سُورَةُالشُّعَرَاءِ | ![]() ![]() |
الجزء ١٩ |
قَالَ وَمَا عِلْم۪ي بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَۚ ﴿ ١١٢ ﴾ اِنْ حِسَابُهُمْ اِلَّا عَلٰى رَبّ۪ي لَوْ تَشْعُرُونَۚ ﴿ ١١٣ ﴾ وَمَٓا اَنَا۬ بِطَارِدِ الْمُؤْمِن۪ينَۚ ﴿ ١١٤ ﴾ اِنْ اَنَا۬ اِلَّا نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌۜ ﴿ ١١٥ ﴾ قَالُوا لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ يَا نُوحُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمَرْجُوم۪ينَۜ ﴿ ١١٦ ﴾ قَالَ رَبِّ اِنَّ قَوْم۪ي كَذَّبُونِۚ ﴿ ١١٧ ﴾ فَافْتَحْ بَيْن۪ي وَبَيْنَهُمْ فَتْحًا وَنَجِّن۪ي وَمَنْ مَعِيَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ ﴿ ١١٨ ﴾ فَاَنْجَيْنَاهُ وَمَنْ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ الْمَشْحُونِۚ ﴿ ١١٩ ﴾ ثُمَّ اَغْرَقْنَا بَعْدُ الْبَاق۪ينَۜ ﴿ ١٢٠ ﴾ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةًۜ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِن۪ينَ ﴿ ١٢١ ﴾ وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟ ﴿ ١٢٢ ﴾ كَذَّبَتْ عَادٌۨ الْمُرْسَل۪ينَۚ ﴿ ١٢٣ ﴾ اِذْ قَالَ لَهُمْ اَخُوهُمْ هُودٌ اَلَا تَتَّقُونَۚ ﴿ ١٢٤ ﴾ اِنّ۪ي لَكُمْ رَسُولٌ اَم۪ينٌۙ ﴿ ١٢٥ ﴾ فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِۚ ﴿ ١٢٦ ﴾ وَمَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍۚ اِنْ اَجْرِيَ اِلَّا عَلٰى رَبِّ الْعَالَم۪ينَۜ ﴿ ١٢٧ ﴾ اَتَبْنُونَ بِكُلِّ ر۪يعٍ اٰيَةً تَعْبَثُونَۙ ﴿ ١٢٨ ﴾ وَتَتَّخِذُونَ مَصَانِعَ لَعَلَّكُمْ تَخْلُدُونَۚ ﴿ ١٢٩ ﴾ وَاِذَا بَطَشْتُمْ بَطَشْتُمْ جَبَّار۪ينَۚ ﴿ ١٣٠ ﴾ فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِۚ ﴿ ١٣١ ﴾ وَاتَّقُوا الَّذ۪ٓي اَمَدَّكُمْ بِمَا تَعْلَمُونَۚ ﴿ ١٣٢ ﴾ اَمَدَّكُمْ بِاَنْعَامٍ وَبَن۪ينَۙ ﴿ ١٣٣ ﴾ وَجَنَّاتٍ وَعُيُونٍۚ ﴿ ١٣٤ ﴾ اِنّ۪ٓي اَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظ۪يمٍۜ ﴿ ١٣٥ ﴾ قَالُوا سَوَٓاءٌ عَلَيْنَٓا اَوَعَظْتَ اَمْ لَمْ تَكُنْ مِنَ الْوَاعِظ۪ينَۙ ﴿ ١٣٦ ﴾
سُورَةُالشُّعَرَاءِ | ![]() ![]() |
الجزء ١٩ |
Şuarâ Sûresi | ![]() ![]() |
Cüz 19 |
112
(Nûh (Aleyhisselâm)) dedi ki: “Onların yapmakta bulunmuş oldukları şeylerle (; sahip oldukları iş ve sanatlarla, kalplerinde bulunan niyetlerle) ilgili benim ne bilgim olabilir? (Zaten bu beni ne ilgilendirir? Ben onlardan sadece iman talep etmekteyim!)…
113
Onların hesabı(nı görmek) ancak Rabbime âittir(, zira içlerine vâkıf olan sadece O’dur). Eğer şu urlu davranmakta olsaydınız (,fakirlikleri yüzün den onları ayıplamazdınız, ama câhilliğinizden dolayı bilmediğiniz şeyleri söylüyorsunuz)!..
114
Ben (sizi râzı edeceğim diye) asla müminleri (meclisimden) kovacak biri değilim!
115
Ben ancak (fakir-zengin ayır maksızın herke se gönderilmiş) pek açık bir uyarıcıyım (,artık açık la dığım doğru delillerle eğriyi doğruyu seçebilirsiniz)!”
116
Dediler ki: “Ey Nûh! Andolsun ki; eğer (bu sözlerinden) vazgeçmezsen, yemin olsun elbette taşlananlardan/kınananlardan/ olacaksın!”
117
(Nûh (Aleyhisselâm) yapacağı bedduanın haklı nedenini açıklamak üzere) dedi ki: “Ey Rabbim! Şüphesiz kavmim beni yalanlamışlardır!
118
O halde benimle onlar arasında tam bir hükümle kararı Sen ver; böylece beni de, berabe rimde bulunan müminleri de (bunlardan) kurtar!”
119
Biz hemen onu ve beraberinde bulunanları o (insanlar, kuşlar ve hayvanlarla) dolu gemi içerisinde kurtardık!
120
Sonra (inananları kurtarmamızın) ardından, (kâfir olarak) kalanları suyla boğduk!
121
İşte muhakkak ki bu (Nûh (Aleyhisselâm)`ın kıssası)nda, elbette pek büyük bir âyet (ve ibret) vardır. Ama onların çoğu (ona) inanan kimseler olmamıştır.
122
Şüphesiz senin Rabbin, elbette (inkârcılar dan intikam alan) Azîz de, (müminlere çok acıyıp on ları kurtaran) Rahîm de ancak O’dur.
123
Âd (kavmi, rasûllerini inkâr etmekle) tüm gönderilen (peygamber)leri yalanlamıştı.
124
Hani (soyca) kardeşleri (olan) Hûd onlara demişti ki: “(Allâh’a ortak koşmaktan) hiç sakınma yacak mısınız?..
125
Şüphesiz ben sizin için (Allâh tarafından gönderilmiş) pek güvenilir bir elçiyim!..
126
Artık Allâh(a isyan)dan hakkıyla sakının ve (tebliğ ettiklerim husûsunda) bana itaat edin!..
127
Buna karşı ben sizden hiçbir ücret istemi yorum, benim ecrim(i vermek) ancak bütün âlem lerin Rabbine âittir…
128
Her yüksek yerde/her yolda /her vâdide/ (gelip geçenlere hava atar vaziyette durup da, kuş lar la, özellikle de peygambere gelen ziyaretçilerle) eğlen (mek için bir araya gel)enler olarak bir alâmet (gibi görkemli binalar, kafesler, kuleler ve oyun yerleri) mi bina ediyorsunuz?..
129
Bir de (tonlarla su barındıracak) sarnıçlar/ sağlam köşk ler/muhkem kaleler/ ediniyorsunuz? Sanki siz (dünyada) ebedî kalacaksınız!
130
(Cezalandırmak istediklerinizi) yakaladığınız zaman (acımasızca ve öfkeyle dövüp öldüren) zorba kimseler olarak yakalıyorsunuz?..
131
Artık Allâh’tan hakkıyla sakın(ıp bu işleri bırak)ın ve (davet ettiğim şeyler hususunda) bana itaat edin!..
132
Bilmekte olduğunuz (ni met dolu bunca) şey lerle size yardım etmiş olan O Zât’tan hakkıyla sakının!..
133
O (Rabbiniz), davarlar ve oğullarla size yar dımda bulunmuştur...
134
Pek değerli birçok bağlar ve gözelerle de (size iyilik etmiştir)!
135
Muhakkak ben, (sözümü tut mamanız halinde, dünyada ve âhi rette karşılaşacağınız) pek büyük bir günün azâbından size karşı endişelenmekteyim!”
136
(Bunca nasihatlere karşı) dediler ki: “Vaaz etmiş misin ya da vaaz edenlerden olmamışsın, bize göre eşittir (, biz bildiğimizden vazgeçmeyiz)!”
Şuarâ Sûresi | ![]() ![]() |
Cüz 19 |