HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُطٰهٰ  ٣١٥ 
الجزء ١٦

قَالُوا يَا مُوسٰٓى اِمَّٓا اَنْ تُلْقِيَ وَاِمَّٓا اَنْ نَكُونَ اَوَّلَ مَنْ اَلْقٰى ﴿ ٦٥ ﴾ قَالَ بَلْ اَلْقُواۚ فَاِذَا حِبَالُهُمْ وَعِصِيُّهُمْ يُخَيَّلُ اِلَيْهِ مِنْ سِحْرِهِمْ اَنَّهَا تَسْعٰى ﴿ ٦٦ ﴾ فَاَوْجَسَ ف۪ي نَفْسِه۪ خ۪يفَةً مُوسٰى ﴿ ٦٧ ﴾ قُلْنَا لَا تَخَفْ اِنَّكَ اَنْتَ الْاَعْلٰى ﴿ ٦٨ ﴾ وَاَلْقِ مَا ف۪ي يَم۪ينِكَ تَلْقَفْ مَا صَنَعُواۜ اِنَّمَا صَنَعُوا كَيْدُ سَاحِرٍۜ وَلَا يُفْلِحُ السَّاحِرُ حَيْثُ اَتٰى ﴿ ٦٩ ﴾ فَاُلْقِيَ السَّحَرَةُ سُجَّدًا قَالُٓوا اٰمَنَّا بِرَبِّ هٰرُونَ وَمُوسٰى ﴿ ٧٠ ﴾ قَالَ اٰمَنْتُمْ لَهُ قَبْلَ اَنْ اٰذَنَ لَكُمْۜ اِنَّهُ لَكَب۪يرُكُمُ الَّذ۪ي عَلَّمَكُمُ السِّحْرَۚ فَلَاُقَطِّعَنَّ اَيْدِيَكُمْ وَاَرْجُلَكُمْ مِنْ خِلَافٍ وَلَاُصَلِّبَنَّكُمْ ف۪ي جُذُوعِ النَّخْلِۘ وَلَتَعْلَمُنَّ اَيُّنَٓا اَشَدُّ عَذَابًا وَاَبْقٰى ﴿ ٧١ ﴾ قَالُوا لَنْ نُؤْثِرَكَ عَلٰى مَا جَٓاءَنَا مِنَ الْبَيِّنَاتِ وَالَّذ۪ي فَطَرَنَا فَاقْضِ مَٓا اَنْتَ قَاضٍۜ اِنَّمَا تَقْض۪ي هٰذِهِ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَاۜ ﴿ ٧٢ ﴾ اِنَّٓا اٰمَنَّا بِرَبِّنَا لِيَغْفِرَ لَنَا خَطَايَانَا وَمَٓا اَكْرَهْتَنَا عَلَيْهِ مِنَ السِّحْرِۜ وَاللّٰهُ خَيْرٌ وَاَبْقٰى ﴿ ٧٣ ﴾ اِنَّهُ مَنْ يَأْتِ رَبَّهُ مُجْرِمًا فَاِنَّ لَهُ جَهَنَّمَۜ لَا يَمُوتُ ف۪يهَا وَلَا يَحْيٰى ﴿ ٧٤ ﴾ وَمَنْ يَأْتِه۪ مُؤْمِنًا قَدْ عَمِلَ الصَّالِحَاتِ فَاُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ الدَّرَجَاتُ الْعُلٰىۙ ﴿ ٧٥ ﴾ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَذٰلِكَ جَزٰٓؤُ۬ا مَنْ تَزَكّٰى۟ ﴿ ٧٦ ﴾

سُورَةُطٰهٰ  ٣١٥ 
الجزء ١٦
Tâhâ Sûresi  315 
Cüz  16

65  (Büyücüler buluşma yerine geldiklerinde, Mûsâ (Aleyhisselâm)`a karşı güzel bir edep sergileyerek) dediler ki: “Ey Mûsâ! Ya senin (yapacağını ortaya) atman, ya da bizim ilk önce atmış kimseler olmamız (ara sında bir seçim yap)!”

66  O: “Hayır (ben önce atmam)! (İlk başta) siz atın!” dedi. (Onlar hünerlerini ortaya koyunca) bir denbire ona hayal ettirildi ki, büyülerinden dolayı (sanki) ipleri ve sopaları, gerçekten de onlar koşmaktaydı.
Bazıları bu âyet-i kerîmeden yola çıkarak sihrin bir hayalden ibâret olduğunu, bir hakikati olmadığını, dolayısıyla hiçbir etkisinin görülemeyeceğini, etki gibi görülen şeyin de bir evhamdan ibâret olduğunu söylemekteyseler de bu görüş âyet ve hadîslerle çelişmektedir. Zira Felak ve Nâs sûrelerinin iniş sebebi okunduğunda, ayrıca Bakara Sûresi’nin 102. âyet-i kerîmesi iyi incelendiğinde anlaşılacaktır ki, sihir, Allâh-u Te’âlâ’nın izniyle bazı zararlar verebilir. Ancak ondan kurtuluş çâresi sadece âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerde belirtilen özel birtakım zikir ve dualar vesilesiyle Allâh-u Te’âlâ’ya sığınmaktır.

67  Hemen, Mûsâ kendi içinde bir korku gizledi/hissetti/.
Mûsâ (Aleyhisselâm)`ın burada belirtilen korkusu, kendi nefsi adına bir endişe içermemektedir. Ancak onların sergiledikleri oyunlar karşısında insanların kafası karışarak asâ mûcizesi hakkında bir şüpheye düşerler de iman etmezler korkusudur. Fakat kendisine güven sarsılır diye düşünerek bu endişesini içinde gizlemiştir.

68  Biz buyurduk ki: “(Onların sana bir zarar vereceği ya da insanların şüphelenerek sana uymayacakları gibi düşüncelere kapılarak) korkma! Şüphesiz ki sen, en üstün olacak kişi ancak sensin!

69  (Onların sergiledikleri bunca halatları, urganla rı ve koşan yılan şeklinde görülen civalı boyalı şeyleri hiç önemseme!) Sağ elinde bulunan (ve küçücük görü nen o asân)ı (yere) bırak da, onların sanat hâlinde yapmış oldukları şeylerin tümünü (Benim kudretim le) yutuversin! Onların sanat diye icrâ ettikleri o şeyler, gerçek ten de bir büyücü hilesidir. Büyücü ise nereye gitse (ve ne yapsa) iflah etmez (ve hiçbir muradına eremez)!”

70  Bunun üzerine o büyücüler (sergiledikleri vâdiler dolusu malzemelerin, küçücük bir asâ tarafından bir lokma gibi yutulduğunu görünce, bunun bir büyü olmayıp ancak bir mûcize olduğunu anlayarak) secde edenler hâlinde (yere) atıldı(lar) da: “Biz Hârûn ile Mûsâ’nın Rabbine iman ettik!” dediler.

71  (Firavun) dedi ki: “(Demek) ben size izin vermeden önce siz ona iman ettiniz! Şüphesiz ki o (Mû sâ), elbette size bu büyüyü öğretmiş olan ulunuz dur. (Siz bu işi aranızda anlaşarak, ondan küçük büyü ler sergilediniz. O ise daha büyük oynayarak sizi yendi.) Andolsun ki; elbette ellerinizi ve ayaklarınızı (sağ el, sol ayak şeklinde) değişik taraf(lar)dan elbette iyice keseceğim, sonra yemin olsun mutlaka hepi nizi hurma kütükleri (üzeri)nde feci bir şekilde asıp bırakacağım! Andolsun mutlaka siz bileceksiniz ki; azap bakımından daha güçlü ve daha sürekli han gimizmiş (ben mi, Mûsâ’nın İlâh’ı mı)?!”

72  (Büyücüler Firavun’un bu tehditleri karşısında hiçbir tereddüt geçirmeden) dediler ki: “Bize gelmiş olan o açık mûcizelere ve bizi yoktan yaratmış olan O Zât’a karşı seni asla tercih etmeyeceğiz./Bizi ya ratmış olan Zât hakkı için; bize gelen o açık deliller karşısınd seni asla tercih etmeyeceğiz./ Artık sen karar verici olduğun şeye hükmet!/Artık sen yapıcı olduğun şeyi yap!/ Sen ancak işte bu en alçak haya ta hükmedersin. (Senin gücünancak bu fâni dünyada söker, kısa bir zaman sonra da kaybolup gider.)

73  Gerçekten de biz hatalarımızı ve bizi kendi sine zorladığın büyücülüğü(n günahını) bizim için bağışlasın diye Rabbimize iman ettik! Zaten Allâh (sevap bakımından) pek hayırlıdır, (azap bakımın dan da) çok devamlıdır.

74  Şu bir gerçek ki; her kim (kâfir olarak ölüp) bir suçlu olarak Rabbi ne gelirse, gerçek ten de onun için cehennem vardır ki, o orada ne öl(üp istirâhat ed)ebilecektir, ne de (faydalanacağı bir hayatla) ya şayabilecektir!

75  Ama her kim gerçekten sâlih ameller işlemiş bir mümin olarak (ölür de) O’na gelirse, işte onlar ki, en üstün dereceler sadece onlara âittir.

76  O Adn cennetleri ki; (ağaçlarının ve köşkleri nin) altlarından sürekli ırmaklar akmaktadır! İçin de ebediyyen kalıcı kimseler olarak (oraya gire ceklerdir)! İşte (kâfirlik ve günah kirlerinden) iyice te miz lenmiş olan kimselerin mükâfatı ancak budur!”

Tâhâ Sûresi  315 
Cüz  16
cihanyamaneren