سُورَةُالْحَجِّ | ٣٣١ | الجزء ١٧ |
سُورَةُالْحَجِّ |
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ |
سُورَةُالْحَجِّ | ٣٣١ | الجزء ١٧ |
Hac Sûresi | 331 | Cüz 17 |
YİRMİİKİNCİ SÛRE-İ CELİLE
el-Hac
SÛRE-İ CELîLESİ
Mekkî (; Mekke-i Mükerreme döneminde inmiş)dir. 19-24. âyet-i kerîmelerin Medîne-i Münevvere’de nâzil olduğu nakledilmiştir. 78 ayettir.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle!
1 Ey insanlar! Rabbinizden hakkıyla sakının (da emirlerini tutup yasaklarından kaçının)! Çünkü o (kı yâmet) â(nı)nın zelzelesi gerçekten pek büyük bir şeydir. (Artık o manzarayı zihninizde canlandırın da, Rabbi nizin emri üzere takvâ elbisesine bürünerek, o günün zorluklarından kendinizi kurtarmaya çalışın.)
2 Onu göreceğiniz gün, her bir emziren dişi dehşete kapılarak emzirdiğinden (gâfil bir halde) geçip gidecek/emzirdiğinden alıkonacak/emzirdiğini unutacak/her bir yük sahibi (gebe) de (vakitsiz olarak) yükünü düşürecektir. (Ey gören! O gün) sen insanları sarhoşlar (gibi) görürsün. Oysa onlar (gerçekte) asla sarhoşlar değildirler, lâkin Allâh’ın azâbı pek şiddetli (olduğundan, onların aklını başlarından almış ve temyiz kabiliyetlerini gidermiş)dir.
İmran ibni Husayn (Radıyallâhu anh)`dan rivayet edildiğine göre; bu iki âyet Benî Mustalik gazvesinde nâzil olduğu gece Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) insanları toplayarak bu âyetleri onlara okuduğunda, o geceden daha fazla hiçbir gecede ağlandığı görülmedi. Sabah olunca sahâbe-i kirâm yüklerini hayvanlarından indirmediler, çadırlarını kurmadılar, yemek de pişirmediler. İnsanlardan kimisi ağlıyor, kimi de üzgün bir halde oturmuş düşünüyordu. Bunun üzerine Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): “Bu (âyette bahsedilen gün) hangi gündür?” diye sorunca: “Allâh ve Rasûlû bilir!” dediler. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): “Allâh-u Te`âlâ’nın Âdem’e: ‘Kalk, zürriyetinden cehenneme gidecekleri gönder!’ buyuracağı gündür! O zaman Âdem: ‘Cehenneme gidecekler ne kadardır?’ diye soracak, Allâh-u Te`âlâ da: ‘Her binden dokuz yüz doksan dokuzdur!’ buyuracaktır”dedi. (Buhârî; Enbiyâ, 10, No: 3170, 3/1221, Hâzin)
3 İnsanlardan öylesi vardır ki, Allâh hakkında bilgisizce mücadele etmektedir ve (bunu yaparken) her azgın/bozgunculuğa soyunmuş/sürekli şerle uğraşan/şeytana iyice uymaktadır.
Bu âyet-i kerîme Nadr ibni Hâris hakkında nâzil olmuştur. Gerçekten de o, âyet-i kerîmede vasfedildiği üzere çok mücâdeleci biriydi. Kur’ân-ı Kerîm’de reddedilen: “Melekler Allâh’ın kızlarıdır!”, “Kur’ân evvelkilerin uydurmalarıdır!”, “Ölümden sonra dirilmek yoktur!” gibi birçok sözün de sahibiydi!
4 O (şeyta)na (uyanlara onun yapacağı muâmele hakkında) şu gerçek (karara bağlanıp) yazılmıştır ki; kim onu dost edinirse, şüphesiz o onu saptırır ve onu çok alevlendirilmiş o (cehennem) ateşin(in) azâbına ulaştırır.
5 Ey insanlar! Eğer (ölüp, toprağa ve suya karışmanızın ardından) diriltilmekten bir şüphe içindeyseniz (ilk yaratılışınıza bakmanız bu husustaki şüphenizi giderecektir)! Gerçekten de Biz sizi(n babanız Âdem’i) bir topraktan (sizi de toprakta yetişen gıdalardan), sonra (meni denen) sâfî az bir sudan, sonra (sülük gibi rahim duvarına yapışıp kan emerek beslenen aşılanmış yumurtadan ibaret) bir kan pıhtısından, sonra (baş, el ve ayak gibi bazı uzuvlarının) şekli belli belirsiz/(doğduğunda eseri belli olacak şekilde) kusurlu ve(ya) kusursuz (olabilecek)/ tam (olarak doğmaya) ve düşük (olmaya elverişli)/ bir çiğnem et parçasından yarattık ki, (dirilme hususu dâhil, aklın kavramaktan âciz kalacağı nice nice gerçekleri) size açıkça anlatalım! (Şüphesiz ki bu tedrîcî yaratışı düşünenler, kendisinde hayat eseri bulunmayan bir topraktan canlı bir insan yaratıp onu, aralarında hiçbir münâsebet bulunmayan; toprak, su, kan pıhtısı, bir çiğnem et ve iskelet gibi farklı farklı maddelere sokmaya Kâdir olan yaratıcının, ilk başta yaptığını tekrar iâdeye güçlü olduğuna inanmakta asla güçlük çekmezler.) Biz (düşük olmamasını) dilediğimiz (cenin) i rahimlerde adı konmuş bir süreye kadar durduruyoruz, sonra sizi (oradan) bebekler hâlinde çıkarıyoruz. Sonra (kuvvet akıl ve idrâk hususunda) güçlü çağınız (olan on sekiz-otuz yaş arasın)a ulaşasınız diye (sizi büyütüyoruz)! İçinizden (bu çağa varır varmaz, yahut önce sinde ve ya sonrasında yaşlılık çağına ulaşmadan) vefat ettirilen de vardır, yine sizden öylesi vardır ki (sahip olduğu) birçok bilgiden sonra (çocukluk hâlinde olduğu gibi) hiçbir şey bilmemesi için ömrün en rezil dönemi (olan bunaklık hâli)ne döndürülmektedir. (Ey insan! Diriltilmenle alâkalı olarak kendi bünyen deki âyetleri dinledikten sonra, senin dışında gelişen âyetlerden birini de şöyle anla ki;) sen toprağı ölü ve kuru bir halde görmekteyken, bir de Biz onun üzerine suyu indirdiğimizde o (, mahsul vermek için) kıpırdanır, şişip kabarır ve (bakanlara sevinç veren) her bir güzel çiftten (ve farklı farklı türlerden çeşitli ürünler) bitirir. (İşte Allâh-u Te`âlâ’nın seni diriltmesi de, her sene gördüğün bu âyet gibi meydana gelecektir.)
Hac Sûresi | 331 | Cüz 17 |