HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْكَهْفِ  ٢٩٤ 
الجزء ١٥

وَاِذِ اعْتَزَلْتُمُوهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ اِلَّا اللّٰهَ فَأْوُ۫ٓا اِلَى الْكَهْفِ يَنْشُرْ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ رَحْمَتِه۪ وَيُهَيِّئْ لَكُمْ مِنْ اَمْرِكُمْ مِرْفَقًا ﴿ ١٦ ﴾ وَتَرَى الشَّمْسَ اِذَا طَلَعَتْ تَزَاوَرُ عَنْ كَهْفِهِمْ ذَاتَ الْيَم۪ينِ وَاِذَا غَرَبَتْ تَقْرِضُهُمْ ذَاتَ الشِّمَالِ وَهُمْ ف۪ي فَجْوَةٍ مِنْهُۜ ذٰلِكَ مِنْ اٰيَاتِ اللّٰهِۜ مَنْ يَهْدِ اللّٰهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِۚ وَمَنْ يُضْلِلْ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ وَلِيًّا مُرْشِدًا۟ ﴿ ١٧ ﴾ وَتَحْسَبُهُمْ اَيْقَاظًا وَهُمْ رُقُودٌۗ وَنُقَلِّبُهُمْ ذَاتَ الْيَم۪ينِ وَذَاتَ الشِّمَالِۗ وَكَلْبُهُمْ بَاسِطٌ ذِرَاعَيْهِ بِالْوَص۪يدِۜ لَوِ اطَّلَعْتَ عَلَيْهِمْ لَوَلَّيْتَ مِنْهُمْ فِرَارًا وَلَمُلِئْتَ مِنْهُمْ رُعْبًا ﴿ ١٨ ﴾ وَكَذٰلِكَ بَعَثْنَاهُمْ لِيَتَسَٓاءَلُوا بَيْنَهُمْۜ قَالَ قَٓائِلٌ مِنْهُمْ كَمْ لَبِثْتُمْۜ قَالُوا لَبِثْنَا يَوْمًا اَوْ بَعْضَ يَوْمٍۜ قَالُوا رَبُّكُمْ اَعْلَمُ بِمَا لَبِثْتُمْ فَابْعَثُٓوا اَحَدَكُمْ بِوَرِقِكُمْ هٰذِه۪ٓ اِلَى الْمَد۪ينَةِ فَلْيَنْظُرْ اَيُّهَٓا اَزْكٰى طَعَامًا فَلْيَأْتِكُمْ بِرِزْقٍ مِنْهُ وَلْيَتَلَطَّفْ وَلَا يُشْعِرَنَّ بِكُمْ اَحَدًا ﴿ ١٩ ﴾ اِنَّهُمْ اِنْ يَظْهَرُوا عَلَيْكُمْ يَرْجُمُوكُمْ اَوْ يُع۪يدُوكُمْ ف۪ي مِلَّتِهِمْ وَلَنْ تُفْلِحُٓوا اِذًا اَبَدًا ﴿ ٢٠ ﴾

سُورَةُالْكَهْفِ  ٢٩٤ 
الجزء ١٥
Kehf Sûresi  294 
Cüz  15

16  (Bu gençler Dekyânûs tarafından kendilerine verilen kısa bir mühlet içerisinde düşünüp taşınıp, hicret kararı alarak yola çıktıklarında birbirlerine şöyle dediler:) “Mâdem ki onlardan da, Allâh’tan başka tapmakta oldukları şeylerden de uzaklaştınız, artık (ibadetinizi rahatça yapabileceğiniz) bir mağaraya sığının da, Rabbi niz (iki cihanda da) rahmetinden size bolca (hayırlar ve rızıklar) yaysın ve (yönelmiş olduğunuz bu) işinizden (kastettiğiniz neticeye ulaşasınız diye) sizin için faydalı şeyler hazırlasın!”

17  (Habîbim! Derken onlar mağaraya sığındılar ve ibadete yöneldiler. Tam bu sırada Biz onlara ağır bir uyku verdik. Sen orada bulunsaydın o mağara üzerine doğan) güneşi görürdün ki, doğduğunda mağaralarından sağa doğru meyledi(yor da, ışınlarıyla kendilerini rahatsız etmi)yordu, battığında da (yine onlara isâbet etmeyerek) sola doğru onları kesip geçiyordu. Onlarsa onun geniş biryerindeydiler (ki, böylece hava kendilerine rahatça ulaşabiliyordu, ne mağaranın sıkıcı havası, ne de güneşin harâreti kendilerine bir eziyet vermiyordu). İşte bu(nlar), Allâh’ın âyetlerindendir! (Ashâb-ı Kehf’i hidâyet ettiği gibi,) Allâh kimi hidâyete eriştirirse, işte hidâyet bulan ancak odur! Kimi de saptırırsa, artık sen onun için asla (kendisini) irşâd edi(p de doğru yolu gösteri)ci hiçbir dost bulamazsın!

18  (Habîbim! Gözleri açık olduğundan ve sağa sola çok döndüklerinden dolayı) sen onları uyanıklar sanırsın, oysa onlar uyuyan kimselerdir! Biz onları (bu uzun uy kularında, toprağın çürütmesinden korumak için) sağ yöne ve sol yöne çeviriyorduk. Köpekleri de iki ön ayağını (mağaranın) giriş(in)de uzatıcıydı. Sen onları (saçları ve tırnakları u zamış halde) görecek olsaydın, elbette kaça rak onlardan yüz çevirirdin ve (cüsselerinin büyüklü ğünden ve mekânlarının ıssızlığından dehşete kapılarak) elbette onlar yüzünden büyük bir korkuyla dolardın.

19  İşte böylece (bir mucize eseri onları yıllarca uyuttuğumuz gibi,) aralarında birbirlerine (Allâh-u Te`âlâ’nın onlara ne muâmele yaptığını) sorsunlar (da, O’nun üstün gücüne karşı kesin inancı artırsınlar, dirilme mûcizesini gözleriyle görsünler ve bu nimetlere şükürde bulunsunlar) diye onları uyandırdık. İçlerinden bir söz sahibi (diğerlerine): “(Bu mağarada) ne kadar kaldınız?” dedi. Onlar (öğleden sonra uyandıkları için, sabahleyin mağaraya girdiklerini hesap ederek): “Bir gün ya da günün bir parçası kadar kaldık!” dediler. (Sonra) onlar (tırnak larının ve saçlarının uzamış olduğunugörünce) dediler ki: “Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz en iyi bilendir! (Şimdi açlığımızı giderecek bir çare aramaya bakın!) Öyleyse bi rinizi işte bu gümüş paranızla o şehre gönderin de, ye mek bakımından oranın (halkının) hangisinin daha temiz (daha helâl, daha cömert ve daha ucuz) olduğuna baksın ve size ondan bir rızık getirsin! Ama (alış-verişte kavgaya sebebiyet verip de kendini ele vermemesi için) sakin davranmaya çalışsın/(giriş ve çıkışta) gizlenmeye çalışsın/ (aldanmaması için) dikkatli olmaya çalışsın/ da, sizi hiçbir kimseye asla fark et tirmesin!

20  Şüphesiz ki onlar sizden haberdâr olacak olurlarsa/size gâlip gelirlerse/, sizi taşla öldürürler ya da sizi (zorla) kendi dinlerine geçirirler, o takdirdeyse siz asla ebediyyen felâh (ve kurtuluş) bulamazsınız!”

Kehf Sûresi  294 
Cüz  15
cihanyamaneren