HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْحَجِّ  ٣٤٠ 
الجزء ١٧

يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ ضُرِبَ مَثَلٌ فَاسْتَمِعُوا لَهُۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ لَنْ يَخْلُقُوا ذُبَابًا وَلَوِ اجْتَمَعُوا لَهُۜ وَاِنْ يَسْلُبْهُمُ الذُّبَابُ شَيْـًٔا لَا يَسْتَنْقِذُوهُ مِنْهُۜ ضَعُفَ الطَّالِبُ وَالْمَطْلُوبُ ﴿ ٧٣ ﴾ مَا قَدَرُوا اللّٰهَ حَقَّ قَدْرِه۪ۜ اِنَّ اللّٰهَ لَقَوِيٌّ عَز۪يزٌ ﴿ ٧٤ ﴾ اَللّٰهُ يَصْطَف۪ي مِنَ الْمَلٰٓئِكَةِ رُسُلًا وَمِنَ النَّاسِۜ اِنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ بَص۪يرٌۚ ﴿ ٧٥ ﴾ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْد۪يهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْۜ وَاِلَى اللّٰهِ تُرْجَعُ الْاُمُورُ ﴿ ٧٦ ﴾ يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا ارْكَعُوا وَاسْجُدُوا وَاعْبُدُوا رَبَّكُمْ وَافْعَلُوا الْخَيْرَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَۚ ﴿ ٧٧ ﴾ وَجَاهِدُوا فِي اللّٰهِ حَقَّ جِهَادِه۪ۜ هُوَ اجْتَبٰيكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدّ۪ينِ مِنْ حَرَجٍۜ مِلَّةَ اَب۪يكُمْ اِبْرٰه۪يمَۜ هُوَ سَمّٰيكُمُ الْمُسْلِم۪ينَ مِنْ قَبْلُ وَف۪ي هٰذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَه۪يدًا عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَٓاءَ عَلَى النَّاسِۚ فَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ وَاعْتَصِمُوا بِاللّٰهِۜ هُوَ مَوْلٰيكُمْۚ فَنِعْمَ الْمَوْلٰى وَنِعْمَ النَّص۪يرُ ﴿ ٧٨ ﴾

سُورَةُالْحَجِّ  ٣٤٠ 
الجزء ١٧
Hac Sûresi  340 
Cüz  17

73  Ey insanlar! (Allâh’tan başka tapılanların âciz liği hakkında, kıyâmete kadar memleketlerde dilden dile anlatılmaya değer pek ilginç) bir misal açıklan mıştır; artık onu iyice dinleyin! Allâh’ı bırakıp da tapmakta olduğunuz o şeyler, gerçekten asla bir si nek bile yaratamazlar, hepsi onun için bir araya gel miş olsalar bile! (Putların âcizliği o derece tescillen miştir ki en güçsüz yaratık olan) sinek onlar(ın önüne koyulan yemeklerden veya üzerlerine sürülen kokulu boyalar)dan bir şey kap(ıp kaç)acak olsa, onu bile ondan kurtar(ıp geri al)amazlar. (Onlardan bir şey) isteyen (müşrikler) de, istekte bulunulan (putlar) da zayıf kalmıştır. (Çünkü putperestler kimden ne iste yeceğini bilmekten, putlar da onların isteğini yerine getirmekten âciz kalmıştır.)

74  O (şirk koşa)nlar Allâh’ı, hak ettiği değeriyle takdir etmediler (de, o yüzden ibadete lâyık olmayan şeyleri O’na ortak ettiler. Hâlbuki Allâh’a gereken tazim, Kendisini vasıfladığı yüce sıfatlarla O’nu mevsuf bilip, emrettiği gibi sadece O’na ibadet etmekti). Şüphesiz ki Allâh elbette (her şeye hakkıyla gücü yeten bir) Ka viyy’dir; (hiç yenik düşmeyen yegâne gâlip bir) Azîz’dir.

75  (Habîbim! Müşrikler senin peygamber olarak gönderilmeni kabullenemeyip: “Bizim aramızdan va hiy ona mı indirildi?” dediler.Hâlbuki) Allâh melekler den de (Cibrîl, Mîkâîl, İsrâfîl ve Azrâîl (Aleyhimüsselâm) gibi) birtakım elçiler seçmektedir (ve onları Kendi siyle peygamberleri arasında vahiy ulaştırmakla vesâir yönetimlerle görevlendirmektedir), insanlardan da (İbrâhîm, Mûsâ, Îsâ ve Muhammed (Aleyhimüsselâm) gibi zâtları Kendi adına diğer kullarına elçi göndermekte dir)! Muhakkak ki Allâh (elçilerinin sözleri dâhil her şeyi hakkıyla işiten bir) Semî’dir; (ümmetlerin elçileri nasıl karşıladıkları dâhil her şeyi hakkıyla gören bir) Basîr’dir. (Artık hiçbir yaptığından mesûl olmayan bir Zât, peygamber olarak kimi seçip göndereceğini onlara soracak değildir!)

76  O onların önlerinde olanı da arkalarında bulunanı da (yaratıkların geçmiş-gelecek, görülen ve görülmeyen her şeyini) bilmektedir. Bütün işler ancak Allâh’a döndürülecektir.

77  Ey iman etmiş olan kimseler! (Namaz kılarken) rükû’ edin, secde edin, (tüm farzları yerine ge tirerek) Rabbinize kulluk edin ve (nâfile ibadetler, sıla-i rahim, güzel ahlâka riâyet gibi) hayır(lar) işle yin (; yapacağınız ve terk edeceğiniz her konuda en iyi ve en doğru olanı araştırın)! Tâ ki siz felâh (ve kurtuluş)a erişebilesiniz!

78  Allâh için/Allâh uğrunda/(kim senin tenkidine aldırmayarak ve olanca gücünüzü sarf ederek) O’nun hak ettiği cihatla cihat edin! (Bu hizmete) sizi O seçmiştir ve (cihat emri dâhil) din(in hiçbir hükmün)de üzerinize hiçbir darlık (ve zorluk) kılmamıştır. (Arapların ekseriyetinin öz babası olan ve bütün ümmetin babası sayılan Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi veSellem)`in de babası olması hasebiyle) babanız (yerinde olan) İbrâhîm’in dini(ndeki genişlik) gibi (size de kolay bir din göndermiştir)!/Babanız İbrâhîm’in milletine (ve dinine sarılın)!/ O (Allâh-u Te`âlâ)/O (İbrâhîm (Aleyhisselâm)) / bu (Kur’â)ndan önce (gönderilen Tevrât, İncîl gibi kütüb-ü semâviyede) de, işte bu (Kur’â) nda da size Müslümanlar ismini takmıştır ki, o rasûl (elçilik vazifesini ulaştırdığına dâir) üzerinize tam bir şâhit olsun, sizler de (peygamberlerin ümmetlerine Allâh’ın elçiliğini ulaştırdığı hususunda) insanlara karşı hakkıyla şâhitler olasınız! (Bu özel seçime mazhar olmanıza şükretmek için) artık o (farz) namaz(lar)ı hakkıyla kılın; zekâtı verin ve (ibadetlerinize güvenmeyip, her işinizde sadece O’na güvenerek) Allâh’a sımsıkı sarılın! (Yardımcınız ve velînimetiniz olan) Mevlâ’nız ancak O’dur! İşte O ne güzel Mevlâ’dır! Ne güzel de güçlü yardımcıdır (ki, sahip çıktığı kimse rezil olmaz, yardım ettiği kimse de mağlup olmaz)!
İmâm-ı Râğıb (Rahimehullâh)`ın beyanı üzere cihat;düşmanı savma uğrunda olanca gücü kullanma anlamına gelmektedir ki üç kısımdır: Birincisi; kâfirler gibi görünen düşmanlarla cihattır. İkincisi; şeytanla mücâhededir. Üçüncüsü ise; nefisle savaşmaktır, tabiî ki bu, görünen düşmanlarla cihattan daha büyüktür. Nitekim; Câbir (Radıyallâhu anh) dan rivayete göre; Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) gazadan dönmüş olan bir topluma: “En küçük cihattan en büyük cihada hoşgeldiniz!” buyurunca, onlar: “En büyük cihat nedir?” diye sorduklarında: “Kulun, nefsinin kötü arzusuyla cihadıdır!” buyurdu. (Beyhakî, ez-Zühd, no: 374, sh: 198; Hatîb, Târîh-u Bağdâd, no: 7345, 13/498) Tabiî ki burada üç kısmın birlikte kastedilmiş olmasını düşünmek daha uygundur. Nitekim Hasen (Radıyallâhu anh) bu âyeti okuduktan sonra: “Kişi bir kılıç darbesi yemeden de Allâh yolunda cihat edebilir!” diyerek buna işaret etmiştir. Ehl-i Sünnet dışı yanlış fikirlere sahip olan bid`at ehlinin bozuk inançlarını reddetme çabaları da bu cihada dâhildir! (Âlûsî)

Hac Sûresi  340 
Cüz  17
cihanyamaneren