mallarının çokluğuyla değil, rûhânî birtakım faziletlerle) üstün kılmışızdır. Dâvûd’a da (saltanatıyla değil,) Zebûr’u (vahyederek üstünlük) vermişizdir.

56  (Rasûlüm! Şiddetli kuraklık yüzünden köpekleri ve leşleri yiyecek duruma düşünce senden dua isteyen o müşriklere) de ki: “O’nun dışında (kendilerinin ilâh lıklarını) iddia etmiş olduğunuz o (Îsâ, Uzeyr, melek ler ve cinler gibi) kimseleri çağırın (da, içine düş tüğü nüz dardan sizi kurtarsınlar)! Ama onlar sizden ne bir sıkıntıyı açmaya, ne de (onu başkalarına) döndürmeye güç bulamazlar.”

57  İşte bu (şirk koşa)nların tapmakta oldukları o kimseler; hangileri (Allâh’a) en yakınsa onlar bile Rablerine (ibadet ederek yaklaşmaya) vesî le aramaktadırlar/hangileri (Allâh’a) daha yakın olacak diye Rablerine vesîle aramaktadırlar/, (di ğer kullar gibi) O’nun rahmetini ummaktadırlar ve azâbından korkmaktadırlar. Şüphesiz senin Rabbi nin azâbı (peygamberler ve melekler dâhil tüm kullar tarafından) sakınılan bir şey olmuştur.

58  (İyi-kötü) herbir karyeyi, böylece mutlaka Biz onu kıyâmet gününden önce helâk edicileriz, ya da ona şiddetli bir azap ile azap edicileriz. İşte bu (karar) o (Levh-i Mahfûz nâmındaki) kitap ta yazılı bir şey olmuştur.

İsrâ Sûresi  286 
Cüz  15
cihanyamaneren