HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْمُؤْمِنُونَ  ٣٤٦ 
الجزء ١٨

وَلَوْ رَحِمْنَاهُمْ وَكَشَفْنَا مَا بِهِمْ مِنْ ضُرٍّ لَلَجُّوا ف۪ي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ ﴿ ٧٥ ﴾ وَلَقَدْ اَخَذْنَاهُمْ بِالْعَذَابِ فَمَا اسْتَكَانُوا لِرَبِّهِمْ وَمَا يَتَضَرَّعُونَ ﴿ ٧٦ ﴾ حَتّٰٓى اِذَا فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَابًا ذَا عَذَابٍ شَد۪يدٍ اِذَا هُمْ ف۪يهِ مُبْلِسُونَ۟ ﴿ ٧٧ ﴾ وَهُوَ الَّذ۪ٓي اَنْشَاَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْـِٔدَةَۜ قَل۪يلًا مَا تَشْكُرُونَ ﴿ ٧٨ ﴾ وَهُوَ الَّذ۪ي ذَرَاَكُمْ فِي الْاَرْضِ وَاِلَيْهِ تُحْشَرُونَ ﴿ ٧٩ ﴾ وَهُوَ الَّذ۪ي يُحْي۪ وَيُم۪يتُ وَلَهُ اخْتِلَافُ الَّيْلِ وَالنَّهَارِۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ ﴿ ٨٠ ﴾ بَلْ قَالُوا مِثْلَ مَا قَالَ الْاَوَّلُونَ ﴿ ٨١ ﴾ قَالُٓوا ءَاِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا ءَاِنَّا لَمَبْعُوثُونَ ﴿ ٨٢ ﴾ لَقَدْ وُعِدْنَا نَحْنُ وَاٰبَٓاؤُ۬نَا هٰذَا مِنْ قَبْلُ اِنْ هٰذَٓا اِلَّٓا اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَ ﴿ ٨٣ ﴾ قُلْ لِمَنِ الْاَرْضُ وَمَنْ ف۪يهَٓا اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ ﴿ ٨٤ ﴾ سَيَقُولُونَ لِلّٰهِۜ قُلْ اَفَلَا تَذَكَّرُونَ ﴿ ٨٥ ﴾ قُلْ مَنْ رَبُّ السَّمٰوَاتِ السَّبْعِ وَرَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ ﴿ ٨٦ ﴾ سَيَقُولُونَ لِلّٰهِۜ قُلْ اَفَلَا تَتَّقُونَ ﴿ ٨٧ ﴾ قُلْ مَنْ بِيَدِه۪ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ يُج۪يرُ وَلَا يُجَارُ عَلَيْهِ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ ﴿ ٨٨ ﴾ سَيَقُولُونَ لِلّٰهِۜ قُلْ فَاَنّٰى تُسْحَرُونَ ﴿ ٨٩ ﴾

سُورَةُالْمُؤْمِنُونَ  ٣٤٦ 
الجزء ١٨
Mü`minûn Sûresi  346 
Cüz  18

75  (Habibim) Eğer Biz onlar(ın: “Akrabalık hakkı için dua et de, bu kuraklıktan kurtulalım!” diyerek sa na başvurmaların)a acısaydık da, kendilerinde bu lunan zararı (ve kıtlığı) açacak olsaydık, elbette on lar (tevbe etmeyip, yine) bocalar oldukları halde azgınlıkları (ve hakka karşı düşmanlıkları) içerisin de inadı sürdürürlerdi.

76  (Nitekim) andolsun ki; muhakkak Biz onla rı(n önderlerini) o (Be dir’de karşılaştıkları) azapla elbette yakalamıştık, ama o (geriye kala)nlar Rab leri için alçalma göstermemişlerdi. Hâlâ da yalva rıp yakarmıyorlar!

77  Nihâyet onların üzerine (esâret ve öldürül meden) daha güçlü bir azâba sahip olan (kıtlık ve açlık, Mek ke Fethi, ölüm ânı ve mahşere çıkış gibi) bi r(er) kapı açtığımız zaman, birdenbire onlar o se beple hayretler içerisinde (tüm hayırlardan) ümit ke sicidirler/pek büyük bir üzüntüye tutulucudurlar/.

78  Sizin (Kur’ân âyetleriyle, cihan âyetlerini fark edip, tefekkür edebilmeniz) için kulaklar, gözler ve gönüller icat etmiş olan Zât ancak O’dur. (Bunca nimetlerimize karşı) pek az/pek az bir zaman/ şük rediyorsunuz/!

79  Yer(yüzün)de sizi yaratıp türeterek yaymış olan Zât da ancak O’dur! Siz de (ölüp dirilmenizin ardından kıyâmet günü) ancak O’n(un manevî huzû run)a (sevk edilip) haşrolunacaksınız!

80  Sürekli diriltmekte olan ve öldürmekte bu lunan Zât da sadece O’dur! Gece ve gündüzün birbiri ardınca gidip gelmesi /(artıp eksilerek) farklılık arzetmeleri/( ndeki yara tış ve yönetiş tesiri) de özellikle O’na mahsustur. Siz (bu gerçekleri düşünüp de, her şeyin Bizim irâde ve kudretimiz dâhilinde bulunduğunu ve sizi diriltece ğimize dâir vaadimizin hak olduğunu) hâlâ anlamayacak mısınız?

81  Doğrusu onlar (bu hakikatleri hiç anlamayıp) evvelki (kâfir)lerin söylemiş olduğu şeyin bir ben zerini söylediler.

82  Dediler ki: “Biz öldüğümüzde, bir toprak ve birtakım kemikler olduğumuzda mı, gerçekten biz mi elbette diriltilmiş kimseleriz?

83  Andolsun ki; gerçekten biz de, babalarımız da daha önce (peygamber gönderilmeden) işte bununla elbette vaad olunmuştuk! İşte bu (diriltilme haberi de), evvelkilerin yazıp çizmiş olduğu birtakım ya lanlardan başkası değildir!”

84  (Habîbim! O inkârcılara) de ki: “Yer(yüzü) ve içinde bulunan (canlı-cansız varlık)lar (yaratılma, mülkiyet ve yönetim bakımından) kime âittir? Eğer (bu hususu) bilmekte olduysanız (söyleyin bakalım)!”

85  Muhakkak ki onlar (derin düşünmeye muhtaç olmadan, mecburen) “Allâh’a âittir!” diyeceklerdir. (Onların bu itirafı üzerine kendilerini rezil etmek için) de ki: “(Bunu bildiğiniz halde) hâlâ iyice düşü n(üp de âlemleri yoktan yaratan Zât’ın onları tekrar var etmeye güçlü olduğuna iman et)meyecek misiniz?”

86  (Rasûlüm! O düşüncesizlere) de ki: “O yedi (kat) göklerin ve o(nlara göre) pek bü yük olan Arş’ın Rabbi (, yaratıcısı ve yöneticisi) kimdir?”

87  (Bu soru karşısında da) ke sinlikle onlar: “(Âlem lerin Rab liği) Allâh’a âittir!” diye (itirafa kendilerini mecbur hissede)ceklerdir. (Habîbim! Onları susturmak ve azarlamak için) de ki: “(Bu gerçeklerin farkında olduğunuz halde) hâlâ mı (kendinizi O’nun azâbından) iyice sakın(dır)maya caksınız?”

88  (Habîbim! Bu sefer onlara) de ki: “Her şeyin büyük mülkü (, hazineleri ve yöneti mi,) Kendi (kudret) elinde bulunan; Kendisi (iste diğini dilediğinden) koruyabilen, fakat O’na karşı (hiçbir kimse) korunulamayan Zât kimdir? Eğer (bu gücün yegâne sahibini) bilmekte olduysanız (cevap verin)!”

89  Şüphesiz ki onlar: “(Bu üstün kuvvet ve yüce mülkiyet) sadece Allâh’a âittir!” diye (itiraf etmeden ede meye)ceklerdir. (Sen de ayıplamak ve kınamak üzere onlara) de ki: “Peki ya nasıl büyülen(miş gibi doğru yoldan çev ril)iyorsunuz?”

Mü`minûn Sûresi  346 
Cüz  18
cihanyamaneren