HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْحَجِّ  ٣٣٨ 
الجزء ١٧

اَلْمُلْكُ يَوْمَئِذٍ لِلّٰهِۜ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْۜ فَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ ف۪ي جَنَّاتِ النَّع۪يمِ ﴿ ٥٦ ﴾ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا فَاُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُه۪ينٌ ﴿ ٥٧ ﴾ وَالَّذ۪ينَ هَاجَرُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ ثُمَّ قُتِلُٓوا اَوْ مَاتُوا لَيَرْزُقَنَّهُمُ اللّٰهُ رِزْقًا حَسَنًاۜ وَاِنَّ اللّٰهَ لَهُوَ خَيْرُ الرَّازِق۪ينَ ﴿ ٥٨ ﴾ لَيُدْخِلَنَّهُمْ مُدْخَلًا يَرْضَوْنَهُۜ وَاِنَّ اللّٰهَ لَعَل۪يمٌ حَل۪يمٌ ﴿ ٥٩ ﴾ ذٰلِكَۚ وَمَنْ عَاقَبَ بِمِثْلِ مَا عُوقِبَ بِه۪ ثُمَّ بُغِيَ عَلَيْهِ لَيَنْصُرَنَّهُ اللّٰهُۜ اِنَّ اللّٰهَ لَعَفُوٌّ غَفُورٌ ﴿ ٦٠ ﴾ ذٰلِكَ بِاَنَّ اللّٰهَ يُولِجُ الَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي الَّيْلِ وَاَنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ بَص۪يرٌ ﴿ ٦١ ﴾ ذٰلِكَ بِاَنَّ اللّٰهَ هُوَ الْحَقُّ وَاَنَّ مَا يَدْعُونَ مِنْ دُونِه۪ هُوَ الْبَاطِلُ وَاَنَّ اللّٰهَ هُوَ الْعَلِيُّ الْكَب۪يرُ ﴿ ٦٢ ﴾ اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءًۘ فَتُصْبِحُ الْاَرْضُ مُخْضَرَّةًۜ اِنَّ اللّٰهَ لَط۪يفٌ خَب۪يرٌۚ ﴿ ٦٣ ﴾ لَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَاِنَّ اللّٰهَ لَهُوَ الْغَنِيُّ الْحَم۪يدُ۟ ﴿ ٦٤ ﴾

سُورَةُالْحَجِّ  ٣٣٨ 
الجزء ١٧
Hac Sûresi  338 
Cüz  17

56  O (Kur’ân hakkındaki şüphelerin tamamen kaybolacağı kıyâmet) gün(ünde) bütün mülk(ün, tam bir yetki ve saltanatın) Allâh’a âit (olduğu herkesçe bilinecek)dir. O (inanan ve inanmaya)n (kul)lar ara sında O hüküm verecektir. İşte o kimseler ki; iman etmişlerdir ve (namaz, oruç, hac, zekât gibi) sâlih ameller işlemişlerdir; (tabiî ki onlar) nimetlerle dolu cennetlerdedir.

57  Ama o kimseler ki; kâfir olmuşturlar ve Bizim âyetlerimizi yalanlamıştırlar; işte onlar, (rezil edici ve) alçaltıcı olan pek büyük bir azap sa dece onlara âittir!

58  O kimseler ki; Allâh yolunda (cihat için) hicret etmişlerdir, sonra da (hicret esna sında müşrikler tarafından şehit edilerek) öldürülmüşlerdir, ya da (kendiliklerinden) ölmüşlerdir, andolsun ki; elbet te Allâh onları(, berzah âleminde de, cennette de, ardı arkası kesilmeyen) pek güzel bir rızıkla mutlaka rızıklandıracaktır. Şüphesiz ki Allâh (karşılıksız ve hesapsız verdiği için) rızık verenlerin en hayırlısı, elbette ancak O’dur! (Zaten diğer rızık verenler, O’nun yarattığı rızkı ulaştırma sebebi olmaktan öte geçememektedir.)

59  Kasem olsun ki; elbette O onları kendisin den râzı olacakları (en güzel) bir girilecek yer (olan cennetteki inci köşkler)e mutlaka girdirecektir. Muhakkak ki Allâh elbette (Kendi yolunda ölenle rin hallerini de, şehid olmayı bekleyenlerin arzularını da pek iyi bilen bir) Alîm’dir; (inadına onlarla sava şanlara cezalarını peşin vermeyip süre tanıyan bir) Halîm’dir.

60  İşte bu (durum anlattığımız gibidir)! Her kim (eziyet gördüğü kişiye,) kendisine yapılan azâbın (fazlasıyla değil de, kısas olmak üzere bir) ben zeriyle cezalandırma yaparsa, sonra da o (hakkını arayan) kişiye karşı (eziyete başvurularak) azgın lıkta bulunulursa, yemin olsun ki; elbette Allâh ona mutlaka yardım edecektir. Şüphesiz ki Allâh elbette (mümin kulların dan gü nah izlerini silen bir) Afüvv’dür; (görmezden gelme, af ve ıslah gibi Allâh-u Te`âlâ’nın teşvik ettiği muâme leleri bırakıp da kısas hakkını kullanarak intikam al maya çalışan kişinin ayıplarını ise tamamen örten bir) Ğafûr’dur.

61  İşte bu (yardım) şu sebepledir ki; gerçekten Allâh gece yi gündüze girdir(ip, gündüzü ge ce den uzun hale çevirerek, dilediğini yapmaya Kâdir olduğunu belirt) mektedir, gündüzü(n saatlerini) de geceye girdir(mekle, geceyi gündüzden uzun hale getirerek eşsiz gücünü göster)mektedir, bir de mu hakkak Allâh (zulüm yapanla zulme uğrayan herkesin konuştuklarını hakkıyla duyan bir) Semî’dir; (herke sin ne yaptığını tam manasıyla görüp karşılığını veren bir) Basîr’dir.

62  İşte bu (üstün kudret ve ilim vasfı) şu sebepledir ki; gerçekten Allâh (, varlığı zorunlu ve Kendinden olan) Hakk’ın ta Kendisidir, (müşriklerin) O’nun dışında (ilâh olarak ) tapmakta oldukları ise, şüphesiz ki o, (ilâhlığı sabit olmayan hatta haddi zâtın da varlığı dahi düşünülemeyen) bâtılın ta kendisidir. Bir de muhakkak ki Allâh, (tüm varlıklara karşı üstünlük sahibi olan) Aliyy de, (ortaktan pek münezzeh ve çok büyük olan) Kebîr de ancak O’dur.

63  (Ey insan!) Görmedin mi ki; gerçekten Allâh gökten suyu indirmiştir de, bu sebeple toprak yem yeşil bir hâle dönüşmüştür. Şüphesiz ki Allâh (ilmi ve lütfu küçük-büyük her varlığa ulaşan, mahlûkatına yeterli olacak rızıkların miktarını bilen, tüm yaptıkla rını sağlam ve yarayışlı yapan bir) Latîf’tir; (yaratık larına yararlı olan şeyleri ve görünen-görünmeyen tüm yönetimleri kuşatıcı şekilde bilen, kullarının kalp lerinde bulunan geçim endişesinden haberdâr olan ve yaratıkların rızıklarını yaratma keyfiyetini çok iyi bilen bir) Habîr’dir.

64  Göklerde bulunanlar da, yerde olanlar da (yaratılış, mülkiyet ve yönetim bakımından) sadece O (Allâh-u Azîmüşşâ)na âittir. Bir de şüp he yok ki Allâh, elbette (her şey yokolduktan sonra varlığını sürdürecek olan ve hiçbir hususta hiçbir şeye muhtaç olmayan) Ğaniyy de, (övgüye lâyık üstün sıfatların tümüne sahip olup, kimse hamdetmese de, bütün hamdler ancak Kendisine mahsus olan) Hamîd de ancak O’dur.

Hac Sûresi  338 
Cüz  17
cihanyamaneren