HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالنُّورِ  ٣٥٤ 
الجزء ١٨

رِجَالٌۙ لَا تُلْه۪يهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَنْ ذِكْرِ اللّٰهِ وَاِقَامِ الصَّلٰوةِ وَا۪يتَٓاءِ الزَّكٰوةِۙ يَخَافُونَ يَوْمًا تَتَقَلَّبُ ف۪يهِ الْقُلُوبُ وَالْاَبْصَارُۙ ﴿ ٣٧ ﴾ لِيَجْزِيَهُمُ اللّٰهُ اَحْسَنَ مَا عَمِلُوا وَيَز۪يدَهُمْ مِنْ فَضْلِه۪ۜ وَاللّٰهُ يَرْزُقُ مَنْ يَشَٓاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ ﴿ ٣٨ ﴾ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَعْمَالُهُمْ كَسَرَابٍ بِق۪يعَةٍ يَحْسَبُهُ الظَّمْاٰنُ مَٓاءًۜ حَتّٰٓى اِذَا جَٓاءَهُ لَمْ يَجِدْهُ شَيْـًٔا وَوَجَدَ اللّٰهَ عِنْدَهُ فَوَفّٰيهُ حِسَابَهُۜ وَاللّٰهُ سَر۪يعُ الْحِسَابِۙ ﴿ ٣٩ ﴾ اَوْ كَظُلُمَاتٍ ف۪ي بَحْرٍ لُجِّيٍّ يَغْشٰيهُ مَوْجٌ مِنْ فَوْقِه۪ مَوْجٌ مِنْ فَوْقِه۪ سَحَابٌۜ ظُلُمَاتٌ بَعْضُهَا فَوْقَ بَعْضٍۜ اِذَٓا اَخْرَجَ يَدَهُ لَمْ يَكَدْ يَرٰيهَاۜ وَمَنْ لَمْ يَجْعَلِ اللّٰهُ لَهُ نُورًا فَمَا لَهُ مِنْ نُورٍ۟ ﴿ ٤٠ ﴾ اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ يُسَبِّحُ لَهُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَالطَّيْرُ صَٓافَّاتٍۜ كُلٌّ قَدْ عَلِمَ صَلَاتَهُ وَتَسْب۪يحَهُۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِمَا يَفْعَلُونَ ﴿ ٤١ ﴾ وَلِلّٰهِ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۚ وَاِلَى اللّٰهِ الْمَص۪يرُ ﴿ ٤٢ ﴾ اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ يُزْج۪ي سَحَابًا ثُمَّ يُؤَلِّفُ بَيْنَهُ ثُمَّ يَجْعَلُهُ رُكَامًا فَتَرَى الْوَدْقَ يَخْرُجُ مِنْ خِلَالِه۪ۚ وَيُنَزِّلُ مِنَ السَّمَٓاءِ مِنْ جِبَالٍ ف۪يهَا مِنْ بَرَدٍ فَيُص۪يبُ بِه۪ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَصْرِفُهُ عَنْ مَنْ يَشَٓاءُۜ يَكَادُ سَنَا بَرْقِه۪ يَذْهَبُ بِالْاَبْصَارِۜ ﴿ ٤٣ ﴾

سُورَةُالنُّورِ  ٣٥٤ 
الجزء ١٨
Nûr Sûresi  354 
Cüz  18

37  Öyle değerli nice erler ki; ne (yolculuktaki) bir ticaret, ne de (memleketlerindeki kârlı) bir satış, on ları (dille ve kalple) Allâh’ı zikretmekten, o (farz) na maz(lar)ı hakkıyla kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoymamaktadır. (Çünkü) onlar kendisinde kalp lerin ve gözlerin (kar şılaştıkları dehşetten dolayı yerlerinden fırlayıp, anlamaz ve görmez bir hal alarak, ba zen kurtuluş arzusu, bazen de helâk korkusuyla sağa sola doğru bakınarak) dönüp duracağı büyük bir gü n(ün şiddetin) den korkmaktadırlar.

38  Tâ ki Allâh (bu tesbîh ve korkularından dolayı,) onlara yapmış oldukları (güzel) şeylerin (herhangi birine göre değil de) en güzeliyle karşılık versin, bir de onlara fazlından (dünyada söz vermemiş olduğu ve akıllarından dahi geçmeyen nimet leri) artırmada bulunsun! Zaten Al lâh, dilediği (bu gibi) kişileri (yara tıkların sayıp bitiremeyecekleri kadar) hesapsız rızık landırır.

39  (Müminler sâlih amellerine karşılık ölçüsüz mü kâfatlara nâil olacaklardır,) ama o kimseler ki kâfir olmuşlardır; onların (sıla-i rahim ve maz lumlara yar dım gibi, iyilik adına yaptıkları) amelleri, dümdüz ve geniş bir ovadaki bir serap gibidir ki, susayan kimse onu bir su zannetmektedir. Nihâyet o (su sandığı şe yin yanı)na geldiğinde onu (su olarak bulmak bir yana, mevcut) bir şey olarak (bile) bulamamış, ama onun yanında Allâh’ı(n azâbını ve zebânilerini) bulmuş tur da O, ona (hak ettiği) hesab (ve cezas)ını tasta mam vermiştir. (İşte böylece kâfir de, Allâh katında sevap bulacağı inancıyla yaptığı birtakım iyi amellere son derece muh taç olacağı kıyâmet gününde, sevap yerine Allâh’ın bü yük azaplarıyla karşılaşınca, çölde susuz kalan birinin, su sanarak nice gayretlerle kendisine ulaştığında hiçbir şey bulamaması nedeniyle pişmanlık ve üzüntüden da ha beterine tutulacaktır.) Zaten Allâh hesabı çok çabuk gören bir Zât’tır! (Zira herhangi bir kimsenin hesabını görmek, O’nu diğe rinin hesabından alıkoyamaz, zaten O’nun hesabı kulla rınki gibi sayıya ve hesap aletlerine bağımlı da değildir.)

40  Ya da (kâfirlerin amelleri, Hakk’ın nurundan yoksun olması yönünden) çok derin bir denizdeki üst üste binen karanlıklar gibidir; (denizin) kendisini bir dalga kaplamaktadır ki; üzerinden başka bir dalga, onun üzerinden de (yıldızları örtecek derecede koyu) bir bulut (denizi tümüyle bürümektedir)! (İşte bu bulutun, üst üste ve peş peşe gelen dalgaların ve de nizin karanlıkları,) pek yoğun karanlıklar(dır) ki, onların bazısı diğer bir kısmın üstündedir! (Bu karanlıklara tutulan kişi,) elini (gözünün önüne) çıkardığı zaman onu görmeye yakın (bile) olamaz. Her kim ki Allâh (onun nuru seçmediğini bildiği için) ona nur vermemiştir, artık onun için hiçbir nur (ve hidâyetten hiçbir nasip) yoktur. (İşte kâfirde bulunan inanç, söz ve amelle ilgili karanlıklar da onu, gözü önünde bulunan hakkı anlamaz ve hidâyeti görmez bir hale getirir.)
Rivayete göre bu âyet-i kerîme, câhiliyet döneminde gerçek din arayışına giren ve ruhbanlığa soyunan, İslâm geldiğinde ise inadına inkâr eden Utbe ibni Rabî`a hakkında inmiştir. Ama hükmü bütün kâfirler hakkında geçerlidir. Âyette zikredilen karanlıklar hakkında Übeyy ibni Kâ`b (Radıyallâhu anh) şöyle demiştir: “İmansız kişi devamlı surette beş karanlık içerisinde dönüp durmaktadır; konuştuğu şirk sözleri bir karanlık, yaptığı kötü işler başka bir karanlık, gireceği mezar daha karanlık, çıkacağı mahşer zifiri karanlık, son durağı olan cehennem ise karanlıklar merkezidir.” (Hâzin)

41  (Habîbim!) Gör(ür gibi bil)medin mi ki, gerçek ten Allâh; göklerde ve yerde bulunanlar, bir de (ha vada kanatlarını ) açıp uzatmakta olan dizi dizi kuş lar O’nu (tüm noksan sıfatlardan tenzîh ile) tesbîh etmektedir? Her biri (kendisine ilham edilen) duasını ve tesbî hini gerçekten bilmiştir. Allâh ise onların yapmakta olduklarını (hakkıyla bilen bir) Alîm’dir.

42  Göklerin ve yerin mülkü (, mülkiyeti, hükümrânlığı ve yönetimi) sadece Allâh’a âittir! (Herkesin son) dönüş(ü) ancak Allâh’a (olacak) dır.

43  (Ey insan!) Görmedin mi ki, gerçekten Allâh (parça parça) bulutları (istediği tarafa doğru) sevk et mektedir, sonra (bulutları birbirine ek leyerek) onun (parçalarının) arasını birleştirmektedir, daha sonra da onu üst üste binmiş bir hale dönüştürmektedir? İşte sen yağmuru onun (sıkıştırılmasından oluşan deliklerin) aralarından çıkarken görmektesin! Yine O, gökte (bulunan bulutlarda)n; orada bulunan dağlar (misali donuk ve büyük parçalar) dan dolu (taneleri) indirmektedir de, onu dilediğine vurdurmaktadır, istediğindense onu çevirmektedir. (O bulutun) şim şeğinin ışığı (aşırı parlaklığından ve çabukluğundan dolayı, bakanların) gözler(in)i gidermeye pek yakın olmaktadır.

Nûr Sûresi  354 
Cüz  18
cihanyamaneren