v02.01.25 Geliştirme Notları
Şuarâ Sûresi
375
Cuz 19
207﴿ Onların (geçmiş hayatları boyunca) sürekli faydalandırılmakta oldukları o (nîmet dolu) şeyler onlardan (azâbı aslâ savuşturup) defedemez!
208﴿ Zâten Biz hiçbir karyeyi (ahâlisiyle birlikte) helâk etmedik ki mutlaka oraya âit (peygamber olarak gönderilen) uyarıcı kimseler vardı.
209﴿ (İşte bu âyetler) bir öğüttür! Zâten Biz (inkârcı toplumları uyarmadan helâk ederek ya da suçsuzlara azap ederek hiçbir zaman) zâlimler (gibi davranıcı) olmadık.
210﴿ Ayrıca (müşriklerin Kur’ân hakkında dediği gibi) onu şeytanlar indirmemiştir.
211﴿ Zâten bu (Kur’ân’ı indirmek) o (şeyta)nlar için (aslâ) elverişli (ve mümkün) olamaz, onlar (böyle bir şeye) güç de yetiremezler!
212﴿ Çünkü gerçekten onlar (evvelce meleklerin aralarında konuştuklarını duyma imkânına sâhipken, Kur’ân’dan sonra bunu) işitmekten elbette azledilmişlerdir.
213﴿ O hâlde sen Allâh ile birlikte başka bir ilâh (sanılan varlığ)a tapma; sonra azap olunan kimselerden olursun.
214﴿ (Habîbim!) Ayrıca sen (ilk önce) aşîretinin (ve kavm-ü kabîlenin) en yakın olanlarını (şirkin sebep olacağı azaplara karşı) uyar!
215﴿ Ayrıca sen (soy bakımından sana uzak olsalar da) sana tam mânâsıyla tâbi olmuş o müminler için (şefkat) kanadını alçalt!
216﴿ Ama eğer (akraban) sana (itâat etmeyip) isyân ederlerse artık sen (onlara) de ki: “Şüphesiz ben sizin yapmakta olduğunuz (kötü) şeylerden tamâmen uzak biriyim.”
217﴿ Bir de sen (kâfirlerin şerrinden kurtulmak dâhil tüm işlerini, izzetiyle düşmanlarını kahreden ve rahmetiyle dostlarına yardım eden) O Azîz ve Rahîm’e (ısmarlayarak sâdece O’na) tevekkül et.
218﴿ Öyle (yüce) bir Zâta (tevekkül et) ki; (namazlara, özellikle de gece namazına) kalktığın zaman seni görmektedir.
219﴿ (Kendilerine imamlık yaparken) secde eden (cemâat)ler arasında (kâh ayağa kalkıp, kâh oturarak hâlden hâle) dönmeni de (gören Zâta tevekkül et)!
220﴿ Çünkü gerçekten O (Rabbin); (senin sözlerini hakkıyla işiten) Semî‘ de, (niyetlerini çok iyi bilen) Alîm de ancak O’dur.
221﴿ (Habîbim! Kur’ân’ı sana şeytanların indirdiğini ya da senin iyi bir şâir olduğunu söyleyenlere de ki:) “Şeytanların özellikle kimler üzerine sürekli inmekte olduğunu size haber vereyim mi?
222﴿ O (şeyta)nlar (peygamberler gibi doğru ve mâsum kimselerin üzerine değil de) çok yalancı olan çok günahkâr her bir kimse üzerine sürekli inmektedir.
223﴿ (Şeytanlar) o (çok yalancı günahkâr ola)nlar (üzerine inerler) ki, (onlar şeytanlara) kulak verirler (de, onlardan öğrendikleri zan ve tahminden ileri geçmeyen birtakım şeylere gerçek dışı birçok hayal ve evham katarlar) ve (bu yüzden) onların çoğu (verdikleri haberlerde) yalan söyleyicilerdir.
224﴿ Şâirler (var ya); onlara da sapıtanlar iyice tâbi olur. (Sana uyanların ise dalâletle hiçbir alâkası yoktur, çünkü sen şâir değilsin.)
225﴿ Görmedin mi ki gerçekten o (şâirlik yapa)nlar (konuşulacak her sahada ve) her bir vâdîde şaşkınca yürüyüp giderler (de, hakkı gözetmeksizin kendi yararları doğrultusunda; korkağı cesur, cimriyi cömert, yalancıyı doğru çıkararak veyâ bunların tersini yaparak yalan yanlış birçok konuya pervâsızca dalarlar. Hâlbuki sen istikāmet üzere yürümektesin ve yalan-yanlış herhangi bir konuya girmekten berîsin).
226﴿ Bir de kesinlikle onlar (getireceği kötü netîceleri düşünmeksizin ve tenkitlere aldırmaksızın) yapmayacakları şeyleri sürekli söylerler. (Oysa sen sözde durma vasfında örnek bir şahsiyetsin.)
227﴿ Ancak (şâirlerden) o kimseler (kötü sıfatlardan) müstesnâ(dır) ki; onlar (Kur’ân’a ve o Rasûl’e) îmân etmiştirler, (namaz, oruç, hac ve zekât gibi) sâlih ameller de işlemiştirler. Ayrıca Allâh’ı çokça zikret(meyi şiir söylemeye tercih et)miştirler (şiir söylediklerinde ise İslâm’ı yüceltme uğrunda çaba harcamıştırlar) ve (kötülemeyi kendileri başlatmayıp, kâfirler tarafından hicvedilerek) zulme uğratılmalarının ardından (misliyle mukābelede bulunarak) intikam almıştırlar. (İşte onlar övgüye şâyândırlar!) Ama kendileri (inkâr ve isyanda bulunarak, ayrıca intikamda haddi aşarak) zâlim olmuş o kimseler(e gelince; işte onlar da dünyâdaki rahatlıklarının ardından) nasıl kötü bir dönüş yeri (olan cehennemin dibi)ne dönüp gideceklerini çok yakında bilecek(ler)dir.”
سُورَةُ الشُّعَرَاءِ
الجزء ١٩
٣٧٥
مَٓا اَغْنٰى عَنْهُمْ مَا كَانُوا يُمَتَّعُونَۜ ﴿٢٠٧
وَمَٓا اَهْلَكْنَا مِنْ قَرْيَةٍ اِلَّا لَهَا مُنْذِرُونَۗۛ ﴿٢٠٨
ذِكْرٰى۠ۛ وَمَا كُنَّا ظَالِم۪ينَ ﴿٢٠٩
وَمَا تَنَزَّلَتْ بِهِ الشَّيَاط۪ينُ ﴿٢١٠
وَمَا يَنْبَغ۪ي لَهُمْ وَمَا يَسْتَط۪يعُونَۜ ﴿٢١١
اِنَّهُمْ عَنِ السَّمْعِ لَمَعْزُولُونَۜ ﴿٢١٢
فَلَا تَدْعُ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهًا اٰخَرَ فَتَكُونَ مِنَ الْمُعَذَّب۪ينَۚ ﴿٢١٣
وَاَنْذِرْ عَش۪يرَتَكَ الْاَقْرَب۪ينَۙ ﴿٢١٤
وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَۚ ﴿٢١٥
فَاِنْ عَصَوْكَ فَقُلْ اِنّ۪ي بَر۪ٓيءٌ مِمَّا تَعْمَلُونَۚ ﴿٢١٦
وَتَوَكَّلْ عَلَى الْعَز۪يزِ الرَّح۪يمِۙ ﴿٢١٧
اَلَّذ۪ي يَرٰيكَ ح۪ينَ تَقُومُۙ ﴿٢١٨
وَتَقَلُّبَكَ فِي السَّاجِد۪ينَ ﴿٢١٩
اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ ﴿٢٢٠
هَلْ اُنَبِّئُكُمْ عَلٰى مَنْ تَنَزَّلُ الشَّيَاط۪ينُۜ ﴿٢٢١
تَنَزَّلُ عَلٰى كُلِّ اَفَّاكٍ اَث۪يمٍۙ ﴿٢٢٢
يُلْقُونَ السَّمْعَ وَاَكْثَرُهُمْ كَاذِبُونَۜ ﴿٢٢٣
وَالشُّعَرَٓاءُ يَتَّبِعُهُمُ الْغَاوُ۫نَۜ ﴿٢٢٤
اَلَمْ تَرَ اَنَّهُمْ ف۪ي كُلِّ وَادٍ يَه۪يمُونَۙ ﴿٢٢٥
وَاَنَّهُمْ يَقُولُونَ مَا لَا يَفْعَلُونَۙ ﴿٢٢٦
اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَذَكَرُوا اللّٰهَ كَث۪يرًا وَانْتَصَرُوا مِنْ بَعْدِ مَا ظُلِمُواۜ وَسَيَعْلَمُ الَّذ۪ينَ ظَلَمُٓوا اَيَّ مُنْقَلَبٍ يَنْقَلِبُونَ ﴿٢٢٧
Şuarâ Sûresi
375
Cuz 19
مَٓا اَغْنٰى عَنْهُمْ مَا كَانُوا يُمَتَّعُونَۜ ﴿٢٠٧
207﴿ Onların (geçmiş hayatları boyunca) sürekli faydalandırılmakta oldukları o (nîmet dolu) şeyler onlardan (azâbı aslâ savuşturup) defedemez!
وَمَٓا اَهْلَكْنَا مِنْ قَرْيَةٍ اِلَّا لَهَا مُنْذِرُونَۗۛ ﴿٢٠٨
208﴿ Zâten Biz hiçbir karyeyi (ahâlisiyle birlikte) helâk etmedik ki mutlaka oraya âit (peygamber olarak gönderilen) uyarıcı kimseler vardı.
ذِكْرٰى۠ۛ وَمَا كُنَّا ظَالِم۪ينَ ﴿٢٠٩
209﴿ (İşte bu âyetler) bir öğüttür! Zâten Biz (inkârcı toplumları uyarmadan helâk ederek ya da suçsuzlara azap ederek hiçbir zaman) zâlimler (gibi davranıcı) olmadık.
وَمَا تَنَزَّلَتْ بِهِ الشَّيَاط۪ينُ ﴿٢١٠
210﴿ Ayrıca (müşriklerin Kur’ân hakkında dediği gibi) onu şeytanlar indirmemiştir.
وَمَا يَنْبَغ۪ي لَهُمْ وَمَا يَسْتَط۪يعُونَۜ ﴿٢١١
211﴿ Zâten bu (Kur’ân’ı indirmek) o (şeyta)nlar için (aslâ) elverişli (ve mümkün) olamaz, onlar (böyle bir şeye) güç de yetiremezler!
اِنَّهُمْ عَنِ السَّمْعِ لَمَعْزُولُونَۜ ﴿٢١٢
212﴿ Çünkü gerçekten onlar (evvelce meleklerin aralarında konuştuklarını duyma imkânına sâhipken, Kur’ân’dan sonra bunu) işitmekten elbette azledilmişlerdir.
فَلَا تَدْعُ مَعَ اللّٰهِ اِلٰهًا اٰخَرَ فَتَكُونَ مِنَ الْمُعَذَّب۪ينَۚ ﴿٢١٣
213﴿ O hâlde sen Allâh ile birlikte başka bir ilâh (sanılan varlığ)a tapma; sonra azap olunan kimselerden olursun.
وَاَنْذِرْ عَش۪يرَتَكَ الْاَقْرَب۪ينَۙ ﴿٢١٤
214﴿ (Habîbim!) Ayrıca sen (ilk önce) aşîretinin (ve kavm-ü kabîlenin) en yakın olanlarını (şirkin sebep olacağı azaplara karşı) uyar!
وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَۚ ﴿٢١٥
215﴿ Ayrıca sen (soy bakımından sana uzak olsalar da) sana tam mânâsıyla tâbi olmuş o müminler için (şefkat) kanadını alçalt!
فَاِنْ عَصَوْكَ فَقُلْ اِنّ۪ي بَر۪ٓيءٌ مِمَّا تَعْمَلُونَۚ ﴿٢١٦
216﴿ Ama eğer (akraban) sana (itâat etmeyip) isyân ederlerse artık sen (onlara) de ki: “Şüphesiz ben sizin yapmakta olduğunuz (kötü) şeylerden tamâmen uzak biriyim.”
وَتَوَكَّلْ عَلَى الْعَز۪يزِ الرَّح۪يمِۙ ﴿٢١٧
217﴿ Bir de sen (kâfirlerin şerrinden kurtulmak dâhil tüm işlerini, izzetiyle düşmanlarını kahreden ve rahmetiyle dostlarına yardım eden) O Azîz ve Rahîm’e (ısmarlayarak sâdece O’na) tevekkül et.
اَلَّذ۪ي يَرٰيكَ ح۪ينَ تَقُومُۙ ﴿٢١٨
218﴿ Öyle (yüce) bir Zâta (tevekkül et) ki; (namazlara, özellikle de gece namazına) kalktığın zaman seni görmektedir.
وَتَقَلُّبَكَ فِي السَّاجِد۪ينَ ﴿٢١٩
219﴿ (Kendilerine imamlık yaparken) secde eden (cemâat)ler arasında (kâh ayağa kalkıp, kâh oturarak hâlden hâle) dönmeni de (gören Zâta tevekkül et)!
اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ ﴿٢٢٠
220﴿ Çünkü gerçekten O (Rabbin); (senin sözlerini hakkıyla işiten) Semî‘ de, (niyetlerini çok iyi bilen) Alîm de ancak O’dur.
هَلْ اُنَبِّئُكُمْ عَلٰى مَنْ تَنَزَّلُ الشَّيَاط۪ينُۜ ﴿٢٢١
221﴿ (Habîbim! Kur’ân’ı sana şeytanların indirdiğini ya da senin iyi bir şâir olduğunu söyleyenlere de ki:) “Şeytanların özellikle kimler üzerine sürekli inmekte olduğunu size haber vereyim mi?
تَنَزَّلُ عَلٰى كُلِّ اَفَّاكٍ اَث۪يمٍۙ ﴿٢٢٢
222﴿ O (şeyta)nlar (peygamberler gibi doğru ve mâsum kimselerin üzerine değil de) çok yalancı olan çok günahkâr her bir kimse üzerine sürekli inmektedir.
يُلْقُونَ السَّمْعَ وَاَكْثَرُهُمْ كَاذِبُونَۜ ﴿٢٢٣
223﴿ (Şeytanlar) o (çok yalancı günahkâr ola)nlar (üzerine inerler) ki, (onlar şeytanlara) kulak verirler (de, onlardan öğrendikleri zan ve tahminden ileri geçmeyen birtakım şeylere gerçek dışı birçok hayal ve evham katarlar) ve (bu yüzden) onların çoğu (verdikleri haberlerde) yalan söyleyicilerdir.
وَالشُّعَرَٓاءُ يَتَّبِعُهُمُ الْغَاوُ۫نَۜ ﴿٢٢٤
224﴿ Şâirler (var ya); onlara da sapıtanlar iyice tâbi olur. (Sana uyanların ise dalâletle hiçbir alâkası yoktur, çünkü sen şâir değilsin.)
اَلَمْ تَرَ اَنَّهُمْ ف۪ي كُلِّ وَادٍ يَه۪يمُونَۙ ﴿٢٢٥
225﴿ Görmedin mi ki gerçekten o (şâirlik yapa)nlar (konuşulacak her sahada ve) her bir vâdîde şaşkınca yürüyüp giderler (de, hakkı gözetmeksizin kendi yararları doğrultusunda; korkağı cesur, cimriyi cömert, yalancıyı doğru çıkararak veyâ bunların tersini yaparak yalan yanlış birçok konuya pervâsızca dalarlar. Hâlbuki sen istikāmet üzere yürümektesin ve yalan-yanlış herhangi bir konuya girmekten berîsin).
وَاَنَّهُمْ يَقُولُونَ مَا لَا يَفْعَلُونَۙ ﴿٢٢٦
226﴿ Bir de kesinlikle onlar (getireceği kötü netîceleri düşünmeksizin ve tenkitlere aldırmaksızın) yapmayacakları şeyleri sürekli söylerler. (Oysa sen sözde durma vasfında örnek bir şahsiyetsin.)
اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَذَكَرُوا اللّٰهَ كَث۪يرًا وَانْتَصَرُوا مِنْ بَعْدِ مَا ظُلِمُواۜ وَسَيَعْلَمُ الَّذ۪ينَ ظَلَمُٓوا اَيَّ مُنْقَلَبٍ يَنْقَلِبُونَ ﴿٢٢٧
227﴿ Ancak (şâirlerden) o kimseler (kötü sıfatlardan) müstesnâ(dır) ki; onlar (Kur’ân’a ve o Rasûl’e) îmân etmiştirler, (namaz, oruç, hac ve zekât gibi) sâlih ameller de işlemiştirler. Ayrıca Allâh’ı çokça zikret(meyi şiir söylemeye tercih et)miştirler (şiir söylediklerinde ise İslâm’ı yüceltme uğrunda çaba harcamıştırlar) ve (kötülemeyi kendileri başlatmayıp, kâfirler tarafından hicvedilerek) zulme uğratılmalarının ardından (misliyle mukābelede bulunarak) intikam almıştırlar. (İşte onlar övgüye şâyândırlar!) Ama kendileri (inkâr ve isyanda bulunarak, ayrıca intikamda haddi aşarak) zâlim olmuş o kimseler(e gelince; işte onlar da dünyâdaki rahatlıklarının ardından) nasıl kötü bir dönüş yeri (olan cehennemin dibi)ne dönüp gideceklerini çok yakında bilecek(ler)dir.”