HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْمُؤْمِنُونَ  ٣٤١ 
الجزء ١٨

سُورَةُالْمُؤْمِنُونَ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
قَدْ اَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَۙ ﴿ ١ ﴾ اَلَّذ۪ينَ هُمْ ف۪ي صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَۙ ﴿ ٢ ﴾ وَالَّذ۪ينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَۙ ﴿ ٣ ﴾ وَالَّذ۪ينَ هُمْ لِلزَّكٰوةِ فَاعِلُونَۙ ﴿ ٤ ﴾ وَالَّذ۪ينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَۙ ﴿ ٥ ﴾ اِلَّا عَلٰٓى اَزْوَاجِهِمْ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ فَاِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُوم۪ينَۚ ﴿ ٦ ﴾ فَمَنِ ابْتَغٰى وَرَٓاءَ ذٰلِكَ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْعَادُونَۚ ﴿ ٧ ﴾ وَالَّذ۪ينَ هُمْ لِاَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَۙ ﴿ ٨ ﴾ وَالَّذ۪ينَ هُمْ عَلٰى صَلَوَاتِهِمْ يُحَافِظُونَۢ ﴿ ٩ ﴾ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْوَارِثُونَۙ ﴿ ١٠ ﴾ اَلَّذ۪ينَ يَرِثُونَ الْفِرْدَوْسَۜ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ ﴿ ١١ ﴾ وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ مِنْ سُلَالَةٍ مِنْ ط۪ينٍۚ ﴿ ١٢ ﴾ ثُمَّ جَعَلْنَاهُ نُطْفَةً ف۪ي قَرَارٍ مَك۪ينٍۖ ﴿ ١٣ ﴾ ثُمَّ خَلَقْنَا النُّطْفَةَ عَلَقَةً فَخَلَقْنَا الْعَلَقَةَ مُضْغَةً فَخَلَقْنَا الْمُضْغَةَ عِظَامًا فَكَسَوْنَا الْعِظَامَ لَحْمًاۗ ثُمَّ اَنْشَأْنَاهُ خَلْقًا اٰخَرَۜ فَتَبَارَكَ اللّٰهُ اَحْسَنُ الْخَالِق۪ينَۜ ﴿ ١٤ ﴾ ثُمَّ اِنَّكُمْ بَعْدَ ذٰلِكَ لَمَيِّتُونَۜ ﴿ ١٥ ﴾ ثُمَّ اِنَّكُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ تُبْعَثُونَ ﴿ ١٦ ﴾ وَلَقَدْ خَلَقْنَا فَوْقَكُمْ سَبْعَ طَرَٓائِقَۗ وَمَا كُنَّا عَنِ الْخَلْقِ غَافِل۪ينَ ﴿ ١٧ ﴾

سُورَةُالْمُؤْمِنُونَ  ٣٤١ 
الجزء ١٨
Mü`minûn Sûresi  341 
Cüz  18

YİRMİÜÇÜNCÜ SÛRE-İ CELİLE
el-Mü`minûn
SÛRE-İ CELîLESİ

Mekkî (Mekke-i Mükerreme döneminde inmiş)dir. el-İtkan’da beyan edildiğine göreyse; 64-77. âyet-i kerîmeler Medîne’de nâzil olmuştur. 118 ayettir.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle!

1  İnananlar şimdiden felâha ermiş (ve bu yön deki beklentileri gerçekleşmiş)tir.

2  O kimseler ki; onlar (Allâh’ın huzurunda oldukları şuûruyla) namazları içerisinde (bakmaları ge reken yerlere bakarak, tüm uzuvlarını sakin tutarak ve kalplerini Rablerine yönelterek) sürekli huşû’ edi cidirler.

3  O kişiler ki; onlar (dünya ve âhi retlerine yaramayan her türlü söz ve iş dâhil) boş şeylerden dâima yüz çeviricidirler.

4  O kullar ki; onlar zekât ödeme işini dâima yapıcıdırlar.

5  O kimseler ki; onlar tenâsül uzuvlarını (ha ramlara karşı) devamlı koruyucudurlar.

6  Ancak eşlerine ya da (câriye lerden) sağ ellerinin sahip bulundu ğu şeylere karşı (korumaları) müstesnâ! Çünkü gerçekten de onlar (bunlarla yap tıkları meşrû ilişkilerinden dolayı) tenkit edilmiş değillerdir.

7  İşte artık her kim (dört hür hanım ve sınırsız câriyeden istifâde gibi) bu(nca geniş helâl ala)n dan ötesini arar (da, şehvetini gayri meş rû yollar dan tatmine kalkışır)sa, işte ancak onlar, tam manasıyla haddi aşanların ta kendileridir!

8  O kimseler ki; onlar (hem Allâh-u Te`âlâ’ya karşı, hem de kullarla aralarındaki) e mânetlerine ve sözlerine sürekli riâyet edicidirler.

9  O kişiler ki; onlar namazlarını (vak ti vaktine kılarak, dış ve iç tüm şartlarını hakkıyla yerine getirerek) korumaktadırlar.

10  İşte ancak onlar mirasçıların ta kendileridirler.

11  O kimseler ki; (cennetin en güzel ve güzîde yeri olan) Firdevs’e (babalarından kalmış gibi zah met sizce) vâris olacaklardır. Onlar orada ebedî ka lıcılardır.

12  Andolsun ki; muhakkak Biz o insan(lığın babası olan Âdem (Aley hisselâm))`ı elbette bir çamurdan, süzme bir özden yarattık!

13  Sonra onu(n neslinin yaratılış maddesini) sağlam bir karargâh (olan ana rahmi) içerisinde (geli şen , meni adındaki) sâfî azıcık bir su yaptık.

14  Sonra o sâfî azıcık suyu (sülük gibi rahim duvarına yapışıp kan emerek beslenen aşılanmış yumur tadan ibaret) bir kan pıhtısına dönüştürdük. Peşi sıra o kan pıhtısını bir çiğnem et hâlinesoktuk; derken o bir çiğ nem eti de (irili ufaklı) bir takım kemiklere (sahip iskelete) çevirdik, sonra o kemiklere (her birine uygun) bir(er) et giydirdik! Daha sonra onu (ruh sahibi kılarak, evvelki yaratı lışından çok farklı) diğer bir yaratışla icat ettik (de, böylece onu konuşan,işiten, gören ve her bir uzvu de ğişik işler gören can lı bir insan hâline getirdik). Şekil verenlerin en güzeli olan Allâh(ın sanatı, ilmi ve kudreti) dâima pek yüce olmuştur!/Allâh dâima övgüye lâyık olmuştur!/ (Zira, Allâh-u Te`âlâ’dan başka şekil verenler, O’nun yarattığı şeylere birtakım şekiller verebilirler, ama asla onlara hayat veremez ler. O ise, yoktan yarattığı varlıklara hem hayat hem de en güzel şekli verendir.)

15  Sonra işte gerçekten siz bunun ardından (ecelleriniz geldiğinde) elbette ölüler (hâline dönüşecek)siniz!

16  Sonra muhakkak ki siz kıyâmet gününde (hesap ve ceza için) diriltileceksiniz!

17  Kasem olsun ki; muhakkak Biz elbette sizin üzerinizde (, gezegenlerin ve meleklerin güzergâhı olan yedi kat gök ve) yedi yol yarattık. Biz (göklerden de, yerlerden de, içindekilerden de ve diğer) yarattıklarımızdan da gâfil (olup, yönetim lerini ihmal eden) kimseler değiliz! (Bilakis bütün mahlükatın düzenini bozulmaktan koruyan ve tüm yönetimleri kudret elinde tutan sadece Biziz!)

Mü`minûn Sûresi  341 
Cüz  18
cihanyamaneren