v02.01.25 Geliştirme Notları
Bakara Sûresi
36
Cuz 2
231﴿ Kadınları boşadığınız zaman, onlar da (iddet bekleme) sürelerinin sonuna ulaş(maya çok yaklaş)-tıklarında, artık (eşlerinize dönüş yapıp) onları bir mârûf (ve iyi niyet) ile tutun, ya da (iddetleri bitinceye kadar eşlerinize dönmeyecekseniz, zararsız olduğu) bilinen bir yol ile onları salıverin. Ama (süreyi uzatıp, onları boşanmak için para verme mecbûriyetinde bırakma niyetiyle dönüşünüzü onların iddetlerinin bitimine kadar geciktirerek kendilerine) zarar vermek için onları tutmayın, sonra (zulüm yaparak) haddi aşmış olursunuz. (Ey eşini boşayan kişi!) İşte sana! Her kim bunu yaparsa muhakkak ki o, (haksızlık yaptığı kişiden ziyâde kendi canını cehenneme arz ederek aslında) nefsine zulmetmiş olur. Ayrıca Allâh’ın (evlenip, boşanma gibi ciddiye alınması gereken) âyetlerin(den yüz çevirip kendilerin)i (hafife almak sûretiyle onları) bir eğlence (vesîlesi) edinmeyin. Allâh’ın sizin üzerinizde bulunan (bunca) nîmetini (özellikle de; İslâm’a hidâyet ve Muhammed (Aleyhisselâm)a verilen nübüvvet gibi nîmetlerini) ve kendisiyle size vaaz etmek üzere size indirmiş olduğu o kitabı ve hikmeti (Kur’ân ve Sünnet’i) hatırlayın (da, onlarda bulunan vaazlardan öğütlenerek ve emirlerini tutup yasaklarından kaçarak Rabbinize karşı şükrünüzü îfâ edin). Bir de siz (emir ve nehiylerine karşı gelme husûsunda) Allâh’tan hakkıyla sakının ve (iyi) bilin ki şüphesiz Allâh (günah ve sevap cinsinden gizli açık yaptığınız) her şeyi (hakkıyla bilen ve karşılığını verecek olan) bir Alîm’dir.
232﴿ Kadınları (geri dönüşü mümkün olacak şekilde bir veyâ iki talakla) boşadığınız zaman, onlar da (iddet bekleme) sürelerinin sonuna ulaştıklarında, (denklik arama, mehr-i misil ödeme gibi) mârûf (olan; dînen ve örfen güzel bilinen bir yol) ile aralarında karşılıklı olarak (anlaşıp) râzı oldukları zaman, (ey velîler) artık onları (eski) eşleriyle evlenmelerinden engellemeyin. (Ey velî!) İşte sana! Bu (hüküm) ki; içinizden Allâh’a ve o (dünyâ günlerinin) son(unda gelecek mahşer) gün(ün)e îmân etmekte bulunmuş olan kimseye bununla vaaz edilmektedir. (Gerçi bu vaazlar herkese yapılmaktaysa da, îmânsızlar Allâh-u Te‘âlâ’ya karşı saygı duymadıkları ve azâbından korkmadıkları için bu emirleri sâdece inananlar tutar.) (Ey muhâtaplar!) İşte size! Bu (anlatılanlarla amel etmeniz), kendiniz için daha faydalı ve bereketli, bir de (günah kirlerinden) daha ziyâde temizleyicidir. Zâten (fayda ve zararın nerede olduğunu ancak) Allâh bilir, ama siz bilemezsiniz. (O hâlde dünyâ ve âhiret menfaatlerinizi temin için O’nun emirlerine uymaktan başka çâreniz yoktur.)
233﴿ Doğuran kadınlar, emzirmeyi tamamlatmak isteyen (bir baba) için çocuklarını ikisi de tam olan iki sene (boyunca) emzirirler. O (doğura)n (ana)ların mârûf ile (israf ve kısıtlama olmaksızın, dînen ve örfen iyi bilinen bir yol ile) rızkı ve kisvesi (yeme-içme ve giyinme masrafları), doğum kendisi için yapılmış olan (baba) üzerinedir. (Çünkü) hiçbir nefis gücünden başkasıyla mükellef tutulmaz. Hiçbir doğuran kadın çocuğu sebebiyle (kocasına), doğum kendisi için yapılmış olan (baba) da çocuğu yüzünden (eşine) zarar vermesin. (Kimse kimseye gücünün yetmeyeceği şeyler teklif ederek birbirini zarara sokmasın.) /Hiçbir anne çocuğu sebebiyle, doğum kendisi için yapılmış olan (baba) da çocuğu yüzünden zarara uğratılmasın./ (Ey muhâtap!) İşte sana! (Babanın ölümü durumunda ona) vâris olan üzerine de (sağlığında babanın yapması îcâb eden) o şeyin bir misli gerekir (ki bundan dolayı, annenin yiyecek ve giyeceğini babanın malına mîrasçı olanlar temin etmelidir). Ayrıca eğer (anne-babadan) her ikisi kendilerinden (kaynaklanan) karşılıklı bir rızâ ve (çocuğun genel durumu hakkında) iyi bir istişâreden dolayı (çocuğu iki yıldan önce sütten kesip) ayırmak isterlerse, her ikisi üzerine de (bunda) hiçbir günah yoktur. (Ama tek taraflı istek yeterli olmaz, zîrâ bu talep bâzen annenin bıkmasından, bâzen de babanın pintiliğinden kaynaklanacağından dolayı, iki tarafın rızâsı ve aralarında iyi bir danışma olması şarttır.) (Ey babalar!) Bir de siz çocuklarınızı (sütannelere) emzirtmek isterseniz, (ücret olarak) ver(mek iste)-diğiniz şeyi mârûf (olan bir sûretle; dînen ve örfen iyi olduğu bilinen şekilde gönül hoşluğu ve güzel söz) ile (sütannelere) teslim ettiğiniz zaman, (bunu yapmanızda) üzerinize hiçbir günah yoktur. Yine siz (çocuklar ve sütanneler hakkındaki hükümleri muhâfaza husûsunda) Allâh’tan hakkıyla sakının ve bilin ki; şüphesiz Allâh yapmakta olduğunuz şeyleri (hakkıyla gören ve bu yüzden size karşılığınızı tastamam verecek olan) bir Basîr’dir.
سُورَةُ الْبَقَرَةِ
الجزء ٢
٣٦
وَاِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَٓاءَ فَبَلَغْنَ اَجَلَهُنَّ فَاَمْسِكُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ اَوْ سَرِّحُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍۖ وَلَا تُمْسِكُوهُنَّ ضِرَارًا لِتَعْتَدُواۚ وَمَنْ يَفْعَلْ ذٰلِكَ فَقَدْ ظَلَمَ نَفْسَهُۜ وَلَا تَتَّخِذُٓوا اٰيَاتِ اللّٰهِ هُزُوًاۘ وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ وَمَٓا اَنْزَلَ عَلَيْكُمْ مِنَ الْكِتَابِ وَالْحِكْمَةِ يَعِظُكُمْ بِه۪ۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ۟ ﴿٢٣١
وَاِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَٓاءَ فَبَلَغْنَ اَجَلَهُنَّ فَلَا تَعْضُلُوهُنَّ اَنْ يَنْكِحْنَ اَزْوَاجَهُنَّ اِذَا تَرَاضَوْا بَيْنَهُمْ بِالْمَعْرُوفِۜ ذٰلِكَ يُوعَظُ بِه۪ مَنْ كَانَ مِنْكُمْ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ ذٰلِكُمْ اَزْكٰى لَكُمْ وَاَطْهَرُۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ ﴿٢٣٢
وَالْوَالِدَاتُ يُرْضِعْنَ اَوْلَادَهُنَّ حَوْلَيْنِ كَامِلَيْنِ لِمَنْ اَرَادَ اَنْ يُتِمَّ الرَّضَاعَةَۜ وَعَلَى الْمَوْلُودِ لَهُ رِزْقُهُنَّ وَكِسْوَتُهُنَّ بِالْمَعْرُوفِۜ لَا تُكَلَّفُ نَفْسٌ اِلَّا وُسْعَهَاۚ لَا تُضَٓارَّ وَالِدَةٌ بِوَلَدِهَا وَلَا مَوْلُودٌ لَهُ بِوَلَدِه۪ وَعَلَى الْوَارِثِ مِثْلُ ذٰلِكَۚ فَاِنْ اَرَادَا فِصَالًا عَنْ تَرَاضٍ مِنْهُمَا وَتَشَاوُرٍ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَاۜ وَاِنْ اَرَدْتُمْ اَنْ تَسْتَرْضِعُٓوا اَوْلَادَكُمْ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ اِذَا سَلَّمْتُمْ مَٓا اٰتَيْتُمْ بِالْمَعْرُوفِۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ ﴿٢٣٣
Bakara Sûresi
36
Cuz 2
وَاِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَٓاءَ فَبَلَغْنَ اَجَلَهُنَّ فَاَمْسِكُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍ اَوْ سَرِّحُوهُنَّ بِمَعْرُوفٍۖ وَلَا تُمْسِكُوهُنَّ ضِرَارًا لِتَعْتَدُواۚ وَمَنْ يَفْعَلْ ذٰلِكَ فَقَدْ ظَلَمَ نَفْسَهُۜ وَلَا تَتَّخِذُٓوا اٰيَاتِ اللّٰهِ هُزُوًاۘ وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ وَمَٓا اَنْزَلَ عَلَيْكُمْ مِنَ الْكِتَابِ وَالْحِكْمَةِ يَعِظُكُمْ بِه۪ۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ۟ ﴿٢٣١
231﴿ Kadınları boşadığınız zaman, onlar da (iddet bekleme) sürelerinin sonuna ulaş(maya çok yaklaş)-tıklarında, artık (eşlerinize dönüş yapıp) onları bir mârûf (ve iyi niyet) ile tutun, ya da (iddetleri bitinceye kadar eşlerinize dönmeyecekseniz, zararsız olduğu) bilinen bir yol ile onları salıverin. Ama (süreyi uzatıp, onları boşanmak için para verme mecbûriyetinde bırakma niyetiyle dönüşünüzü onların iddetlerinin bitimine kadar geciktirerek kendilerine) zarar vermek için onları tutmayın, sonra (zulüm yaparak) haddi aşmış olursunuz. (Ey eşini boşayan kişi!) İşte sana! Her kim bunu yaparsa muhakkak ki o, (haksızlık yaptığı kişiden ziyâde kendi canını cehenneme arz ederek aslında) nefsine zulmetmiş olur. Ayrıca Allâh’ın (evlenip, boşanma gibi ciddiye alınması gereken) âyetlerin(den yüz çevirip kendilerin)i (hafife almak sûretiyle onları) bir eğlence (vesîlesi) edinmeyin. Allâh’ın sizin üzerinizde bulunan (bunca) nîmetini (özellikle de; İslâm’a hidâyet ve Muhammed (Aleyhisselâm)a verilen nübüvvet gibi nîmetlerini) ve kendisiyle size vaaz etmek üzere size indirmiş olduğu o kitabı ve hikmeti (Kur’ân ve Sünnet’i) hatırlayın (da, onlarda bulunan vaazlardan öğütlenerek ve emirlerini tutup yasaklarından kaçarak Rabbinize karşı şükrünüzü îfâ edin). Bir de siz (emir ve nehiylerine karşı gelme husûsunda) Allâh’tan hakkıyla sakının ve (iyi) bilin ki şüphesiz Allâh (günah ve sevap cinsinden gizli açık yaptığınız) her şeyi (hakkıyla bilen ve karşılığını verecek olan) bir Alîm’dir.
وَاِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَٓاءَ فَبَلَغْنَ اَجَلَهُنَّ فَلَا تَعْضُلُوهُنَّ اَنْ يَنْكِحْنَ اَزْوَاجَهُنَّ اِذَا تَرَاضَوْا بَيْنَهُمْ بِالْمَعْرُوفِۜ ذٰلِكَ يُوعَظُ بِه۪ مَنْ كَانَ مِنْكُمْ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ ذٰلِكُمْ اَزْكٰى لَكُمْ وَاَطْهَرُۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ ﴿٢٣٢
232﴿ Kadınları (geri dönüşü mümkün olacak şekilde bir veyâ iki talakla) boşadığınız zaman, onlar da (iddet bekleme) sürelerinin sonuna ulaştıklarında, (denklik arama, mehr-i misil ödeme gibi) mârûf (olan; dînen ve örfen güzel bilinen bir yol) ile aralarında karşılıklı olarak (anlaşıp) râzı oldukları zaman, (ey velîler) artık onları (eski) eşleriyle evlenmelerinden engellemeyin. (Ey velî!) İşte sana! Bu (hüküm) ki; içinizden Allâh’a ve o (dünyâ günlerinin) son(unda gelecek mahşer) gün(ün)e îmân etmekte bulunmuş olan kimseye bununla vaaz edilmektedir. (Gerçi bu vaazlar herkese yapılmaktaysa da, îmânsızlar Allâh-u Te‘âlâ’ya karşı saygı duymadıkları ve azâbından korkmadıkları için bu emirleri sâdece inananlar tutar.) (Ey muhâtaplar!) İşte size! Bu (anlatılanlarla amel etmeniz), kendiniz için daha faydalı ve bereketli, bir de (günah kirlerinden) daha ziyâde temizleyicidir. Zâten (fayda ve zararın nerede olduğunu ancak) Allâh bilir, ama siz bilemezsiniz. (O hâlde dünyâ ve âhiret menfaatlerinizi temin için O’nun emirlerine uymaktan başka çâreniz yoktur.)
وَالْوَالِدَاتُ يُرْضِعْنَ اَوْلَادَهُنَّ حَوْلَيْنِ كَامِلَيْنِ لِمَنْ اَرَادَ اَنْ يُتِمَّ الرَّضَاعَةَۜ وَعَلَى الْمَوْلُودِ لَهُ رِزْقُهُنَّ وَكِسْوَتُهُنَّ بِالْمَعْرُوفِۜ لَا تُكَلَّفُ نَفْسٌ اِلَّا وُسْعَهَاۚ لَا تُضَٓارَّ وَالِدَةٌ بِوَلَدِهَا وَلَا مَوْلُودٌ لَهُ بِوَلَدِه۪ وَعَلَى الْوَارِثِ مِثْلُ ذٰلِكَۚ فَاِنْ اَرَادَا فِصَالًا عَنْ تَرَاضٍ مِنْهُمَا وَتَشَاوُرٍ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَاۜ وَاِنْ اَرَدْتُمْ اَنْ تَسْتَرْضِعُٓوا اَوْلَادَكُمْ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ اِذَا سَلَّمْتُمْ مَٓا اٰتَيْتُمْ بِالْمَعْرُوفِۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ ﴿٢٣٣
233﴿ Doğuran kadınlar, emzirmeyi tamamlatmak isteyen (bir baba) için çocuklarını ikisi de tam olan iki sene (boyunca) emzirirler. O (doğura)n (ana)ların mârûf ile (israf ve kısıtlama olmaksızın, dînen ve örfen iyi bilinen bir yol ile) rızkı ve kisvesi (yeme-içme ve giyinme masrafları), doğum kendisi için yapılmış olan (baba) üzerinedir. (Çünkü) hiçbir nefis gücünden başkasıyla mükellef tutulmaz. Hiçbir doğuran kadın çocuğu sebebiyle (kocasına), doğum kendisi için yapılmış olan (baba) da çocuğu yüzünden (eşine) zarar vermesin. (Kimse kimseye gücünün yetmeyeceği şeyler teklif ederek birbirini zarara sokmasın.) /Hiçbir anne çocuğu sebebiyle, doğum kendisi için yapılmış olan (baba) da çocuğu yüzünden zarara uğratılmasın./ (Ey muhâtap!) İşte sana! (Babanın ölümü durumunda ona) vâris olan üzerine de (sağlığında babanın yapması îcâb eden) o şeyin bir misli gerekir (ki bundan dolayı, annenin yiyecek ve giyeceğini babanın malına mîrasçı olanlar temin etmelidir). Ayrıca eğer (anne-babadan) her ikisi kendilerinden (kaynaklanan) karşılıklı bir rızâ ve (çocuğun genel durumu hakkında) iyi bir istişâreden dolayı (çocuğu iki yıldan önce sütten kesip) ayırmak isterlerse, her ikisi üzerine de (bunda) hiçbir günah yoktur. (Ama tek taraflı istek yeterli olmaz, zîrâ bu talep bâzen annenin bıkmasından, bâzen de babanın pintiliğinden kaynaklanacağından dolayı, iki tarafın rızâsı ve aralarında iyi bir danışma olması şarttır.) (Ey babalar!) Bir de siz çocuklarınızı (sütannelere) emzirtmek isterseniz, (ücret olarak) ver(mek iste)-diğiniz şeyi mârûf (olan bir sûretle; dînen ve örfen iyi olduğu bilinen şekilde gönül hoşluğu ve güzel söz) ile (sütannelere) teslim ettiğiniz zaman, (bunu yapmanızda) üzerinize hiçbir günah yoktur. Yine siz (çocuklar ve sütanneler hakkındaki hükümleri muhâfaza husûsunda) Allâh’tan hakkıyla sakının ve bilin ki; şüphesiz Allâh yapmakta olduğunuz şeyleri (hakkıyla gören ve bu yüzden size karşılığınızı tastamam verecek olan) bir Basîr’dir.