HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُطٰهٰ  ٣١٢ 
الجزء ١٦

وَاَنَا اخْتَرْتُكَ فَاسْتَمِعْ لِمَا يُوحٰى ﴿ ١٣ ﴾ اِنَّن۪ٓي اَنَا اللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنَا۬ فَاعْبُدْن۪يۙ وَاَقِمِ الصَّلٰوةَ لِذِكْر۪ي ﴿ ١٤ ﴾ اِنَّ السَّاعَةَ اٰتِيَةٌ اَكَادُ اُخْف۪يهَا لِتُجْزٰى كُلُّ نَفْسٍ بِمَا تَسْعٰى ﴿ ١٥ ﴾ فَلَا يَصُدَّنَّكَ عَنْهَا مَنْ لَا يُؤْمِنُ بِهَا وَاتَّبَعَ هَوٰيهُ فَتَرْدٰى ﴿ ١٦ ﴾ وَمَا تِلْكَ بِيَم۪ينِكَ يَا مُوسٰى ﴿ ١٧ ﴾ قَالَ هِيَ عَصَايَۚ اَتَوَكَّؤُ۬ا عَلَيْهَا وَاَهُشُّ بِهَا عَلٰى غَنَم۪ي وَلِيَ ف۪يهَا مَاٰرِبُ اُخْرٰى ﴿ ١٨ ﴾ قَالَ اَلْقِهَا يَا مُوسٰى ﴿ ١٩ ﴾ فَاَلْقٰيهَا فَاِذَا هِيَ حَيَّةٌ تَسْعٰى ﴿ ٢٠ ﴾ قَالَ خُذْهَا وَلَا تَخَفْ۠ سَنُع۪يدُهَا س۪يرَتَهَا الْاُولٰى ﴿ ٢١ ﴾ وَاضْمُمْ يَدَكَ اِلٰى جَنَاحِكَ تَخْرُجْ بَيْضَٓاءَ مِنْ غَيْرِ سُٓوءٍ اٰيَةً اُخْرٰىۙ ﴿ ٢٢ ﴾ لِنُرِيَكَ مِنْ اٰيَاتِنَا الْكُبْرٰىۚ ﴿ ٢٣ ﴾ اِذْهَبْ اِلٰى فِرْعَوْنَ اِنَّهُ طَغٰى۟ ﴿ ٢٤ ﴾ قَالَ رَبِّ اشْرَحْ ل۪ي صَدْر۪يۙ ﴿ ٢٥ ﴾ وَيَسِّرْ ل۪ٓي اَمْر۪يۙ ﴿ ٢٦ ﴾ وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَان۪يۙ ﴿ ٢٧ ﴾ يَفْقَهُوا قَوْل۪يۖ ﴿ ٢٨ ﴾ وَاجْعَلْ ل۪ي وَز۪يرًا مِنْ اَهْل۪يۙ ﴿ ٢٩ ﴾ هٰرُونَ اَخ۪يۚ ﴿ ٣٠ ﴾ اُشْدُدْ بِه۪ٓ اَزْر۪يۙ ﴿ ٣١ ﴾ وَاَشْرِكْهُ ف۪ٓي اَمْر۪يۙ ﴿ ٣٢ ﴾ كَيْ نُسَبِّحَكَ كَث۪يرًاۙ ﴿ ٣٣ ﴾ وَنَذْكُرَكَ كَث۪يرًاۜ ﴿ ٣٤ ﴾ اِنَّكَ كُنْتَ بِنَا بَص۪يرًا ﴿ ٣٥ ﴾ قَالَ قَدْ اُو۫ت۪يتَ سُؤْلَكَ يَا مُوسٰى ﴿ ٣٦ ﴾ وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلَيْكَ مَرَّةً اُخْرٰىۙ ﴿ ٣٧ ﴾

سُورَةُطٰهٰ  ٣١٢ 
الجزء ١٦
Tâhâ Sûresi  312 
Cüz  16

13  Bir de; Ben seni (peygamberlik görevi için) seçtim, şimdi vahyolunacak şeyleri iyi dinle/vahye kulak ver/!

14  Şüphesiz ki Ben; Allâh ancak Benim! Ben den başka hiçbir ilah yok tur. Öyleyse Bana kulluk et, namazı da Beni hatırlamak için/Benim (seni) hatırlamam için/Ben (onu, kitaplarımda) zikretti ğim için/Beni(m namaz vakitlerimi) hatırladığında/ hakkıyla kıl.

15  Herkes çalışmakta olduğu şeyle karşılık görsün diye, o (kıyâmet) ân(ı) muhakkak gelicidir. (Kul lar dâima korku üzerinde bulunsunlar da günahlara hiç yaklaşmasınlar diye) Ben onu(n zamanını onlar dan) gizlemek istiyorum./ Ben onu (kullardan) giz lemekteyim/(kulların mazeretlerini ortadan kaldır mak ve onları uyararak hazırlıklı bulundurmak gibi birçok hikmetler söz konusu olmasaydı) az kaldı Ben onu gizleyecektim (de: ‘Kıyâmet gelecektir!’ diye kim seye bildirmeyecektim)/yakında (zamanı geldiğinde) Ben onu açıklayacağım/.

16  Artık o (namaza ve kıyâmet ânı)na inanmamakta bulunan ve (nefsinin) kötü arzusunun peşine düş(erek, aklını fikrini, gördüğü birtakım aldatıcı lez zetler bürü)müş olan bir kimse, sakın ha seni on (lara inanıp, gereğince davranmak)dan alıkoymasın, sonra (kâfirlerin aldatmalarına kanacak olursan) helâk olursun!

17  Ey Mûsâ! İşte o sağ elinde olan da nedir?”

18  Dedi ki: “Bu benim asâmdır! (Yorulduğumda, sürülerin başında dur duğumda ve sıçrama anında) ona yaslanıyorum, onunla koyunlarımın üzerine yap rak düşürüyorum. Onda benim için diğer birtakım ihtiyaçlar da vardır (yürürken onu omzuma atıp bazı eşyaları ona takarım, ona bağladığım iple kuyudan su çekerim, yılanları öldürürüm, vahşi hayvanları kaçırtı rım ve dinleneceğim zaman kendisine bağladığım şey leri gölgelik yaparım)!”

19  (Allâh-u Te`âlâ) buyurdu ki: “Ey Mûsâ! Onu (yere) at!”

20  Böylece hemen onu atıverdi, birdenbire o, koşan bir yılan (oluverdi)!

21  (Mûsâ (Aleyhisselâm) onun, ağaçları ve taşları yutan bir ejderhaya dönüştüğünü gördüğünde korkup kaçmaya başlayınca, Allâh-u Te`âlâ) buyurdu ki: “Al onu! Korkma! Muhakkak ki Biz onu evvelki şekli ne döndüreceğiz.

22  Bir de (sağ) elini (sol koltuğunun altındaki) yanına sok ki, (alaca hastalığı gibi) herhangi bir ku sur bulunmaksızın, bir başka mûcize olarak (gözleri kaplayan güneş ışınları gibi) bembeyaz bir halde çıksın!

23  Tâ ki Biz sana en büyük âyet-lerimizden bir kısmını gösterelim!

24  (İşte bu iki mûcizeyle birlikte) Firavun’a git (de onu Bana kulluğa davet et)! Gerçekten de o (rablik iddiasına kalkışarak) azmıştır.”

25  (Böyle büyük bir vazifeyle görevlendirilen Mûsâ (Aleyhisselâm), bu yükün ağırlığını taşıyabilmek ve tebliğ görevini kolayca yerine getirebilmek için, Allâh-u Te`âlâ’dan birtakım isteklerde bulunmak üzere) dedi ki: “Ey Rabbim! Benim için göğsümü şerh et! (Yüreğime genişlik ver de, Senden başka kimseden korkmayayım!)

26  (Elçilik görevimi Firavun’a tebliğ) işimi bana kolaylaştır!

27  (Çocukluğumdan kalma pelteklik) düğümü (nü) de dilimden çöz!

28  Tâ ki sözümü iyice anlayabilsinler!

29  (Bu işlerde yardımcı olması için) âilemden de bana bir vezir tayin et!

30  Kardeşim Hârûn’u ki;

31  Onunla gücümü pekiştir! (Sırtımı sağlamlaştır!)

32  (Nübüvvet ve risâlet) işimde de onu ortak et!

33  Tâ ki (aramızda yardımlaşıp iba dete fırsat bularak) Seni çokça tesbîh edelim!

34  Ve Seni çokça zikredelim!

35  Gerçekten de Sen, dâima bizi (görüp gözeten ve tüm hallerimizi hakkıyla bilen) bir Basîr oldun!”

36  Buyurdu ki: “Ey Mûsâ! Gerçekten de sana isteğin verilmiştir!

37  Andolsun ki; muhakkak Biz sana başka bir kere daha elbette iyilikte bulunmuştuk.

Tâhâ Sûresi  312 
Cüz  16
cihanyamaneren