HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْحَجِّ  ٣٣٩ 
الجزء ١٧

اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ سَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي الْاَرْضِ وَالْفُلْكَ تَجْر۪ي فِي الْبَحْرِ بِاَمْرِه۪ۜ وَيُمْسِكُ السَّمَٓاءَ اَنْ تَقَعَ عَلَى الْاَرْضِ اِلَّا بِاِذْنِه۪ۜ اِنَّ اللّٰهَ بِالنَّاسِ لَرَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ ﴿ ٦٥ ﴾ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اَحْيَاكُمْۘ ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ ثُمَّ يُحْي۪يكُمْۜ اِنَّ الْاِنْسَانَ لَكَفُورٌ ﴿ ٦٦ ﴾ لِكُلِّ اُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنْسَكًا هُمْ نَاسِكُوهُ فَلَا يُنَازِعُنَّكَ فِي الْاَمْرِ وَادْعُ اِلٰى رَبِّكَۜ اِنَّكَ لَعَلٰى هُدًى مُسْتَق۪يمٍ ﴿ ٦٧ ﴾ وَاِنْ جَادَلُوكَ فَقُلِ اللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ ﴿ ٦٨ ﴾ اَللّٰهُ يَحْكُمُ بَيْنَكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ ف۪يمَا كُنْتُمْ ف۪يهِ تَخْتَلِفُونَ ﴿ ٦٩ ﴾ اَلَمْ تَعْلَمْ اَنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِۜ اِنَّ ذٰلِكَ ف۪ي كِتَابٍۜ اِنَّ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرٌ ﴿ ٧٠ ﴾ وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِه۪ سُلْطَانًا وَمَا لَيْسَ لَهُمْ بِه۪ عِلْمٌۜ وَمَا لِلظَّالِم۪ينَ مِنْ نَص۪يرٍ ﴿ ٧١ ﴾ وَاِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِمْ اٰيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ تَعْرِفُ ف۪ي وُجُوهِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا الْمُنْكَرَۜ يَكَادُونَ يَسْطُونَ بِالَّذ۪ينَ يَتْلُونَ عَلَيْهِمْ اٰيَاتِنَاۜ قُلْ اَفَاُنَبِّئُكُمْ بِشَرٍّ مِنْ ذٰلِكُمْۜ اَلنَّارُۜ وَعَدَهَا اللّٰهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ۟ ﴿ ٧٢ ﴾

سُورَةُالْحَجِّ  ٣٣٩ 
الجزء ١٧
Hac Sûresi  339 
Cüz  17

65  (Ey insan!) Görmedin mi ki şüphesiz Allâh, yerde bulunan (tüm varlık)ları da, Kendi emriyle denizde akıp gitmekte olan gemileri de sizin (fay dalarınızı temin) için emre âmâde kılmıştır ve izn(-i irâdes)i olmaksızın yerin üzerine düşmesin diye göğü de O tutmaktadır? Şüphesiz ki Allâh insanlara karşı elbette (pek esirgeyenbir) Ra ûf’dur; (bu yüzden yeryüzünde bulu nan ları insanların menfaatine elverişli bir şekilde ya ratmıştır ve Kendisini bulmaları için gerekli olan delil lere ulaşma imkânlarını onlar için hazır hale getirmiş tir. Yine ancak O, kullarına son derece acıyan bir) Ra hîm’dir (, bu nedenle günahları yüzünden gök üzerle rine düşmesin diye onu tutmaktadır ve dâima menfaat kapılarını açıp, çeşitli zararları onlardan def etmektedir).

66  Ancak O’dur O Zât ki, (cansız varlıklar hâlin deyken) size hayat vermiştir, sonra (ecelleriniz gel diğinde) sizi öldürecektir, daha sonra (mahşer günü) sizi diriltecektir! Gerçekten de insan, elbette (bunca nimetleri hiçe sayan) pek büyük bir nankördür.

67  (Habîbim! Kurban kesmenize itiraz ederek: “Kendi öldürdüğünüzü yiyorsunuz da, Allâh’ın öldürdüğünü niye yemiyorsunuz?” diyen kâfirlere aldırma!) Biz her bir ümmet için bir kurban (ibadeti)/bir ibadet yeri /bir şerî’at/ bir bayram/bir kesim yeri/ tayin etmişizdir ki; sadece onlar onunla amel edicidirler. Artık onlar (din ve kurbanla ilgili) o iş hakkında seninle asla tartışmasınlar. Sen (insanları) Rabbin(in ibadetin)e davet et(meye devam et)! Şüphesiz ki sen elbette (hakka varan) dosdoğru bir yol üzerindesin!
Bu âyet-i kerîmede her bir ümmetin kendi özel şerî`atiyle amel etmesi gerektiği beyan edilmiş olmaktadır ki, buna göre; Mûsâ (Aleyhisselâm) ile Îsâ (Aleyhisselâm) arasında bulunan ümmetin şerî’atı Tevrât’a dayanmaktadır. Îsâ (Aleyhisselâm) ın gönderilişin den sonra Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in bi’setine kadar mevcut olan ümmetin şerî`atinin kaynağı sadece İncîl’dir. Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in gönderildiği asırda bulunanlar ve onlardan sonra kıyamete kadar gelecek olanlar ise tek bir ümmettirler ki onların şerî`atîda ancak Kur’ân’dır. Bu âyet-i kerîme Büdeyl ibni Verka, Bişr ibni Süfyan, Yezîd ibni Huneys gibi Huzâ’a kabilesine mensup birtakım kâfirler hakkında nâzil olmuştur, şöyle ki onlar Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in ashâbına: “Size ne oldu ki, ellerinizle öldürdüğünüz hayvanların etlerinden yiyorsunuz da, Allâh’ın öldürmüş olduğu hayvanların etlerini yemiyorsunuz!” diyerek Müslümanların, kendi kendine ölen lâşeden yememelerine itiraz ettiler ve helâl haram gibi dinî konularda tartışmaya girdiler. (Âlûsî, Hâzin, Tenvîru’l-mikbâs)

68  (Hak açıkça ortaya çıkmışken,) yine onlar (din konusunda) seninle mücâdele(ye devam) ederlerse, de ki: “Yapmakta olduğunuz (bâtıl ve asılsız) şeyleri Allâh çok iyi bilendir!

69  Kendisi hakkında ihtilaf etmekte bulunmuş olduğunuz şeyler hususunda Allâh kıyâmet günü aranızda (ayırıcı ve kesin) hüküm verecektir!”

70  (Ey Habîbim ve her bir ümmeti!) Bilmedin mi ki, şüphesiz Allâh gökte ve yerde bulunan şeyleri(n tamamını hakkıyla) bilmektedir (dolayısıyla si zin yaptığınız ve yapacağınız hiçbir şey O’na gizli kalmaz)? İşte gerçekten de (gök te ve yerde) bu(lunanlar), yüce bir Kitap (olan Levh-i Mahfûz)da (kayıt al tına alınmış)dır. İşte muhakkak ki bu (kuşatıcı ilim ve yönetim), Allâh’a göre pek kolaydır.

71  O (şirk koşa)nlar Allâh’ı bırakıp öyle şeylere tapmaktadırlar ki, O (Allâh-u Te`âlâ) onlar(ın ibadete lâyık oluşu) hakkında (vahye dayalı) en ufak bir delil indirmemiştir, bir de öyle şeylere (tapıyorlar) ki kendileri için de onlar(ın ilâhlığı) hakkında hiçbir bilgi yoktur. Zaten (şirk gibi en büyük zulmü işleyen) o zâlimler için hiçbir yardımcı yoktur (ki, görüşlerini destekle sin ve onları doğru inanca kavuşturabilsin).

72  (Habîbim!) Bizim (doğru inançlara ve isâbetli hükümlere delâlet eden) âyetlerimiz kendilerine pek açık ve seçik bir halde art arda okunduğu za man, o kâfir olmuş kimselerin suratlarında inkâr (alâ meti görür, böylece bir itiraz ve bozulma) anlar sın! Onlar, üzerlerine âyet lerimizi art arda okumak ta olan o kişilere saldırmalarına pek yaklaşırlar. (Habîbim! O Kur’ân düşmanlarını tehdit etmek üze re) de ki: “İşte size! Bun(ca dinlediğiniz âyetlere karşı duyduğunuz kızgınlık)dan daha kötüsünü (söyleyip) haber vereyim mi size? (Sizi daha çok bozacak olan o şey ancak) ateştir! Allâh onu o kâfir olmuş kimselere söz vermiştir. O ne kötü varış yeri olmuştur!”

Hac Sûresi  339 
Cüz  17
cihanyamaneren