HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْحَجِّ  ٣٣٧ 
الجزء ١٧

وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ وَلَنْ يُخْلِفَ اللّٰهُ وَعْدَهُۜ وَاِنَّ يَوْمًا عِنْدَ رَبِّكَ كَاَلْفِ سَنَةٍ مِمَّا تَعُدُّونَ ﴿ ٤٧ ﴾ وَكَاَيِّنْ مِنْ قَرْيَةٍ اَمْلَيْتُ لَهَا وَهِيَ ظَالِمَةٌ ثُمَّ اَخَذْتُهَاۚ وَاِلَيَّ الْمَص۪يرُ۟ ﴿ ٤٨ ﴾ قُلْ يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّمَٓا اَنَا۬ لَكُمْ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌۚ ﴿ ٤٩ ﴾ فَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَر۪يمٌ ﴿ ٥٠ ﴾ وَالَّذ۪ينَ سَعَوْا ف۪ٓي اٰيَاتِنَا مُعَاجِز۪ينَ اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْجَح۪يمِ ﴿ ٥١ ﴾ وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رَسُولٍ وَلَا نَبِيٍّ اِلَّٓا اِذَا تَمَنّٰٓى اَلْقَى الشَّيْطَانُ ف۪ٓي اُمْنِيَّتِه۪ۚ فَيَنْسَخُ اللّٰهُ مَا يُلْقِي الشَّيْطَانُ ثُمَّ يُحْكِمُ اللّٰهُ اٰيَاتِه۪ۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌۙ ﴿ ٥٢ ﴾ لِيَجْعَلَ مَا يُلْقِي الشَّيْطَانُ فِتْنَةً لِلَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ وَالْقَاسِيَةِ قُلُوبُهُمْۜ وَاِنَّ الظَّالِم۪ينَ لَف۪ي شِقَاقٍ بَع۪يدٍۙ ﴿ ٥٣ ﴾ وَلِيَعْلَمَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَ اَنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ فَيُؤْمِنُوا بِه۪ فَتُخْبِتَ لَهُ قُلُوبُهُمْۜ وَاِنَّ اللّٰهَ لَهَادِ الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ ﴿ ٥٤ ﴾ وَلَا يَزَالُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا ف۪ي مِرْيَةٍ مِنْهُ حَتّٰى تَأْتِيَهُمُ السَّاعَةُ بَغْتَةً اَوْ يَأْتِيَهُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَق۪يمٍ ﴿ ٥٥ ﴾

سُورَةُالْحَجِّ  ٣٣٧ 
الجزء ١٧
Hac Sûresi  337 
Cüz  17

47  (Kureyş müşrikleri alay ederek) senden acele azap istiyorlar (öyle mi?)! Oysa Allâh sözünü asla bozmayacaktır. (Dolayısıyla korkutuldukları azap er geç başlarına gelecektir.) Şüphesiz ki Rabbin katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin sene gibidir. (Bu yüzden size pek uzun gelen süreler O’nun katında pek kısadır. Zaten zaman mefhumu kullarla alakalıdır.)

48  Kendisi(nin halkı, inkârcı ve) zâlim olan nice memleket vardı ki; (Kureyş müşriklerine süre tanı dığım gibi) onlara da mühlet vermiştim, sonra da onları (türlü türlü azaplarla) yakalamıştım. Zaten (herkesin) dönüş(ü) ancak Banadır. (Böylece herkese, ameline yakışan muâmeleyi yapacağım.)

49  (Habîbim! Kullara şu müjde ve tehditleri tebliğ etmek üzere) de ki: “Ey insanlar! Ben sizin için an cak pek açık/(gerçekleri) iyice açıklayan/ bir uya rıcıyım (ve müjdeleyiciyim)!”

50  O kimseler ki iman etmiştirler ve (namaz, oruç, hac, zekât gibi) sâlih ameller işlemiştirler, ar tık onlar(ın beşeriyet gereği yaptıkları günahlar) için büyük bir mağfiret ve (cennet nimetleri gibi) çok üstün ve pek değerli bir rızık vardır.

51  Ama o kimseler ki Bizim âyet lerimiz(e “Şiir”, “Büyü” ve “Evvelkilerin masalları” gibi uygunsuz vasıf lar yakıştırıp, müminlerin olanca açıklama gayretleri ne karşılık onları iptal) hakkında (birbirlerini) acze düşürme yarışına girmişçesine koşturmuşlar (ve Bizden kurtulacaklarını sanmışlar)dır. İşte an cak onlar, şiddetle tutuşmuş o ateşin dostlarıdır.

52  (Rasûlüm!) Senden önce ne bir rasûl, ne de bir nebî göndermedik ki, o(, âyetlerden bir şey) okuduğu zaman/bir şey arzuladığı zaman / şeytan onun okuması içerisine / arzusu içerisine / (bir şey) atmış olmasın. Nihâyet Allâh şeytanın (, peygamberin okudukları içerisine) atmakta olduğu şeyi tümüyle giderir de, sonra Allâh âyetlerini sabit (ve korunmuş) kılar. Zaten Allâh (peygamberine vahyettiğini de, şeytanın kastettiğini de hakkıyla bilen bir) Alîm’dir; (fitneyi sabit bırakmayıp tümüyle gideren bir) Hakîm’dir.
Rivayete göre; Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) müşriklerin bulunduğu bir mecliste Necm Sûresi’ni okurken, putların zemmi hakkındaki âyetlere vardığında, her zamanki tertîl âdeti üzere hafif bir duraklama yapmış, o sırada şeytan, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in sesini taklit ederek, müşriklerin işiteceği şekilde putları öven ve âyetlerin veznine uyan birtakım kelimeleri araya katmıştı. Bu sözlerin Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) tarafından okunduğunu sanarak sevince boğulan müşrikler de, sûrenin sonunda Müslümanlarla birlikte secde yapmışlardı. Sonra Cibrîl (Aleyhisselâm) gelerek Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`i bu hâdiseden haberdâr etmiş, böylece Allâh şeytanı başarısız kılıp âyetlerini korumuştu. İşte Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in üzülmesi üzerine, diğer peygamberlerin başına da bu gibi hâdiselerin geldiği bildirilerek kendisi bu âyet-i celîle ile teselli edildi. İşte “Ğarânik kıssası” diye bilinen hadisenin aslı budur. (Taberî, Beğavî, Nesefî, Süyûtî, İbn-i Kesîr, Âlûsî, Hâzin, İmâm-ı Rabbânî, el-Mektûbât, no: 273, 1/294)

53  (Evet! Allâh şeytana bu müsâadeyi vermiştir,) tâ ki O (Allâh-u Te`âlâ), şeytanın (peygamberin oku dukları arasına) atmakta olduğu o şeyi, hem kalple rinde (şüphecilik gibi) bir nevî hastalık bulunan o (münafık) kimseler, hem de kalpleri kaskatı olan (Mekkeli gâvur) lar için büyük bir fitne (ve imtihan vesilesi) yapsın(da imana yönelmeyenleri böylece mah rum bıraksın)! Şüphesiz (münafık ve müşrik olan) o zâlimler ise, elbette (haktan) pek uzak olan tam bir muhâlefet içindedirler.

54  Bir de; kendilerine (Allâh’ın dini hakkında) ilim verilmiş olan o kimseler bilsin ki gerçekten o (Kur’ân), Rabbinden gelen bir haktır, işte böylece onlar ona inan(makta sabit kal) sınlar da, bu sebeple kalpleri ona saygıyla yatışsın! (İşte Allâh bu hikmet lerle şeytanın katkısını ortadan kaldırmıştır.) Şüphesiz ki Allâh iman etmiş olan o kimseleri (burada olduğu gibi, dinî konularda kafa karıştıran diğer meselelerde de) dosdoğru bir yola elbette (dâ ima) hidâyet edicidir.

55  Ama o kâfir olmuş kimseler o (Kur’ân’ın hak olup olmadığı hususunda kafaları karışık olduğu)ndan dolayı büyük bir şüphe içerisinde kalmaya devam edecektir. Tâ ki onlara o (ölüm ve kıyâmet) ân(ı) ansızın gelecektir, ya da kendilerine (ardında hiçbir gün bulunmayan) o kısır günün azâbı gelecektir!

Hac Sûresi  337 
Cüz  17
cihanyamaneren