HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْاَنْبِيَاءِ  ٣٢٢ 
الجزء ١٧

وَكَمْ قَصَمْنَا مِنْ قَرْيَةٍ كَانَتْ ظَالِمَةً وَاَنْشَأْنَا بَعْدَهَا قَوْمًا اٰخَر۪ينَ ﴿ ١١ ﴾ فَلَمَّٓا اَحَسُّوا بَأْسَنَٓا اِذَا هُمْ مِنْهَا يَرْكُضُونَۜ ﴿ ١٢ ﴾ لَا تَرْكُضُوا وَارْجِعُٓوا اِلٰى مَٓا اُتْرِفْتُمْ ف۪يهِ وَمَسَاكِنِكُمْ لَعَلَّكُمْ تُسْـَٔلُونَ ﴿ ١٣ ﴾ قَالُوا يَا وَيْلَنَٓا اِنَّا كُنَّا ظَالِم۪ينَ ﴿ ١٤ ﴾ فَمَا زَالَتْ تِلْكَ دَعْوٰيهُمْ حَتّٰى جَعَلْنَاهُمْ حَص۪يدًا خَامِد۪ينَ ﴿ ١٥ ﴾ وَمَا خَلَقْنَا السَّمَٓاءَ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِب۪ينَ ﴿ ١٦ ﴾ لَوْ اَرَدْنَٓا اَنْ نَتَّخِذَ لَهْوًا لَاتَّخَذْنَاهُ مِنْ لَدُنَّاۗ اِنْ كُنَّا فَاعِل۪ينَ ﴿ ١٧ ﴾ بَلْ نَقْذِفُ بِالْحَقِّ عَلَى الْبَاطِلِ فَيَدْمَغُهُ فَاِذَا هُوَ زَاهِقٌۜ وَلَكُمُ الْوَيْلُ مِمَّا تَصِفُونَ ﴿ ١٨ ﴾ وَلَهُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَمَنْ عِنْدَهُ لَا يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِه۪ وَلَا يَسْتَحْسِرُونَۚ ﴿ ١٩ ﴾ يُسَبِّحُونَ الَّيْلَ وَالنَّهَارَ لَا يَفْتُرُونَ ﴿ ٢٠ ﴾ اَمِ اتَّخَذُٓوا اٰلِهَةً مِنَ الْاَرْضِ هُمْ يُنْشِرُونَ ﴿ ٢١ ﴾ لَوْ كَانَ ف۪يهِمَٓا اٰلِهَةٌ اِلَّا اللّٰهُ لَفَسَدَتَاۚ فَسُبْحَانَ اللّٰهِ رَبِّ الْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ ﴿ ٢٢ ﴾ لَا يُسْـَٔلُ عَمَّا يَفْعَلُ وَهُمْ يُسْـَٔلُونَ ﴿ ٢٣ ﴾ اَمِ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِه۪ٓ اٰلِهَةًۜ قُلْ هَاتُوا بُرْهَانَكُمْۚ هٰذَا ذِكْرُ مَنْ مَعِيَ وَذِكْرُ مَنْ قَبْل۪يۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَۙ الْحَقَّ فَهُمْ مُعْرِضُونَ ﴿ ٢٤ ﴾

سُورَةُالْاَنْبِيَاءِ  ٣٢٢ 
الجزء ١٧
Enbiyâ Sûresi  322 
Cüz  17

11  (Halkı müşrik ve) zâlim olmuş nice memleketi, bir daha düzelemeyecek şekilde kırıp geçir dik de, onların ardından (kendileriyle hiçbir soy bağı bulunmayan) başka başkabirtakım toplumlar mey dana getirdik.

12  O (helâke uğratıla)nlar Bizim çetin azâbımızı görür gibi hissettiklerinde, birdenbire onlar binek lerini koşturarak oradan süratlice kaçıyorlardı.

13  (O zaman azap melekleri onlara:) “Üzengilere vurup hızlıca kaçmayın! Kendile ri sebebiyle bolca nimetlendirildiğiniz şeylere ve (rahatça yaşadığınız) meskenlerinize dönün! Belki de siz (eskisi gibi şim di de sıkıntılara düşenler tarafından) danışılırsınız!/(Fakirler tarafından ) istekte bulunulursunuz!/(Hiz met çile riniz tarafından: “Bu durumda ne yapalım?” diye) sorulursunuz!/( Karşılaştığınız felâketi araştı ranlarca) sorgulanırsınız!/” (diyorlardı.)

14  (Kaçamayacağını anlayanlar:) “Ey bizim helâkimiz! (Neredesin gel! Şimdi tam zamanın!) Gerçek ten de biz (şirk koşarak kendimize yazık eden) zâlim kimseler olduk!” dediler.

15  İşte Biz onları biçilmiş bir ekin (gibi yerle bir edinceye) ve ateşi sönmüş (ölü) kimseler haline getirinceye kadar bu (söz) onların yalvarış (ve yakarış)ları olarak sürdü gitti.

16  Biz gökle yeri ve ikisi arasındakileri oynayan kimseler olarak (boş yere) yaratmadık! (Bila kis onları, Allâh’ın kudretini düşünenler için bir ibret ve âhiretin kazanılma yeri olsun diye halkettik. Öyleyse bunların yaratılışındaki ciddi gayeyi göz önüne alarak sorumluluğunuzu bilin!)

17  (Farz-ı muhâl) eğer Biz (eş ve çocuk gibi) bir eğlence (vesilesi) edinmek isteseydik, elbette onu (sizin gördüklerinizden değil de ) Kendi katımızda (bulunan hûrilerde) n edinirdik (ve onları size göstermezdik. Zira kişinin âilesinin kendi yanında bulunması gerektiğini siz de bilmektesiniz)! Eğer Biz (bu gibi işleri) yapacak olan kimseler olsaydık (size sormadan da yapabilirdik. Ama eş ve çocuk edinmek şânımıza yakışmaz)!/Ama Biz (böyle fuzûli işler) yapanlar değiliz!/

18  Doğrusu Biz o hakk (olan Kur’ân ve İslâm) ı bâtıl (olan şeytan ve şirk) üzerine atarız da, o onun beynini pat latır, birdenbire o (bâtıl bütünüyle) yok olup gitmiştir. (Ey kâfirler! Allâh adına) nitelemekte bulunduğunuz (eş ve çocuk gibi) şeylerden dolayı sizin için şiddetli helâk (ve yıkım) vardır!

19  Göklerde ve yerde bulunanlar sadece O’na âittir! (Yaratanla yaratılan arasında ve mal sahibiyle, kendisine âit mülkü arasında soy bağı nasıl kurulabilir?) O’nun katında (makam sahibi) bulunan (değerli kul)lar (özellikle de melekler) O’na ibadet etmekten as la büyüklenmezler ve azıcık bile yorulmazlar.

20  (Bıkıp usanmadan) gece ve gündüz (dâima Allâh’ı ten zîh ve) tesbîh ederler. (Gaflet ederek ya da başka bir işle uğ raşarak) hiç gevşeklik göstermezler!

21  Yoksa o (müşrik ola)nlar toprakta(ki taş ve madenlerde)n birtakım ilâhlar edin diler de, onlar mı (ölüleri) diriltecekler?

22  Eğer o ikisinde (göklerde ve yerde) Allâh’tan başka birtakım ilâhlar olsaydı, elbette o ikisi (de, kendilerinde yaşayan tüm varlıklar da çoktan) fesâda uğramış (ve tümden yıkılmış)tı. (Nitekim, iki veya daha fazla kişinin yönetimi hiçbir zaman düzenli yü rümez. Âlemlerde görülen düzen ise şunu açıkça ifade etmek tedir ki; ilâh ancak bir tanedir, bu nedenle de düzeni asla değiştirilememektedir.) Onların nitelemekte ol dukları (şirk ifade eden) şeylerden tesbîh (ve arılık olsun) O Arş’ın Rabbi olan Allâh’a!

23  O (Allâh-u Te`âlâ), yapmakta olduğu şeyler den sorulmaz! Onlar ise (kul oldukları için, tüm inanç ve amellerinden) sorulacaklardır.

24  Yoksa onlar (Allâh’tan başka ilâhların varlığına hiçbir aklî delil bulamazken) O’ndan başkasını (naklî delillere ulaşarak) mı birtakım ilâhlar edinmişler dir. (Habîbim!) De ki: “(O halde bu hususta) delilinizi getirin! İşte bu (Kur’ân’ın açıkladığı tevhîd inancı), benimle birlikte olan (Müslüman)ların da öğüdü dür, benden önce bulunanların (okudukları ilâhî ki tapların) da vaazıdır!” Doğrusu; onların pek çoğu o hakk (olan Kur’ân’ın açıkladıkların)ı bilmemektedirler de, onlar bu ne denle (tevhîdi kabullenmekten ve peygambere uymak tan) yüz çe vir(meye devam ed)icidirler.

Enbiyâ Sûresi  322 
Cüz  17
cihanyamaneren