v02.01.25 Geliştirme Notları
Hac Sûresi
339
Cuz 17
65﴿ (Ey insan!) Görmedin mi ki şüphesiz Allâh; yerde bulunan şeyleri ve Kendi(sinin itâatkâr kılma) emriyle (ve izniyle) denizde akıp gitmekte olan gemileri sizin (faydalarınızı temin) için emre âmâde kılmıştır, göğü de yerin üzerine düşmekten O tutmaktadır! Lâkin (kıyâmet koparken) O’nun izniyle (düşmesi) müstesnâ! Şüphesiz ki Allâh elbette insanlara (karşı çok esirgeyici olan bir) Raûf’dur, (bu yüzden yeryüzünde bulunanları insanların menfaatine elverişli bir şekilde yaratmıştır ve Kendisini bulmaları için gerekli olan delillere ulaşma imkânlarını onlar için hazır hâle getirmiştir. Yine ancak O Allâh-u Te‘âlâ, kullarına son derece acıyan bir) Rahîm’dir (bu nedenle günahları yüzünden gök üzerlerine düşmesin diye onu tutmaktadır ve dâimâ menfaat kapılarını açıp, çeşitli zararları onlardan defetmektedir).
66﴿ Yine ancak O (Allâh-u Te‘âlâ), öyle (kudretli) bir Zâttır ki; (cansız varlıklar hâlindeyken) size hayat vermiştir, sonra (ecelleriniz geldiğinde) sizi öldürecektir, daha sonra (mahşer günü) sizi diriltecektir. (Ama) gerçekten insan, elbette (bunca nîmetleri hiçe sayan) çok büyük bir nankördür.
67﴿ (Habîbim! Kurban kesmenize îtirâz ederek: “Kendi öldürdüğünüzü yiyorsunuz da, Allâh’ın öldürdüğünü niye yemiyorsunuz?!” diyen kâfirlere aldırma. Zîrâ) Biz her ümmet için bir tür ibâdet (ve tâat usullerini ihtivâ eden müstakil bir şerîat) tâyin ettik ki; sâdece onlar onunla (Allâh’a) ibâde edicilerdir. Artık onlar o (din ve kurbanla ilgili)(ler) hakkında (boş yere) seninle aslâ tartışmasınlar. Ayrıca sen (onların ne dediğine aldırış etmeksizin insanları) Rabbin(in ibâdetin)e dâvet et(meye devâm et)! Şüphesiz ki sen elbette (hakka) ulaştıran dosdoğru bir yol üzerindesin. Bu âyet-i kerîmede her bir ümmetin kendi özel şerîatıyla amel etmesi gerektiği beyân edilmiş olmaktadır ki, buna göre; Mûsâ (Aleyhisselâm) ile Îsâ (Aleyhisselâm) arasında bulunan ümmetin şerîatı Tevrât’a dayanmaktadır. Îsâ (Aleyhisselâm)ın gönderilişinden sonra Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in bi‘setine kadar mevcut olan ümmetin şerîatının kaynağı sâdece İncîl’dir. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in gönderildiği asırda bulunanlar ve onlardan sonra kıyâmete kadar gelecek olanlar ise tek bir ümmettirler ki onların şerîatı da ancak Kur’ân’dır. Bu âyet-i kerîme Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in ashâbına: “Size ne oldu ki, ellerinizle öldürdüğünüz hayvanların etlerinden yiyorsunuz da, Allâh’ın öldürmüş olduğu hayvanların etlerini yemiyorsunuz?!” diyerek Müslümanların, kendi kendine ölen lâşeden yememelerine îtirâz eden ve helâl-haram gibi dînî konularda tartışmaya giren Büdeyl ibnü Verkā, Bişr ibnü Süfyân, Yezîd ibnü Huneys gibi Huzâ‘a kabîlesine mensup birtakım kâfirler hakkında nâzil olarak onların tartışmasını sonlandırmıştır. (es-Sa‘lebî, 7/33; el-Beğavî, 3/181; et-Taberî, 9/523; et-Teysîr, el-Âlûsî, el-Hâzin)
68﴿ (Habîbim! Hak açıkça ortaya çıkmışken) yine de onlar (din konusunda) seninle mücâdele(ye devâm) ederlerse sen de ki: “Yapmakta olduğunuz (bâtıl ve asılsız) şeyleri Allâh çok iyi bilendir.
69﴿ Kendisi hakkında sizin sürekli ihtilâf eder olduğunuz şeyler husûsunda (ise) Allâh kıyâmet günü aranızda (ayırıcı ve kesin) hüküm verecektir.”
70﴿ (Ey insan!) Bilmedin mi ki, şüphesiz Allâh gökte ve yerde bulunan şeyleri(n tamâmını hakkıyla) bilmektedir (dolayısıyla sizin yaptığınız ve yapacağınız hiçbir şey O’na gizli kalmaz)?! İşte sana! Gerçekten de (gökte-yerde ve bütün âlemlerde) bu(lunan her şey hakkındaki tüm mâlûmât), yüce bir Kitap (olan Levh-i Mahfûz)da (kayıt altına alınmış)dır. İşte sana! Muhakkak ki bu (kuşatıcı ilim üzere her şeyi kayda almak ve yönetmek), ancak Allâh’a çok kolay (gelen) bir şeydir.
71﴿ O (şirk koşa)nlar Allâh(ı bırakıp da O’n)dan başka öyle şeylere tapmaktadırlar ki, O (Allâh-u Te‘âlâ) onlar(ın ibâdete lâyık oluşu) ile ilgili (vahiy yoluyla) en ufak bir delil indirmemiştir, yine öyle şeylere (tapıyorlar) ki kendileri için onlar(ın ilâhlığı) hakkında hiçbir bilgi (ve aklî delil) yoktur. Zâten (şirk gibi en büyük zulmü işleyen) o zâlimler için hiçbir yardımcı yoktur (ki onların görüşlerini desteklesin ve onları doğru inanca kavuşturabilsin)!
72﴿ (Habîbim!) Ayrıca Bizim (doğru inançlara ve isâbetli hükümlere delâlet eden) âyetlerimiz (mânâları) çok açık (seçik) oldukları hâlde onların üzerine art arda okunduğu zaman o kâfir olmuş kimselerin yüzlerinde inkâr (alâmeti görür, böylece bir îtirâz ve bozulma) anlarsın. (Hattâ) onlar, kendileri üzerine âyetlerimizi art arda okumakta olan o kişilere saldırmalarına çok yakın olurlar. (Habîbim! O Kur’ân düşmanlarını tehdit etmek üzere) de ki: “İşte size! Bun(ca dinlediğiniz âyetlere karşı duyduğunuz kızgınlık)dan (size) daha şerli (ve zararlı gelecek) olanı haber vereyim mi size? (Sizi daha çok bozacak olan şey ancak) o (cehennem) ateş(i)dir! Allâh onu o kâfir olmuş kimselere söz vermiştir ve o (ateş) ne kötü varılacak yer olmuştur!”
سُورَةُ الْحَجِّ
الجزء ١٧
٣٣٩
اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ سَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي الْاَرْضِ وَالْفُلْكَ تَجْر۪ي فِي الْبَحْرِ بِاَمْرِه۪ۜ وَيُمْسِكُ السَّمَٓاءَ اَنْ تَقَعَ عَلَى الْاَرْضِ اِلَّا بِاِذْنِه۪ۜ اِنَّ اللّٰهَ بِالنَّاسِ لَرَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ ﴿٦٥
وَهُوَ الَّذ۪ٓي اَحْيَاكُمْۘ ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ ثُمَّ يُحْي۪يكُمْۜ اِنَّ الْاِنْسَانَ لَكَفُورٌ ﴿٦٦
لِكُلِّ اُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنْسَكًا هُمْ نَاسِكُوهُ فَلَا يُنَازِعُنَّكَ فِي الْاَمْرِ وَادْعُ اِلٰى رَبِّكَۜ اِنَّكَ لَعَلٰى هُدًى مُسْتَق۪يمٍ ﴿٦٧
وَاِنْ جَادَلُوكَ فَقُلِ اللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ ﴿٦٨
اَللّٰهُ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ ف۪يمَا كُنْتُمْ ف۪يهِ تَخْتَلِفُونَ ﴿٦٩
اَلَمْ تَعْلَمْ اَنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِۜ اِنَّ ذٰلِكَ ف۪ي كِتَابٍۜ اِنَّ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرٌ ﴿٧٠
وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِه۪ سُلْطَانًا وَمَا لَيْسَ لَهُمْ بِه۪ عِلْمٌۜ وَمَا لِلظَّالِم۪ينَ مِنْ نَص۪يرٍ ﴿٧١
وَاِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِمْ اٰيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ تَعْرِفُ ف۪ي وُجُوهِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا الْمُنْكَرَۜ يَكَادُونَ يَسْطُونَ بِالَّذ۪ينَ يَتْلُونَ عَلَيْهِمْ اٰيَاتِنَاۜ قُلْ اَفَاُنَبِّئُكُمْ بِشَرٍّ مِنْ ذٰلِكُمْۜ اَلنَّارُۜ وَعَدَهَا اللّٰهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ۟ ﴿٧٢
Hac Sûresi
339
Cuz 17
اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ سَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي الْاَرْضِ وَالْفُلْكَ تَجْر۪ي فِي الْبَحْرِ بِاَمْرِه۪ۜ وَيُمْسِكُ السَّمَٓاءَ اَنْ تَقَعَ عَلَى الْاَرْضِ اِلَّا بِاِذْنِه۪ۜ اِنَّ اللّٰهَ بِالنَّاسِ لَرَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ ﴿٦٥
65﴿ (Ey insan!) Görmedin mi ki şüphesiz Allâh; yerde bulunan şeyleri ve Kendi(sinin itâatkâr kılma) emriyle (ve izniyle) denizde akıp gitmekte olan gemileri sizin (faydalarınızı temin) için emre âmâde kılmıştır, göğü de yerin üzerine düşmekten O tutmaktadır! Lâkin (kıyâmet koparken) O’nun izniyle (düşmesi) müstesnâ! Şüphesiz ki Allâh elbette insanlara (karşı çok esirgeyici olan bir) Raûf’dur, (bu yüzden yeryüzünde bulunanları insanların menfaatine elverişli bir şekilde yaratmıştır ve Kendisini bulmaları için gerekli olan delillere ulaşma imkânlarını onlar için hazır hâle getirmiştir. Yine ancak O Allâh-u Te‘âlâ, kullarına son derece acıyan bir) Rahîm’dir (bu nedenle günahları yüzünden gök üzerlerine düşmesin diye onu tutmaktadır ve dâimâ menfaat kapılarını açıp, çeşitli zararları onlardan defetmektedir).
وَهُوَ الَّذ۪ٓي اَحْيَاكُمْۘ ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ ثُمَّ يُحْي۪يكُمْۜ اِنَّ الْاِنْسَانَ لَكَفُورٌ ﴿٦٦
66﴿ Yine ancak O (Allâh-u Te‘âlâ), öyle (kudretli) bir Zâttır ki; (cansız varlıklar hâlindeyken) size hayat vermiştir, sonra (ecelleriniz geldiğinde) sizi öldürecektir, daha sonra (mahşer günü) sizi diriltecektir. (Ama) gerçekten insan, elbette (bunca nîmetleri hiçe sayan) çok büyük bir nankördür.
لِكُلِّ اُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنْسَكًا هُمْ نَاسِكُوهُ فَلَا يُنَازِعُنَّكَ فِي الْاَمْرِ وَادْعُ اِلٰى رَبِّكَۜ اِنَّكَ لَعَلٰى هُدًى مُسْتَق۪يمٍ ﴿٦٧
67﴿ (Habîbim! Kurban kesmenize îtirâz ederek: “Kendi öldürdüğünüzü yiyorsunuz da, Allâh’ın öldürdüğünü niye yemiyorsunuz?!” diyen kâfirlere aldırma. Zîrâ) Biz her ümmet için bir tür ibâdet (ve tâat usullerini ihtivâ eden müstakil bir şerîat) tâyin ettik ki; sâdece onlar onunla (Allâh’a) ibâde edicilerdir. Artık onlar o (din ve kurbanla ilgili)(ler) hakkında (boş yere) seninle aslâ tartışmasınlar. Ayrıca sen (onların ne dediğine aldırış etmeksizin insanları) Rabbin(in ibâdetin)e dâvet et(meye devâm et)! Şüphesiz ki sen elbette (hakka) ulaştıran dosdoğru bir yol üzerindesin. Bu âyet-i kerîmede her bir ümmetin kendi özel şerîatıyla amel etmesi gerektiği beyân edilmiş olmaktadır ki, buna göre; Mûsâ (Aleyhisselâm) ile Îsâ (Aleyhisselâm) arasında bulunan ümmetin şerîatı Tevrât’a dayanmaktadır. Îsâ (Aleyhisselâm)ın gönderilişinden sonra Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in bi‘setine kadar mevcut olan ümmetin şerîatının kaynağı sâdece İncîl’dir. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in gönderildiği asırda bulunanlar ve onlardan sonra kıyâmete kadar gelecek olanlar ise tek bir ümmettirler ki onların şerîatı da ancak Kur’ân’dır. Bu âyet-i kerîme Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in ashâbına: “Size ne oldu ki, ellerinizle öldürdüğünüz hayvanların etlerinden yiyorsunuz da, Allâh’ın öldürmüş olduğu hayvanların etlerini yemiyorsunuz?!” diyerek Müslümanların, kendi kendine ölen lâşeden yememelerine îtirâz eden ve helâl-haram gibi dînî konularda tartışmaya giren Büdeyl ibnü Verkā, Bişr ibnü Süfyân, Yezîd ibnü Huneys gibi Huzâ‘a kabîlesine mensup birtakım kâfirler hakkında nâzil olarak onların tartışmasını sonlandırmıştır. (es-Sa‘lebî, 7/33; el-Beğavî, 3/181; et-Taberî, 9/523; et-Teysîr, el-Âlûsî, el-Hâzin)
وَاِنْ جَادَلُوكَ فَقُلِ اللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ ﴿٦٨
68﴿ (Habîbim! Hak açıkça ortaya çıkmışken) yine de onlar (din konusunda) seninle mücâdele(ye devâm) ederlerse sen de ki: “Yapmakta olduğunuz (bâtıl ve asılsız) şeyleri Allâh çok iyi bilendir.
اَللّٰهُ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ ف۪يمَا كُنْتُمْ ف۪يهِ تَخْتَلِفُونَ ﴿٦٩
69﴿ Kendisi hakkında sizin sürekli ihtilâf eder olduğunuz şeyler husûsunda (ise) Allâh kıyâmet günü aranızda (ayırıcı ve kesin) hüküm verecektir.”
اَلَمْ تَعْلَمْ اَنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِۜ اِنَّ ذٰلِكَ ف۪ي كِتَابٍۜ اِنَّ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرٌ ﴿٧٠
70﴿ (Ey insan!) Bilmedin mi ki, şüphesiz Allâh gökte ve yerde bulunan şeyleri(n tamâmını hakkıyla) bilmektedir (dolayısıyla sizin yaptığınız ve yapacağınız hiçbir şey O’na gizli kalmaz)?! İşte sana! Gerçekten de (gökte-yerde ve bütün âlemlerde) bu(lunan her şey hakkındaki tüm mâlûmât), yüce bir Kitap (olan Levh-i Mahfûz)da (kayıt altına alınmış)dır. İşte sana! Muhakkak ki bu (kuşatıcı ilim üzere her şeyi kayda almak ve yönetmek), ancak Allâh’a çok kolay (gelen) bir şeydir.
وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِه۪ سُلْطَانًا وَمَا لَيْسَ لَهُمْ بِه۪ عِلْمٌۜ وَمَا لِلظَّالِم۪ينَ مِنْ نَص۪يرٍ ﴿٧١
71﴿ O (şirk koşa)nlar Allâh(ı bırakıp da O’n)dan başka öyle şeylere tapmaktadırlar ki, O (Allâh-u Te‘âlâ) onlar(ın ibâdete lâyık oluşu) ile ilgili (vahiy yoluyla) en ufak bir delil indirmemiştir, yine öyle şeylere (tapıyorlar) ki kendileri için onlar(ın ilâhlığı) hakkında hiçbir bilgi (ve aklî delil) yoktur. Zâten (şirk gibi en büyük zulmü işleyen) o zâlimler için hiçbir yardımcı yoktur (ki onların görüşlerini desteklesin ve onları doğru inanca kavuşturabilsin)!
وَاِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِمْ اٰيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ تَعْرِفُ ف۪ي وُجُوهِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا الْمُنْكَرَۜ يَكَادُونَ يَسْطُونَ بِالَّذ۪ينَ يَتْلُونَ عَلَيْهِمْ اٰيَاتِنَاۜ قُلْ اَفَاُنَبِّئُكُمْ بِشَرٍّ مِنْ ذٰلِكُمْۜ اَلنَّارُۜ وَعَدَهَا اللّٰهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ۟ ﴿٧٢
72﴿ (Habîbim!) Ayrıca Bizim (doğru inançlara ve isâbetli hükümlere delâlet eden) âyetlerimiz (mânâları) çok açık (seçik) oldukları hâlde onların üzerine art arda okunduğu zaman o kâfir olmuş kimselerin yüzlerinde inkâr (alâmeti görür, böylece bir îtirâz ve bozulma) anlarsın. (Hattâ) onlar, kendileri üzerine âyetlerimizi art arda okumakta olan o kişilere saldırmalarına çok yakın olurlar. (Habîbim! O Kur’ân düşmanlarını tehdit etmek üzere) de ki: “İşte size! Bun(ca dinlediğiniz âyetlere karşı duyduğunuz kızgınlık)dan (size) daha şerli (ve zararlı gelecek) olanı haber vereyim mi size? (Sizi daha çok bozacak olan şey ancak) o (cehennem) ateş(i)dir! Allâh onu o kâfir olmuş kimselere söz vermiştir ve o (ateş) ne kötü varılacak yer olmuştur!”