v02.01.25 Geliştirme Notları
Furkân Sûresi
362
Cuz 19
33﴿ Zâten onlar sana (peygamberliğini zedeleyici nitelikte yâhut akıl almaz istekler husûsunda ya da sende bulunmasını gerekli gördükleri bir vasıf hakkında) hiçbir misal getirmezler ki, (onun karşılığında) mutlaka Biz sana o hakk (olan cevâb)ı ve (o konuda) açıklama bakımından en güzel olanı getirdik.
34﴿ O kimseler ki, yüzlerinin üzerine (ters döndürülmüş vaziyette mahşere sürülüp) cehenneme haşr edileceklerdir, işte sana! Onlar, mekân bakımından çok kötüdür(ler), (tâbi oldukları) yol cihetinden de çok sapkındır(lar). Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Kıyâmet günü insanlar üç sınıf olarak haşr edilecektir; bir sınıf yayalar hâlinde, bir sınıf binekliler olarak, bir sınıf da yüzleri üstü (sürünerek)!” O zaman: “Yâ Rasûlellâh! Yüzleri üstünde nasıl yürüyebilecekler?” denildiğinde: “Şüphesiz onları ayakları üzere yürütmeye Kādir olan Zât, onları yüzleri üstünde yürütmeye de Kādir’dir. Muhakkak ki onlar suratlarını her bir tümsekten ve dikenden korumaya çalışa(yım derken çok zor durumda kala)caklardır” buyurdu. (et-Tirmizî, et-Tefsîr:18, rakam:3142, 5/305)
35﴿ Andolsun ki; elbette (sana Kur’ân’ı verdiğimiz gibi) Biz Mûsâ’ya da muhakkak o (Tevrât) Kitâb’ı(nı) verdik. Berâberinde de (tebliğ görevinde kendisine destek sağlasın diye) kardeşi Hârûn’u yardımcı bir vezîr yaptık.
36﴿ Bunun üzerine Biz: “(Ey Mûsâ ve Hârûn!) Kendileri Bizim âyetlerimizi yalanlamış olan o kavme gidin” buyurduk. (Tebliğler karşısında inkârda israrcı olmalarının) sonu(cu)nda onları bir daha (bellerini doğrultup) düzelemeyecekleri bir şekilde görülmemiş bir helâk edişle kırıp geçirdik.
37﴿ Nûh’un kavmini de; (onu ve öncesindeki) rasülleri yalanladıkları zaman onları suyla boğduk ve kendilerini insanlar için (ibretlik bir hâdise niteliğinde) çok büyük bir âyet yaptık. Böylece Biz o zâlimler için (kabirde ve âhirette) çok acı verici büyük bir azap hazırladık.
38﴿ (Habîbim!) İşte sana! (Hûd (Aleyhisselâm)ın kavmi) Âd’ı da, (Sâlih (Aleyhisselâm)ın kavmi) Semûd’u da, o (peygamberlerini öldürüp, örülmemiş kuyunun içine atan) Rass halkını da, bun(ca toplum)un arasındaki birçok asırlar (halkın)ı da (inkârları yüzünden tam bir yıkıma uğrattık)! Vehb ibnü Münebbih (Radıyallâhu Anh)dan nakledildiğine göre; Rass kuyusunun halkı, hayvancılıkla geçinen bir toplumdu ki, putlara tapmaktaydılar. Allâh-u Te‘âlâ onlara kendilerini İslâm’a dâvet etmek üzere Şu‘ayb (Aleyhisselâm)ı göndermişti. Ama onlar azgınlıklarında ısrarcı olarak Şu‘ayb (Aleyhisselâm)a çok eziyetlerde bulundular. Bir kere onlar örülmemiş kuyularının etrâfında bulunan evlerinde oturdukları sırada kuyunun çökmesiyle birlikte kendileri de yurtları da yerin dibine batırıldı. (el-Beyzâvî, en-Nesefî, el-Hâzin -Mecmû‘atü’t-tefâsîr-, 4/444)
39﴿ On(lar)a; (kendilerini kâfirlik ve günahlardan engelleyici nitelikte) şaşılacak örnekler açıkladık her birine de! Tam bir parçalamayla darmadağın ettik hepsini de!
40﴿ Andolsun ki; o (Kureyş’e mensup ola)nlar (ticâret için Şâm’a gidip gelirken) elbette (üzerine) o kötü (taş) yağmur(u) yağdırılmış olan o (Lût kavminin helâke uğramış beş vilâyetinin en büyüğü konumundaki Sedûm denen) karyeye muhakkak varmıştırlar. Artık onlar (yolculuk esnâsında) onu hiç mi görmediler (de, Allâh’ın azâbının bunca eserlerinden ibret almadılar)?! Doğrusu onlar öldükten sonra diriltilmeyi (hiçbir sûretle) ummayan (kâfir toplumlar) olmuştular. (Dolayısıyla geçtikleri yerlerden, ibret alma niyetiyle değil, bindikleri merkepler gibi gafletle geçip gitmişlerdir.)
41﴿ (Habîbim!) Bir de o (Ebû Cehil gibi kâfir ola)nlar seni gördükleri zaman seni ancak bir eğlence (malzemesi) edinirler. (Seninle alay etmek için derler ki:) “İşte bu mu, Allâh’ın bir rasûl olarak göndermiş olduğu o kişidir?!
42﴿ Gerçekten de o (bize gönderildiğini iddia eden kişi bizi dînimizden çevirip İslâm’a sokmak için o denli gayret gösteriyor ki) biz (putlarımıza sımsıkı sarılmış ve) onlar(a ibâdet) üzerine sabretmiş olmasaydık, elbette o bizi ilâhlarımız(a tapmak)dan (tamâmen ayırarak doğru yoldan) saptırmaya yaklaşmıştı.” (Habîbim! Onlar senin sapık ve saptırıcı olduğunu savunmaktadırlar. Ama sen zannetme ki, Ben onları bu yanlış inançla uzun süre yaşatacağım.)Ama çok yakında o (kâfirliklerinin kazandıracağı) azâbı görecekleri zaman, (izlenecek) yol bakımından kimin çok sapıtmış biri olduğunu bileceklerdir.
43﴿ (Habîbim! Birtakım taşlara tapan, sonra daha güzelini görünce öncekini bırakıp sonra bulduğuna dönen) o kimseyi gördün mü ki o kişi kötü arzusunu ilâhı edinmiş (ve tapınma gibi en önemli bir konuda hiçbir delil araştırmadan ve anlatılanları duymadan kafasına göre takılarak hoşuna gideni rab edinmiş)tir?! Artık sen mi on(un gibi kendi isteğiyle sapıklığı tercih etmiş olan adam)a bir vekîl olacaksın (da, bu durumdaki bir kişiyi şirkten ve günahlardan alıkoyarak doğru yola ulaştıracaksın)?!
سُورَةُ الْفُرْقَانِ
الجزء ١٩
٣٦٢
وَلَا يَأْتُونَكَ بِمَثَلٍ اِلَّا جِئْنَاكَ بِالْحَقِّ وَاَحْسَنَ تَفْس۪يرًاۜ ﴿٣٣
اَلَّذ۪ينَ يُحْشَرُونَ عَلٰى وُجُوهِهِمْ اِلٰى جَهَنَّمَۙ اُو۬لٰٓئِكَ شَرٌّ مَكَانًا وَاَضَلُّ سَب۪يلًا۟ ﴿٣٤
وَلَقَدْ اٰتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَجَعَلْنَا مَعَهُٓ اَخَاهُ هٰرُونَ وَز۪يرًاۚ ﴿٣٥
فَقُلْنَا اذْهَبَٓا اِلَى الْقَوْمِ الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَاۜ فَدَمَّرْنَاهُمْ تَدْم۪يرًاۜ ﴿٣٦
وَقَوْمَ نُوحٍ لَمَّا كَذَّبُوا الرُّسُلَ اَغْرَقْنَاهُمْ وَجَعَلْنَاهُمْ لِلنَّاسِ اٰيَةًۜ وَاَعْتَدْنَا لِلظَّالِم۪ينَ عَذَابًا اَل۪يمًاۚ ﴿٣٧
وَعَادًا وَثَمُودَا۬ وَاَصْحَابَ الرَّسِّ وَقُرُونًا بَيْنَ ذٰلِكَ كَث۪يرًا ﴿٣٨
وَكُلًّا ضَرَبْنَا لَهُ الْاَمْثَالَۘ وَكُلًّا تَبَّرْنَا تَتْب۪يرًا ﴿٣٩
وَلَقَدْ اَتَوْا عَلَى الْقَرْيَةِ الَّت۪ٓي اُمْطِرَتْ مَطَرَ السَّوْءِۜ اَفَلَمْ يَكُونُوا يَرَوْنَهَاۚ بَلْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ نُشُورًا ﴿٤٠
وَاِذَا رَاَوْكَ اِنْ يَتَّخِذُونَكَ اِلَّا هُزُوًاۜ اَهٰذَا الَّذ۪ي بَعَثَ اللّٰهُ رَسُولًا ﴿٤١
اِنْ كَادَ لَيُضِلُّنَا عَنْ اٰلِهَتِنَا لَوْلَٓا اَنْ صَبَرْنَا عَلَيْهَاۜ وَسَوْفَ يَعْلَمُونَ ح۪ينَ يَرَوْنَ الْعَذَابَ مَنْ اَضَلُّ سَب۪يلًا ﴿٤٢
اَرَاَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ اِلٰهَهُ هَوٰيهُۜ اَفَاَنْتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَك۪يلًاۙ ﴿٤٣
Furkân Sûresi
362
Cuz 19
وَلَا يَأْتُونَكَ بِمَثَلٍ اِلَّا جِئْنَاكَ بِالْحَقِّ وَاَحْسَنَ تَفْس۪يرًاۜ ﴿٣٣
33﴿ Zâten onlar sana (peygamberliğini zedeleyici nitelikte yâhut akıl almaz istekler husûsunda ya da sende bulunmasını gerekli gördükleri bir vasıf hakkında) hiçbir misal getirmezler ki, (onun karşılığında) mutlaka Biz sana o hakk (olan cevâb)ı ve (o konuda) açıklama bakımından en güzel olanı getirdik.
اَلَّذ۪ينَ يُحْشَرُونَ عَلٰى وُجُوهِهِمْ اِلٰى جَهَنَّمَۙ اُو۬لٰٓئِكَ شَرٌّ مَكَانًا وَاَضَلُّ سَب۪يلًا۟ ﴿٣٤
34﴿ O kimseler ki, yüzlerinin üzerine (ters döndürülmüş vaziyette mahşere sürülüp) cehenneme haşr edileceklerdir, işte sana! Onlar, mekân bakımından çok kötüdür(ler), (tâbi oldukları) yol cihetinden de çok sapkındır(lar). Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Kıyâmet günü insanlar üç sınıf olarak haşr edilecektir; bir sınıf yayalar hâlinde, bir sınıf binekliler olarak, bir sınıf da yüzleri üstü (sürünerek)!” O zaman: “Yâ Rasûlellâh! Yüzleri üstünde nasıl yürüyebilecekler?” denildiğinde: “Şüphesiz onları ayakları üzere yürütmeye Kādir olan Zât, onları yüzleri üstünde yürütmeye de Kādir’dir. Muhakkak ki onlar suratlarını her bir tümsekten ve dikenden korumaya çalışa(yım derken çok zor durumda kala)caklardır” buyurdu. (et-Tirmizî, et-Tefsîr:18, rakam:3142, 5/305)
وَلَقَدْ اٰتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَجَعَلْنَا مَعَهُٓ اَخَاهُ هٰرُونَ وَز۪يرًاۚ ﴿٣٥
35﴿ Andolsun ki; elbette (sana Kur’ân’ı verdiğimiz gibi) Biz Mûsâ’ya da muhakkak o (Tevrât) Kitâb’ı(nı) verdik. Berâberinde de (tebliğ görevinde kendisine destek sağlasın diye) kardeşi Hârûn’u yardımcı bir vezîr yaptık.
فَقُلْنَا اذْهَبَٓا اِلَى الْقَوْمِ الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَاۜ فَدَمَّرْنَاهُمْ تَدْم۪يرًاۜ ﴿٣٦
36﴿ Bunun üzerine Biz: “(Ey Mûsâ ve Hârûn!) Kendileri Bizim âyetlerimizi yalanlamış olan o kavme gidin” buyurduk. (Tebliğler karşısında inkârda israrcı olmalarının) sonu(cu)nda onları bir daha (bellerini doğrultup) düzelemeyecekleri bir şekilde görülmemiş bir helâk edişle kırıp geçirdik.
وَقَوْمَ نُوحٍ لَمَّا كَذَّبُوا الرُّسُلَ اَغْرَقْنَاهُمْ وَجَعَلْنَاهُمْ لِلنَّاسِ اٰيَةًۜ وَاَعْتَدْنَا لِلظَّالِم۪ينَ عَذَابًا اَل۪يمًاۚ ﴿٣٧
37﴿ Nûh’un kavmini de; (onu ve öncesindeki) rasülleri yalanladıkları zaman onları suyla boğduk ve kendilerini insanlar için (ibretlik bir hâdise niteliğinde) çok büyük bir âyet yaptık. Böylece Biz o zâlimler için (kabirde ve âhirette) çok acı verici büyük bir azap hazırladık.
وَعَادًا وَثَمُودَا۬ وَاَصْحَابَ الرَّسِّ وَقُرُونًا بَيْنَ ذٰلِكَ كَث۪يرًا ﴿٣٨
38﴿ (Habîbim!) İşte sana! (Hûd (Aleyhisselâm)ın kavmi) Âd’ı da, (Sâlih (Aleyhisselâm)ın kavmi) Semûd’u da, o (peygamberlerini öldürüp, örülmemiş kuyunun içine atan) Rass halkını da, bun(ca toplum)un arasındaki birçok asırlar (halkın)ı da (inkârları yüzünden tam bir yıkıma uğrattık)! Vehb ibnü Münebbih (Radıyallâhu Anh)dan nakledildiğine göre; Rass kuyusunun halkı, hayvancılıkla geçinen bir toplumdu ki, putlara tapmaktaydılar. Allâh-u Te‘âlâ onlara kendilerini İslâm’a dâvet etmek üzere Şu‘ayb (Aleyhisselâm)ı göndermişti. Ama onlar azgınlıklarında ısrarcı olarak Şu‘ayb (Aleyhisselâm)a çok eziyetlerde bulundular. Bir kere onlar örülmemiş kuyularının etrâfında bulunan evlerinde oturdukları sırada kuyunun çökmesiyle birlikte kendileri de yurtları da yerin dibine batırıldı. (el-Beyzâvî, en-Nesefî, el-Hâzin -Mecmû‘atü’t-tefâsîr-, 4/444)
وَكُلًّا ضَرَبْنَا لَهُ الْاَمْثَالَۘ وَكُلًّا تَبَّرْنَا تَتْب۪يرًا ﴿٣٩
39﴿ On(lar)a; (kendilerini kâfirlik ve günahlardan engelleyici nitelikte) şaşılacak örnekler açıkladık her birine de! Tam bir parçalamayla darmadağın ettik hepsini de!
وَلَقَدْ اَتَوْا عَلَى الْقَرْيَةِ الَّت۪ٓي اُمْطِرَتْ مَطَرَ السَّوْءِۜ اَفَلَمْ يَكُونُوا يَرَوْنَهَاۚ بَلْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ نُشُورًا ﴿٤٠
40﴿ Andolsun ki; o (Kureyş’e mensup ola)nlar (ticâret için Şâm’a gidip gelirken) elbette (üzerine) o kötü (taş) yağmur(u) yağdırılmış olan o (Lût kavminin helâke uğramış beş vilâyetinin en büyüğü konumundaki Sedûm denen) karyeye muhakkak varmıştırlar. Artık onlar (yolculuk esnâsında) onu hiç mi görmediler (de, Allâh’ın azâbının bunca eserlerinden ibret almadılar)?! Doğrusu onlar öldükten sonra diriltilmeyi (hiçbir sûretle) ummayan (kâfir toplumlar) olmuştular. (Dolayısıyla geçtikleri yerlerden, ibret alma niyetiyle değil, bindikleri merkepler gibi gafletle geçip gitmişlerdir.)
وَاِذَا رَاَوْكَ اِنْ يَتَّخِذُونَكَ اِلَّا هُزُوًاۜ اَهٰذَا الَّذ۪ي بَعَثَ اللّٰهُ رَسُولًا ﴿٤١
41﴿ (Habîbim!) Bir de o (Ebû Cehil gibi kâfir ola)nlar seni gördükleri zaman seni ancak bir eğlence (malzemesi) edinirler. (Seninle alay etmek için derler ki:) “İşte bu mu, Allâh’ın bir rasûl olarak göndermiş olduğu o kişidir?!
اِنْ كَادَ لَيُضِلُّنَا عَنْ اٰلِهَتِنَا لَوْلَٓا اَنْ صَبَرْنَا عَلَيْهَاۜ وَسَوْفَ يَعْلَمُونَ ح۪ينَ يَرَوْنَ الْعَذَابَ مَنْ اَضَلُّ سَب۪يلًا ﴿٤٢
42﴿ Gerçekten de o (bize gönderildiğini iddia eden kişi bizi dînimizden çevirip İslâm’a sokmak için o denli gayret gösteriyor ki) biz (putlarımıza sımsıkı sarılmış ve) onlar(a ibâdet) üzerine sabretmiş olmasaydık, elbette o bizi ilâhlarımız(a tapmak)dan (tamâmen ayırarak doğru yoldan) saptırmaya yaklaşmıştı.” (Habîbim! Onlar senin sapık ve saptırıcı olduğunu savunmaktadırlar. Ama sen zannetme ki, Ben onları bu yanlış inançla uzun süre yaşatacağım.)Ama çok yakında o (kâfirliklerinin kazandıracağı) azâbı görecekleri zaman, (izlenecek) yol bakımından kimin çok sapıtmış biri olduğunu bileceklerdir.
اَرَاَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ اِلٰهَهُ هَوٰيهُۜ اَفَاَنْتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَك۪يلًاۙ ﴿٤٣
43﴿ (Habîbim! Birtakım taşlara tapan, sonra daha güzelini görünce öncekini bırakıp sonra bulduğuna dönen) o kimseyi gördün mü ki o kişi kötü arzusunu ilâhı edinmiş (ve tapınma gibi en önemli bir konuda hiçbir delil araştırmadan ve anlatılanları duymadan kafasına göre takılarak hoşuna gideni rab edinmiş)tir?! Artık sen mi on(un gibi kendi isteğiyle sapıklığı tercih etmiş olan adam)a bir vekîl olacaksın (da, bu durumdaki bir kişiyi şirkten ve günahlardan alıkoyarak doğru yola ulaştıracaksın)?!