HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْبَقَرَةِ  ٣٥ 
الجزء ٢

لَا يُؤَاخِذُكُمُ اللّٰهُ بِاللَّغْوِ ف۪ٓي اَيْمَانِكُمْ وَلٰكِنْ يُؤَاخِذُكُمْ بِمَا كَسَبَتْ قُلُوبُكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ حَل۪يمٌ ﴿ ٢٢٥ ﴾ لِلَّذ۪ينَ يُؤْلُونَ مِنْ نِسَٓائِهِمْ تَرَبُّصُ اَرْبَعَةِ اَشْهُرٍۚ فَاِنْ فَٓاؤُ۫ فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ ﴿ ٢٢٦ ﴾ وَاِنْ عَزَمُوا الطَّلَاقَ فَاِنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ ﴿ ٢٢٧ ﴾ وَالْمُطَلَّقَاتُ يَتَرَبَّصْنَ بِاَنْفُسِهِنَّ ثَلٰثَةَ قُرُٓوءٍۜ وَلَا يَحِلُّ لَهُنَّ اَنْ يَكْتُمْنَ مَا خَلَقَ اللّٰهُ ف۪ٓي اَرْحَامِهِنَّ اِنْ كُنَّ يُؤْمِنَّ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ وَبُعُولَتُهُنَّ اَحَقُّ بِرَدِّهِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ اِنْ اَرَادُٓوا اِصْلَاحًاۜ وَلَهُنَّ مِثْلُ الَّذ۪ي عَلَيْهِنَّ بِالْمَعْرُوفِۖ وَلِلرِّجَالِ عَلَيْهِنَّ دَرَجَةٌۜ وَاللّٰهُ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ۟ ﴿ ٢٢٨ ﴾ اَلطَّلَاقُ مَرَّتَانِۖ فَاِمْسَاكٌ بِمَعْرُوفٍ اَوْ تَسْر۪يحٌ بِاِحْسَانٍۜ وَلَا يَحِلُّ لَكُمْ اَنْ تَأْخُذُوا مِمَّٓا اٰتَيْتُمُوهُنَّ شَيْـًٔا اِلَّٓا اَنْ يَخَافَٓا اَلَّا يُق۪يمَا حُدُودَ اللّٰهِۜ فَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا يُق۪يمَا حُدُودَ اللّٰهِۙ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَا ف۪يمَا افْتَدَتْ بِه۪ۜ تِلْكَ حُدُودُ اللّٰهِ فَلَا تَعْتَدُوهَاۚ وَمَنْ يَتَعَدَّ حُدُودَ اللّٰهِ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ ﴿ ٢٢٩ ﴾ فَاِنْ طَلَّقَهَا فَلَا تَحِلُّ لَهُ مِنْ بَعْدُ حَتّٰى تَنْكِحَ زَوْجًا غَيْرَهُۜ فَاِنْ طَلَّقَهَا فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَٓا اَنْ يَتَرَاجَعَٓا اِنْ ظَنَّٓا اَنْ يُق۪يمَا حُدُودَ اللّٰهِۜ وَتِلْكَ حُدُودُ اللّٰهِ يُبَيِّنُهَا لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ ﴿ ٢٣٠ ﴾

سُورَةُالْبَقَرَةِ  ٣٥ 
الجزء ٢
Bakara Sûresi  35 
Cüz  2

225  (Yanılma ve yanlış anlama yüzünden, doğru sanıp da yaptığınız) yeminlerinizdeki lağiv sebebiyle Allâh sizi (, herhangi bir keffâretle sorumlu tutup) cezalandırmaz velâkin (bile bile yemin etmeniz durumunda) kalplerinizin kazanmış olduğu (günaha azmetme gibi kötü) şeyler yüzünden sizi cezalandırır. Allâh (yanılarak yaptığınız yeminlerin sorumluluğunu çokça bağışlayan bir) Ğafûr’- dur; (kasıtlı yaptığınız yeminlere ise hemen ceza vermeyip, tevbe etmenizi bekleyen bir) Halîm’dir.

226  Kadınlarından (uzaklaşıp, onlarla cima etmeyeceklerine dâir yemin ederek) îlâ yapan kimseler için, (cima etmeden) dört ay bekleme (hakkı) vardır. (Bu müddet zarfında eşine geri dönmeye veya boşamaya zorlanamazlar.) Eğer (bu aylar içinde yeminlerini bozup, hanımlarıyla cima etmeye) dönerlerse, şüphesiz ki Allâh (keffâret vermeleri halinde, yemin bozma günahlarını çokça affeden bir) Ğafûr’dur; (eşine zarar verme günahından tevbe etmek isteyen kişilere çok acıdığından, onlara keffâreti meşrû kılan bir) Rahîm’dir

227  Eğer boşamaya karar verirler (de, bu müddet zarfında cima etmeyip, sürenin bitimini beklerler) se, şüphesiz ki Allâh (yeminlerini çok iyi duyan bir) Semî’dir; (boşama niyeti taşıyıp taşımadıklarını hakkıyla bilen bir) Alîm’dir.
Câhiliyet devrinde, karısından istediği bir şeyi elde edemeyen erkekler, ona birkaç sene yaklaşmayacaklarına yemin ederler, böylece kadını ne dul, ne evli bir halde bırakarak zarara uğratırlardı. İslâm geldiğinde bu âyet-i kerîmenin inzâliyle, bu konudaki en uzun süre dört ayla sınırlandı ve bu zaman zarfında cima ederek yeminini bozanların, keffâret vermeleri durumunda günahlarının bağışlanacağı vaat edildi. Ancak dört ay geçip de, mümkünse cima etmek, değilse söz vermek suretiyle eşine dönmeyenlerin hanımları, Hanefî mezhebine göre; (yeni bir nikâh kıyılmadan birleşilmesi caiz olmayan) bir talâk-ı bâin ile boş olur.

228  (Eşleri tarafından boşanmış (hür) kadınlar (, kendileriyle cima edilmiş olmaları ve hayız görür durumda bulunmaları şartıyla), üç hayız (ve temizlenme müddetince evlenmeksizin) kendi kendilerine beklerler. Allâh’ın, rahimlerinde yaratmış olduğu (çocuk ve hayız gibi) şeyleri gizlemeleri kendileri için helâl olmaz. Eğer onlar Allâh’a ve o son güne inanıyor olduysalar (, böyle bir şey yapmazlar, çünkü Allâh’a ve âhirete iman, bu gibi büyük günahlara karşı cesâreti kırar)! İşte sana! Şayet (koca dönmek istediği halde kadın aksilik ederse,) onların kocaları (da, eşlerine zarar vermek gibi kötü bir niyet taşımayıp, aralarında) bir düzeltme yapmak isterlerse, bu (üç hayızlık iddet müddeti zarfı)nda kendilerini (nikâhlarına) döndürmeye tamamen hak sâhibidir(ler, bu nedenle erkeğin sözü kadınınkine tercih edilir. Ama bu müddet geçip eşlerine ric’at etmemeleri durumunda bir talâk kesinleşmiş olacağından,erkeğin, kadını nikâha zorlama hakkı kalmaz). O (kadı)nların üzerlerinde (erkeklere ait) bulunan (haklar)ın bir benzeri, (dînen ve örfen kabul edilen) ma’rûf (yol) ile o (kadı)nlar lehine (erkekler üzerinde bir mesuliyet olarak) mevcuttur. (Bu nedenle kadının, kocasının meşrû emir ve yasaklarına boyun eğip itaat etmesi gerektiği gibi, erkeğin de, kadına ait mehir, nafaka, güzel geçim ve zarardan koruma haklarını gözetmesi gerekir.) Erkekler içinse, onlara karşı (hak ve fazilette) üstün bir derece vardır. Allâh (hiçbir hükmüne itiraz edilemeyecek kadar güçlü bir) Azîz’dir; (doğru ve güzel olandan başkasını emretmeyen bir) Hakîm’dir.
Erkeğin şahitliğinin iki kadına denk olması, mirastan tam hisse alması, diyet ödemekle mükellef tutulması, öldürülmesi halinde diyetinin tam olması, imamlık ve kadılığa seçilmesi, karısını boşayabilmesi, ric’î talâkla boşadığında geri alabilmesi, üstüne evlenebilmesi gibi konular, bu “Üstün derece” nin izahına birer örnek teşkil etmektedirler. (Beyzâvî, Nesefî, Hâzin, Âlûsi)

229  (Şerî`ata göre dönüşü mümkün olan) boşama, (câhiliyet devrinde olduğu gibi yüzlerce kere tekrarlanmayıp ancak) iki defadır; ondan sonra (kocanın yapmasıgereken;) ya (dönüş yapıp) ma’rûf (ve güzel geçim) ile (eşini nikâhında) tutmak veya (dönüş yapmayıp ya da üçüncü talâkı verip) iyilikte bulunarak (ve zarara uğratmayarak) salıvermektir. (Ey yöneticiler! Size başvurulduğunda) onlara (mehir olarak) vermiş olduğunuzdan (, kocanın) en ufakbir şeyi dahi (geri) alma(sına dâir kararda bulunma) nız sizin için helâl olmaz! Ancak (karı-kocadan) her ikisinin, Allâh’ın (, evlilik haklarıyla alâkalı) sınırlarını hakkıyla tatbik edemeyeceklerinden korkmaları (durumu) müstesnâ! (Ey hâkimler!) Eğer o ikisinin Allâh’ın hududunu hakkıyla yerine getiremeyeceklerinden korkarsanız, (kocasının kendisini boşaması için, kadının) kendisini fidye olarak verdiği şey hususunda (; hul’ bedelini alıp vermelerinde) ikisi üzerine de hiçbir günah yoktur. İşte (yemin, îlâ, talâk ve hul’ gibi) bun( ca İlâhî kanun)lar Allâh’ın sınırlarıdır, artık bunları aşmayın! Her kim Allâh’ın hudûdunu geçerse, işte ancak onlar (nefislerine) zulmedenlerin ta kendileridir!

230  (Ayrı ayrı veya bir anda iki defa boşama yapmış olan kişi) sonra eğer (üçüncü kere de) onu boşarsa, artık o, bundan sonra o (kocası) ndan başka bir eşle evlen(ip birleş)medikçe o (eski kocası)na helâl olmaz. Şâyet o (ikinci koca) da onu boşar ve o (önceki eşlerin her) ikisi (bu sefer) Allâh’ın (evlilikle alâkalı) hudûdunu hakkıyla tatbik edebileceklerini zan (ve ümit) ederlerse, (o zaman) o ikisinin birbirine dönmelerinde ikisi üzerine de hiçbir günah yoktur. İşte sana! Bunlar Allâh’ın (karı-koca hakkında ortaya koyduğu) hudududur ki, bil(diğiyle amel et)mekte olan bir toplum için bunları iyice açıklamaktadır.

Bakara Sûresi  35 
Cüz  2
cihanyamaneren