HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْفُرْقَانِ  ٣٦١ 
الجزء ١٩

وَقَالَ الَّذ۪ينَ لَا يَرْجُونَ لِقَٓاءَنَا لَوْلَٓا اُنْزِلَ عَلَيْنَا الْمَلٰٓئِكَةُ اَوْ نَرٰى رَبَّنَاۜ لَقَدِ اسْتَكْبَرُوا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ وَعَتَوْ عُتُوًّا كَب۪يرًا ﴿ ٢١ ﴾ يَوْمَ يَرَوْنَ الْمَلٰٓئِكَةَ لَا بُشْرٰى يَوْمَئِذٍ لِلْمُجْرِم۪ينَ وَيَقُولُونَ حِجْرًا مَحْجُورًا ﴿ ٢٢ ﴾ وَقَدِمْنَٓا اِلٰى مَا عَمِلُوا مِنْ عَمَلٍ فَجَعَلْنَاهُ هَبَٓاءً مَنْثُورًا ﴿ ٢٣ ﴾ اَصْحَابُ الْجَنَّةِ يَوْمَئِذٍ خَيْرٌ مُسْتَقَرًّا وَاَحْسَنُ مَق۪يلًا ﴿ ٢٤ ﴾ وَيَوْمَ تَشَقَّقُ السَّمَٓاءُ بِالْغَمَامِ وَنُزِّلَ الْمَلٰٓئِكَةُ تَنْز۪يلًا ﴿ ٢٥ ﴾ اَلْمُلْكُ يَوْمَئِذٍۨ الْحَقُّ لِلرَّحْمٰنِۜ وَكَانَ يَوْمًا عَلَى الْكَافِر۪ينَ عَس۪يرًا ﴿ ٢٦ ﴾ وَيَوْمَ يَعَضُّ الظَّالِمُ عَلٰى يَدَيْهِ يَقُولُ يَا لَيْتَن۪ي اتَّخَذْتُ مَعَ الرَّسُولِ سَب۪يلًا ﴿ ٢٧ ﴾ يَا وَيْلَتٰى لَيْتَن۪ي لَمْ اَتَّخِذْ فُلَانًا خَل۪يلًا ﴿ ٢٨ ﴾ لَقَدْ اَضَلَّن۪ي عَنِ الذِّكْرِ بَعْدَ اِذْ جَٓاءَن۪يۜ وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِلْاِنْسَانِ خَذُولًا ﴿ ٢٩ ﴾ وَقَالَ الرَّسُولُ يَا رَبِّ اِنَّ قَوْمِي اتَّخَذُوا هٰذَا الْقُرْاٰنَ مَهْجُورًا ﴿ ٣٠ ﴾ وَكَذٰلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِيٍّ عَدُوًّا مِنَ الْمُجْرِم۪ينَۜ وَكَفٰى بِرَبِّكَ هَادِيًا وَنَص۪يرًا ﴿ ٣١ ﴾ وَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَوْلَا نُزِّلَ عَلَيْهِ الْقُرْاٰنُ جُمْلَةً وَاحِدَةًۚ كَذٰلِكَ لِنُثَبِّتَ بِه۪ فُؤٰادَكَ وَرَتَّلْنَاهُ تَرْت۪يلًا ﴿ ٣٢ ﴾

سُورَةُالْفُرْقَانِ  ٣٦١ 
الجزء ١٩
Furkân Sûresi  361 
Cüz  19

21  (Dirilmeyi inkâr ettikleri için) Bize (hayırla) kavuşmayı ümit etmemekte olan o kimseler/ Bize (kötü bir şekilde) kavuşmaktan korkmamakta olan o kimseler/: “Bizim üzerimize melekler indirilsey di (de, insanlar değil de, onlar bize peygamber gönde rilseydi, en azından Muhammed’in doğruluğunu bize bildirselerdi) ya! Yahut Rabbimizi görseydik (de, ona uymayı bize O emretseydi) ya!” dedi(ler). Andolsun ki; muhakkak onlar kendi nefisleri hakkında çok büyüklük (varsayımına gitmişler de, Allâh-u Te`âlâ’yı görmek gibi, çoğu peygambere bile nasip olmamış bir makama kendilerini lâyık) görmüş lerdir/onlar içlerinde (kâfirlik ve inat gibi) büyük bir kibir gizlemişlerdir/. Bir de (açık mucizeleri gördükleri halde görmezden gelip, kutsal ruhlara bile nasip olmayan makamları, murdar nefislerine yakış tırarak) pek büyük bir azgınlıkla zulümde haddi aşmışlardır.

22  (Ölüm ve azap) melekleri(ni) görecekleri gün (durumları hiç de iyi olmayacaktır)! (Melekler onlara): “İşte bugün o (sizin gibi) suçlular için hiçbir müj de yoktur!” (diyeceklerdir.) O (kâfir ola)nlar da (meleklere): “(Allâh’tan dileriz ki bu azâbı) engel len(mesi kesinleş)miş bir yasak lamayla (tamamen bizden uzaklaştırsın)!” diyecekler.

23  Biz o (kâfir ola)nların (misafir ağırlamak ve sıla-i rahîm gibi) yapmış oldukları o (iyi) amele yö neldik de, nihâyet onu dağılmış bir toz (gibi fayda görülemeyen değersiz bir şey) hâline getirdik.

24  İşte o gün cennet ashâbı, yerleşim yeri yönünden de çok iyidir(ler); (gündüz ortasında) isti râhat yeri bakımından da pek güzeldir(ler)!

25  O (birinci kat) göğün o (bembeyaz) bu lutla ta mamen parçalan (masının ardından sırayla her bir kat semânın yerlerinden kop)acağı ve (oralarda bu lunan) meleklerin görülmemiş bir indirilişle peş peşe (mahşer arazisine) indirileceği gün (, mülkün sadece Allâh’a ait olduğu anlaşılacaktır)!

26  (Dünyada kullar yetkili gibi görünmekteyseler de,) işte o gün hak olan mülk (; görünüşte ve gerçek te ezici bir saltanat ve genel bir istilâ) sadece Rahmân’a âittir! O (kıyâmet günü), kâfirler üzerine pek zor (gele cek) bir gün olmuştur.

27  O (Ukbe ibni Mu’ayt adındaki) zâlimin (Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e iman ettikten sonra arkadaşı nın baskısıyla dinden döndüğü için pişman lığından) iki elini ısıracağı gü nü (de anlat)! (Bu kişi üzüntüsünü açıklarken) diyecektir ki: “Ey (millet)! Ne olaydı keşke ben o Rasûlle birlikte (kurtuluşa erdirecek) bir yol edineydim!..

28  Ey benim helâkim! (Neredesin, gel!) Ah ne olaydı ben falancayı bir dost tutmayaydım!..

29  Andolsun ki; gerçekten bana (büyük bir imkân) geldikten sonra o (kelime-i şehâdet ve Kur’ân gibi) zikirden beni elbette o saptırdı. Zaten şeytan (gibi saptırıcı ar kadaşlar) insanı (he lâke sürükleyinceye kadar dostluğunu sürdüren, sonra yardıma en muhtaç olduğu zamanda ise) tamamen yardımsız bırakan biri olmuştur.”

30  O Rasûl(üm Muhammed sizi Bana şikâyet etmek için) dedi ki: “Ya Rabbi! Gerçekten benim kav mim işte şu Kur’ân’ı tamamen terk edil(erek bir kenara itil)miş bir şey edindiler.”

31  İşte biz böylece (sa na düşmanlar yarattığımız gibi ) her peygamber için de o (şirk suçunu işlemiş) mücrimlerden düşmanlar yapmı şızdır. (Öy ley se onlar gibi sen de sab ret! Güzel netice mutlaka senin olacaktır.) (Seni isteklerine ulaştıracak ve düşmanlarına karşı sana yardım edecek) Hâdî ve Nasîr olarak Rabbin yeterli olmuştur.

32  O kâfir olmuş kimseler (senin peygamberliğine itiraz etmek için): “(Diğer peygamberlere indi rilen kitaplar gibi) Kur’ân (da) onun üzerine toplu ca tek bir defada indirilseydi ya!” dedi(ler). İşte böylece onunla senin gönlünü iyice güçlendirelim (de, onu kolayca ezberleyebilesin) diye (onu yirmi üç sene gibi uzun bir zaman zarfında pey derpey indirdik)! Bir de Biz onu âyet âyet ayırarak tam bir tafsîlle beyan ettik.

Furkân Sûresi  361 
Cüz  19
cihanyamaneren